29 Aralık 2023 Cuma

Yılın Son Cuması

                 2023 ...

                 İki bin yılı geldiğinde şu olacak bu olacak diye korkutulmuş bir nesiliz biz. Hem gelmesini istiyor, bin dokuzyüzlü sayılar bitince kozmik süprizlerin olacağına inanıyor hem de dünya ve evren yeni bir çağa mı giriyor diye merakla bekliyorduk. Bin dokuz yüzlü yıllarda doğan biri olarak şu sıralar dinazor çağından gelmiş bulunuyoruz şu genç neslin gözünde. Hep derler ya ruhum on sekiz ya gerçekten böyle bir şey varmış. Tüm rakamlara karşı Camus yabancılığı çekiyorum, anlam veremiyorum artık olan bitene. İki bin geldiğinde kaç yaşında olacağım diye hesaplardım, ooo daha çok var o yaşlı yıllara derdim. Vay cahil! Şimdi bir de üzerinden 23 yıl geçti. Artık yabancılaşmada son noktadayım, hayatın bir çok şeyine karşı tepkilerim bitti gibi geliyor.

              Neyse efendim, biz istesek de istemesek de dünya son sürat dönüyor. Yapılan planlar bir bakıyorsun havada kalıyor. Ama plansız, umutsuz da olunmaz ki. Devam edeceğiz şu dünyada debelenmeye. Misal ben, şu geçen haftaya dair ne planlarım, heyecanlarım vardı ki çoğu söndü. Allah beterinden saklasın, bunlar biter yenisi gelir. Gerçekten sağlık en önemlisi. 

           Geçen cuma gecesinden başlayalım. Bizim kızların partilerini biliyorsunuz artık. Yeniyılda gelirken hadi buluşalım dedik. Şöyle güzel bir yeni yıl masası etrafında toplandık.


                   Arkadaşımın hazırladığı bu güzel masanın etrafında bir araya geldik. Hem de haftasonuna İstanbul'dan kızımda gelmişti. Eskiden sevmezdi ama artık bizimle beraber olmayı seviyor. 



                   Bir de hediyeler hazırlamıştık birbirimize. O anı görseniz, hediyeleri bir heyecan açıyoruz ki çocuk iştahıyla. Pastamızda geceye özel. Güzel bir gece geçirip evlere dağıldık cuma günü. Planlarıma göre kızımda gelmişken annemleri, kardeşimi falan bizim bağevine çağırıp onlarla da bir gece geçireceğiz. Ama cuma gecesi başlayan nezle durumumla bunu erteledim çünkü yaşlılarımızı riske atmak istemedim. Ben de biraz kendimi güçsüz hissediyordum, vazgeçtim.
Pazar sabahı da başka bir arkadaşın evinde kahvaltıdaydık.


                       Arkadaşımın hazırladığı güzel kahvaltıyla pazar günümüz geçti . Kızımı İstanbul'a yolcu ettim. Pazartesi yine nezle ve hafif kırgınlıkla okula gittim. Ama gün boyu çoğalan baş ağrım ve halsizliğim vardı. Tam çocukları evlerine gönderirken kusma başladı. Tüm gece aralıksız sürdü. Gece yarısı acillere gittik ve rapor aldım. Tüm hafta içim baş ağrısı, halsizlik, nezle, karın ağrısıyla devam etti. Test yapmıyorlar artık, yaptırsaydım kesin bir şey çıkardı eminim. Yeme içmeden kesildim mide bulantısından, sese karşı aşırı tahammülsüzlük vardı. Çocuk küçükken biz nasıl hastalık geçirmişiz diye düşünmeden edemedim çünkü insanın gözü bir şey görmek istemiyor. Tüm gün hep yattım. Daha bugün yavaş yavaş kendime gelmeye başladım. Ama dün gece tekrar başa döndü. Öyle bir halsizlik ve ağrı var ki bilmiyorum bu hastalıktan kaç günde kurtulacağım.  Allahtan üç gün de yeni yıl tatili var, iyice dinlenirim kısmetse.



Arkadaşlardan gelen kartlar, hediyeler haftamı güzelleştirdi, moralimi yükseltti. 


Hastayken hiç bir şey yapılmıyor. Hatta bir kelime dahi okuyamıyorsunuz. Yine de hastalığımın başlangıcında bir kitap bitirdim. 
Yeni bir yıla girerken sağlık ve barış diliyorum..


