Neyse , şöyle geçmişe bakalım bir. Geçen ocak ve şubat ayı benim için tatil demekti. Okulların 1. yarıyılının bitmesiyle daha önce oldukça uygun fiyata aldığımız Bilbao uçuşuyla başlayan gezimiz harika geçmişti. Beklediğimden de güzel yerler görmüştük. Farklı tatlarla tanışmıştık. Şu seyahatlar olmasa ne olurdu psikolojim bilmiyorum..
Dönüşte okullar açılmış, kar kış burada da devam etmişti. Soğuk günlerde kendime harika bir uğraş bulmuş ve battaniye örmüştüm. Şimdiye kadar ilgimi çekmeyen örgü ile terapiye giriyorsam yaşlılık sınırına gelmişim demektir. Herşeyin bir zamanı var demek ki..
Bu arada gezilerimize yurt içi devam etmişiz. Gitmediğimiz bir yer olsun deyip haftasonu da olsa 10 saat gidip Kastamonu gezisi yapmıştık. İyi ki de yapmışız, çok güzel bir seyahat olmuştu.Arkadaşlarla bu şehirde iki gün gezdik dolaştık. Kalesine çıkıp şehre baktık, geçmişe yaslanmış camilerini ziyaret ettik, el sanatları çarşısından hatıralar aldık, yöresel tatlara baktık.
Nisan ayının gelmesiyle bahçem canlanmaya başlamış bunu görünce bir post yazmışım, fotoğraflarını çekmişim. Daha sonra ki güzel günlerde dostlarla, akrabalarla uzun uzun oturduğumuz günlerimizin olduğu bahçemi hep sevmişimdir. Çünkü artık bahçeli evlerin kalmadığı, yüksek katlı apartmanların yapıldığı sokağımızda direnen bir kaç aileden biriyiz. Daha fazla bahçe de oturmak isterdim, iş hayatı olmasa bahçe işlerini kendim yapmak isterdim ama zaman her zaman ki gibi hızlı geçti. Bahar , yaz , sonbahar derken işte yeni bir yılın arefesindeyiz.
Mayıs gelince durmamışız yine kaçamak bir tatil daha yapmışız. Fethiye de cennet bir köşe de cennet bir otelde kalmışız. Çok iyi dinlendiğim üç gün olmuştu , buraya bayılmıştık. 10 saat otobüs yolculuğu yapmıştık, az kalmıştık ama buna değmişti.
Mayıs, haziran derken temmuz gelmiş benim için tatil başlamıştı. Yine harika planlarımız vardı, biletlerimizi önceden almıştık, şükürler olsun ki bunları iptal edecek bir durumla karşılaşmamıştık. Uzun uçuşlar yapamadığım için yine Avrupa da bir yerlere gittik. Ama hiç bıkmam herhalde, Avrupa şehirleri birbirine benzese de hep gitmek ,gezmek , kafa dinlemek istiyorum. Avrupa şehirleri düzenli, kurallara uyanlar, güzel evler bahçeler, parklar tam bana göre. Hele köylerine bayılıyorum. Şehirlerde güzel kafelerde oturmak, müzeleri ,kaleleri gezmek, gece de bir konsere gitmek tam benlik. Hiç bıkmayacağım galiba bunlardan. Geçen temmuz da da uzun süren İsviçre gezisi yapmıştık. Hele Alpler beni öyle mutlu etti ki. Heidinin evini bile bulduk İsviçre de.
