Klimt'in Öpücük değil de Ölüm ve Yaşam tablosunu çok severim. İlk gördüğüm de işte yaşamın özeti demiştim. Bir tarafta tüm canlılığıyla, neşesiyle, ailesiyle hayat duruyor diğer tarafta da her an pusu da bekleyen ölüm bekliyor. Yaşam bölümünde yalnızca yaşlı kadının rengi ölüme yakın yani koyu. Belki de yaşlılık ile insan ölümün farkında oluyor tam anlamıyla. Gerçeğin yaklaşmakta olduğunu, dünyanın tüm renklerinin solduğu, anlamsızlaştığı döneme girdiğini görüyor.
kaynak buradaYaşlılık benim için çok dram yüklü. Yılların birikimine sahip olacağım, zenginleşeceğim, neşemden ve enerjimden bir şey kaybetmeyeceğim, üretken olacağım diye kendini kandıranlardan olamayacağım çünkü bu dönem öylesine acınası bir süreç ki. Etrafındakileri sıra sıra kaybettiğin, hastalıklarla boğuştuğun, çoluk çocuğunu belki okuttun ettin ama onlarında sorunları varsa artık hiç rahat edemeyeceğin, eşini kaybettiysen zaten çocuklarında gitmiş olacağından orta da yapayalnız kalacağın bir süreç.
Youtube 'da kısa kısa seyrettiğim Green Renaissance videoları o kadar güzel ki. En son Essence of Life oldukça hüzünlüydü. Bir göz atmanızı tavsiye ederim. Eşini kaybetmiş , yalnız başına kalmış bir adam ona yaptığı tabutu anlatıyordu. Diğer bölümlerde de öyle sıradan insanların ilginç yaşamlarına bir kaç dakika değiniyor ki bazen yüzünüzde bir gülümsemeyle bazen gözlerinizde yaşlara hakim olamadan seyrediyorsunuz.
Bölümlerini seyrederken aklıma bir zamanlar burada blog yazan Banu abla aklıma geldi. Onu anmak istedim. Yıllarca annesi Solmaz Hanım ve köpeğiyle insanlardan uzak dağın başında ki küçük evinde yaşamına tanıklık ettik. Öyle marifetli, sevgi dolu, üretken bir insandı ki. Sonrasında annesini kaybetti. Ardından kanseri atağa geçti ve şehirden uzak yaşayamadı , evini satıp bir apartman dairesine taşındı. Gün geçtikçe kötüleşti ama blog yazmayı bırakmadı. Köpeğine bile bakamaz hale gelince onu birilerine verdi. Beyin ameliyatı oldu, evde tek başına yaşamına devam etti. Ben de bir iki kez onu ziyaret ettim. Zor yürümesine rağmen hayata tutunuyordu. Kötüleştiğinde hastaneye yakınlarda bulunan taksici bir gencin ona yardım ettiğini söylemişti bana. Sonra da buralardan göçüp gitti. Ah Banu abla, tekrar aklıma düştün, Allah rahmet eylesin..
Banu'nun blogu burada
Aynı şekilde anmak istediğim biri daha var. Cihan Abla. Onun da güzel blogunu okuyor, yazışıyor, tatlı ve verimli hayatına ortak oluyorduk. O da göçtü gitti buralardan hem de apansızın. Allah rahmet eylesin. Bugün onları anmakta varmış, tanışmasak da birbirimize değiyoruz bir şekilde. Bu kadar kolay unutmamalıyız birbirimizi.
Cihan Ablayı da ziyaret etmek istiyorsanız Cihan'ın Bahçesi