22 Aralık 2023 Cuma

Bir cuma daha..

 


                                                              Kımıldanır mahallemin daralan ruhu
                                                 Basma perdelerimde gün batarken
                                                 Atıp saatler suren uykusunu
                                                 Odama uzanır akasyam pencereden
                                                 Kırmızı uzak damlarda bir serinleme
                                                 Uyanır gündüz uykusundan evler
                                                 Kapılarda işleri ellerinde
                                                 Kadınlar giyinip kocalarını bekler
                                                 iyi insanların ruhudur yakınlaşır
                                                 Takunya sesleri gelir evlerden
                                                 Yalnız bu dem rahat bir dünya taşır
                                                 Bin mihnet dolu kafasında yorgun beden
                                                 Her şeyin geliş saatidir akşam
                                                 Mahallede ömürler akşamüstü başlar
                                                 Hepsi burada buluşmaya gelir akşam
                                                 Başka dünyalardan ayaklar, başlar...

               Cuma günü tüm haftayı toparlayıp yazdığım blog postuma bu güzel şiirle başlamak istedim. Orhan Veli'den dize. Annemin çektiği gün sonu fotoğrafla bir şiir iyi gelir dedim kendime.Çünkü çok moralimiz bozuldu bu hafta içi. Mahallemizde iki kız babası 48 yaşında bir komşumuz vefat etti ansızın. Kocaeli spor klubü başkanlarından, sağlıklı, çalışkan ve tüm ilçede yaptığı işlerle tanınan genç bir adamdı. Nijerya'ya bir seyahat yapmış dönüşte hafif vücut kırgınlığı başlamış, sonrasında zatürreye dönüşmüş ve hastaneye yatırılmış. Ama çok daha kötüleşmiş, bir anda vefat etmiş. İki genç kız babasıydı. Mahallede devamlı gördüğün sağlıklı bir insanın ölüm haberini alınca çok şaşırdık. 

Hayat böyle işte, aniden herşey değişebiliyor. Her an başına kötü şeyler gelebiliyor. Çok da önemli mi acaba hayatı bu kadar düşünmek, anlamlandırmaya çalışmak, onca gereksiz şey için üzülmek...

Ben de iş hayatımda kötü bir haber aldım bu hafta. Köy okulunda kadrom bulunuyor biliyorsunuz. Geçen seneler bakanlık köylerde beş çocuk en az olması şartıyla eğitimin devam edeceğini bildirmişti. Bu sene benimde 7 öğrencim var ve okula devam ediyordum. Ama ne değişti anlamadım , kadromu şehirde ki bir okula aldılar. Kendi isteğim dışında başka bir okula gitmek zorunda kaldığım için çok üzgünüm. Bu sene devam edeceğim galiba ama seneye şehre geri dönüyorum. Bu büyük değişiklik canımı çok sıktı, gece saat 4 gibi uyanıp aklıma geliyor ve saatlerce uyuyamıyorum. Kendime telkin veriyorum her işte bir hayır vardır diye. Hem işte bak ölüm böylesine gerçekken sen neleri dert ediyorsun diyorum. Hayatı akışına bırakmaya çalışıyorum çünkü yarın ne olacağı belli değilken taa seneye ne olacak diye düşünmek anlamsız.


               Sabah yola çıktım, bazı günler deniz çarşaf gibiydi. Sabah tenhalığıyla sahil öyle güzel ki. Beş dakika da olsa denizi solumak, gökyüzünü seyretmek ne iyi geliyor.


                                     Okulda öğrencilerimle çalışmalar...
                                  Okul sonrası yürüyüş, manzaramız harika!


                       Bu haftanın iki kitabı okundu bitti. Kemal H. Karpat'ı tanımıyordum meğer ne kıymetli insanmış. Kendi ağzından hayatını okumak, bir çok konu ve dönem hakkında bilgi edinmek çok değerliydi. Kalın bir kitap ama ben zaten biyografileri çok seviyorum.  İkinci kitap okumadığım bir Fournier kitabıydı. Babasını anlattığı kitabı okurken şu dünyada ne değişik insanlar ve yaşamlar var diye düşünmeden edemedim. Babası bir doktor ama ailesine, çocuklarına karşı çok kötü. Karısına, çocuklarına yaptıklarını okudukça böyle bir aileden nasıl da düzgün bir insan çıkabiliyor diye hayret ediyorsunuz.


