10 Temmuz 2021 Cumartesi

Cuma Ertesi

                         Hoşgeldin cuma yazılarım artık cumartesiye dönüşüyor sanki. Nedeni cumanın her zaman ki gibi hızlıca gelmesi ve üzerinde ki yoğun iş güçle kendini tüketmesi. Cuma günü bizim buranın pazarı kuruluyor. Sabah artık okula gitmediğimden uyanıp yüzümü yıkayıp pazara çıkıyorum. Sabah yapılan pazar alışverişi gibisi yok. Yeni yeni kurulan tezgahlar arasından geçerek hemen köylü pazarına gidiyorum. Yıllardır gittiğimden çevre köylerden gelenleri tanıyorum. Her hafta yaptığımız kısa konuşmalar pazar geleneğinin bir parçası tabi ki. Eve aldıklarımı getirip yerleştiriyorum. Sonra başlasın kahvaltı hazırlıkları..

                    Bu hafta içi boğazlarım iltihaplıydı ve kendi kendine doğal yöntemlerle geçmesi için çaba harcadım. Aslında okul tatil olur olmaz hemen erken kalkıp yürüyüşlere çıkacaktım. Ama iyileşmek lazımdı bu yüzden nerdeyse tüm hafta evde oturdum. 


                      Her gün balkonda oturup sokağımızı gözledim. Yaz gelmesiyle özellikle gece insanlar akın akın sahile iniyorlar. Allahtan balkonum çok rahat ve konforlu. Sahilden gelen deniz kokusu da cabası. Gökyüzünün binbir hali hep bana eşlik ediyor. Artık deniz kenarında eşle dostla oturup muhabbet edeyim arzumda o kadar minimuma indi ki. Tek başına olsam da şu balkonumda geçirdiğim zaman beni çok mutlu ediyor. Çevreden bakan komşular günün neredeyse 8 saatini balkonda genelde kitap okuyarak geçiren beni görüp ne düşünüyor acaba?
Elimde hala Marias'ın kitabı var ve son 50 sayfasına geldim. Keşke yakınımda onun kitaplarını okuyan sonra da üzerinde tartışacağım insanlar olsaydı. Yazarın insan ilişkilerini , doğasını, iç güdülerini böylesine kuvvetli bir şekilde anlatması, insanın en karanlık taraflarına inmesi ve bize bunu farkettirmesi nasıl büyük bir yetenek. Kitapta yazılanları okudukça erkek dünyasında acınası yerleri olan kadınların durumunu gördükçe öfkem sayfa sayfa arttı. Diyorum ya okuyan biri olsaydı da onun ne gördüğünü konuşsaydık . Marias her hikayenin farklı anlatılış şekilleri ve farklı algılanış şekilleri olduğunu söyler. Aynı kitabı okuyan insanların ne algıladıkları , ne hissettikleri ne buldukları onu okuyan sayısıncadır.


                        Bahçemde soğan çiçeği topladım. Soğanın üzerinde ki bu çiçekleri kesmezseniz toprağın altında soğan yumrusu olmuyormuş. Ben de soğanlarım yetişsin diye onları kesip vazoya koydum. Bu hafta ki cuma çiçeğim :)


                   Yıllar önce aldığım bir saksı vardı. Üzerinde ki gül resimleri güneşte eriyip gitmişti ben de onları tekrar boyamaya karar verdim. Bitince saksım harika oldu.


                          Komşunun birinci sınıfa giden oğluna okuma dersleri veriyorum ara ara. Parayla değil tabi ki. Annesi genç bir kadın ve tam 4 tane oğlu var. En büyüğü işte bu çocuk ve 7 yaşında. Tamamen ilgisizlikten okumaya geçememiş. Elimden ne gelir diye düşünürken karşıma çıktı. Her gün okuma yapıyoruz. Diğer taraftan ona taş sevgisini aşılıyorum :)


Ortanca zamanı .. Komşu apartman kapıları ne güzel !


                  Hafta sonu çevre köylerden birinde ki gölete gitmiştik. Fazla bilinen bir yer değil ama oraya gidenler çöplerini etrafa atmadan dönmemiş ne yazık ki.


Evde olunca artık daha fazla kitap, dergi okuyarak, film seyrederek, konuşmalar dinleyerek geçiriyorum. Bergson'un seyretmediğim Bir Papazın Günlüğü filmini seyrettim. Bergman'ın Kış Işığı kadar olmasa da inanç, tanrı, insanın içinde bulunduğu çıkmazları dile getirişi açısından birbirine paralel filmler. 


                         Yolda geçen hikayelere ya da belgesellere bayılıyorum. Bu bisikletçilerde onlardan. Öyle profesyonelde değiller. Alman iki genç Guatemala'da sanırım okul yapabilmek için bağış toplamaya karar veriyorlar ve Belin'den yola çıkıp Pekin'e kadar bisikletle gidiyorlar. Bu sırada sosyal medyadan da devamlı yayın yapıyorlar. Sonunda 2 okulluk para toplanıyor. 


Severek dinlediğim ikilinin sohbetini de buraya bırakmak istiyorum. Serdar Tuncer'in kitaplarını beğenerek okumuş, videolarını da seyretmiştim zamanında. Tekrar devam etmeye başladım.



Mutlu hafta sonu geçirmemiz dileğiyle !

