Sancılı ve öfkeli monolog okumaya ne kadar dayanırsınız? Nedense
Thomas Bernhard'ı anlatmak istemiyorum. Anlaşılmak ta istememiştir zaten. Öfke ve karamsarlık dolu dilini bir çok kişi sevmeyecektir. Ama ben, ilk
Don sonrasında da
Odun Kesmek isimli kitaplarıyla tanıştım onunla. Kitaplarında döngüsel halinde süren anlatımını çok beğendim . Şimdi de elimde
Wittgenstein'in Yeğeni var.
Kitabın son kısmında Orhan Pamuk'un yazarın romancılığına ait görüşleri var. Şöyle diyor Pamuk : ''
Tekrarlanan düşünceler - düşünceden çok ünlemlerle bitirilecek öfkeli bağrışlar, sövgüler, ilenmeler, çığlıklar, yakarışlardır bunlar- akıllı, uslu, mantıklı dünyasında kalmaya kararlı okurun kolay kolay hazmedemeyeceği şeylerdir : Bütün Avusturyalıların gerizekalı olduğunu okuruz,arkasından Almanlar ve Hollandalılar içinde aynı şeyler söylenecektir; bütün doktorların acımasız birer canavar , sanatçıların çoğunun aptal, yüzeysel, yeteneksizolduğunu okuruz; bilim dünyasının şarlatanlar dünyası dünyası, müzik dünyasının sahtekarlar dünyası olduğunu okuruz; zenginler ve aristokratlar iğrenç asalaklardır, yoksullarda fırsatçı ve üçkağıtçı, aydınların çoğunun özenti düşkünü boş kafalılar, gençlerin çoğunun da herşeye gülen budalalar olduğunu okuruz...
Orhan Pamuk
Bernhard dünyasına giriş için
Wittgenstein'in Yeğeni 'nin rahat bir başlangıç olduğunu söylüyor.Thomas Bernhard 'ın roman dünyasını daha yakından tanımalı, onun daha karmaşık ve daha zengin öteki kitaplarını da çevirmeliyiz, diyor..
Bu kitapta son zamanlarını yaşayan iki dosttan birinin hesaplaşmasını, öfkesini, nefretini tekrar tekrar okuyoruz. Bu döngüsellik beni sıkmadı. Gerçekten de Orhan Pamuk'un dediği gibi güvenli dünyalarında çıkmayı göze alamayanlar okumasın. Hayat denen şu kısacık zamanda ki çırpınışlarımızı yüzümüze yüzümüze vuran Bernhard okumak size ne kazandırır bilemiyorum. Onun tiksindiği bu kadar konu varken nasıl yaşamayı becerdiği ayrı bir konu.
Valery bir yerde nefret edip tiksindiğimiz bayağılıklarla aslında yakından ilgilendiğimizi, bayağı bulduğumuz şeylerle aramızda bir merak ve yakınlık olduğunu söyler. Bernhard'ın kahramanları da durmadan nefret ettiği konulara dönerler, nefretlerini körükleyecek koşulları ararlar , iğrenmeden nefret etmeden yaşayamazlar: Viyana'dan nefret ederler, oraya koşarlar, müzik dünyasından iğrenirler, müziksiz yapamazlar ; kız kardeşlerinden nefret ederler, onu ararlar; gazetelerden iğrenirler , okumadan edemezler...
Espresso eşliğinde bir çırpıda okunan Bir Thomas Bernhard kitabı daha. Kapanışı kitaptan bir cümleyle yapmak istiyorum :
'' Ben de er ya da geç kendimi ve dünyayı hastalıklı biçimde gözümde büyüttüğüm için mahvolacağım ...''
Diğer kitaplarına başlamak için sabırsızlanıyorum ama hemen geçmeyeceğim. Biraz ara vermeliyim bu yoğun karamsarlığa. Yeni okumalarda görüşmek üzere...