31 Mart 2019 Pazar

Tencere Keki

                     Evde sürekli yaptığım bir kektir tencere keki.Fırını aç kapa, üzerindekileri kaldır, yerleştir bir de harcadığı elektrik benim için zorlaştırıcı etmenlerdir. Ama keki hemen çırpıp tencereyi koydunuz mu ocağa her şey şipşak gerçekleşir. Tadında kıvamında bir fark olmuyor fırında pişene göre. Yalnızca tencere dibinde biraz yanma oluyor , onuda kazıyınca normale dönüyor.
                 Gelelim nasıl yapıldığına. Benim bugün yaptığım elmalıkek. İlk olarak büyük boy bir elmayı rendeledim. 1 tatlı kaşığı tarçın ile karıştırdım. Üzerine dövülmüş ceviz ekleyerek bir köşede beklettim. Başka bir elmayı da ince dilimler halinde kesip tencere dibine yağlı kağıt sererek üzerine dizdim.



Sonra da keki yaptım. 
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı seker
1 buyuk cay bardağı süt 
1 buyuk cay bardağı sıvıyag
2 su bardağı un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Keki yaptıktan sonra içine elma karışımını ekledim.



Kapağını kapatmadan kumaş bir peçete ile üzerini kapatmak gerekiyor. Benim peçete büyük olduğundan uçlarından toplamam gerekti.


Kısık ateşte 20 ya da 25 dakika da pişiyor. Bir bıçakla kontrol edebilirsiniz  pişip pişmediğini.


           Soğuduğunda ters çevirip üzerine pudra şekeri serptim. Yarım saatte hazır bir kek. Afiyet olsun!





26 Mart 2019 Salı

Köyümüzde Bahar

                       Dört yıl dolmak üzere köyde öğretmen olalı. Daha dün gibi ilk gidişim, minibüsten iner inmez etrafta ki tezek kokusu, büyük bir sakinlik, arada duyulan horoz ve köpek sesleri.. Bayılmıştım ortama ,yıllardır özlediğim bir durumdu. Öyle böyle 4 yıl geldi geçti ama her mevsimini ayrı seviyorum. Sonbahar başka,  kış başka ve şimdi de baharı bambaşka.Bir anda etraf beyaza büründü,yeşil çoğaldı. 
                    Ben de dururmuyum yine bildiğim yollarda yürüdüm, gezdim dolaştım.Birazda fotoğraflar çektim sizin için.


Bugün burada koyunlar ve yeni doğan kuzular da gördüm ama minibüsle geçtiğimden yakalayamadım.


Deniz manzaralı köyümüz..


Monet tablosu gibi değil mi?


Küçücük bir evimiz olsa şöyle..


Meyve ağaçları ..



Doğadayken mutlaka çiçek toplarım ve evimize getiririm..

23 Mart 2019 Cumartesi

Cuma Gitmiş!

                     Ben cuma yazımı yazana kadar gelmiş geçmiş bile. Yoğun geçen günler, koşturmaca, biraz hastalık, biraz yorgunluk derken bir haftayı daha geride bıraktık. En başta şu dünya da cennet gibi bir ülke de yaşıyor olmamıza, ailem, arkadaşlarım, konu komşum huzur ve sağlık içinde bir haftayı geçirmiş olmamıza, eşimin uzuun yollardan kazasız belasız gelmiş olmasına şükür etmek istiyorum. Öyle çok kötülükler duydum ki bu hafta kendimi toparlamam zaman aldı. Yaşadığım güzel anlara, görüntülere odaklandım bende. 
                Hafta sonu baharı öyle güzel yaşadık ki iki gün nasıl geçti anlamadık. Havayı güzel bulunca tabi ki atladım bisiklete çıktım yollara.


Arkadaşlarım piknik yapıyorlardı bir bahar ağacının altında. Öyle güzeldi ki halleri ben de fotoğraf çektim ve bu anı sakladım.


O bahçe de kır çiçekleri vardı, bir demet topladım ben de. Eve gelince vazoya koyup günlerce seyrettim.



                         Pazartesi ile okul başladı. Miniklerimle her gün 5 saat nasıl geçiyor anlamıyorum. Eylül ayındaki acemilikleri gitti artık birçok konu da çok iyiler. Beraber taş ve kozalak boyuyoruz, bunu çok seviyorlar.


Çıkışta yine yürüdüm köy yollarında. Hatta dün çok soğuktu ve uzun bir yürüyüş yaptım arkadaşımla bu yüzden gece ateşim çıktı. Haftasonu yaşadığımız bahar havasından eser kalmamıştı, çok serinledi tekrar.