İsviçre seyahatinden sonra eve dönmüş, yazı evimiz de dinlenerek geçirmiştik. Bol kitap okudum yine. Film, tv seyredemedim nedense. Devamlı balkonda oturdum. Arkadaşlarla küçük bir Karadeniz gezisi yapalım dedik, organize olup yerlerimizi ayarlayıp 3 gece Sinop'ta 3 gece İnebolu'da kaldık. Harika ve farklı bir yaz tatili oldu bizim için . İki kız arkadaşım , ben ve Pelin ile olaysız sorunsuz bir tatilimizdi bu. İnsan kendine uygun kişileri bulunca gayet iyi bir tatil gerçekleştiriyor. Birbirimize uymayan noktalarda empati ve özveri devreye giriyorsa her sorun atlatılıyor. Ortada özellikle kapris yoksa herşey çözülüyor bence. Çünkü artık çok genç değiliz ve herşeyi sorun yapabilecek durumdayız aslında. Tahammüllerimiz gençlikte olduğu gibi ucu açık değil. Ama bir yerlerde uzlaşma yolunu bulduk hep. Bu grubumla her zaman her yere gidebilirim.
Temmuz da ülkemizde gerçekleşen darbe girişimlerinin şokunu atlatıp yine aylar önceden ayarladığımız İtalya seyahatini ailece gerçekleştirdik. Tam on gün Floransa, Bologna, Roma, Pisa, Gaeta gezdiğimiz yerlerdi. Yine müthiş bir gezi oldu, ailemle yaptığımız her seyahat çok güzel oluyor. Pelin de bizim tempomuza ayak uyduran bir çocuk oldu. Babasıyla didişmelerini duymazdan geldim hep. Bol yürüyüş, bol pizza ve dondurmalı günleri hiç unutamayacağım. Floransa da kalırken depreme de yakalandık. Gece olan depremi bir ben duydum. Ertesi gün Roma'ya gittik. Oradayken tv den öğrendik depremi. O gün panik yaşadım, nasıl kalacağım ben otelde falan dedim, ama herkes işine bakıyordu. Roma da da çok hissedilmesine rağmen kimse dert etmiyordu bunu.
Ağustos bitip eylülde okullar açılmış ama Kurban bayramı da bu döneme denk gelmişti. Bunu da fırsat bilip Antalya da deniz tatili yapalım dedik. Tekrar bol dinlenmeli ve deniz dolu tatil yaptık. Dönüşte artık okullar açılmış , kızımın okulunda darbe nedeniyle kapatılan okullardan olduğunu öğrenmiştik. Bu oldukça canımızı sıktı. Çünkü kızım artık 7. sınıfta ve şimdiye kadar çok memnun olduğumuz okulumuz bir anda yokolmuştu. Parasını aylar önceden ödemiştik. Ne yapacağımızı şaşırdık. Olan özel okullar bile dolmuştu. Ve ilçemizde bulunan bir devlet okulunda 7.sınıfa başladı. Alışma dönemi falan derken şimdi 1. dönem bile bitiyor işte. Pelin hayatından memnun, daha farklı şartlara daha fazla özgürlüğe kavuştu , bundan da çok memnun.
Ekim oldukça keyifli geçti. Hava genelde güneşli olduğundan hep deniz kenarındaki kafelerde, piknik masalarında oturduk. Güzel havanın, mis gibi deniz kokusunun keyfini çıkardık eşle dostla.
Aralık ayı bu yıl kışı erken getirdi bize. Bir anda soğuyan hava ile ilk kar köyümüze düştü. Her taraf bembeyaz oldu, bir kaç gün bu süprizi yaşadık. Yılın son günlerindeyiz ve hava buz gibi ama güneşli. Arkadaşlarla yeni yıl yemeği yiyeceğiz perşembe gecesi. Bu yıl iyisiyle kötüsüyle böyle geçti . Blog hayatımda da 7. yılıma gireceğim , gerçekten de zaman nasıl da geçmiş gitmiş. İyi ki blog yazmışım, neler gelmiş geçmiş neler. Bir tür hayat dökümü bu benim için.
Yeni yıldan huzur bekliyorum ben de , tabi ki de en önemli olan sağlık, barış, güzel ve hakettiğimiz bir yaşam. Daha ne olsun ki sonra yavaş yavaş gerçekleşir herşey. Herkese mutlu yıllar !
2017