29 temmuz onun doğumgünü..İnanamıyorum , kızım 10 yaşında..Doğum, uykusuz geceler, nedensiz ağlamalar, emekleme, yürüme, anaokulu derken şimdi de bir bakıyorum 10 yaş olmuş bile. Nasıl , ne zaman büyüyecek derken zaman nasıl da geçiyor.
Bu doğum gününde daha bir istekliydi. Günler önceden anne pasta yapalım demeye başladı. Biz de kendi pastamızı yaptık.
Hazır pasta tabanları sayesinde kelebek doğum günü pastamız kısa bir sürede hazırdı. Pasta yapımında en yakın arkadaşlarından biri de yanımızdaydı. Kızlar güle oynaya pasta yaptılar. Bahçeye çıkıp masayı bile onlar düzenlediler. Bana fazla bir iş düşmedi. Kızınızın büyümüş olmasının avantajları bu olsa gerek :)
Ve küçük kızlar partisi başladı! Ben biraz servise yardım ettikten sonra yukarıya çıktım. Kızlar büyük bir şamata halinde yediler içtiler. Bahçede oynadılar. Bir ara küçük bir kavga koptu. Çığlık çığlığa ordan oraya koşturdular ama 20 dakika sonra eski hallerine döndüler. Aralarına mahallede ki erkek arkadaşlarını da istemediler. Onlarla parti çok kötü oluyormuş!
Allah herkesin çocuğuna böyle mutlu ve sağlıklı günler göstersin diliyorum..
31 Temmuz 2013 Çarşamba
29 Temmuz 2013 Pazartesi
400 Darbe
Kızıma arka arkaya cezalar vermeye başlayınca oturup düşündüm. Nedense aklıma Truffaut 'nun Dört Yüz Darbe filmi geldi. Yeniden izlemek istedim. Les Quatre Cents Coups filmindeki Paris'li çocuk Antoine ile aynı yaşta sayılır kızım. Filmde toplumsal düzene uyum sağlayamayan çocuğun üzerindeki baskıyı seyrederiz. Antoine kendini ispatlama, varolma savaşında toplum kurallarına ters düşünce yalan söylemeye, hırsızlık yapmaya başlar. Ailesiyle olan sorunları, ilgisizlik onu daha çok bu tür davranışlar göstermesine sebep olur.
400 Darbe aile yapısına karşı oldukça fazla eleştiri içeriyor. Bir çocuğun gözünden katı kuralları, sevgisizliği görmek oturup kendimizi de gözden geçirmemizi sağlıyor. Ya da bende ki etkisi böyle oldu. Kurallar gerekli midir ya da nereye kadar , nasıl olmalıdır , bunun çizgisi kişiden kişiye değişiyor. Aynı kurallar her çocuk bünyesinde de farklı kabul görüyor. Hele bir de özgürlüğüne düşkün, bildiğini okuyan bir çocuğunuz varsa devamlı çatışma halinde oluyorsunuz.
Bazı şeyler denk gelir ya okumakta olduğum Carlos Fuentes in Körlerin Şarkısı adlı kitabında benzer bir öyküye rastladım. Eski Haklar adlı hikayede kapatmasıyla beraber yaşayan büyükbabanın yanında bir de torunu vardır. Anne - babası olmayan torununu kendi ahlak kuralları içinde büyütmektedir. Bir gün çocuğun teyzeleri kiliseye dahi gitmeyen bu adamın elinden çocuğu alırlar. Büyük teyzesinin evinde yaşamaya başlayan çocuğu ilginç bir gelecek bekler. Görünüşte ahlak kurallarıyla bezenmiş teyze evinden hikayenin sonunda çocuk büyükbabasına şöyle bir mektup yazar :
'' Gel beni al, lütfen.Bilmiyorum ama galiba çiftlikteki yaşam buradakinden daha ahlaklı. Sonra sana açıklarım ..''
