28 Ocak 2022 Cuma

Cuma Bitmeden

                     Cuma gününün bitmesine bir saat var ve ben bugün yazımı yazamadım. Aslında bir haftadır sömestir tatilindeyiz. Tatilden önce ki hafta da yoğunluktan yazamadım hatta doğru dürüst blogları da okuyamadım. Hemen kısa kısa neler olmuş bitmiş bir bakalım, tarihe şöyle bir not düşelim..



                     Okulların son haftasında da derslerimiz sürdü, çocuklar çok sık hastalandı, okula gelemeyen çok çocuk oldu. Gelenlerle eğlenceli günler geçirdik. Masa oyunlarını çok seviyor bizimkiler özellikle, sık sık bu oyunlardan oynadık, yarışmalar yaptık.



Son hafta kar geldi köyümüze . Bahçemizi kapladı.



Hep beraber bahçeye çıkıp kartopu oynadık. Aslında kartopu oynamayı hiç sevmem o yüzden kaçan ben oldum daha çok.


Anılarımıza bu kış da eklenen fotoğraflarımız oldu. Diğer öğretmen arkadaşımla kar da sahlep içtik, manzarayı seyrettik.



Dışarı da oynayıp gezip hatta donup sonrasında sobayla ısıtılmış bir odaya girmek kadar güzeli yok. Etrafına çizmelerimizi de koyduk tabi ki.



Sonrasında içilen mis gibi çaylar !


                    Okulların kapanmasına 3 gün kala kızım okuldan beni arayıp ''ben hastayım, boğazım ağrıyor' deyince hadi bakalım tam da tatile girerken başımıza gelenler dedim. Eve gelen kızım boğazım ağrıyor, halsizim, başımda ağrıyor '' deyince akşam acile gidip muayene ettirdik. Boğazları iltihaplıymış, corona testi de yapıldı, ilaçlar verilip eve döndük.



Ertesi gün onu evde bırakıp ben işe gittim. Öğle saatlerinde test sonucu çıktı;
 pozitif..
Bizler temaslı olsak da işe gitmeye devam ettik. Evde Pelin'i odasına yatırdım devamlı. Yemeğini de odasında yedi. Ama sonuçta aynı evdeydik, ortak tuvaletleri de kullandık. Bana ne zaman geçecek diye bekledim. Şükür geçmedi. 
Sonrasında da kızım iyileşti ve üzerinden 14 gün geçti çok şükür ki kızım tamamen iyileşti.



                Cuma günü karneler verildi, okullar tatil oldu. Allahtan böyle oldu ve kızıma evde daha iyi bakabildim. Hem ben de dinlendim. Bu sırada yurdu kaplayan kar bize de geldi.
 Bahçemin kış hali!



Evde geçen ıhlamurlu günler..
Bu arada en sevdiğim Thomas Bernhard kitaplarından birini daha bitirdim.



Annemle babamın evde ki halleri. 
Annem fotoğraf çekmeyi çok seviyor, çektikce bana gönderiyor. Babamın haberi yokken onu çekip gönderdi. Odanın camından karlı sokakları seyrediyorlar. 


Kuzenim İstanbul'a gitmişti. Orada teras katında ki evinin fotoğrafını çekmiş, çocuklar mini kardan adamlar yapmışlar , çok sevdim.
Ama geçen hafta çok üzücü haber aldım. Teyzem covide yakalanmış ve hemen yoğun bakıma alınmış. Bir anda gerçekleşen bu olaya tüm sülale içinde çok şaşırdık çünkü normalde hiç evden çıkan biri değil. Nereden nasıl bulaştı ve bir anda tüm ciğerlerini saran duruma geldi anlayamadık. Neredeyse iki haftadır hastane de ve doktorlar durumu kritik diyor. Canımız çok sıkkın. Annem çok üzgün, keza kızları da öyle. Devamlı dua ediyoruz bu hastalığı atlatsın diye..
İnşallah tüm hastalar hafifçe geçirir şu hastalığı. 
Herkese mutlu ve umut dolu bir haftasonu dilerim..















