29 Ekim 2021 Cuma

Cumhuriyet Cuması

                       Bugün Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz. Bugün milletimizin hep birlikte kenetlendiği, birleştiği bayramlardan biri.. Sabah okula gidip kutlamamızı yaptık küçük köy okulumuzda. Çocuklar şiirler ezberledi, ellerine bayraklarını aldılar, sınıfı süslemiştik zaten . Minik gösteri bile hazırlamıştık , onu da sunduk bugün ailelerimize. 

                       29  Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!

                        Hafta boyunca çocuklarla etkinliklerimiz devam etti. Ama çok fazla grip, boğaz ağrısı ve kusma ile okula gelmeyen çocuk var etrafta. Biri iyileşiyor biri hastalanıyor . Sonbahar ile birlikte hastalık sezonunu açtık hayırlısıyla ne yaparız bilmiyorum.


                Okulun arka tarafına bahçe yapmıştık, bu hafta yavaş yavaş tohumlar çıkmaya başladı. Marulları ektiğimizden beri değişmediler galiba yerlerine alışıyorlar. İnsanın küçük bir bahçenin olması bile ne kadar güzel bir duyguymuş.


                    Yan bahçede hurma ağacı var. Trabzon hurması deniyor galiba bu türüne. Sonbaharı en güzel temsil eden ağaçlardan bence. Hem yaprakları hem meyvesi rengiyle tüm sonbahar boyunca neşe saçıyor etrafa.


Bu hafta okulda kurabiye yaptık. Biraz kızıl tilkiler hakkında bir şeyler okuduk ilk önce. Sonrasında boyadık bu güzel hayvanın resimlerini. Hadi kalıplarda var dedik bir de kurabiye yapalım deyip bu mis gibi kurabiyeleri çıkardık ortaya.


Bahçemizde ekilen marullarımız daha bebek..


                           Okul sonrası hava da harika olunca bisikletimle özlem giderdim. Kimseyi de almadım yanıma. Genelde yalnız gezmeyi seviyorum. Hele bisikletse konu herkesin temposu farklı oluyor. 


                   Kocaeli belediyesi son yıllarda harika çalışıyor. Deniz kenarında kilometrelerce hem yürüyüş hem de bisiklet yolu yapıldı. Ağaçlar yeni ekildi ama gün geçtikçe büyüyüp gelişiyorlar. Mesela burada ki çınar ağaçların 10 yıl sonra ki halini hayal edersek müthiş olacak.


                     Bazı yerlerde fazla beton kullanıldı ve burada ki ağaçlar kesildi ne yazık ki. Buna çok üzülmüştüm ama bizi yöneten insanların mutlaka çevreci olması gerekiyor. İnsanın bir ağacı keserken bin kere düşünmesi lazım.


Deniz olmayan bir yerde yaşayamam herhalde. Doğduğumdan beri kenarında yaşıyorum. Konu Marmara Denizi olunca ama içler acısı biliyorsunuz. Şimdi güzel gözüküyor ama biz yıllardır kirlilikten dolayı denize giremiyoruz.



                   Bu hafta sonu keklerimi yapmaya başladım mevsim de tam zamanı zaten. Havuçlu cevizli kek, bu sefer üzerinde muhallebi gibi kreması var. Ortasına da kremasını koydum. Gerçekten tam mevsimi, ev de yapılan kekin yerini hiç biri tutmuyor.

         
                Kitap okuduğum kadar dergi okumayı da çok seviyorum. Sabitfikir dergisine aboneyim. Özellikle Ters Karga sayfasını çok seviyorum, öneriyorum meraklılarına.


                     Bu hafta okuduğum kitap Karl Ove'un çocukluk yıllarını anlattığı kitap. Hangi ülke de yaşarsan yaşa çocukların yaptıkları, oyunları, davranışları birbirine benziyor. Hele erkek çocuksa genelde aynı yaramazlıklar yapılmış gördüğüm. Yazarın babası öğretmen ama çok sert ve kuralcıymış, Karl Ove daha çok nazenin erkek çocuklardan bu da sert babayla hep aralarında sorunların olmasına neden olmuş. Bir de değişmeyen bir gerçek var ailelerde; eşlerden biri ya çok sert diğeri de tam tersi çok yumuşak. 
Uzun uzun çocuk yaramazlıklarını okumak çok sıktı beni. Zaten her gün okulda gördüğüm konular olunca belki böyle hissettim ama zor bitirdim. Gerçi yazarın dili tam çerezliktir, hiç sıkmaz sizi.


