6 Mayıs 2012 Pazar

Kafka, Prag, Nazım...

“.. yağmurlar içindeydi Prag,
bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı,
kapağını açtım.
içinde genç bir kadın uyuyor''


                      Nâzım'ın   Saman Sarısı   dizeleriyle  açıyorum  Kafka  yazımı.. Bir  zamanlar  Nazım Hikmet'te  bulunmuş  Pragta..Nazım Hikmet, Uluslararası Barış Ödülü'nü almak için gelmiş  bu masal şehre..
                       Masal kentin, 150 yıllık Slavya kahvesindeyim. Nazım Hikmet'in 50 yıl önce vatan hasretiyle dolu şiirlerini yazdığı kahve burası. Kahvenin küçük havuzlu antresinden, kocaman camekanların önüne yuvarlak tahta masaların sıralandığı, pırıl pırıl avizeli salonuna girince bir an durdum. Acaba Nazım Hikmet hangi masaya oturdu? Hangi masada Münevver Hanım'ını ve Memet'ini içi yanarak düşündü? Şarl köprüsüne bakan masa olabilir mi?    Kimbilir... Ben de oturdum ve Prag'da Nazım Hikmet'le zaman tünelindeki yolculuğuma başladım. Hüzünlü ve özlem dolu bir yolculuktu bu...

                                                            




Slavya kahvesine oturup şiirlerini yazarken nasıl bir duygu fırtınasıyla savruluyordu acaba? Jean Paul Sartre, Pablo Neruda gibi dünya edebiyatının devleriyle dost olmuştu artık. Demir parmaklıkların ardında geçen 12 yıl, açlık grevleri, saldırılar, hastalıklar ve korkular, hepsi gerilerde kalmıştı. Ama gerilerde kalan çok değerli anıları ve sevdikleri de vardı.

Birçok uluslararası kongreye katılıyor, Moskova'dan Berlin'e, Prag'a geziyordu. Yapıtları çeşitli dillere çevriliyor, kitapları yayınlanıyordu. Ama vatanından binlerce kilometre uzaktaydı. Ya Münevver Hanım ve minik oğlu Memet? Türkiye'den çıkışlarına bile izin vermiyorlardı.
Ve  böyle diyordu :


Külahlı kuleler Pırağ şehrinde,

Ağarınca akşamın üzerinde

Düşe giren dünyalar aydınlanır

İstanbul'da bir Memet var

Altısına bastı bu yıl.


Sonra  Kafkayı aramak için  yollara  düşüyordum.
Kenti ikiye bölen Vlatava  Nehri’nin üzerindeki Charles Köprüsünden geçerek  Kaleye çıkıyorum  yavaş yavaş. Çok heyecenlıyım  çünkü  üniversite yıllarından beri  okuduğum Kafkanın  yaşadığı yeri göreceğim. Prag  sokaklarında  gezdikçe nasıl böyle karamsar,  dehşetli ve içe dönük olduğunu  seziyorum.  Yatkınım ya böyle griliğe hoşuma gidiyor.


KafkaÇeklerin “Kafky” si…


                                         Prag’a giden bir turistin Kafka’yı kentle özdeşleştirmemesi neredeyse mümkün değil. Hatta öyle ki, onu hiç tanımayan bir turist için, Prag izleğinde yer edecek yepyeni bir siluet Kafka.
Çünkü Prag’da Kafka’ya rastlamak an meselesi!





Kafka  kitaplarını  karıştırıyorum  ilk  kez  görmüş  gibi..Satışa sunulan Kafka siluet ve fotoğrafları ile yazarın karizmatik imzasının basılı olduğu tişörtler, kibrit kutuları, kartpostallar, kitap ayraçları, masa ve duvar takvimleri, posterler, kupalar ve bardakaltlıkları kitapçılarda ya da hediyelik eşya satan   bu  dükkânda...





20. yüzyılın sanayi sonrası batı toplumunun açmazını ve içine düştüğü yalnızlık ve yabancılaşma sürecini yazdığı eserlerde, sahip olduğu gözlem yeteneği sayesinde çok iyi işlediği” düşünülen Franz Kafka’nın bu bakış açısını tanımladığını tahmin ettiğim Kafka heykeli





Prag’ın batı yakasının tarihi merkezi konumunda olan STARÉ STO’ da Kafka’nın doğduğu evin de üzerinde bulunduğu Franz Kafka Caddesi   (FRANZE KAFKY NÁMĚSTÍ)
 
Gece   gidiyoruz  bu eve.  Beklediğim gibi  kimsecikler  yok.  Gündüz  akın akın  gezen turistler  nerde  diyorum  ama  bu  durumdan da çok  memnunum...





Franz Kafka’nın birkaç yılını geçirdiği bilinen ve bugün kitap ve hediyeliklerin satıldığı Simyacılar Sokağı’ndaki (Golden Line) 22 numaralı küçük mavi ev ( 1919′da basılan Ein Landarzt ( Şehir Doktoru)’nun da bulunduğu çok sayıda hikâyesini 1916 Kasım’ından 1917′nin Mart ayına kadar yaşadığı bu evde yazdığı söylenmekte.)