Yeni yıl yaklaşırken hediyeler alınıyor veriliyor. Bana şu sanalalemin kazandırdığı en kıymetli insanlardan biri, canım Sonat'tan gelen süpriz paket!


Eşimle haftasonu bağ evimizde geçirdiğimiz kahveli saatler...



Çalıştığım okulda öğretmen sayısı çok az. Bu sene sadece iki öğretmeniz. Geçen senelerde en azından 3-4 kişi de oluyorduk ama köyde öğrenci sayısı azaldıkça öğretmen de azaldı. Geçmiş senelerde edindiğim güzel arkadaşlıklardan bazıları - 3 arkadaş- ile hala görüşüyoruz. Kendimize fırsat yaratıp birbirimizden kopmamaya çalışıyoruz. Cumartesi günü yine sözleştik ve İzmit'te kahvaltıya gittik. Sonrasında kahveler içildi, sohbetler yapıldı ve saat 15 gibi tiyatroya gittik.


Yıllar oldu ki tiyatroya gitmemiştim. Açılışı yaptık İnşallah :)



                    Hafta içide başka arkadaşlarla iş çıkışı bir yerlerde oturduk. Ama artık şöyle bir şey olmuş bu mekanlarda; sigara içilen yerler içmeyenlerle  dipdibe olmuş. Hatta çoğu mekanda,  kapalı yerlerde  de içiliyor sigara. Biz içmeyenler evlerden çıkmayacağız sanırım bunlar yüzünden. Her şey de olduğu gibi bu kurallar da hiçe sayılıyor.
Güzel geçti bir hafta..Bugün annem bir rahatsızlığı için doktora gidecek, umarım gelip geçici bir durumdur. Canımızı sıkan bir rahatsızlık yaşadı, bakalım doktor ne diyecek. Hayırlı sonuçlar almak için dua ediyorum.
Herkese mutlu haftasonu diliyorum...





15 Aralık 2023 Cuma

Cuma Şükür Günü

                 Bir cuma gününe daha ulaştık çok şükür. Hayat hızlı ve bizlere karşı umarsızca akıyor, zaman hızlı geçiyor, mevsimler birbirini kovalıyor. Bu bana yoğun bir baskı yapıyor ama yine de aynı duayı tekrarlıyorum her sabah..

Sevgili peygamberimizin sabah kalktığında yaptığı duayı;

'' Bana ruhumu geri veren, vücudumu afiyetle kılan ve kendisini zikretmeme müsaade eden Rabbime hamdolsun “

Hafta içi saat sekizde yola çıkıyorum. Bazen sahilden, çoğu zaman yol kenarından. Gökyüzüne bakıyorum, her gün hatta her saat nasıl böyle değişik oluyor. O gün havanın güzel olacağı işareti veren renklerini görüyorum sonra.. Tekrar şükrediyorum çünkü içimi bir sevinç kaplıyor bu renkleri görünce.

             Bu hafta 3 kitap aldım kütüphaneden. Hiç tanımadığım bir yazar Hacer Kılcıoğlu. Okuduğum kitapta gençliğini eğlenceli bir dille anlatıyor. Kendisini araştırınca onunda bir öğretmen olduğunu öğrendim. Uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oluyor ve emekliliğin o rutinine girmemek için bir şeyler yazmaya başladığını söylüyor. Daha çok çocuk kitapları yazmış. Kitaplar beni ışıl ışıl günlerle dolu çocukluluğuma ve kendime yaklaştırdı diyor. Hayatın hüznüyle bu şekilde savaştığını belirtiyor. Kitap kolayca okunan, eğlenceli bir kitap. Yaşı ilerlemiş bizlerinde bir çok hatırasını canlandıran sayfalar var. Kendi çocukluğumdan kesitler aklıma geldi hep. Siyah - beyaz tv zamanları, eve alınan ilk renkli televizyonun geldiği gün, pazar günleri herkes tarafından yapılan ritüeller, ortaokul ve lise yıllarında ki benzerliklerle karşılaşınca yüzümde bir tebessüm oldu.


