Daha önceden bir blog arkadaşımın burada yaşadığını biliyordum. Onun yaşadığı Bern'e ait çektiği fotoğraflara bakarak hep hayal kurardım zaten. Burada ben de yaşasaydım keşke diye içimden geçirerek her yazdığı yazıyı büyük bir zevkle okurdum. Biliyorsunuz sizde, yıllarca birbirinizin bloglarını okudukça bir tür yakınlık doğuyor zaten sanal da olsa. Ben de eğer fırsatını bulursam tanışmakta isterim yüzyüze.
Ona yazdığım mesajla Server ile buluşmamız Bern'in simgelerinden ünlü saat kulesinin önünde oldu. Eşim bunca kalabalık içinde birbirinizi nerden tanıyacaksınız diye sorup duruyordu, birbirimizin resmini de görmüş değildik ama 3 kişilik bir Türk ailesini tanıyabileceğinden emindim. Tam zamanında gelmişiz ikimiz, değişik bir enerji çekimiyle yaklaşmıştık birbirimize. Buluşmamız o kadar da zor olmamıştı bu yüzden.
Server bize nereye gitmek istediğimizi sordu, onunla buluşmadan önce biz şehri baya bir gezmiştik. Çok büyük değil zaten Bern, tüm yollar merkezde ki güzel çeşmelere doğru çıkıyor. Pelin Einstein müzesine gitmek istediğinden Aare nehri kenarında büyük bir bahçe içinde bulunan müzeye doğru yürüdük. Pazartesi olduğunu unutmuşuz, kapalıydı tabi ki. Tekrar yürüyerek merkezde bulunan yaşadığı eve gittik. Pelin orayı gezerken birbirini gurbette bulmuş iki Türk yabancı da olsak birbirimize özlem gidermeye çalışarak konuştuk devamlı.
Ben zaten şehri gezdiğimiz için bir yerlerde oturup muhabbet etmeyi istiyordum bu yüzden Bern'in en güzel köşelerinden biri olan Rosangarten' a çıktık. Burada çeşit çeşit güller olduğundan böyle deniyormuş. Uzun süre ilk kez tanışıyor olmamıza rağmen sohbet ettik burada.
Bir ara manzaramızda dumanların yükseldiğini gördük, şaşkınlıkla yaklaştık. Bern'de bir evde yangın çıkmıştı, şansa bak :)
Rosangarten insanların kafelerde, ağaçların altında oturduğu, çocukların etrafta oynadığı, bir grubun çimlerin üzerinde yoga yaptığı, insanların Bern üzerinde batan güneşi izlediği huzur dolu bir yer. Bazı mekanlarda herşey dört dörtlüktür ya burada da böyle hissettim. Bir tarafta sıcak yaz güneşi, bir tarafta soğuk içecekler, yanımda blog arkadaşım, muhabbet sohbet daha ne istenir ki. Server de yıllar önce yurt dışına gelmiş ve yaşamını burada sürdüren biri. O zaten Bern'i gezmekten çok yaşanılması gereken yer olarak tanımlıyor. Onun yaz kış çektiği Bern fotoğraflarını görseniz öyle güzel ki. Zaten bloguna gidin hemen ve takip edin derim. Akşamsefası lütfen ara verme yazmaya..
Uzun uzun muhabbetten sonra Server bizi otelimize bıraktı hatta ertesi gün elinde simitler, poğaçalar biz eve dönmeden görmek için tekrar otele geldi canım Server. Ben en fazla bir saat görüşürüz sonra o da işine gücüne döner diye beklerken o tüm gününü bize ayırmış, gezdirmiş, dolaştırmış, hediyeler vermişti. Blog dünyası gerçekten apayrı bir dünya. Şimdiye kadar buradan kimle tanıştıysam pişman olmadım, çok yakınım oldu sanki, hep memnun kaldım. Çünkü biz bence birbirimize benzerleri buluyoruz. Server de hayatımda önemli yer edindi. Onu hep neşesi, özverisi, enerjisi ile hatırlayacağım. şehirleri güzelleştirenler birazcıkta orada yaşayanlar sanki. Bern de bu yüzden zihnimde huzur dolu, yemyeşil, hayatın yavaş aktığı bir şehir olarak kaldı. Her mevsim çok güzel gibi geliyor bana, en çok sonbaharda görmek isterdim çünkü öyle güzel ağaçlar vardı ki her yerde..
Yeni bir kızkardeş edindiğim Bern'in yeri bundan sonra benim için apayrı..