26 Ocak 2022 Çarşamba

Kardan Adam

                          Tüm yurtta sevince neden olan kar yağışı bizim kasabaya da tüm güzelliğiyle geldi. Okulların kapanmasıyla denk bir zamana gelen yağışla etkisi oldukça fazla oldu. Şu sıralar yağmıyor ama çatılar bembeyaz, her sokakta çocuklar tarafından yapılan kardan adamlar var.

                          Bu sene bazı sebeplerden dolayı sokak sokak gezmek nasip olmadı. Nedenini cuma yazımda anlatırım kısmetse.

                           Ama bizim buralarda yapılan kardan adamları şöyle tarihe not düşelim istedim.


               


     

 

     

     



     


     

14 Ocak 2022 Cuma

Cuma Şükür Günü

                   Çok şükürler olsun ki bir haftayı da iyilikle güzellikle ve sağlıkla geçirdik ve yeni bir cumaya geldik. Ocak ayının da ortasını getirdik arkadaşlar, kışın tam ortasındayız artık. Cumayı ben de iple çekiyorum, gelecek ve ben evimde dinleneceğim bir güzel diyorum ama işin aslı öyle değil. Sabırsızlıkla beklediğim cuma gecesi çok yorgun olup battaniye altında hasta gibi yatıyorum her seferinde. Sanki tüm haftanın yorgunluğu o saatlerine toplanıyor, kolumu kıpırtamıyorum. Kendime her gece ki gibi bir yorgunluk kahvesi yapıyorum, yudum yudum içtiğim o anlar nasıl güzel. 
                 Cumartesi günü de ekmek almak için sabah evden çıktığımda yolumu uzatayım , en uzak fırına gideyim diyorum. Kızım zaten geç yattığından uyuyordu. Dönünce kahvaltıyı hazırlar kaldırırım diye hesap yapıyorum kafamda. Eşim cumadan anne babsının evine gitti çünkü. Hafta sonu onlarla kalacak, ablası çünkü kızlarının yanına gitti. Artık onları yalnız bırakmak istemiyoruz çünkü çok yaşlandılar, kayınpederim geçen sene ölümlerden döndü biliyorsunuz.


            Fırına giderken yolumu sahilden geçirdim cumartesi sabahı. Saat on civarı olmasına rağmen kimsecikler yoktu etrafta. Sadece biri getirdiği ekmekleri martılara atıyordu. Tam o sırada vapurumuz da kalkıyordu. İçim nasıl huzurla doldu anlatamam. Kalkar kalkmaz kahvaltı yapmayı sevmiyorum zaten bu yürüyüş çok iyi geldi.


                   Eve çıkarken bahçemde ki minik portakal ağacımı gördüm üzerinde ki tek meyvesiyle. Bu sene sadece bir portakal oldu ağaçta. Onu da uzun süre ağaçta bekletmiştim ama artık bir kek yapma zamanı geldi diyerek kopardım ve eve çıkardım.


Sonuç işte böyle !


                  Ocak ayında açan sukulentlerim coştular bu günlerde. Balkon demiri boyunca duruyorlar her mevsim yeşil yeşil.


                 Akşamına kekimi de alıp kayınpederime gittim. Geçen sene solunum cihazına bağlı geçen o zor aylardan sonra artık iyileşmiş durumda. Ama onun yaşama azmini hep örnek gösteririm. Çok çalışkandır, yemeyi içmeyi, okumayı, her vakit camiye gitmeyi sever. Artık dışarıya çıkamıyor çünkü kalbi olduğundan çok yoruluyor ama bir makineye bağlı olmadan, kimseye de muhtaç olmadan yaşıyor ya , çok çok şükürler olsun Allahıma.
Allah herkese böyle yaşlanmayı nasip etsin, sağlıklı bir bdeb ve zihinle eşinle başbaşa bir camın önünde.


Akşamına çayları demleyip sohbetler ettik. Kaç yıllık evlide olsa bu eşler birbiriyle didişmeyi bırakmıyor galiba. Hala anlaşamadıkları, ters düşüp birbirine kızdıkları şeyler var. İnsani bir durum bu işte, kaçınılmaz.