Kafka’yı anlamak onun o karanlık dünyasını biraz daha duyumsayabilmek için yürüyor, ara sokaklara dalıyorum. ..












39 yorum:

  1. senin bu Prag postlarını sakin bir zamanımda uzuuun uzuuun okuyacağım :)
    çok kıskandım ama ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sycorox cum bak al kahveni eline, şöyle sevdiğin tarzda bir müzikte aç. ve okumaya başla :)

      Sil
  2. Harikaydı Kafka^yı senin ağzından dinlemek...çoook teşekkürler:))hayallere daldım o evde o kafede o hediyeliklerde kaldı aklım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. natali, ben de çıkmak istemedim oradan zaten..

      Sil
  3. Sokağın fotoğrafı ne hoş..
    Kaybol sokaklarda, sokaklar iyidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. o sokak çok güzeldi. gece , kimselerde yokken sanki o tarihlerdeydik ya da Steven Soderbergh tarafından yönetilen Kafka filmindeki Jeremy Irons'ın acele acele yürüdüğü sokaklarda hissettim kendimi. anlatılmaz yaşanır!

      Sil
  4. lise sonda idim kafkayla tanıştığımda.. dava.. " bir tek cellat bütün jüri ve yargıçların yerini alabilirdi" cümlesi uzun süre beynimde dolanmıştı hala da durur..=)..
    çok sevdim.. kitap okuyan.. yazar kovalayan bloğu..

    atalet

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. atalet , hoşgeldin..blogumu beğendiğin için de ayrı bir memnun oldum.

      Sil
  5. Buketcim, sen nerelere gitmişsin. ne mutlu sana... Ben de çok gitmek istiyorum. ama okumakta iyi geliyor. geriye doğru başlıyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zeynep darısı başına:) bak didem de iyi geziyor. bu arada ben niye senin bloga giremiyorum. seninkine tıklayınca sekmeler kapanıyor. geçengecede benim blog kaldırıldı. çok üzüldüm ama Allahtan geri geldi.

      Sil
  6. ne güzel bir yolculuk olmuş böyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ceren çok memnunum. prag 1-2 diye yazınca arkadaşlarda eee yeter artık iyiki gittin diyorlar. ama bu benim ikinci yurt dışımdı , belki ondan :))

      Sil
  7. En çok görmeyi istediğim yerlerden biride Pragdır, çok hoşuma gitti yazınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili ezgi, ben uçak korkum yüzünden yabancı bir şehir görüp gezeceğimi hiç sanmazdım. bana daha önce deseler inanmazdım buna o derece korkum vardı. hala da var bu ara. ama çok istemekle ilgili bu bence. yalnızca prag değil , gezi, tatil, macera.. çok istiyorum ve Allah bana yardım etti. bence çok istiyorsan sende gidersin..

      Sil
  8. ama ben çok kıskandım şimdi..
    Kafka ürünlerinin hepsini toplardım sanırım ve şimdi de uzaktan görüp alamadığım için çok üzüldüm.
    çok güzel bir yazı.
    Kafka hayranı olarak resmen gözlerim doldu.
    bunun için de ayrı bir teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. lady jane, yazımı beğendiğine sevindim. bir gün seninde bunları yaşaman dileğiyle..

      Sil
  9. Dediğin gibi Prag sokaklarında dolaşıp Kafka'dan izlerle karşılaşmamak mümkün değil. Cafe Slavya'da Nazım ile ilgili bir yazı bulamadım için çok üzülmüştüm. Ben nehir kıyısına bakan geniş camların önünde oturup gözlerini koyu renkli nehre diktiğini hayal etmiştim Nazım'ın. Bir de Mucha'nın şehridir Prag benim için:)
    Bol gezmeler ve paylaşımlar dileklerimle.
    Keyifle okuyorum...Yola devam:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba özlem, daha önce praga giden biri olarak yazımı okumak farklı olsa gerek. yaşamış, gezmiş, görmüşsün. iyi dileklerin için teşekkürler..

      Sil
  10. Kısa bir iş gezisi için gitmiştim bu güzel kente. Böyle güzel dolaşamadım ya görsem de çok kıskandım. Aslında hep aklımda yeniden gitmek. Kafka'yı çok uzun zamandır okumadım. Yeniden elime alıp sayfalarında şöyle bir gezimsem iyi olacak gibi sanki....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biz dört gün kaldık ama gezmediğimiz çok yer var. müzeler, sergiler, sokaklar. praga bir kez giden tekrar gidermiş :))