Yine de her yer bahar beyazlığına büründü, öyle güzel ki her şey..


Bu hafta 3 kitap aldım kütüphaneden. Dücane Cündioğlu'nun okumadığım kitabı Düşünce Düşlenir e Ali Şeriati'nin Biz ve İkbal okuduklarım..


Kendime alışveriş günü ayırdım bir gün. Uzun uzun mağaza mağaza gezmeme rağmen bir şey almayıp bir kahveyle kitap okurken buldum kendimi.


Mart ayı doğduğum ay. Bir yaş almak artık eskisi gibi eğlenceli değil. Yine de dostlarla geçirilen zaman için insan minnet duyuyor..


Doğum günlerinin en güzel tarafı hediyeler tabi ki..


Beni çok mutlu eden bir kargo da aldım bu hafta. Doğum günümü hatırlayan sevgili iki kum tanesi öyle güzel bir paket hazırlamış ki. Blog dostluğu deyip geçmeyin,ayrı şehirlerde birbirine yabancı insanları ne güzel birleştiriyor.


Cumartesi oldu bile. Güzellik, huzur , sağlık dolu günlerimizin olması dileğiyle..

18 Mart 2019 Pazartesi

Bizim Hikayemiz

                      Morgan Freeman'ın belgesel dizisine başlayıp  ( The Story of Us with Morgan Freeman)  art arda dünyanın farklı yerlerinden farklı insanların hayatlarına şahit olunca moralim günlerdir bozuk duruma geçmişti. Yeni Zelanda da yapılan terör saldırısının kan dondurucu video oyunları kıvamında ki detaylarını da görünce ruhum temizlenmemek üzere kirlendi. Belgeselin  ilk bölümünde Kuzey Kore esir kampında doğan bir adamın ağzından çocukluk zamanlarını öğreniyoruz ilk olarak. Ailesinin suçu nedeniyle kampta olan çocuğun hapishane koşulları ve insanlara yaptıkları insanlık dışı uygulamalar sonucu duygularının körelmesini görüyorsunuz. Üzerine yapılan baskıyla ailesini ihbar edip kurşunlanmalarına sebep oluyor. İdamlarını seyredip bir şey hissetmedim  diyor yıllar sonra yaşadıklarını anlatırken. 
Bir diğeri de Afganistan'da doğan biri.. Savaş başlayınca anne babasının onu kardeşiyle beraber sığınağa indirip yalnız bıraktığını, çatışma bitince çıktıklarını ve etrafın cesetlerle dolu olduğunu anlatıyor. Sonrasında ailesini hiç bulamıyor,kardeşiyle kendisini imam, mollaların aldığını,onlarla yaşamaya başladığını , 5 yaşında ki kız kardeşine haftalarca      tecavüz ettiklerini anlatıyor. 


           Bu tür kötülüklerin yazılması, çizilmesi hatta ekrandan izlenmesine karşıyım. Şunları yazarken bile inandıklarıma ters düşüyorum ama blogumda çoğunlukla paylaştıklarım pembe çerçeveli olunca eleştiriye de uğradığımdan ( böylesine kötü dünyada lay laylom yapmak suçum ) ve her türlü kötülüğün yüreğime, ruhuma ağır darbe indirdiğinden bir iki şey yazmak istedim. Dünyanın nasıl böyle kötü olabildiğine kafa yoruyorum insanın acımasızlığını çözmeye çalışıyorum ama birtürlü anlam veremiyorum .
        
  Bir de Süleyman Seyfi Öğün'ün şu satırlarını paylaşmak isterim ve bir düşünün derim :
            ''Terörist eylemini yapmakla kalmadı; kaskındaki kamera mârifetiyle bunu anı anına, en ince ayrıntılarıyla “sosyal medya”dan naklen yayınladı. Birileri de bunu hızla dolaşıma soktu. Medya otoriteleri, bu görüntüleri yasaklayıncaya kadar olan oldu ve bu görüntüler başka ağlar üzerinden büyük bir çoğunluğun mobil telefonlarına veyâ bilgisayarlarına düştü. Bunu çok sorunlu bulduğumu söylemeliyim. Bu kanlı eylemden haberdâr olup, görüntüleri “sonuna kadar” izleyenler; her ne kadar sonunda “Aman Allah’ım”, “Bu ne vahşet böyle?” nidâlarıyla konuşsalar da bu vahşetin “seyircisi” konumuna düşerek eylemcinin gâyesine vâsıl olmasına yardımcı oldular. Bu görüntüleri kendi ağları üzerinden servis edenler, eşlerine, dostlarına gönderen, dâhil oldukları ağ üzerinden yayanlar, en hafifinden eylemciye “yataklık” etmiş oldular. Kendime soruyorum: Acaba kaç kişi, kendilerine kazâen ulaşsa da bu görüntüleri izlemeden silme olgunluğunu gösterdi? Terör bize “bir şeyler” göstermek istiyor. Bunu da , içinde yaşadığımız ve parçası olduğumuz “görsellik” çağında , doğrusu bîhakkın başarıyor. Kuryeleri de bizler olabiliyoruz. ''

