Film yağmurlu bir gece kendine küçük bir bara atan yaşlı kadınla başlıyor. Emmi adındaki kadın her gece önünden geçerken içeriden gelen arapça şarkıları merak ederek girmiştir bu bara. Göçmen arapların geldiği bu barda üçbeş kadın ve erkek vardır. Tüm gözler yaşlı bayana çevrilir. Kadın masaya oturarak bir kola ister.
İlerleyen saatler de Emmi Ali ile tanışır. Film bundan sonra yavaş yavaş işleniyor. Görünür de çeşitli şekillerde yalnızlık çeken iki insanın tüm olumsuzluklara karşı ( Emmi Ali den 20 yaş büyüktür) aşkını, ilişkisini anlatıyor. Tüm toplumlarda erkeğin oldukça küçük bir bayanla aşkı kabul ediliyor nedense. Yaşlı bir kadının tüm çökmüşlüğüne rağmen genç bir erkekle olması film de erkeğin de göçmen olmasından doğan kabul edilmemişliğine, insan olarak değer veren bir kadınla karşılaşmasıyla imkan buluyor. Filmde demek yalnızca bizim toplumda yokmuş dedirten mahalle baskısını görüyoruz. Satış yapmayan mahalle bakkalı, dedikodu yapan apartman kadınları, ülkede yaşayan yabancıları aşağılayan yerliler..
Tüm olumsuzluklara rağmen hayatta bir şekilde yalnızlık çeken bu insanların ilişkisi başlar. Emmi oldukça mutludur. Ölen kocasından yıllar sonra bir aşk yakalamıştır. Ama yine de tereddüt içindedir. Emmi çok mutlu olduğunu ama bir yandan da korku içinde olduğunu söyler Ali'ye. Ali'nin cevabı ise '' Korku ruhu kemirir '' oluyor. Film aslında bu cümlenin üzerine inşaat ediliyor.
Geçte olsa keşfettiğim bu yönetmenin diğer filmlerini merak ediyorum. Sıra diğer filmlerinde...