Pazartesi ile birlikte erken saatlerde okula doğru yola çıktık.


Okulda kurabiyeler yaptık.


                          Hatta portakal suyu da sıktık yanında. Bir ara Ceren'de yazmıştı ,okulda portakal suyu sıkıp çocuklara versem mi diye. Böylece denemiş oldum ama o gün çok yoruldum çünkü yanımda yardımcı yok ve 9 çocuk için dolu portakal sıkıyorsunuz ve sonrasında da her yer batıyor.


Bu hafta iki Cihan Aktaş Kitabı okudum ..


Çarşamba ile birlikte köyümüze kar yağdı.


Sınıfımıza giden yol.


Sabah okula gelen çocukları karşılamamız.


Karla birlikte sabah çayı..


Sınıfımıza odun getiren hizmetlimizin çizmelerine bayıldım..


Çocukları dışarı çıkaramasak da kar oynamalarına engel değil bu.


Okul sonrası köy yollarında yürüyüş..



Benim sınıfın karşıdan görünüşü..


Tabi ki hayat hep zor, hep kötülükler dönüyor dünya da. Ama iyilik de var ve bunun peşinde olmalıyız. Yaşadığımız sürece umutlu olmalı, iyiliğe çalışmalı, ne olursa olsun bezmemeliyiz. Yağan bir karla her yıl en baştan seviniyoruz ,hayattan neşe alıyoruz ne güzel!
Knut Hamsun’un ‘Göçebe’sinden  birkaç satır:
 “Evet herkesin iyi, güzel saatleri olur. Bir tutuklu, arabada darağacına götürülmektedir, oturduğu tahtanın çivisi bir yerine batarsa hafif yana çekilir, şimdi daha rahattır.”

Yaşam sürdüğü sürece umut bizle!
Mutlu Cumalar !












7 Ocak 2022 Cuma

Merhaba Cuma!

Mutlu, musmutlu bir hafta sonuna daha ulaştık şükürler olsun!
Tamam zamları, her gün yaşanan zülumları, kötü olayları, küresel sorunları, fakirliği, insanların yozlaşmasını, kötülüklerini yok saymıyorum ama  etkilenmek de istemiyorum.
Kendi ruh sağlığım için onlardan  bahsetmek istemiyorum sadece.
Yeni bir yıla girdik yine, yıllar ardı arkası gelmeye devam ediyor. Ne zaman bu kadar büyüdüm? Nasıl geçti gençlik, çocukluk ?
Yeni yıla girerken hazır bir pasta alayım, ağzımızın tadıyla girelim dedim, kızım için bu pastayı aldım. O gece eşim çalışıyordu, evde yalnız gibiydim çünkü yemekten sonra kızım hemen  odasına gitti.



                      Ara sıra yanıma çağırsam da gelmedi. Artık üzülmemeye çalışıyorum çünkü herkes ergenliğin tipik özelliği olarak  odalarında tecrit olarak saatlerini geçireceğini söylüyor. Bunu da normal karşılamam gerekiyor. Şimdiye kadar çok dert ettim kendime, ikna etmeye çalıştım ama olmadı. Çocukluğunda istediğimizi yaptırıyorduk , sözümüz geçiyordu ama artık bildiğini okuyor.


                       Yılın ilk günü yani cumartesi günü eşim yine işe gitmişti. Kızımda kahvaltıdan sonra hemen odasına çekildi. Bir taraftan da kızımın çok fazla dışarıda zaman geçirmek istememesine de seviniyorum. Çünkü yaşıtları gece gündüz sokaklarda başıboş.
Kahvaltı sonrası en sevdiğim çiçeklerimin yanında oturup mutlaka bir şeyler okumam. Özellikle dergilerimi okumaktan öyle huzur duyuyorum ki anlatamam.
Bu sırada yılın ilk sümbülü de açmış halde.
Aklıma Orhan Veli'nin o hayat coşkulu şiiri gelir her çay içişimde;

Çayın rengi ne güzel
Sabah sabah,
Açık havada!
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!