      Sil
  11. Güzel bir anlatım ve güzel resimler eşliğinde insanı özendiriyor anlıkta olsa yolculuğa çıkarıyor..
    Paylaşım bilgilendirici ve görsel olarak etkileyici.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  12. Buket, Kafka'nin evinin sokagini iyiki gece fotograflamissin. Bayildim fotografa ! Ben her turist gibi gunduz gitmistim ve insan kalabaligindan dolayi fotograf bile cekemememistim. Tekrar gormek istedigim sehirlerin basinda geliyor Prag. Tesekkurler guzel postlarin icin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. didem , demek sende gittin. ama akşam oraya gitmeyi çok istedim. inan 1 kişi bile yoktu ve çok esrarlıydı:)

      Sil
  13. Rastlantı eseri bloğumu keşfetmene çok sevindim.Bu sayede hem Prag ve Kafka hakkında yazılar okuma fırsatı buldum hemde sayfanızla tanıştım.Ben henüz gidemeyenlerdenim,bir hac vazifesi gibi benim için Kafka'nın yaşadığı yerleri solumak.Günün birinde illa gideceğim,en çok hakedenlerden biri olduğumu düşünüyorum çünkü.Harika bir sayfa,sadece bu yazıdan bile belli oluyor.Nazım'lar Sartre'lar ve yorumlarda Soderbergh'lerin adı da geçiyor...Daha ne olsun çok sevindim.Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. beğendiğine sevindim levent.. blogunun adından belli zaten çok sevdiğin. belki bir gün bu isteğin gerçekleşir. benim için bile çok uzaktı seyahat.başka sevdiğim yazarların izinde de seyahatlar yapmak istiyorum, kısmet:)

      Sil
  14. Buketciğim, simyacılar sokağını gece çekmen bana bambaşka bir görüş sundu. 2005 te ziyaretimde, bu kenti sular seller gibi gezdim rehbersiz. Tüm sokaklarını, otobüslerini nerden geçtiklerini biliyordum :) minicik bir çalışmayla yeniden hatırlarım elbet.

    Prag taş binaların dantel oyması gibi işçiliğiyle mükemmel bir göz zevki sunuyor. Tüm postu izledim. İzlenimlerin ve fotoğraf karelerin çok keyifliydi :) (devam edecek sanırım ama dayanamadım yazdım)
    Bu iki ülke gezisinden sonra artık senden başka yerlere de geziler bekliyorum :)

    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. momentos , izleyip beğendiğine sevindim. prag bitti artık :) ama çok etkilendiğim bir yer için de yazı yazacağım . bu sene leyleği havada gördüm galiba. okul bizi portekize götürüyor bakalım. bu arada bizim ekibi toplayamadık, hadi ön ayak olda buraya gelin, özledim sizi..

      Sil
  15. Prag en beğendiğim şehirlerden biri olmuştu tekrar tekrar gidebilirim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoşgeldiniz, prag kendisini ziyaret edenleri tekrar çağırır diyorlar:)

      Sil
  16. Çok sevdiğim ve neden bizim de böyle şehirlerimiz yok dediğim Prag ve büyük Kafka için, başlangıçtaki 'saman sarısı' dizlerinin devamı ile teşekkür ederim;
    (...)yağmurlar içindeydi Pırağ
    Bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı
    kapağını açtım
    içinde genç bir kadın uyuyor camdan kuşların arasında
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
    kapadım kapağı yükledim sandığı yük vagonuna
    habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
    baktım arkasından kollarım iki yanıma sarkık
    yağmurlar içindeydi Pırağ
    sen yoksun
    uyuyorsun alacakaranlıkta alt ranzada
    üst ranza bomboş
    sen yoksun
    yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı
    içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı
    (....)

    YanıtlaSil
  17. Bir hattırlatma, okuyun ve silin lütfen: Nazım'ın yukarıda belirttiğiniz şiirindeki oğlu memed değil, mehmet'tir (mehmet nâzım). Memed(Fuat), Piraye'nin Vedat Örfi'den olma oğludur. Nâzım Piraye'den sonra Münevver'le evlenmiştir. şiiri yazdığı tarihte 6 yaşında olan memed değil(doğumu 1926), Münevver'den olan oğlu ressam mehmet'tir. Evimizde de Paris'deyken kendi eliyle hediye ettiği küçük bir tablosu vardır. Mehmet'le Münevver'in İstanbul'da göz hapsindeyken kaçışları da güzel bir hikâyedir. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili hektor ben teşekkür ederim. silin demişin ama yayınladım. hatamı önemseyip düzelttiğin için. hemen araştırdım, haklısın ..verdiğin bilgileri burayı okuyan herkesin okumasını istedim. ne kadar şanslısınız, tablonun olması...

      Sil
  18. harikaaa ya.muhteşem bir gezi olmuş.nasıl kıskandım anlatamam şu an :) umarım bi gün ben de görebilirim

    YanıtlaSil
  19. kafka ile lise bir de tanıştım...şimdi belleğimde daha çok örtüştü:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevindim tolga. kafkayı şimdi bilmeyen yok. face de sözleri paylaşılma rekorları kırıyor :)

      Sil
  20. Çok keyifle okudum.. hep gitmek istedim ama bir türlü olmadı.. bu diziden sonra arzum daha da arttı :) iyi mi oldu? kötü mü? bilmem :)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...