               Diğer kitap Ahmet Sarı'nın Edebiyatın İyileştirici Gücü. Çeşitli yazarları örnek vererek yazmanın, kurgusal metinlerin ve şiirlerin insan ruhuna nasıl iyi geldiğini anlatan keyifli bir kitap. Sayfa 61 de Hilde Domin'in bir yazısından paragrafı örnek vermiş, ben de sizinle paylaşıyorum;
'' Bugünlerde teselli işi, güzelin elimizden kaybolup gitmesi gibi çekip gitti hayatımızdan. Ancak kendini bu çağın tüketim ürünü, tüketim nesnesi haline getirmeyenlerruhunu vahşi kapitalizmin aparatlarına satmayanlar güzel edebiyatın da bilincine varırlar. Kitap okumayı sevenler,okurlar, biraz da izole olmuş yaşantılarına kurmaca dünya ile renk katmak isterler. Farklı farklı metinlere karşı susuzluk biraz da'kendini dışarıdan görmek istemek'ten kaynaklanmaktadır. Dünyayı değiştirmek, elinde olsun ya da olmasın , okunan metinlerle kendi içinde devrimler gerçekleştirmek , en başta kendini değiştirmek okuma ediminin vazgeçilmez fikridir.İdeal olan o büyük kare, kurmaca dünyadan ruhuna yayılır insanın ve bu da dünyanın en büyük rahatlığını sağlar.''



                  Netflixe üyeliğimizi bitirmiştik ama ara ara açılıyor. Pazartesi gecesi açılınca hemen bir seri Robbie Williams belgeselini seyrettik. Seviyorum biyografik filmleri,kitapları. Bir çok şeyi size gösteriyor. Aynı yaşlardayız Robbie ile hatta gençlik zamanlarında Take That danslarını yapardık kuzenlerle. New Kids on the Block grubu vardı bir de, lise de ne severdik onları da. Gençlik işte. Robbie Willams'ın hayatı da ibretlik tabi, erken yaşta gelen şöhretle alkol ve uyuşturucu bağımlılığı. Bir de santçılarda olan o bencillik ve çılgınlıkta var, çok erken yaşlarda tükenmiş Robbie. Sonrasında şansına bir Türk kızı çıkmış da şimdi 4 çocukla hayal ettiği huzuru bulmuş. Bence şimdi de kafası fazla rahat değil..
Diğer seyrettiğimiz belgesel de Twin Flames. Bu da içler acısı insanlık halleri. Hani şu duygusal boşluklarını doldurmak için farklı gruplara giren insanlar var ya onların başına gelenler. Allah aklımızı korusun!


                           İnstagramdan tanışıp arkadaş olduğumuz bir aileye gittik haftasonu. Onlarda emekli olup bir dağ başında ev yaptırdılar. Hayal ettikleri evi yaptılar ve gördüğünüz gibi harika oldu. Bahçesi, manzarası da bir harika. Bahçeyi hala düzenliyorlar çünkü çok büyük. Benzer hayalleri, yaşam açısını yakaladığımız insanlarla tanışmayı çok seviyoruz, umarım hep devam eder arkadaşlığımız..


Anneciğim paylaşmış çarşamba günü.. Çiçeklerim bu mevsimde coştu demiş :)



İlk yeni yıl hediyelerimi hazırladım..


Arkadaşlarla buluşmadan olmazdı bu hafta da. İş sonrası yorgunluk kahvesi de çok iyi geliyor. Sohbet zaten ihtiyacımız. Akşam yemeğine kadar oturup evlere dağılıyoruz.
Bir haftayı da böyle güzel geçirmenin mutluluğu kadar güzel bir şey yok. Haftasonumuz da huzurla ve sağlıkla geçsin diyerek hoşçakalın sevgili blog arkadaşlarım!!










8 Aralık 2023 Cuma

Bir Cuma Daha

                       Hangimiz karışık duygular içinde şu hayatı sürdürmüyoruz ki? Gün içinde bile inişli çıkışlı ruh halleri, temelde ki mizaçla birleşince hayata bakışınızı etkiliyor. İşe doğru sabah yola çıktığımda kafamda bir dolu düşünce, plan, endişe, umut yumağıyla yürüyorum. Hatta dışarıdan baktığımda başımın üzerinde kocaman bir düşünce balonu olduğunu görüyorum. Acaba her insanın başı üzerinde ki bu balonu görseydik hayat nasıl olurdu? 