                     Ev de okuyacak kitap kalmayınca kızımın alıp da bir kenara koyduğu kitaba başladım. O da zorlayıcı değil. Sanki eski filmlerden birini seyrediyorum . Daha kitabın yarısına gelmedim bakalım nasıl gidecek.


                    Okul çıkışı en sevdiğim eski eve gittim, etrafında gezdim dolaştım. Yanında dev gibi olmuş çam ve kavak ağaçları var. Rüzgarda o kadar kuvvetli ses çıkarıyorlar ki anlatamam sanki aralarında konuşuyorlar. Onları dinlemek, rüzgarı o sessizlikte hissetmek çok güzel.     Bu duygu için çok sık gidiyorum o eve. 






                   Bazı günler karavanda oturduk, özellikle çok rüzgarlı günlerde . Çünkü sıcacık ıhlamur eşliğinde dışarısını seyretmek çok güzel oluyordu.


Karavan manzaramız bir çok kampa göre çok güzel..


Bir hafta daha geldi geçti. Ne zaman oldu bunlar, nasıl oldu şimdiden yabancılaştım olan bitene. Bir taraftan güzel şeylerle hayat geçerken diğer taraftan çok hızlı geçmesiyle yetişemiyoruz. Yine de sağlık olsun diyelim..
Mutlu, huzurlu ve ağız tadımızla yaşayacağımız bir haftamız olması dileğiyle..






22 Ekim 2021 Cuma

Merhaba Cuma !

                  Bir cuma daha tüm güzelliği ile geldi. Dolarda ki yükseliş, yurt dışı seyahatlerimizin artık hayal olması, işsizlik, bu dünyada bir çocuk yetiştiriyor olmanın karamsarlığı, insanların artık gözümüzün  önünde tüm hoyratlıklarını ve çirkinliklerini çekinmeden sergilemesi, fakirliğin iyice artması varken nasıl böyle umut dolu bakıyorum diye ben de çok şaşırıyorum kendime.  Ama sağlıklı düşünce şekli de benim yaptığımmış. Bunu Nilay Örnek'te konuşmacı olan psikiyatrist İlker Küçükparlak'tan öğrendim. Etrafımızda ki tüm olumsuz durumlara kendimizi kaptırmamak için -görmezden gelme değil tabi ki- pozitif görüp dünyayı yorumlamak gerektiğini söylüyordu. Dale Carnegie şöyle diyor;
''Her şeye rağmen gülümseyin! Sizi mutlu ya da mutsuz kılan neye sahip olduğunuz, kim olduğunuz ya da nerede olduğunuz değildir. Sizi mutlu ya da mutsuz kılan ne düşündüğünüzdür. ''
Nice insan var ki maddi bir çok şeye sahip olduğu halde mutsuz ve umutsuz. Dediği gibi düşünce sistemimizi düzenlemeliyiz. 
Şu sıralar biraz İlker Küçükparlak'ın bloguna takıldım, bakmak isterseniz burada
Gelelim benim bir haftalık hayat akışıma.
Geçen cumartesi ve pazar günü kızımın haftalardır süren alışveriş krizine yenilerek Bursa'ya gidişimiz var. İki günümüz büyük avm'lerde geçti. Hem de sabah 10'da başlayan bu alışverişler akşam 9'lara kadar sürdü. Ne yalan söyleyeyim aylardır bu mekanlara gitmeyen ben de memnun kaldım ama o kadarn çok kalabalık oldu ki öğleden sonra ki saatler anlatamam.


                  Ara ara bir şeyler yemek yemek için oturduk. Ne zamandır yemediğimiz çin yemeklerini bulmanın tadını çıkardık. Sonrasında alışveriş için dükkan dükkan gezdik. Bayanlar için sorun yok ama babamızın canı çok sıkıldı bu sıralar.


         Bu hafta içinde çocuklarla okulda küçük bir bahçe oluşturduk. Geçen sene de patates, marul, soğan ekmiş ve ürün almıştık. Bu sefer de marul, soğan , roka ektik.


                 Okul çıkışı minibüs gelene kadar köyde geziyorum. Bazen girmediğim köşe kalmıyor. İnsanlar bir anda bahçelerinin bir köşesinde beni görünce şaşırıyorlar :)


                      En sevdiğim evin fotoğrafını çekmeden olmaz. Burada oturan yok ama sahibi amca şehirden her gün sabah minibüsle geliyor. Etrafta bulunan çalıları, otları temizliyor. Kendisi kanser tedavisi görmüş, gücünü toplayınca artık köye geliyormuş iş yapmak için. Eşi köyde olmayı sevmiyor ve bu yüzden gelmiyormuş. Zaten hep böyle olur, eşlerin benzer zevkleri olmaz.