25 Temmuz 2013 Perşembe
Kafka ve Prag
Elimde Kafka 'nın Kovalı Süvari adlı kitabı var. Burada ki birbirinden güzel hikayeleri okurken aklıma geçen sene gittiğimiz Prag geliyor. Belki ilk yurt dışı gezim olduğundan belki benim gibi birçoklarını etkileyen şehrin büyüsünden dolayı çok sevmiştim Prag'ı. Buraya 3 günlüğüne üstelik bir turla gittiğimizden istediğim gibi gezememiştim. Yine de etkilenmemek olanaksız.
Kafka'nın izlerini daha fazla sürmek için bir kez daha gitmek isterim. Şehrin tepelerine kurulmuş şatolar, nehrin üzerinde kaskatı duran köprüler, sis, kasvet, birbiriyle uyumlu binalar..Bir yanda gotik mimarinin ezici ,ağırbaşlı duruşu, bir yanda rokokonun renkli , sevimli evleri , diğer yanda barok mimarinin gösterişli neşesi.. Hepsi yanyana.. Arnavut kaldırımlarında, küçük meydanlarında gezerken kendinizi çok farklı hissediyorsunuz.. Kafka'nın romanlarında verdiği eziklik duygusu , boğazınızı saran bunaltı garip bir neşeyle eşlik ediyor size. Sanki bir böcek gibi. Gregor Samsa'yı hatırlıyorsunuz..
Prag'ta Kafka'nın izini çok az sürebilmiştim. Yaşadığı evler, çalıştığı sigorta şirketi, okuduğu okul, oturduğu kafeler.. Kafka'nın dünyasını yaşamak çok güzeldi. Kafka yaşadığı yıllar boyunca fazla tanınmamış , yakılması için en yakın dostu Max Brod'a verdiği notları ölümünden sonra yayınlamasıyla tanınmış bir yazar..3 temmuz 1883 yılında doğmuş. Yahudi bir ailenin ilk çocuğu olarak bu binada dünyaya geldi..
İki erkek kardeşi erken yaşlarda ölmüşler, kız kardeşleri de nazi kamplarında kaybolmuşlar. Doğduğu ev yanmış daha sonra tadilata uğramıştır. Babasının otoritesinin yıllarca etkisinde kalmış, annesinin şefkati onu eve bağlamıştır.
'' Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Hayatta başardığım ne varsa yalnızlığımın karşılığıdır..'' demiştir.
Kitaplarında, yazılarında hatta sevgililerine yazdığı mektuplarda babasının otoritesine karşı duyduğu korku olmuştur.
'' Beni engelleyen olgular olduğu söylenemez.Bir korku , aşılabilmesi olanaksız bir korku var; mutlu olmaktan korkmak , daha yüce bir amaç için kendime acı verme tutkusu ve buyruğu..''
Kafka anne ve babasının isteğine uyarak hukuk okumuş, mezun olunca da bir sigorta şirketinde yıllarca çalışmıştır. Bu sırada içinde bulunduğu düzene uyum sağlamasa da dünyayla bağlantısında en büyük aracı olan yazmalarını sürdürmüştür..
Kadınlarla ilişkisi çelişkilerle dolu olmuştur. Defalarca nişanlanmasına rağmen hiç evlenmedi. Felice, Dora, Milena ve July hayatına damgasını vuran dört kadın olmuştur. Bu dört kadınla ilişkisinin en büyük özelliği devamlı mektuplaşması olmuştur. Kafka'nın kadınları, mektupları, ailesi, yazdıkları Prag'ta bir müze de toplanmıştır.