15 Mart 2019 Cuma

Cuma Gelmiş

                         Cuma günü bizim için kıymetli bir gündür. Bu gün müslümanlar için toplanma, ibadet etme, işten güçten kopulduğu saatler demektir. Adem a.s. cuma günü yaratılmış, o gün cennete konulmuş, o gün cennetten çıkarılmıştır.Hatta kıyamet cuma günü kopacaktır inananlara göre. Kuranı Kerim'de '' Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. '' denmektedir.
Bu cuma da soğuk, bahara doğru adım adım giden bir gün. Kocakarı soğukları olması gerektiği gibi başladı. Bugün hatta takvim de Kırlangıçların gelme zamanı yazıyor. Çok seviyorum takvime bakıp eskilerin bize bildirdiği döngüleri, zamanları takip etmeyi.
                       Her cuma olduğu gibi geçen cuma da çiçeğimi alıp eve döndüm. Bir haftadır renklerinden, canlılığından birşey kaybetmeden vazodalar.




Bu hafta içi okul bahçesinde ki bahar ağacı bol bol seyredildi..


Bahçemde ki sukulentler coştu..


               Bisikletle yapılan gezi de doğaya hayran kaldık, çimlerde gezip ağaçlara çıktık..                        

                             Muhammed Ali '' Arkadaşlık dünya da açıklanması en zor şey diyor. Okulda öğrenilen bir şey değil, ama arkadaşlığın anlamını öğrenmediysen hiç bir şey öğrenememiştir demektir.'' 
Sahip olduğum arkadaşlarımla güzel zaman geçirmek en güzel şeylerden biri bu dünyada. Emek ve özen isteyen bir ilişki arkadaşlık. Çok benzer düşüncelere, inanca sahip olmasakta özde saygı, birbirimizi kırmamaya özen gösterme ve hassasiyetle bu günlere geldik şükürler olsun. Birlikte bisiklete binip deniz kenarına gittik. Denizi seyredip biraz da esen rüzgarda üşüyüp çaylarımızı içtik. Sonra bir an da gelen bir aramayla blog arkadaşım Tuğba ile görüştük, hasret giderdik. 
                

                         Hafta içi çayı demledim hadi gelin diye bir mesaj düşünce gruba okul çıkışı toplanıverdik. Sohbet uzadı,dışarıda deli gibi esen rüzgara aldırmadan saatlerce oturduk. Arkadaşımızın minik bebişini sevdik, peşinde koşturduk.



                 Elimde kalan son yünleri ne yapabilirim diye dizdim, yeni bir mini battaniyeye başladım.


                                  Yorgun gelinen okul sonraları kitabıma sığınarak kahvenin yatıştırıcı gücüne bıraktım kendimi çoğu zaman.


                Beni üzen , sinir eden bir çok olayda oldu ama kötü şeyleri paylaşmaktan yana değilim. Şükürler olsun ki çok daha önemli sorun yaşamadık, sağlığımızla gücümüzle bir haftayı daha geçirdik. Martı yarıladık bile, geçti koca bir kış. Böylesine hızla geçen ömür de çokta takılmamak lazım olumsuzluklara. Güzel enerjiyi yaymalıyız aramızda, iyi niyetlerimiz çoğalmalı. 
Herkese mutlu, huzurlu bir haftasonu dilerim..





8 Mart 2019 Cuma

Hayırlı Cumalar


Günaydın! 
Bir hafta daha biterken şükredecek binlerce şey geliyor aklıma. Oprah Winfrey bile kitabında şükür listesi oluşturmamızı ve düzenli olarak şükrümüzü yapmamızdan bahsediyor. Ee  biz bunu ne zamandır yapıyoruz değil mi?
Hafta boyunca şükürler olsun sağlık ve huzur dolu günlerim oldu. Kızımla çatışmalarımı, sinir krizlerimizi saymıyorum ama genelde güzel bir hafta geçirdik. 
Cumartesi günü hava 12 derece civarıydı ama yağmur yağmayıp rüzgar da olmadığından eşim ve iki arkadaşım bisikletle yola çıktık. Sahil boyunca giden yolda bisiklet sürdük . Deniz kenarında olan bu çay bahçesinde mola verdik. 


