Mutlu, musmutlu bir hafta sonuna daha ulaştık şükürler olsun!
Tamam zamları, her gün yaşanan zülumları, kötü olayları, küresel sorunları, fakirliği, insanların yozlaşmasını, kötülüklerini yok saymıyorum ama etkilenmek de istemiyorum.
Kendi ruh sağlığım için onlardan bahsetmek istemiyorum sadece.
Yeni bir yıla girdik yine, yıllar ardı arkası gelmeye devam ediyor. Ne zaman bu kadar büyüdüm? Nasıl geçti gençlik, çocukluk ?
Yeni yıla girerken hazır bir pasta alayım, ağzımızın tadıyla girelim dedim, kızım için bu pastayı aldım. O gece eşim çalışıyordu, evde yalnız gibiydim çünkü yemekten sonra kızım hemen odasına gitti.
Ara sıra yanıma çağırsam da gelmedi. Artık üzülmemeye çalışıyorum çünkü herkes ergenliğin tipik özelliği olarak odalarında tecrit olarak saatlerini geçireceğini söylüyor. Bunu da normal karşılamam gerekiyor. Şimdiye kadar çok dert ettim kendime, ikna etmeye çalıştım ama olmadı. Çocukluğunda istediğimizi yaptırıyorduk , sözümüz geçiyordu ama artık bildiğini okuyor.
Yılın ilk günü yani cumartesi günü eşim yine işe gitmişti. Kızımda kahvaltıdan sonra hemen odasına çekildi. Bir taraftan da kızımın çok fazla dışarıda zaman geçirmek istememesine de seviniyorum. Çünkü yaşıtları gece gündüz sokaklarda başıboş.
Kahvaltı sonrası en sevdiğim çiçeklerimin yanında oturup mutlaka bir şeyler okumam. Özellikle dergilerimi okumaktan öyle huzur duyuyorum ki anlatamam.
Bu sırada yılın ilk sümbülü de açmış halde.
Aklıma Orhan Veli'nin o hayat coşkulu şiiri gelir her çay içişimde;
Çayın rengi ne güzel
Sabah sabah,
Açık havada!
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!
Doğada olma fikri her geçen gün artıyor kafamda. Fırsat buldukça geziyorum bizim köyde. Ne yazık ki bizim memlekette çok köpek var ve bu yüzden korkuyorum etrafta dolaşmaktan. Şehirde ki başıboş köpekleri getirip bırakıyorlar bu köye. O kadar çoğaldı ki yerli halk bile bahçelerinden çıkamıyor.
Yine de güzel havaların hakkını vermek lazım ..
Biraz deniz olsam biraz bulut, kuş, dağ, taş, tepe yada bir dalga olsam ve sonunda durulsam. Belki de bir kitabın sayfası olsam okunup geçilsem. Ne olursam olsamda ben ben olmasam..
Necip Fazıl..
Okula gider gitmez sobaya bir demlik ıhlamur koyuyorum..
Okulda geçen sanat dolu saatler..
Anneciğimde o muhteşem gökyüzü renklerini yakalamış bu hafta..
Çarşamba gününü kendime ayırayım dedim okul sonrası sahile gidip uzun yürüyüşüme başladım. Yürüdüğüm saat öğleden sonra 2 gibi olunca işi gücü olmayan, okuldan kaçan gençler ve en çok da emekli amcalar , teyzeler tüm sahili doldurmuş olduğunu gördüm. Bir taraftan da rüzgar esiyordu ama güneşli yerlerde oldukça sıcaktı.
Yazın şezlongların olduğu sahil de sandalyesiyle oturanlar vardı şimdi de.
5 kilometre gibi bir mesafeyle yan kasabaya yürüyerek geliyorsunuz. Burası da balıkçılık yapan halkıyla küçük bir yer ama o sandalları, eski evleri, uzun sahil şeridiyle çok güzel.
Teknelerinin yanında ağlarını onaran adamlara baka baka geçtikten sonra küçük çarşısına ulaştım. Genelde amcalar güneşe sandalyelerini koymuş sohbet ediyorlardı. Bir çay bahçesinin içinde küçük bir ocakta kömürde köfte yapan amca vardır, onu buldum ve sıraya girdim. Çünkü öğle saatleri gibi köfteleri pişirmeye başlar, anında biter ekmek arası köfte. Neyse oturanlara vermeden ben ayakta beklediğimden hemen bir paket yaptı bana.
Sonra paketimi alıp sahile gidip denize karşı oturdum, köftelerimi bir güzel yedim.
Eski konaklardan biri restore ediliyordu ne zamandır . Sonunda bitmiş. Çok merak ettim ne oldu diye. Meğer millet kıraathanesi olmuş. İçine girdiğimde bir genç karşıladı ve her yerini gezdirdi. Her katında kitaplarla dolu odalar var. Çocuklarda gelmiş ya ders çalışıyorlar ya da kitap okuyorlardı.
Kitaplar öyle çok ve yeniydi ki gözlerime inanamadım. Artık hiç kitap almasam yeridir.
Ben de kitabımı çıkarıp okudum bu cumbalı konakta. Yalnızca çocuklar böyle yerlerde nasıl olacaklarını bir türlü bilmiyorlar. Sınıflarda da böyle. Çok fazla gereksiz konuşma oluyor. Özellikle seslerinin kontrolü yok. Bir eğitimci olarak yıllardır aynı şey olduğunu görüyorum nedense.
Bizim kızlardan birinin doğum günüydü bu hafta içi. Perşembe günü bir araya geldik, pasta yedik, kahveler içtik, sohbet muhabbet valla çok güzeldi. Yeni yeni planlar yaptık bir de bakalım ne kadar gerçekleşir. Ama mutlaka insanın küçük bir grubu olmalı bir araya gelip dedikodu yapıp gırgır şamata vakit geçirdiği. Şükürler olsun böyle arkadaşlarım var neredeyse 9-10 senedir birlikteyiz.
Mutlu bir haftasonu geçirmeniz dileğiyle!