Kafka'nın izlerini daha fazla sürmek için bir kez daha gitmek isterim. Şehrin tepelerine kurulmuş şatolar, nehrin üzerinde kaskatı duran köprüler, sis, kasvet, birbiriyle uyumlu binalar..Bir yanda gotik mimarinin ezici ,ağırbaşlı duruşu, bir yanda rokokonun renkli , sevimli evleri , diğer yanda barok mimarinin gösterişli neşesi.. Hepsi yanyana.. Arnavut kaldırımlarında, küçük meydanlarında gezerken kendinizi çok farklı hissediyorsunuz.. Kafka'nın romanlarında verdiği eziklik duygusu , boğazınızı saran bunaltı garip bir neşeyle eşlik ediyor size. Sanki bir böcek gibi. Gregor Samsa'yı hatırlıyorsunuz..
Prag'ta Kafka'nın izini çok az sürebilmiştim. Yaşadığı evler, çalıştığı sigorta şirketi, okuduğu okul, oturduğu kafeler.. Kafka'nın dünyasını yaşamak çok güzeldi. Kafka yaşadığı yıllar boyunca fazla tanınmamış , yakılması için en yakın dostu Max Brod'a verdiği notları ölümünden sonra yayınlamasıyla tanınmış bir yazar..3 temmuz 1883 yılında doğmuş. Yahudi bir ailenin ilk çocuğu olarak bu binada dünyaya geldi..
İki erkek kardeşi erken yaşlarda ölmüşler, kız kardeşleri de nazi kamplarında kaybolmuşlar. Doğduğu ev yanmış daha sonra tadilata uğramıştır. Babasının otoritesinin yıllarca etkisinde kalmış, annesinin şefkati onu eve bağlamıştır.
'' Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Hayatta başardığım ne varsa yalnızlığımın karşılığıdır..'' demiştir.
Kitaplarında, yazılarında hatta sevgililerine yazdığı mektuplarda babasının otoritesine karşı duyduğu korku olmuştur.
'' Beni engelleyen olgular olduğu söylenemez.Bir korku , aşılabilmesi olanaksız bir korku var; mutlu olmaktan korkmak , daha yüce bir amaç için kendime acı verme tutkusu ve buyruğu..''
Kafka anne ve babasının isteğine uyarak hukuk okumuş, mezun olunca da bir sigorta şirketinde yıllarca çalışmıştır. Bu sırada içinde bulunduğu düzene uyum sağlamasa da dünyayla bağlantısında en büyük aracı olan yazmalarını sürdürmüştür..
Kadınlarla ilişkisi çelişkilerle dolu olmuştur. Defalarca nişanlanmasına rağmen hiç evlenmedi. Felice, Dora, Milena ve July hayatına damgasını vuran dört kadın olmuştur. Bu dört kadınla ilişkisinin en büyük özelliği devamlı mektuplaşması olmuştur. Kafka'nın kadınları, mektupları, ailesi, yazdıkları Prag'ta bir müze de toplanmıştır.
Eski kent denen bölgeye gidince Kafka'nın oturduğu evlerden belki en etkileyicisi çıktı karşıma. Belki tam havanın kararmaya başladığı o saatlerde vardı bir sihir. Belki bu daracık sokakta , o küçücük evinde onu hayal etmem etkiledi beni. Sokağa hakim olan sessizlik, yalnızlık beni Kafka'yı bir masada bir şeyler yazarken ki ana götürdü.
“Genellikle terk edilmiş durumdayım, ‘memleketim’ olan Prag’da da öyle, hem insanlar tarafından değil, -bu pek kötü bir şey sayılmazdı çünkü, yaşadıkça peşlerinden koşabilirdim-, insanlarla ilişkim ve insanlarla ilişki kurma yeteneğim bakımından bir terk edilmişlik; kapı dışarı edilmiş durumdayım..
Eğer benim gibi bir gün Kafka'nın Prag sokaklarında peşine düşmek isterseniz ipuçları:,
Kafkaseverler icin mekanlar;
U Radnice 5: Dogdugu ev..
Celetna 2: Cocuklugunun bir kismini gecirdigi yer..
House at the Minute(dum U minuty) : Simdiki Old Town Hall’daki Kafka’nin okula giderkenki yasadigi yer..
