bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı,
kapağını açtım.
içinde genç bir kadın uyuyor''
Nâzım'ın Saman Sarısı dizeleriyle açıyorum Kafka yazımı.. Bir zamanlar Nazım Hikmet'te bulunmuş Pragta..Nazım Hikmet, Uluslararası Barış Ödülü'nü almak için gelmiş bu masal şehre..
Masal kentin, 150 yıllık Slavya kahvesindeyim. Nazım Hikmet'in 50 yıl önce vatan hasretiyle dolu şiirlerini yazdığı kahve burası. Kahvenin küçük havuzlu antresinden, kocaman camekanların önüne yuvarlak tahta masaların sıralandığı, pırıl pırıl avizeli salonuna girince bir an durdum. Acaba Nazım Hikmet hangi masaya oturdu? Hangi masada Münevver Hanım'ını ve Memet'ini içi yanarak düşündü? Şarl köprüsüne bakan masa olabilir mi? Kimbilir... Ben de oturdum ve Prag'da Nazım Hikmet'le zaman tünelindeki yolculuğuma başladım. Hüzünlü ve özlem dolu bir yolculuktu bu...
Slavya kahvesine oturup şiirlerini yazarken nasıl bir duygu fırtınasıyla
savruluyordu acaba? Jean Paul Sartre, Pablo Neruda gibi dünya edebiyatının
devleriyle dost olmuştu artık. Demir parmaklıkların ardında geçen 12 yıl, açlık
grevleri, saldırılar, hastalıklar ve korkular, hepsi gerilerde kalmıştı. Ama
gerilerde kalan çok değerli anıları ve sevdikleri de vardı.
Birçok uluslararası kongreye katılıyor, Moskova'dan Berlin'e, Prag'a geziyordu. Yapıtları çeşitli dillere çevriliyor, kitapları yayınlanıyordu. Ama vatanından binlerce kilometre uzaktaydı. Ya Münevver Hanım ve minik oğlu Memet? Türkiye'den çıkışlarına bile izin vermiyorlardı.
Birçok uluslararası kongreye katılıyor, Moskova'dan Berlin'e, Prag'a geziyordu. Yapıtları çeşitli dillere çevriliyor, kitapları yayınlanıyordu. Ama vatanından binlerce kilometre uzaktaydı. Ya Münevver Hanım ve minik oğlu Memet? Türkiye'den çıkışlarına bile izin vermiyorlardı.
Ve böyle diyordu :
Külahlı kuleler Pırağ şehrinde,
Ağarınca akşamın üzerinde
Düşe giren dünyalar aydınlanır
İstanbul'da bir Memet var
Altısına bastı bu yıl.
Sonra Kafkayı aramak için yollara düşüyordum.
Kenti ikiye bölen Vlatava Nehri’nin üzerindeki Charles Köprüsünden geçerek Kaleye çıkıyorum yavaş yavaş. Çok heyecenlıyım çünkü üniversite yıllarından beri okuduğum Kafkanın yaşadığı yeri göreceğim. Prag sokaklarında gezdikçe nasıl böyle karamsar, dehşetli ve içe dönük olduğunu seziyorum. Yatkınım ya böyle griliğe hoşuma gidiyor.
Kafka…Çeklerin “Kafky” si…
Prag’a giden bir turistin Kafka’yı kentle özdeşleştirmemesi neredeyse mümkün değil. Hatta öyle ki, onu hiç tanımayan bir turist için, Prag izleğinde yer edecek yepyeni bir siluet Kafka.
Çünkü Prag’da Kafka’ya rastlamak an meselesi!
Kafka kitaplarını karıştırıyorum ilk kez görmüş gibi..Satışa sunulan Kafka siluet ve fotoğrafları ile yazarın karizmatik imzasının basılı olduğu tişörtler, kibrit kutuları, kartpostallar, kitap ayraçları, masa ve duvar takvimleri, posterler, kupalar ve bardakaltlıkları kitapçılarda ya da hediyelik eşya satan bu dükkânda...
20. yüzyılın sanayi sonrası batı toplumunun açmazını ve içine düştüğü yalnızlık ve yabancılaşma sürecini yazdığı eserlerde, sahip olduğu gözlem yeteneği sayesinde çok iyi işlediği” düşünülen Franz Kafka’nın bu bakış açısını tanımladığını tahmin ettiğim Kafka heykeli…
Prag’ın batı yakasının tarihi merkezi konumunda olan STARÉ MĚSTO’ da Kafka’nın doğduğu evin de üzerinde bulunduğu Franz Kafka Caddesi (FRANZE KAFKY NÁMĚSTÍ)
Gece gidiyoruz bu eve. Beklediğim gibi kimsecikler yok. Gündüz akın akın gezen turistler nerde diyorum ama bu durumdan da çok memnunum...
Franz Kafka’nın birkaç yılını geçirdiği bilinen ve bugün kitap ve hediyeliklerin satıldığı Simyacılar Sokağı’ndaki (Golden Line) 22 numaralı küçük mavi ev ( 1919′da basılan Ein Landarzt ( Şehir Doktoru)’nun da bulunduğu çok sayıda hikâyesini 1916 Kasım’ından 1917′nin Mart ayına kadar yaşadığı bu evde yazdığı söylenmekte.)