Endişelerim daha çok kızım üzerine. Eskiden hastalık, ölüm endişelerimle hipokondrik bir hayatım vardı. Kendi kendime yendim çok şükür. Ama şimdi İstanbul'da okuyan kızıma dair yoğun endişeler içindeyim. Deprem ve buna hazır olmayan İstanbul gerçeği yüzünden uykularım kaçıyor. Acaba yurdunun sağlamlığı nasıl, odasında uzunca üç dolap vardı onlar duvara monteli mi? ( yurt sahibine sormalıyım arayıp ) Deprem olduğunda eğer binadan çıkarsa o sokak çok dar ve binalarla çevrili, ya o binalar yıkılmış olup yolu tıkarsa, hadi canını kurtardı ya bir şeyi mi unuttum deyip almaya geri dönerse? Bunlar bitiyor aklıma daha bir yıllık ehliyeti olan arkadaşının onları alıp idmana götürmesi geliyor. Kızım sakın binme desem de bindiğini, bineceğini biliyorum. Hadi al buradan! Ya da şu istanbul'da gece gündüz gezerken manyak birinin saldırısına uğrarsa.

                       Böyle endişeli olmak normal mi bilmiyorum. Fournier Otopsim kitabında doktora götürdüğü eşini arabada beklediğini, saatler geçmesine rağmen gelmediğini, o binadan her çıkanın ellerinde ki çantalarda aslında karısını kesip bunlara doldurup taşıdıklarını hayal eder ve büyük endişe içine girer. Endişelerin mantığa uygun tarafları olmaz ama olma ihtimalini de barındırır.

                       Sadece endişe değil, sorumluluk duygumda fazladır. Tabi çok salaş bir ülkede yaşadığınız için yıpranan siz olursunuz. Mesela sokağımızda  bulunan dış çöpün kapağını kökünden koparıp atmışlar, içini görüyoruz hep. Bunu gören çöpçüler, komşular görmezlikten geliyor, çare aramıyor. Hadi arayan ben oluyorum belediyeyi. Yine sokakta ki bisiklet tamircisi tüm pisliğiyle apartman altına yayılmış, demir parçaları, plastikler, tekerlekler dağ oluşturmuş etrafa yayılmış, bir ben mi görüyorum ve rahatsız oluyorum bu pisliği? Hadi yine belediyeyi arama işi! Etrafta kedi köpek besleyeceğiz diye yemedikleri tencere tencere yemekleri etrafa dökenlerle tartışan yine ben! Geçen gün karşı apartmanın ikinci katında oturan komşum neredeyse üç metre uzunluğunda ki balkon demirlerine her renk poşet asmış. Büyük ihtimalle kuşlar gelmesin diye yapıyor. İşin ilginç tarafı bu komşu yılda bir geliyor evine. Yapan kişi de oldukça zengin. Eşi pilot hatta, bir kaç evi var. Konuştuğunuzda oldukça düzgün insanlar. Görünce şok oldum, sıra sıra poşetler balkonda dalgalanıyor üstelik tam karşımda. Bina da şehrimizin en lükslerinden. Tam karşısında iki katlı evde 8 çocukla Urfalı bir aile oturuyor. Onlar zaten bahçeli evin tüm güzelliğini katledip kafalarına göre takılıyorlar. Bahçede her türlü atık eşya var. Sebze yetiştirceğiz diye her yere ağ gerdiler. Valla bıktım artık bu sefillikten. Belediye olarak izin olmaması lazım ama...

İnsan olmak hatta insanca yaşamak için çaba sarfediyorum. Çektiğim fotoğrflar kadar güzel değil buralar, ben sadece en kötü alanların güzel yerlerini kareme sokuyorum.


                   İnsanlar yokken çekiyorum çoğu kareyi. Daha temiz ve daha güzel ortalık. Sabah aydınlanma başladığında iş için yola çıkıyorum. Sonbahar artık her yerde kendini gösteriyor. Sahil kısmında 3 kattan fazla bina yapmak yasaktı 99 depreminden sonra. Bakın bu yeni yapılan bir bina. Nerede kurallar nerede o ders almışlığımız?


                        Şu küçücük ev ve bahçede gerçekten çok mutluyum. Haftasonu gelsin de oraya gidelim diye can atıyorum. Cuma günü yine ağaç alıp ektik. Odunları yığdığımız bir yer vardı, oradan taşıdık odunları çünkü o alana da bir nar ağacı ekmek istiyorum. Sonbaharda yaprakları sapsarı oluyor, çok seviyorum..Kenarda ceviz ağacı vardı, onu da baya bir kestik. Çünkü çevresinde ki ağaçları yaşatmıyormuş.

                   Taş sedirime minderleri koyup tüm günümü burada geçirdik. Haftasonu hava sıcaklığı 23 dereceydi.