Köyde kasımpatılar açmaya başladı.


Okul içinde taş boyamalarıma başladım.


Bahçemde mandalinalar sararmaya başladı.


     Ekim ayının yirmisi annemin doğum günü. Karavana giderek doğum gününü kutladık. Pasta ve kahveyle muhabbet ettik. Artık 70 yaşına bastı. Allahım beraber geçireceğimiz sağlıklı yıllar gösterir inşallah. Sonra torunu okuldan gelince onlara gidip dede, anane ve torun üçlemesi yapıp geceyi beraber geçirdiler.


Perşembe sabahı okulda kurabiye yaptık. Çocuklar öyle mutlu oldu  ki anlatamam.




                 Perşembe günü havanın güzelliğini kaçırmayalım dedik kızlarla buluştuk. Bahçeye sandalyeleri çıkardık, mini sonbahar masası düzenledik ve keyfimize baktık :)


                  Ve bugün cuua. Cumanın önemini bir Müslüman olarak önemsemeli, çocuklarımıza da öğretmeye çalışmalıyız. Bugün temiz olmalı, kıyafetimize önem vermeli, selamlaşmalı, güzel kokular sürmeli, bol salavat getirmeli ve Kuranımızı okumalıyız.
Allahıma şükürler olsun bugüne de sağlıkla ulaştık, işimize geldik, bu güzel sonbaharı kokusuyla, havasıyla tadına vardık.
Herkese mutlu haftasonları!





15 Ekim 2021 Cuma

Cuma Gelmiş!

Bugün Cuma..
Biz Müslümanlar için haftanın en önemli günü. Bunca cuma yazısı yazarım ama inancımız yönünden önemini hiç yazmadım. Perşembe ikindi ile başlayan cumaya hazırlık tüm gün boyunca sürer. Allahın rızası için yapılan eylemlerimizin en çok değer bulacağı günü ne kadar da kolay harcıyoruz. İslam dini insan ilişkilerini en güzel şekilde düzenliyor zaten. Cuma günü de Kuranı Kerimde çizilmiş yollar açıkça belirtilmiştir. Özellikle Cuma Suresinde şöyle denir;

62:9 – Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınız  zaman, Allah’ı anmaya koşun, alışverişi bırakın Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 

62:10 – Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.

62:11 – Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar De ki: "Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten de hayırlıdır Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır".

Cuma günü yapılacakları ayrıntılı olarak da Peygamberimiz bize anlatmıştır.
'' Bir kimse cuma günü boy abdesti alarak elinden geldiğince temizlenir, saçını sakalını yağlayıp tarar veya evindeki güzel kokudan süründükten sonra câmiye gider, fakat orada yan yana oturan iki kimsenin arasını açmaz, sonra Allah Teâlâ’nın kendisine takdir ettiği kadar namaz kılar, daha sonra sesini çıkarmadan imamı dinlerse, o cumadan öteki cumaya kadar olan günahları bağışlanır.''
                Temizliği, güzel ilişkiyi, dayanışmayı, sohbet, birlikte olmayı bir vakte bağlayan ne güzel bir dinimiz var!
              Benim için bir hafta nasıl geçmiş bir bakalım arkadaşlar.  Ama başlangıçta sağlıkla, huzurla , muhabbetle bir haftayı geçirdiğim için çok minnettarım, çok çok şükürler olsun bugünüme.


Hafta içi hava birden soğudu , yağmur yağdı , bizde okulda sobaları yakmaya başladık. Ama dün tekrar yirmi derece üzerine çıktı. Okula gitmek için arkadaşımla bu durakta buluşuyorum saat 8.30 civarı. Üç Okul yolu üzeri olduğundan sabahın bu saatleri çok yoğun oluyor. Düşünün evimin önünde ki okulu bırakıp tayinimi yakında ki bu köye istedim ve 7 senedir gidip geliyorum.


Kızım ilkokuldayken şu gördüğünüz okulda 5 yıl çalıştım. Şimdi sabahları durakta beklerken karşımda bu okulu görüyorum. Beş yıl ne zaman geldi geçti, minik kızım burada büyüdü, bunca yıl ne zaman yaşandı diye düşünmeden edemiyorum. Hüzünle her sabah eski okuluma bakıyorum. 