Çaylarımızı tam içmiştik ki yağmur başladı. Hemen atladık bisikletlere eve döndük.


Yolda karşılaştığımız bize türlü türlü oyunlar yapan minik köpek..


Evler arasında kalmış ağaçlar bahar açmış bizim burada da. 


Okul sonrası yürüyerek eve gitmenin güzelliği ..


Sevdiğim merdivenli sokak ne alemde diye yolumu değiştirip baktım. Ne yazık ki burada daha ağaçlar kış uykusunda..


Okulda da nergisler yaptık ..


                   Okul sonrası hazırlanmış bir masa, demlenmiş çay ve sizi bekleyen dostlar, daha ne olsun !


Artık üç aylar başlayıp bereketli günlere geldiğimize göre bunu fırsat bilip değerlendirmemiz gerek. Ramazana çok az kaldı. Peygamberimizin Üç aylarda yaptığı dua ile bitirmek isterim.
''Allahım, Receb ve Şabanı bize mübarek kıl, ve bizi Ramazan’a eriştir.''
                                        Herkese hayırlı cumalar !






5 Mart 2019 Salı

Günler Günlerimize Tane Tane Damlarken..

                              Ali  Ural'ın Makyaj Yapan Ölüler kitabında şöyle bir paragraf okudum ve üzerinde düşündüm uzun uzun.
'' Her hayatın katları, daireleri ve odaları vardır. Yüksekliğe ve cepheye göre manzara değişse de bütün pencerelerin de aynı yüz vardır. Bir gün sokağınızdan geçerken , oturduğunuz binanın bütün pencerelerinde kendinizi görürseniz sakın dehşete kapılmayın! Bakın onlar ne kadar sükunetle izliyorlar sizi. İlk katta ki çocuklar size ne kadar çok benziyor. İlk pencerede ki emzikli çocuktan, son pencerede ki önlüklü çocuğa kadar hepsi el sallıyor size. Hadi durmayın, siz de el sallayın onlara! Onlar sizi tanıdılar, siz de onları tanıyın! ''
                       Hayat hızlıca akıp giderken katları çıkıyoruz adım adım. İlk katlarda kimi zaman üzgün oturuyoruz ergenlik kırgınlıkları içinde kimi zaman da  müzik eşliğinde çılgınca dans ediyoruz. İçimizde ki enerji kontrol edilmez bir şekilde çoğalırken bir o oda da bir bu odaya geçiş yapıyoruz. Sonra diğer katlara çıkıyor insan enerjisi tükenerek. En üst kata ulaştığında bol bol cam kenarında oturur buluyor kendini bazen yalnız bazen hayat arkadaşıyla. 

                        Ne güzel tasvir etmiş yazar. Sanat böyle işte. Yaşamı sorgulayan insana cevaplar bulmaya çalışıyor. Yürüdüğüm yolda sık sık okuduğum kitapları düşünürüm. Ya da yazıları. Bazen gazete de bazen bir dergi de karşıma çıkan paragraflar uzun  süre aklımdan çıkmaz olur.
giriniz
giriniz, giriniz
elbette, tam zamanında geldiniz
sardunyalar sardunyalara akarken
günler tane tane günlerimize sarkarken
iç içe geçmiş bardaklar gibi
dış dışa geçmiş kolyeler gibi
odalardan odalara bakışımlı
aşk ışıklı sürahiler gibi
günler günlerimize tane tane damlarken
diyorum
bir kuşluk vaktinin sarı solgun söylemiyle
düşlerde görülen bir başkasının düşünden
neden olmasın siz de geçiniz


Edip Cansever'den..


Hayata anlam katan sanat dalından resimde Gerhard Richter ismini ve ünlü tablosu Abstraktes Bild'i öğrendim geçen gün. Televizyonda ki bilir kişi öylesine etkili anlattı ki resmi, bir şeyler hakkında bilgimiz olmayınca onun değerini anlamayıp acımasızca ama bir o kadar da değersiz biçimde değerlendirdiğimizi düşündüm. Bir tabloda kayboldunuz mu hiç ?