                Doğada olma fikri her geçen gün artıyor kafamda. Fırsat buldukça geziyorum bizim köyde. Ne yazık ki bizim memlekette çok köpek var ve bu yüzden korkuyorum etrafta dolaşmaktan. Şehirde ki başıboş köpekleri getirip bırakıyorlar bu köye. O kadar çoğaldı ki yerli halk bile bahçelerinden çıkamıyor.


Yine de güzel havaların hakkını vermek lazım ..
                                   Biraz deniz olsam biraz bulut, kuş, dağ, taş, tepe yada bir dalga olsam ve sonunda durulsam. Belki de bir kitabın sayfası olsam okunup geçilsem. Ne olursam olsamda ben ben olmasam..
Necip Fazıl..


Okula gider gitmez sobaya bir demlik ıhlamur koyuyorum..


Okulda geçen sanat dolu saatler..


Anneciğimde o muhteşem gökyüzü renklerini yakalamış bu hafta..


            Çarşamba gününü kendime ayırayım dedim okul sonrası sahile gidip uzun yürüyüşüme başladım. Yürüdüğüm saat öğleden sonra 2 gibi olunca işi gücü olmayan, okuldan kaçan gençler ve en çok da emekli amcalar , teyzeler tüm sahili doldurmuş olduğunu gördüm. Bir taraftan da rüzgar esiyordu ama güneşli yerlerde oldukça sıcaktı.


Yazın şezlongların olduğu sahil de sandalyesiyle oturanlar vardı şimdi de.


                5 kilometre gibi bir mesafeyle yan kasabaya yürüyerek geliyorsunuz. Burası da balıkçılık yapan halkıyla küçük bir yer ama o sandalları, eski evleri, uzun sahil şeridiyle çok güzel.


                        Teknelerinin yanında ağlarını onaran adamlara baka baka geçtikten sonra küçük çarşısına ulaştım. Genelde amcalar güneşe sandalyelerini koymuş sohbet ediyorlardı. Bir çay bahçesinin içinde küçük bir ocakta kömürde köfte yapan amca vardır, onu buldum ve sıraya girdim. Çünkü öğle saatleri gibi köfteleri pişirmeye başlar, anında biter ekmek arası köfte. Neyse oturanlara vermeden ben ayakta beklediğimden hemen bir paket yaptı bana.


Sonra paketimi alıp sahile gidip denize karşı oturdum, köftelerimi bir güzel yedim. 


                            Eski konaklardan biri restore ediliyordu ne zamandır . Sonunda bitmiş. Çok merak ettim ne oldu diye. Meğer millet kıraathanesi olmuş. İçine girdiğimde bir genç karşıladı ve her yerini gezdirdi. Her katında kitaplarla dolu odalar var. Çocuklarda gelmiş ya ders çalışıyorlar ya da kitap okuyorlardı. 
Kitaplar öyle çok ve yeniydi ki gözlerime inanamadım. Artık hiç kitap almasam yeridir.


               Ben de kitabımı çıkarıp okudum bu cumbalı konakta. Yalnızca çocuklar böyle yerlerde nasıl olacaklarını bir türlü bilmiyorlar. Sınıflarda da böyle. Çok fazla gereksiz konuşma oluyor. Özellikle seslerinin kontrolü yok. Bir eğitimci olarak yıllardır aynı şey olduğunu görüyorum nedense.
    



Bizim kızlardan birinin doğum günüydü bu hafta içi. Perşembe günü bir araya geldik, pasta yedik, kahveler içtik, sohbet muhabbet valla çok güzeldi. Yeni yeni planlar yaptık bir de bakalım ne kadar gerçekleşir. Ama mutlaka insanın küçük bir grubu olmalı bir araya gelip dedikodu yapıp gırgır şamata vakit geçirdiği. Şükürler olsun böyle arkadaşlarım var neredeyse 9-10 senedir birlikteyiz. 
Mutlu bir haftasonu geçirmeniz dileğiyle!

















Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...