                           Bahçemizin bu hafta ki mahsulleri. Yer elması ne kadar çok çıkmış. Hem çiğ olarak da yeniyor hem de yemeği yapılıyor. Videosunu çektim bu haftasonun, hatta yer elmasını pişirdim, son da link veririm seyredersiniz..

                    
                     Anneciğimde bizimleydi. Migrostan dışı pembe kabaklardan almıştık. Bu hafta onu kesip tatlı yaptık ama bizim Adapazarı kabağı gibi tatlı değil. Kendine has bir tadı var. Tohumlarını yaza sakladım, ekerim kısmet olursa. Artan kabakları da dondurucuya koydum çorba yaparım onlarla.



Nakış işi beni en dinlendiren hobilerden biri. 





                      Okulda unun yolculuğunu öğrenip biz de bir ekmek yaptık.



Arkadaşlarla buluştuk iş sonrası, nasıl iyi geliyor oturup sohbet etmek.


                           Bu hafta boyunca Fournier kitapları okudum. Daha önce ilk kez okuduğumda çok sevmiştim. İçten ve sade yazıyor, kolay okunuyor. Hepimizin bildiklerini anlatıyor, vay be böyle ünlü insanlar bile aynı şeyleri yaşıyor diyorsunuz. Bu dört kitabı da kolayca okundu bitti. Zaten toplasan bir kitap ederler, çok aralıklı yazılmış. 



Videomu seyretmek isteyenler 



1 Aralık 2023 Cuma

Aralık Cumasına Hoşgeldiniz!

                     İşte geldi aralık ayı. Ve bugün aralığın ilk cuması. Yeni bir yıla yaklaştık hem de tam kapısındayız. Işıkları, geyikleri, çam dalları ve mumlarıyla süslenmiş bir ay bu. Neşesi farklı, kar yağsın istiyoruz, sımsıcak evlerimizde battaniyeler altında oturalım sıcak bir şeyler yudumlayalım istiyoruz. Bu neşeli duygular beni de sarıyor her yıl sil baştan. Aman bir şikayetim yok, böyle olsun, keyfimizi ve umudumuzu kaybetmeyelim.

Ama burukluk kalbimin bir köşesinde her daim var; benim kadar şanslı olmayanları düşündükçe halimden sıkıntı duyuyorum. Tüm şiddeti ve insanlık dışı haliyle süren savaşa karşı böyle savunmasız kalmak, oturup sıcak yuvalarımızda ölen bebekleri, kan içinde ki çocukları, kollarında ölmüş evlatlarını şuursuzca taşıyan adamları görünce o süsleri püsleri ortaya çıkarmaya utanıyor bir tarafım. Dünya kurulduğundan beri zulüm olagelmiş, hayat hep devam etmiş her haliyle. Çok karmaşık her şey.

                Neyse hayatımız bizimde tüm enerjimizle devam ediyor ama hadiste dendiği gibi yapmaya çalışıyorum en azından ;

''Sizden biriniz bir kötülüğü gördüğü zaman, onu eli ile değiştirsin, gücü yetmezse dili ile değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin. Bu imanın en zayıfıdır.''

               Gelelim bu haftaya..

               Fazla yazı yazasım da yok bu hafta böyle olacak..



Geçen cuma Öğretmenler Günüydü..


              Hafta sonu bahçemize kiraz fidesi ektik, geçen hafta da ektiğimiz baklalar topraktan çıkmaya başladılar. Aslında baharda çıkması gerekmez miydi anlamadım.


Hava soğuktu o gün. İçeri de tarçınlı rulolar yaptım.


Bu hafta okuduğum kitap..



    


Bu hafta boyunca Aki'nin filmlerini seyrettik.




                                           Okul için yola çıktığım saatler artık karanlık..




Pazartesi o kadar çok soğuktu ki köye gittiğimde karla karşılaştım.




Okulda soba yanmış, ıhlamurlar yapılmış, daha ne olsun..


Bizim kızlarla buluşup tatlı yedik tatlı konuştuk..




                                     Ayda bir akrabalar buluşması yapmaya karar verildi sülalede. İlk büyük teyze kızına gidildi, çaylar içildi, pasta börekler yenildi ve uzun zamandır görüşmemiş akrabalar buluşmuş olduk. 

                        

Ve son olarak yeni yazıma buyrun burada

                                                   Hayırlı cumalar!








Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...