Goltz-Kinsky sarayi; Buranin ikinci katinda lise ogrenimini gormus..
Celetna 3: Tek basina yasadigi ilk yer..ilk hikayesini burada yazmis..
Assicurazoni Generali: Sigorta memuru olarak calistigi ilk isyeri, 9 ay sonra dusuk maas ve zor calisma kosullarina dayanamayip istifa eder.
Workers’ Accident Insurance: 5.katta zorluklarla 14 yilini gecirir..(1908-1922)
Parizska 1: Kafka’nin ailesiyle yasadigi son yer.
Bilkova 22: Dava’yi yazmaya basladigi yer.(1914-1915)
Dlouha 16: Berlin ve Viyana arasinda mekik dokurken Prag’daki gecici adresi..
Trziste 15: Tuberkulozdan ölümcül derecede hastalanmadan önceki son mekanı...
U Radnice 5: Dogdugu ev..
Celetna 2: Cocuklugunun bir kismini gecirdigi yer..
House at the Minute(dum U minuty) : Simdiki Old Town Hall’daki Kafka’nin okula giderkenki yasadigi yer..
Goltz-Kinsky sarayi; Buranin ikinci katinda lise ogrenimini gormus..
Celetna 3: Tek basina yasadigi ilk yer..ilk hikayesini burada yazmis..
Assicurazoni Generali: Sigorta memuru olarak calistigi ilk isyeri, 9 ay sonra dusuk maas ve zor calisma kosullarina dayanamayip istifa eder.
Workers’ Accident Insurance: 5.katta zorluklarla 14 yilini gecirir..(1908-1922)
Parizska 1: Kafka’nin ailesiyle yasadigi son yer.
Bilkova 22: Dava’yi yazmaya basladigi yer.(1914-1915)
Dlouha 16: Berlin ve Viyana arasinda mekik dokurken Prag’daki gecici adresi..
Trziste 15: Tuberkulozdan ölümcül derecede hastalanmadan önceki son mekanı...
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Keçe Kuşlar
Keçe işine çok sardım şu günlerde. Sonuçta ortaya çıkanlar belki beni cezbeden. Daha önce de balık yapmıştım. şuradan balıklarıma da bakabilirsiniz. Kuşları renk renk dikip yine boncuklarla dizdim. Eğer çocuğunuz varsa boncukları ona dizdirebiliyorsunuz , bu çocuklar içinde güzel bir uğraş. Sonra evinizin istediğiniz bir köşesine asabilirsiniz..
19 Temmuz 2013 Cuma
Soğuk Bir Yaz Tatlısı
Yaz geldi mi tatlı olarak dondurmadır benim için. Çok severim , günde en az bir kez yerim. Bugün değişiklik olsun sevdiğim bir tatlı yapayım dedim. Ama öyle tarif falan beklemeyin, çünkü hazır tatlı bu :) Crem Brulee...
Bu güzel Fransız tatlısını çok seviyorum, bazen rastlayıp yiyorum ama evde yapmayı göze alamamıştım. En iyisi Dr. Oetker den hazır paketlerinden alıp yapayım dedim. Ve yaptım!
Tarifine ilk olarak 1691'de ’Kraliyet ve Burjuvazi için Yemek Pişirme’ adlı yemek kitabında rastlanıyor. Fransa ve İngiltere bu tatlıya eşit oranda sahip çıkarken, nedense İngilizler isminin Fransızca kalmasında pek sakınca görmemişler. Türkçe çevirisi "Yanık krema" olan Crem Brulee, Krem Karamel mantığında.
Crem Brulee böyle mi derseniz değil :) Çünkü üzerinin karamelize edilmesi lazım. Onu yapmadan yemek istedim. Benim ki biraz uyduruk oldu ama tadı gayet güzel. Hazır pakette karamelize poşeti de var. Bu günlere yakışacak bir tatlı diyorum, afiyet olsun !