Kafka’yı anlamak onun o karanlık dünyasını biraz daha duyumsayabilmek için yürüyor, ara sokaklara dalıyorum. ..
senin bu Prag postlarını sakin bir zamanımda uzuuun uzuuun okuyacağım :)
YanıtlaSilçok kıskandım ama ^^
sycorox cum bak al kahveni eline, şöyle sevdiğin tarzda bir müzikte aç. ve okumaya başla :)
SilHarikaydı Kafka^yı senin ağzından dinlemek...çoook teşekkürler:))hayallere daldım o evde o kafede o hediyeliklerde kaldı aklım:)
YanıtlaSilnatali, ben de çıkmak istemedim oradan zaten..
SilSokağın fotoğrafı ne hoş..
YanıtlaSilKaybol sokaklarda, sokaklar iyidir.
o sokak çok güzeldi. gece , kimselerde yokken sanki o tarihlerdeydik ya da Steven Soderbergh tarafından yönetilen Kafka filmindeki Jeremy Irons'ın acele acele yürüdüğü sokaklarda hissettim kendimi. anlatılmaz yaşanır!
Sillise sonda idim kafkayla tanıştığımda.. dava.. " bir tek cellat bütün jüri ve yargıçların yerini alabilirdi" cümlesi uzun süre beynimde dolanmıştı hala da durur..=)..
YanıtlaSilçok sevdim.. kitap okuyan.. yazar kovalayan bloğu..
atalet
atalet , hoşgeldin..blogumu beğendiğin için de ayrı bir memnun oldum.
SilBuketcim, sen nerelere gitmişsin. ne mutlu sana... Ben de çok gitmek istiyorum. ama okumakta iyi geliyor. geriye doğru başlıyorum. :)
YanıtlaSilzeynep darısı başına:) bak didem de iyi geziyor. bu arada ben niye senin bloga giremiyorum. seninkine tıklayınca sekmeler kapanıyor. geçengecede benim blog kaldırıldı. çok üzüldüm ama Allahtan geri geldi.
Silne güzel bir yolculuk olmuş böyle :)
YanıtlaSilevet ceren çok memnunum. prag 1-2 diye yazınca arkadaşlarda eee yeter artık iyiki gittin diyorlar. ama bu benim ikinci yurt dışımdı , belki ondan :))
SilEn çok görmeyi istediğim yerlerden biride Pragdır, çok hoşuma gitti yazınız
YanıtlaSilsevgili ezgi, ben uçak korkum yüzünden yabancı bir şehir görüp gezeceğimi hiç sanmazdım. bana daha önce deseler inanmazdım buna o derece korkum vardı. hala da var bu ara. ama çok istemekle ilgili bu bence. yalnızca prag değil , gezi, tatil, macera.. çok istiyorum ve Allah bana yardım etti. bence çok istiyorsan sende gidersin..
Silama ben çok kıskandım şimdi..
YanıtlaSilKafka ürünlerinin hepsini toplardım sanırım ve şimdi de uzaktan görüp alamadığım için çok üzüldüm.
çok güzel bir yazı.
Kafka hayranı olarak resmen gözlerim doldu.
bunun için de ayrı bir teşekkür ederim.
lady jane, yazımı beğendiğine sevindim. bir gün seninde bunları yaşaman dileğiyle..
SilDediğin gibi Prag sokaklarında dolaşıp Kafka'dan izlerle karşılaşmamak mümkün değil. Cafe Slavya'da Nazım ile ilgili bir yazı bulamadım için çok üzülmüştüm. Ben nehir kıyısına bakan geniş camların önünde oturup gözlerini koyu renkli nehre diktiğini hayal etmiştim Nazım'ın. Bir de Mucha'nın şehridir Prag benim için:)
YanıtlaSilBol gezmeler ve paylaşımlar dileklerimle.
Keyifle okuyorum...Yola devam:)
merhaba özlem, daha önce praga giden biri olarak yazımı okumak farklı olsa gerek. yaşamış, gezmiş, görmüşsün. iyi dileklerin için teşekkürler..
SilKısa bir iş gezisi için gitmiştim bu güzel kente. Böyle güzel dolaşamadım ya görsem de çok kıskandım. Aslında hep aklımda yeniden gitmek. Kafka'yı çok uzun zamandır okumadım. Yeniden elime alıp sayfalarında şöyle bir gezimsem iyi olacak gibi sanki....
YanıtlaSilbiz dört gün kaldık ama gezmediğimiz çok yer var. müzeler, sergiler, sokaklar. praga bir kez giden tekrar gidermiş :))
SilGüzel bir anlatım ve güzel resimler eşliğinde insanı özendiriyor anlıkta olsa yolculuğa çıkarıyor..
YanıtlaSilPaylaşım bilgilendirici ve görsel olarak etkileyici.
Teşekkürler.
yorumun için ben teşekkür ederim...