                 Sonra köye gittiğimde kalbim ferahlıyor. Havası bile başka. Sisli ve kapalı havalar beni daha da sarıp sarmalıyor. Dünyanın kalabalıklığından başka bir dünyaya sığındığımı hissediyorum. Haftanın ilk günleri hava çok güzeldi. Bizde bahçede çocuklarla çok değişik bir etkinlik yaptık.



                                Doğadan topladıklarımızla gölge üzerine suratlar yaptı çocuklar..

                





Sonra da mandala oluşturduk..


Başka bir günde her çocuk kavanoz getirirek turşu kuruldu.



             Okul çıkışında kuzenlerimden biriyle buluştum. Tam çayı demleyerek balkona geçtiğimiz sırada öyle bir hava patladı ki görmeliydiniz. Elimizde çaylarla yağmuru izledik, sohbet ettik. Okul sonrası bana çok iyi geldi bu saatler. Akşam ki koşturmaya başlamadan dinlenmiş oldum.



Bu hafta iki kitap okudum. İlki sevgili Özlem ( Macerakitabım ) tavsiyesi olan Aydın Engin'in Frankfurt'ta yaşadığı 12 yıl sırasında orada yaptığı şoförlük macerası. Kolayca okunan anı kitabı. Yine Almanya ile aramızda ki farklara örnek oluyor.


Diğer kitap Ian Dallas'ın Müslüman olma yolunu anlattığı Gariplerin Kitabı. 1967 yılı Ramazanında Fas’ın Marakeş kentindeki Karaviyyun Caminde İslam dinini  kabul eden  Ian Dallas, Abdulkadir adını alıyor. 1976 yılında  Londra'daki ünlü Hyde Park’ta insanları açıktan İslama davet etmeye başlıyor. Aynı yı1 kendi cemaati  ile beraber Londra'nın kuzeydoğusunda 100 mil mesafedeki Norfolk'ta  10 yıl kadar yaşayacağı ''Müslüman Köyü”nü kurmağa başlıyor.

''Hasret. Ama hasreti çekilen şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Bu ne bir insana ne de bir şeye yönelik hasretti. Görünce tanıyabileceğim bir şekli, koyabileceğim bir ismi yoktu, fakat o olmadan noksan kalıyordum. İçimdeki çalkantı ve huzursuzluk dinmiyor, benim olduğunu düşündüğüm hayattan beni uyandırıyordu, çünkü bu hasret dediğim şeyde daha önce tattığım hiçbir meyvede bulunmayan keskin ve lezzetli bir şey vardı."


                    Dizi film seyrediyoruz geceleri eşimle. İlk olarak Squid Game bitti. O kadar çok dizi ve film seyrettim ki dizinin en başında olayın zengin sapıklığı olduğunu anladım. Ama ne olacak duygusu ağır basınca devam ediliyor. Sonrasında The Modern Love dizi serisini bitirdim. Her bölümü güzel bir dizi. İlişkilere farklı bakış açılarıyla sımsıcak bir dizi.


                    Dünde canım Sonat ile buluştuk yine. Ankara'ya evlerine dönmek için hazırlık yapıyorlar anneciğinle. Hava güzelken dışarıda kısa da olsa okul sonrası buluşup sohbet ettik. Keşke hep burada olsaydı da iş sonrası yorgunluk çayları içip konuşsaydık. 
Güzel ve koşturmacalı bir hafta daha geçti. Yapmak istediğim bir çok şey var gün içinde ama zaman uçup gidiyor, bir anda sanki gece oluyor, yorgun bir beden kalıyor günün sonunda koltuğumun üzerinde. Her gece hoop tekrarı yaşanıyor ama elden ne gelir yaşam böyle bir şey işte.
Herkese hayırlı cumalar diler, mutluluk ve esenlik hayatımızdan çıkmasın isterim..






8 Ekim 2021 Cuma

CUMA !!

                        Ruh Yordamı'nda ne güzel yazmış Gökhan Özcan;

             ''Bazen dünyayı içime sığdıracak kadar genişliyor Yüreğim, bazen kendi çırpıntılarına bile dar geliyor. Bazen küçük bir gülücük yetiyor içimi ısıtmaya, bazen dağlara yükselen kahkahalar bile yetmiyor yüzümü güldürmeye. Bazen inanılmaz derecede uçarı, bazen iflas olmaz biçimde kanadı kırık oluyorum.''