Bu güzel Fransız tatlısını çok seviyorum, bazen rastlayıp yiyorum ama evde yapmayı göze alamamıştım. En iyisi Dr. Oetker den hazır paketlerinden alıp yapayım dedim. Ve yaptım!
Tarifine ilk olarak 1691'de ’Kraliyet ve Burjuvazi için Yemek Pişirme’ adlı yemek kitabında rastlanıyor. Fransa ve İngiltere bu tatlıya eşit oranda sahip çıkarken, nedense İngilizler isminin Fransızca kalmasında pek sakınca görmemişler. Türkçe çevirisi "Yanık krema" olan Crem Brulee, Krem Karamel mantığında.
Crem Brulee böyle mi derseniz değil :) Çünkü üzerinin karamelize edilmesi lazım. Onu yapmadan yemek istedim. Benim ki biraz uyduruk oldu ama tadı gayet güzel. Hazır pakette karamelize poşeti de var. Bu günlere yakışacak bir tatlı diyorum, afiyet olsun !
16 Temmuz 2013 Salı
Okunması Zor Kitaplar
Edebiyat haberleri yapan The Millions adlı internet sitesi okunması en meşakkatli 10 kitabı belirlemiş. Bu haberi görünce merak ettim ve devam ettim okumaya. Siteden Emily Colette Wilkinson ve Garth Risk Hallberg, üç yıllık araştırmalarının sonucunda okunması en zor 10 kitabı belirliyor.
İkili, en zor kitapları ortaya koymak üzere 2009’da kolları sıvamış ve uzunluğu, sentaksı, biçimi ya da yapısal ve genel özellikleri ile tuhaf deneysel teknikleri veya soyutlukları nedeniyle zor okunan kitapları araştırmaya başlamış. Wilkinson ve Hallberg ikilisi, edebiyatın sizi bekleyen, tırmanması zor 10 Everest’ini Publishers Weekly dergisinde de tartışmaya açmış.
Gelelim kitaplara…
Djuna Barnes’ın Geceyi Anlat Bana adıyla basılan Nightwood romanı;
Jonathan Swift’in A Tale of a Tub
Virginia Woolf’ un Deniz Feneri/ To the Lighthouse
Samuel Richardson ’ın Clarissa or The History of a Young Lady eseri;
James Joyce ’un en önemli romanlarından Finnegans Wake de bulunuyor.
Listede G.F. Hegel ve Martin Heidegger’in de kitapları yer alıyor. Ben bunları buradan yazdım..
Djuna Barnes’ın Geceyi Anlat Bana adıyla basılan Nightwood romanı;
Jonathan Swift’in A Tale of a Tub
Virginia Woolf’ un Deniz Feneri/ To the Lighthouse
Samuel Richardson ’ın Clarissa or The History of a Young Lady eseri;
James Joyce ’un en önemli romanlarından Finnegans Wake de bulunuyor.
Listede G.F. Hegel ve Martin Heidegger’in de kitapları yer alıyor. Ben bunları buradan yazdım..
13 Temmuz 2013 Cumartesi
Turta eşliğinde Okumalar...
Kitap okurken özellikle gündüz ise bir şeyler yemeyi seviyorum.Gerçi şimdi ramazandayız. Yaptıklarımı gece yiyorum . Bugün üşenmeyip turta yaptım. Nedense canım turta yemek istedi. Özellikle elmalı olmalıydı..Aslında elmanın zamanı da geçti ama sırf turta için markete gidip aldım. Tezgahta şeftalileri görünce bir an vazgeçer gibi oldum ama elmalı turta ağır bastı. Yapımı oldukça basit. Daha doğrusu benim yaptığım turta basit. Yoksa gerçek turta da tereyağ yumuşamadan küp küp konmalı. Ama ben bunu bu halde hamur haline sokmayı beceremiyorum hala. Neyse ki benim yaptığımda güzel oluyor :)
Akşama nasıl bekleyeceğim bilmem. İlk olarak kızıma tattırdım . Şu sıralar ev biraz hareketli. İftara akrabalarımı, yakınlarımı ağırlıyorum. Gece geç saatlere kadar oturuyoruz bahçede. Çocuklarda tüm gece sokaklarda. Gündüz çok sıcak olduğundan onlarda çıkamıyorlar, sonrada acısını çıkarıyorlar.
