Hoş geldin Cuma!
Hoş geldin Haftasonu tatilimiz !
Kasım ayının ortasına geldik bile. Hastalık vakaları arttı, yakın çevremizde ki insanları bile covid oldu diye duyar olduk, ölümler de o kadar çok ki morallerimiz bir yerine gelmedi bu yıl. Ekonomi, işsizlik, ülkede ki cinayetler, ahlaksızlık almış başını gitmiş. Bunları düşündükçe göğsüme bir ağrı çöküyor, hiç umudum kalmıyor, yaşayasım bile gelmiyor bu dünyada. Ama diyorum bunları bir de biz dile getirmeyelim; dünyanın sayısız güzelliklerini görelim artık, ruhumuzu iyileştirelim.
Haydi şöyle gözümüzü güzel olana çevirelim. İsterseniz elinize mis gibi kokan bir çay alın hatta bergomatlı seviyorsanız ne güzel. Onun kokusunu kahve kokusundan sonra çok severim. Keyifli bir cuma yazısı okuyalım!
Karavanla şu sıralar bir yere gidemiyoruz ama park ettiğimiz yer de çok güzel. Denize yakın, yeşillik önünde, gezen dolaşan insanların arasında bir yere park ettik. Bizim eve de yakın olunca işten geldiğimde fırsat buldukça gidiyorum. Orada bazen ıhlamur demliyorum bazen de kahve. Kitabımı okumak bile öyle iyi geliyor ki. Küçük evim diyorum ona. Manzarası hep değişen..
Bu hafta biten kitabım Dilan Bozyel'in Paris ve Beyrut'tan kitabına aldığı fotoğrafları ve bu iki şehre dair düşüncelerini içeren Mutluluk Hattı..
Sonbaharı iyice etrafımızda yaşıyoruz. Her sene bu görüntüye hayran olarak bakar mı insan. ''Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahane idi sonbahar...'' demiş ya Necip Fazıl Kısakürek kasım ayı tüm yaprakların ağaçları terk ettiği aydır.
Havanın güzel olduğu bir hafta yaşadık ve fırsatı kaçırmadım tabi ki. Bisikletime atladığım gibi sahile indim.
İlkokula gittiğimiz yıllarda şu büyük çınarın arka tarafında ki bahçeye gelirdik annem, 3 teyzem ve ananem. Torunlar 9 tane zaten ne curcuna olurdu ama en güzel yıllarımızdı. Ağacın ön tarafında deniz ve küçük bir iskele vardı. Yosunlu ve taşlı bir denizdi ama yine de girerdik. Ah ne eğlenirdik!
Yaşadığım kasabanın sahilinin gezdiğim bir çok yere göre çok temiz olduğunu farkediyorum son zamanlarda. İnsanların çok temiz olduğundan değil inanın, belediyemiz iyi çalışıyor. Hele gece gündüz yolları süpüren görevli bayanlar var ki çok minnettarım onlara.
Şimdilerde altından geçtiğim bütün ağaçlar yapraklarını döküyor.
Havada hazan var, yüreğimde hüzün...
Cemal Süreya
Hafta içi okuldan koşa koşa eve geliyorum. Evde kitap okumak, nakış ya da örgü yapmak ya da film seyretmek en sevdiğim şeyler. Beni de en dinlendirenler.
Bahçemin kış meyveleri olgunlaşmaya başladı. Portakal ağacını 2 yıl önce ekmiştim. Geçen sene hiç meyvesi olmamıştı ama bu ay 4 tane birden oldu. Yemyeşildi, iyice sarardı bir hafta da . Minik bir ağaç size nasıl da mutluluk veriyor..
Muşmula ağacını annem ekmişti 6-7 yıl önce. Tam da çam ağacının dibine ekmiş. Fazla gelişemiyordu hatta çam ağacına da zarar vermeye başladı. Meyvelerini toplayalım keserim diyordum ama herhalde kıyamayacağım.
Miniklerimle sanat çalışmalarımız..
Bu hafta balkabaklı kek yaptım. Güzel olunca ev de koca kek 2 günde bitti.
Perşembe günü okuldan çıkınca kahvemin yanına bir küçük pasta aldım, bir taraftan da niye böyle sağlıksız besleniyorum diye de vicdan azabı çekiyorum.
Hediye vermeyi gerçekten çok seviyorum. Bu hafta da iki arkadaşıma nedensiz hediye hazırladım. Hazırlama sürecini de seviyorum. Her mevsim farklı insanlara hediye hazırlamayı amaçladım kendi kendime. Zaten yeni yılda yaklaşıyor bu da benim için bahane olacak.
Köyde ki sevdiğim manzarayı tekrar görmeye gittim :)
Bu cuma da herkese hayırlı olsun deyip güzel bir mısrayla kapatayım haftayı;
Kasım'ın son mısralarındayız, günlerden ne bilmiyorum; ama ben bugün de seviyorum seni...