             Bir de Nadia'nın Aile Sofrasını seviyorum. 24 Kitchen kanalında sımsıcak gülümsemesiyle hazırladığı yemeklere bayılıyorum. Kültürümüzde yemek yemeğin ayrı bir yeri var. Bu hücrelerimize işlemiş bence, hayatının bir döneminde kendini mutfakta bulmayan yok gibidir. Elimde ki kitaptan bizlere has tatlı olan helva hakkında ilginç bilgi ediniyorum. Doğu zindanlarında idam mahkumları hapsedildikleri yerde infazı beklerken  bir gece kendilerine helva ikram edilirse, ertesi gün asılacaklarını anlar ve o gece tövbe istiğfar ederlermiş. Bu gece verilen helvaya Helva-yı nevmidi  (ümitsizlik helvası)
denirmiş.


                İster kitap yazsın ister resim yapsın ister yemek, insanoğlu her alanda varolmaya çalışıyor. Günler tane tane damlarken hayatı anlamdıran , gören, hisseden , şükreden kalplere selam olsun..
















1 Mart 2019 Cuma

Cuma Gelmiş !


Bir hafta daha gelmiş ve geçmiş bulunuyor. Cuma günleri içimde hep bir hüzün var. Bu yazıyı yazma aralığım sanki bir hafta değil de bir an gibi geliyor. Bana bir varsın bu dünya da bir yoksun diyor hayat. Sonra sağlıklı ve iyilikle geçtiği için minnet duyuyorum, ne yapayım ya da başka ne türlü olur ki yaşam. Kabullenişlik mecburiyetimiz..
Her memur her çalışan gibi günümün büyük bir çoğu işyerinde geçiyor. Neyse ki harika bir işim var. Çocuklarla zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Ama bu duygu köyde ki 4 yılımda çoğaldı. Çünkü şehir okullarının yıpratılıcığı, kaosu burada yok onun için böyle diyorum.


    Çocukların dünyasını kağıt üzerinde görmekten mutlu olduğum anlardan biri..


          Her resme baktığımda bir zamanlar benimde var olan hayal dünyamı, enerjimi hatırlatıyor. Nerede şimdi bu :( 


Fırsat buldukça mandala yapıyorum, terapi bu her zaman söylüyorum. İster boyayın ister çizin. Bence denemelisiniz..


Arkadaş buluşması olmadan olmaz...


Boşnak köyünde olmanın avantajı sınıfa habersiz gelen bir tepsi börek..


Kaktüsün her türlüsünü severim. Bir kaç taş üzerine denedim ben de..


Sonra da aldım sütlü kahvemi geçtim kaktüslerimin karşısına..


                                                    Kar yağdı biliyorsunuz , bizim köye de  tabi ki. Çocuklarla kartopu oynamak, kardan adam yapmak bilirsiniz çok zevkli..

 
                               Tam sınıfa gireceğiz köpeğimiz de bizimle :)


Sonra da sobada  ısınmalar..



Soğuk hava da ıhlamur içilmeli..


Bu hafta okuduğum kitaplar.. Ev de  bulunduğum zaman ya okuyorum ya da tv seyrediyorum. Geçen günlerde TRT 2 nin tekrar başladığını gördüm ve çok sevindim. Yıllar önce gece yarıları başlayan kaliteli filmlerini az mı beklerdim. Bu sezona da hızlı bir başlangıç yapmış. Her akşam itinayla seçildiği çok belli film gösterimleri var. Semih Kaplanoğlu’nun Buğday, Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı, Asghar Ferhadi’nin Bir Ayrılık, Ruben Östlund’un Turist, Aleksey German Jr’ın Dovlatov’unu ardı ardına izleme imkanı bulduk. Sırada Mustafa Kara’nın Kalandar Soğuğu ve JimJarmusch’un Paterson’u var. 


                     Dün kızlarla buluştuk. Bir arkadaşımız Makedonya göçmeni. Bize Komat  denen pırasalı bir çeşit börek yaptı. Buluşmalarımızı çok seviyorum, hasret gideriyoruz  bir masa etrafında.


Hafta sonu da mutlaka kek yapılmalı. en sevdiğim elmalı, cevizli. Artık bizim evin rutini bu. Soğuk kış günleri evi saran tarçın, karanfil kokulu kekler , kurabiyeler. 
Bu hafta sonumuzun da mutlu ve huzurlu geçmesi dileğiyle..

Aralık Ayının İlk Cuması

                        Kara cuma mı Kara Kasım mı ne varmış, mutlaka eksikler bu dönem alınmalıymış, her şey yarı yarıya ucuzluyormuş, heme...