Bir hafta geldi geçti demeyelim, insan ruhu neleri barındırıyor en kısa zaman parçasında bile. Rutinlerimiz devam etti, işe gittik geldik, hafta sonu şablonlaşmış kimliklerimizi yaşadık, değişen yine bir şey yoktu. Eskiden belki bir on yıl önce olsa bu beni rahatsız ederdi. Nereye kürek sallıyoruz böyle, hep aynı işler, güçler, insanlar, görevler diye dertlenirdim hatta mutsuzluk depresif sınırlara yaklaştırırdı  beni.. 

Yaşla gelen bir şey mi bilmiyorum, herkeste de böyle değil tabi ki ama son yıllarda inişsiz çıkışsız düz bir yaşamı seviyorum. Farklı bir şey aramıyorum. İsteklerimi, yaşamımı alt sınırlara taşıdım. 

Artık gün bitimine doğru eve çekildiğimiz, kendi koltuklarımıza geçip dinlenmeye çekildiğimiz saatlere özlem duyuyorum. Eşimle bir araya geliyoruz, üç beş gün kritiği sonrasında artık aynı odada dahi oturmayan kızımın yokluğunu eh ne yapalım tüm ergenler böyle deyip acımı bastırıp kahvelerimizi içtiğimiz birbirinin aynısı geceleri geçiriyoruz. 

Hayatın anlamı herkes için farklı. Ben dingin sularda vakit geçirmeyi seviyorum. Hafta sonu mutluluğum bir kek ve kahve kadar basit. Bu cumartesi kek yerine elmalı turta yapıyorum. Bahçeye koltuklarımızı çıkarıyoruz, kahvelerimizi de alıp dünyamıza gömülüyoruz.


Bahçeme bir iki dokunuş yaptım, köyden gelen kabaklarımı da koyunca ne güzel oldu! Bir kabak bu kadar mutlu eder mi insanı, ediyor işte. 


Sevdiğim yazarın iki kitabını daha bitirdim bu hafta. Ama diğer okuduğum iki kitap kadar etkilemedi beni. Gerçi yine de güzel yazmış.


Okulda geçirdiğim zamanlar tüm öğretmenlik yıllarımın içindekinin en mutlusu.
Hava çok güzeldi bu hafta, fırsatı kaçırmadık doğaya çıkarak bulutları izledik.


Sınıfımızda sonbahar köşemiz..


    Bu hafta hayvanları koruma gününü kutladık. Her çocuk evde velisiyle bir kuş evi tasarladı. Evde yapılan işleri çok önemsiyorum çünkü anne babalar mecburi de olsa çocuğuylaq bir şeyler yapmış oluyor. Bazı veliler gerçekten çok yetenekli, çok güzel işler çıkıyor ortaya.


Okula gelen kuş evlerini inceliyoruz. Her çocuk nasıl yaptığını anlattı , içlerine kuş yemi de koyarak sıra ağaçlara asmaya geldi.


İşte kuş evlerimiz artık ağaçta.


   Okul bahçesinde oynarken gökyüzü harikaydı..Dostoyevski'nin Beya Geceler 'de ki nidası aklıma geldi;
Ama, sevinç ve mutluluk insanı ne kadar da güzel kılıyor!



Artık battaniye altındayım geceleri. Nakış beni en sakinleştiren şey oldu son yıllarda. 


         Kızlarla buluşmamız , yine kendimiz için bir parti. Sonbahar partimiz bu sefer benim bahçe de oldu. Okul sonrası saat 4 gibi buluşup yiyeceklerimizi çıkardık dışarı. Hava da öyle sakin ve ılıktı ki, iş sonrası yorgunluğumuzu bu tatlı bahçede attık.




Tema sonbahar olunca kurabiyelerimizde böyle :)


          Bu hafta içi blog dünyasından tanıştığımız Sonat ile buluşmamız oldu. Aslında kendisi Ankara'da yaşıyor ama bir şekilde yaşadığım kasabayla bağlantısı olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık. Yazları bizim şehre geliyorlarmış. Geçen hafta buluşmuştuk, bu çarşamba da onun yazlık evinde görüştük. Blog deyip geçmeyin, sanki kırk yıllık tanıyorduk birbirimizi. Evinin manzarası eşliğinde içilen çayla sohbetin tadını anlatamam.

                    Kemal Sayar'dan bir sözle bitirmek istiyorum cuma yazımı, kulak verelim lütfen;

                     ''Sonunda yalnız kalıyor insanlar. İnsanın muhtaç olduğu bir tebessüm, bir tatlı bakış.''














Diğer Ev

                                  Rachel Cusk adını nerede gördüm hatırlamıyorum ama ilk kez okumak üzere iki kitabını satın aldım. Diğer ...