Geçen cumartesiden başlayayım. Sabah sağnak yağışla uyanıp pencereleri sonuna kadar açıp biraz üşüme biraz ferahlık duygusuyla haftaya iyi başlamıştım oysa. Kahvaltımız sonrası çayımı alıp yağmuru dinleyerek içime mutluluk doldurdum. Tüm hafta boyunca gelecek sıkıntılı durumlardan habersiz moralim iyiydi oysa. Yine de -kendimi iyileştirme çabaları diyorum buna- haftanın güzelliklerini fotoğraflandırdım ve burada sabitlemek amacıyla paylaşacağım.
Arkadaş ilişkileri beklentilerle dolu oluyor. Seçtiğiniz arkadaşlardan gelecek bir yorum arkası okuma canınızı sıkabiliyor. Ne yazık ki gerçek düşünceler bu sözler altında ki anlamlarda ortaya çıkıyor. Şöyle bir hikaye okudum dün bir gazetede. Ne de denk düştü olayın üzerine.
Bir ressam sergi açmış, bir çizmeci de görmeye gelmiş, süvarisi yanında duran bir at tablosunu ressamın yanında eleştirmeye başlamış. Ressam çizmenin üstüne varıncaya kadar onun söylediklerini dikkatle dinlemiş ve not almış, çizmeci “gelelim pantolona” deyince ressam “sen çizmeyi aşma, onu da terzi eleştirsin” demiş.
Kendimi eve kapattım bu hafta. Her şeyden çiçeklerin rengine, örgümün sakinleştirici gücüne ve kitaplarıma sığındım. Kimseyi görmek istemedim ve bu hala sürüyor. İş yerinde zaten mecburi ilişkiler kuruyorum sonrasında eve gelmek en güzel durum.
“Yıllarca yaşamış biri için kapı bellidir. Ev belli, bahçe belli, gökyüzü ve deniz bellidir, geceleyin gökyüzünde asılı duran ve çatıların üzerinde parlayan ay bile bellidir. Dünya varlığını dile getirir, fakat kulak asmayız, artık onunla bir olmadığımız, onu kendi parçamız gibi görmediğimizden sanki kayıp gider ellerimizden. Kapıyı açarız, fakat bu artık anlamsızdır, önemsizdir, bir odadan öbürüne girmek için yaptığımız bir şey olmanın ötesine geçmez” diye yazmış Karl Ove Knausgaard ‘Sonbahar’ ismini verdiği kitabında.
Yaşam ne kadar sade aslında. Ev de olma durumu farkında olduruyor bir çok şeyi.
Neyse ki çocukların aurası bambaşka. Onlarla yaptığım çalışmalar benim için çok önemli ..
İyi ki bahçem, taşlarım, bitkilerim var. Zamanımızı en güzel geçirdiğimiz yerlerden biri. Bu hafta içi soğuktu ama dünden itibaren güneş yüzünü nihayet göstermeye başladı. Sezonumuz açılmak üzere.
İsmet Özel okumak, onu anlamaya çalışmak, düşünmek düşünmek. Şu sıralar böyle işte..
Okula giderken bir apartman bahçesinde karşılaştığım papatyalar..
Bir mahallede evlerin arasında sıkışmış asırlık çınar ağacını ziyaret etmeden olmaz..
Kimse olmadan bir bankta oturmak ruha ne iyi geliyor..
“Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması, gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan yabancı bir öğe gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?” diyor Tezer Özlü, ‘Çocukluğun Soğuk Geceleri’nde.
Son olarak blog arkadaşımdan gelen paket tüm sıkıntılarıma ilaç oldu. Sevgili Derya da ki çekilişe katılmıştım ve bana çıktı. Kıymetli hediyeleri için çok teşekkür ederim.
Herkese sağlık ve huzur dolu bir haftasonu dilerim..