3 Temmuz 2021 Cumartesi

Cuma Ertesi

 

                                 Cumanın yoğunluğundan yazımı yazamadım. Malum dün karneler verildi, okullar tatile girdi. Bir çok okul dijital karne verse de biz çocukların okula gelip karne almalarını istedik. Güzel bir veda yapıp herkesi tatile uğurladık. Hafta içi de yoğun çalışmalar içinde zamanımız geçti. Çoğunluk bahçede dersler ve etkinlikler yaptığımızdan aşırı sıcaklar nedeniyle ekstradan yorulduk. Bir çok okulun aksine çocukları okula çektik ve okulda güzel vakit geçirmelerini sağladık. 

                           Sınıfta hazır seramik killeri ile doğadan topladığımız çiçekleri de eklediğimiz kolyeler hazırladık. Bunlara boncuklar ekleyerek güzelleştirdik.

  
                       Öğrencilerimden birinin doğum günüydü. Dışarıdan pasta getirmeyin diyerek o gün hep birlikte bir pasta yaptık. Hatta okulun arka bahçesinde ki dut ağacından meyvelerini toplayarak pastamızı süsledik. O gün yaptığımız doğum gününü çocuklar çok beğendi. 


                       Başka bir gün  tüm okul bahçedeydik yine. Bu sefer getirdikleri çeşitli materyallerle değişik kuklalar yaptılar. Dalları yünlerle sararak kukla ve bebekler oluşturduk. Çocuğu olanlara tavsiye ederim. Yünleri renk renk sararak öyle güzel şeyler ortaya çıkıyor ki..


                      Evde 3 tane geçen haftalardan kalan elma vardı. Onlarla elmalı kek yapıp bir daha kini sonbahara yapmaya bıraktım artık. Ama mutlu olmak için kek yapmaya ve yemeye ihtiyacımın olduğunu anladım bu hafta. Dünyanın en güzel kokusu herhalde evi saran kek kokusu. Hele tarçın ve karanfil varsa ..


                          Hafta içi iki arkadaşım bana gelince en basitinden hamur kızartması yapayım dedim. Çocukken mahalle de ki teyzeler de yapıp elimize birer tane verirdi. Bir anda o günlere döndüm. Tam o sırada kapıya kargo geldi. Kargocu çocuğun eline ben de büyük bir kızarmış hamur verdim, başta çok şaşırdı ama yazık ya bu çocuklarda tüm gün koşturuyorlar. Herkes bir şey ikram etse ne güzel olur değil mi?


                      Bahçemde ki çiçeklerin en coştuğu dönem. Ortancalar, zambaklar, begonviller hele o sardunyalar !


                         İyileşen dedemizin yanına günün yarısında kalacak şekilde bir bayan bulduk. Allah bir anda işlerimizi kolaylaştırıyor, şükür ve sabırla halledilmeyecek durum yok bence. Onca hastane ve hastalık maceralarımız sonunda şifayı buldu dedemiz. Artık solunumu kendisi yapıyor, yürüyor, kendi işini kendi görüyor ama yine de birilerinin bakımına muhtaçlar. Bulduğumuz bayanda öyle tatlı dilli, insancıl ve çalışkan çıktı ki. Hatta haftasonu köylerine çağırdı bizi. Oraya gidip bu sarı kantaron tarlasından geçip bahçelerinde kiraz ve vişne topladık.


Hafta boyunca bazı günler deniz kenarında yürüyüş yaptım.




                   Parklarımız öyle güzel ki. Devamlı temizlik elemanları çalışıyor ve etrafı temiz tutmaya çalışıyorlar. Keşke buna ihtiyacımız olmasaydı ama ne yazık ki etrafı kirletenler çok fazla. Denize bile öyle çok çöp atan var ki. Yürürken görüp uyardığım çok oluyor. Yakında dayak bile yiyeceğim bu gidişle çünkü artık millette utanma da yok. Büyük küçük herkes 'sanane' diyor.


                                                 Bugün alışkanlık gözlerimi saat 8 de açınca havanında bulutlu olduğunu görünce 'hadi kalk bakalım' diyerek yürüyüşe çıktım. Her sene bu ortancaları ziyaret ediyorum. Öyle güzeller ki. 


Havanın böyle bulutlu olmasını çok seviyorum. Yürüyüşte sizi güneşten koruyor. Bu hafta öyle bunaltıcı bir sıcak vardı ki. Bizim buralarda yoğun bir de nem var. 


                                    Sabahları yürüyüş yaparken  'iyi ki bu millet uykucu ' diyorum. Gördüğünüz gibi sahil hattı bomboş. Normalde akın akın insanlar burada geziyor akşamları özellikle. Sabah çıkıp bir daha da evden çıkmamaya niyetim var bu yaz . 
Artık tatilim de başladıysa değmeyin keyfime. Gerçi bugün bu güzel yürüyüşü yapıp eve pozitif gelmiş, çayımı koyup kahvaltıyı hazırlamıştım ki yine sinirimi bozan bir ergen-anne çatışması yaşadık. Tüm hafta boyunca tatilde denize gireceğini söyleyen kızıma makul açıklamalarımı yapmıştım zaten. Düşünebiliyor musunuz bu müsilajlı denize gireceklermiş. Hatta ben karşı çıkıyorum diye arkadaşları beni ayıplamış. Bir de eğitimli olacakmışım! Sabah sabah aynı konu açılınca 'git yüz mikroplu denizde o kuşbeyinli arkadaşlarınla' diye bağırmaya başladım. Sonra da 'Allahım benim mutluluğum 3 saat bile sürmeyecek mi bu evde '' diye ağladım. 
İşte daha günün yarısı bile olmamışken bin çeşit duyguyla devam ediyoruz. Neyse size güzel bir hafta sonu dilerim, hoşçakalın!

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...