Kitaplarıma gelince elimdekiler yavaş yavaş tükenmeye başladılar. Yakında netten sipariş yaparım. Bu bile beni çok heyecanlandırıyor. Elimde Tomris Uyar'ın bir kitabı var. Yakında bahsedeceğim. Tüm gün evde keçeden bir şeyler yapıyoruz, taş boyuyoruz, kitap okuyup film seyrediyoruz. Akşam dostlarla iftar, sonra da bazı geceler teravih..
Zamanımız çok güzel geçiyor, tabi gün boyu tembellik olunca başka nasıl olurdu ki:)
Yazımı bitirirken bahçemden görüntüler :
10 Temmuz 2013 Çarşamba
Tatil Kitapları
Tatilin vazgeçilmezlerinden biri kitaplar bence. Bu kez Bodrum'a giderken iki kitap götürdüm yanımda. Bunlar Hasan Ali Toptaş'ın Harfler ve Notalar ile Murathan Mungan dan Eldivenler Hikayeler..İkisi de birbirinden güzel , keyifle okunan kitaplar. Tatilimiz bir hafta olduğundan bunlar bana yetti. Zaten kaldığımız otelde bol bol dergide vardı. Dergilere de bakmayı sevdiğimden şezlongta saatlerce bunlarla zamanımı geçirdim.
Murathan Mungan'ın güzel anlatımıyla kitaptaki hikayeleri bir çırpıda okuyorsunuz zaten. Hasan Ali Toptaş'ın romanlarını zaten severek okuyorum. Bu kitabı da sanki karşınızda o varmış, edebiyattan hayata bir çok konuda sohbet ediyormuşunuz tadında bir kitap. Hatta yazar kitabın bir bölümünde '' ey hayat, bana kör noktamı aydınlatacak bol ışıklı dostlar ver '' diye bir dilekte bulunuyor. Bu öyle hoşuma gitti ki , kitabın kendim için ışıklı bir dost olarak yazıldığını hissettim..Okurken bol bol altını çizdiğim satırlar oldu, çeşitli kitapların, yazarların notlarını aldım..
Murathan Mungan'ın güzel anlatımıyla kitaptaki hikayeleri bir çırpıda okuyorsunuz zaten. Hasan Ali Toptaş'ın romanlarını zaten severek okuyorum. Bu kitabı da sanki karşınızda o varmış, edebiyattan hayata bir çok konuda sohbet ediyormuşunuz tadında bir kitap. Hatta yazar kitabın bir bölümünde '' ey hayat, bana kör noktamı aydınlatacak bol ışıklı dostlar ver '' diye bir dilekte bulunuyor. Bu öyle hoşuma gitti ki , kitabın kendim için ışıklı bir dost olarak yazıldığını hissettim..Okurken bol bol altını çizdiğim satırlar oldu, çeşitli kitapların, yazarların notlarını aldım..
Sizlerle de Hasan Ali Toptaş'ın neler okuduğunu, neyi sevdiğini yazdığı şu satırları paylaşmak isterim :
'' Okuduğum onca hikayeye rağmen, benim hikayelerim de neredeyse yirmi yıldan bu yana hiç değişmedi . Bu konuda bana bir soru sorulduğunda ya da cesaret edip eş dost meclisinde kendiliğinden konuşmaya başladığımda hep aynı hikayelerin adını saydım : Gabriel Garcia Marquez'den Boğularak Ölenlerin En Yakışıklısı, Borges'ten Yolları çatallanan Bahçe, Carlos Fuentes'ten Aura, Kafka 'dan Kanun Önünde ,İmparatorun Haberi, Ceza Sömürgesi, Kovalı Süvari, Çiftlik Kapısına Vuruş, Avcı Gracchus...