SilBuket, Kafka'nin evinin sokagini iyiki gece fotograflamissin. Bayildim fotografa ! Ben her turist gibi gunduz gitmistim ve insan kalabaligindan dolayi fotograf bile cekemememistim. Tekrar gormek istedigim sehirlerin basinda geliyor Prag. Tesekkurler guzel postlarin icin :)
YanıtlaSildidem , demek sende gittin. ama akşam oraya gitmeyi çok istedim. inan 1 kişi bile yoktu ve çok esrarlıydı:)
SilRastlantı eseri bloğumu keşfetmene çok sevindim.Bu sayede hem Prag ve Kafka hakkında yazılar okuma fırsatı buldum hemde sayfanızla tanıştım.Ben henüz gidemeyenlerdenim,bir hac vazifesi gibi benim için Kafka'nın yaşadığı yerleri solumak.Günün birinde illa gideceğim,en çok hakedenlerden biri olduğumu düşünüyorum çünkü.Harika bir sayfa,sadece bu yazıdan bile belli oluyor.Nazım'lar Sartre'lar ve yorumlarda Soderbergh'lerin adı da geçiyor...Daha ne olsun çok sevindim.Sevgiler...
YanıtlaSilbeğendiğine sevindim levent.. blogunun adından belli zaten çok sevdiğin. belki bir gün bu isteğin gerçekleşir. benim için bile çok uzaktı seyahat.başka sevdiğim yazarların izinde de seyahatlar yapmak istiyorum, kısmet:)
SilBuketciğim, simyacılar sokağını gece çekmen bana bambaşka bir görüş sundu. 2005 te ziyaretimde, bu kenti sular seller gibi gezdim rehbersiz. Tüm sokaklarını, otobüslerini nerden geçtiklerini biliyordum :) minicik bir çalışmayla yeniden hatırlarım elbet.
YanıtlaSilPrag taş binaların dantel oyması gibi işçiliğiyle mükemmel bir göz zevki sunuyor. Tüm postu izledim. İzlenimlerin ve fotoğraf karelerin çok keyifliydi :) (devam edecek sanırım ama dayanamadım yazdım)
Bu iki ülke gezisinden sonra artık senden başka yerlere de geziler bekliyorum :)
Sevgiler,
momentos , izleyip beğendiğine sevindim. prag bitti artık :) ama çok etkilendiğim bir yer için de yazı yazacağım . bu sene leyleği havada gördüm galiba. okul bizi portekize götürüyor bakalım. bu arada bizim ekibi toplayamadık, hadi ön ayak olda buraya gelin, özledim sizi..
SilPrag en beğendiğim şehirlerden biri olmuştu tekrar tekrar gidebilirim :)
YanıtlaSilhoşgeldiniz, prag kendisini ziyaret edenleri tekrar çağırır diyorlar:)
SilÇok sevdiğim ve neden bizim de böyle şehirlerimiz yok dediğim Prag ve büyük Kafka için, başlangıçtaki 'saman sarısı' dizlerinin devamı ile teşekkür ederim;
YanıtlaSil(...)yağmurlar içindeydi Pırağ
Bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı
kapağını açtım
içinde genç bir kadın uyuyor camdan kuşların arasında
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
kapadım kapağı yükledim sandığı yük vagonuna
habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
baktım arkasından kollarım iki yanıma sarkık
yağmurlar içindeydi Pırağ
sen yoksun
uyuyorsun alacakaranlıkta alt ranzada
üst ranza bomboş
sen yoksun
yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı
içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı
(....)
tüm şiirleri gibi harika :)
SilBir hattırlatma, okuyun ve silin lütfen: Nazım'ın yukarıda belirttiğiniz şiirindeki oğlu memed değil, mehmet'tir (mehmet nâzım). Memed(Fuat), Piraye'nin Vedat Örfi'den olma oğludur. Nâzım Piraye'den sonra Münevver'le evlenmiştir. şiiri yazdığı tarihte 6 yaşında olan memed değil(doğumu 1926), Münevver'den olan oğlu ressam mehmet'tir. Evimizde de Paris'deyken kendi eliyle hediye ettiği küçük bir tablosu vardır. Mehmet'le Münevver'in İstanbul'da göz hapsindeyken kaçışları da güzel bir hikâyedir. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilsevgili hektor ben teşekkür ederim. silin demişin ama yayınladım. hatamı önemseyip düzelttiğin için. hemen araştırdım, haklısın ..verdiğin bilgileri burayı okuyan herkesin okumasını istedim. ne kadar şanslısınız, tablonun olması...
Silharikaaa ya.muhteşem bir gezi olmuş.nasıl kıskandım anlatamam şu an :) umarım bi gün ben de görebilirim
YanıtlaSilinşallah poliganum :)
Silkafka ile lise bir de tanıştım...şimdi belleğimde daha çok örtüştü:)
YanıtlaSilsevindim tolga. kafkayı şimdi bilmeyen yok. face de sözleri paylaşılma rekorları kırıyor :)
SilÇok keyifle okudum.. hep gitmek istedim ama bir türlü olmadı.. bu diziden sonra arzum daha da arttı :) iyi mi oldu? kötü mü? bilmem :)
YanıtlaSil