Ne yazık ki hiçbirini okumadım. Hemen not alıp aramaya başladım. Bunları bol ışıklı dostum Hayal Kahvem de bulurum sanıyorum. Duyuyor musun sesimi hayal kahvem :))
7 Temmuz 2013 Pazar
İşte Geldim !!
Rüzgarlı ve serin de olsa bir tatilden geri döndüm. Bodrum bu hafta oldukça rüzgarlı ve serindi. Olsun bu bile moralimizi bozmadı. Güneş, rüzgar, dalgalar, beyaz, begonviller, tembellik, edinilen arkadaşlar.... Ne çabuk geçti :(
Kızımın dediği gibi, '' anne, tatil için bir yıl mı bekleyeceğiz ? '' günler su gibi akıp geçti. Olsun, daha 2 ay tatilim var, evde de zaman geçirmeyi seviyorum. Zaten yarın ramazan başlayacak.Bakalım bayrama kadar neler yaparım..
Merak edenler için nerede olduğumu yazayım. Bu sene fazla otel araştırması yapmadan Bodrum Alkoçlar'ı seçtik. Daha önce bodrumda bir çok otele gittik. Memnun olsak ta gittiğimiz yerlere tekrar gitmiyoruz. Burasını da sakin bir yer diye seçtik.
Kızımın dediği gibi, '' anne, tatil için bir yıl mı bekleyeceğiz ? '' günler su gibi akıp geçti. Olsun, daha 2 ay tatilim var, evde de zaman geçirmeyi seviyorum. Zaten yarın ramazan başlayacak.Bakalım bayrama kadar neler yaparım..
Merak edenler için nerede olduğumu yazayım. Bu sene fazla otel araştırması yapmadan Bodrum Alkoçlar'ı seçtik. Daha önce bodrumda bir çok otele gittik. Memnun olsak ta gittiğimiz yerlere tekrar gitmiyoruz. Burasını da sakin bir yer diye seçtik.
Otel butik otel, tam pansiyon ..Tam pansiyonda içecekler yemek dışında ekstra diye düşünüyorduk ama böyle değilmiş. Yemek sırasında dahi içecekten ücret alınıyor. Hiçdeğilse alkolsüz içecekler, özellikle su yemek sırasında ücretsiz olmalıydı. İsim yapmış! bir otelin böyle küçük hesaplar yapmasına şaşırdık. Bir su bile 10 tl idi. Yemekler de fazla lezzet yoktu ve doyurucu değildi. Biz bile doymadıysak bunca şişman amcalar teyzeler nasıl doydu bilmem. İlk günden bu konuda ki şikayetimizi bildirdik. Artı bir puan, müdür çok anlayışlı davrandı.
Tamam bir Nişantaşında kırk yılda bir küçük bir porsiyona birşey demezsin ama onca para verip aç kalmazdık. Açık büfede ki koşturmaca ,kalabalık yoktu ama çokta bekledik masada birşeylerin gelmesini. Odaya gidince de tüm hafta kötü bir kokuyu çektik..
Tamam , hep olumsuzlukları anlattım ama bazı şeylerin göz göre göre olmasına dayanamam. Eee bir daha tercih edermiyim, hayır..
Yine de dediğim gibi , Bodrum..Deniz, güneş, tatil vesaire... Tatilim çok güzeldi :))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Cuma Geldi
Merhaba cumaseverler! Merhaba dört gözle haftasonu tatilini bekleyen emekçi kardeşlerim! Şaka bir yana hızlıca geçen günler sonunda cuma gel...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...