Hangimiz karışık duygular içinde şu hayatı sürdürmüyoruz ki? Gün içinde bile inişli çıkışlı ruh halleri, temelde ki mizaçla birleşince hayata bakışınızı etkiliyor. İşe doğru sabah yola çıktığımda kafamda bir dolu düşünce, plan, endişe, umut yumağıyla yürüyorum. Hatta dışarıdan baktığımda başımın üzerinde kocaman bir düşünce balonu olduğunu görüyorum. Acaba her insanın başı üzerinde ki bu balonu görseydik hayat nasıl olurdu?
Endişelerim daha çok kızım üzerine. Eskiden hastalık, ölüm endişelerimle hipokondrik bir hayatım vardı. Kendi kendime yendim çok şükür. Ama şimdi İstanbul'da okuyan kızıma dair yoğun endişeler içindeyim. Deprem ve buna hazır olmayan İstanbul gerçeği yüzünden uykularım kaçıyor. Acaba yurdunun sağlamlığı nasıl, odasında uzunca üç dolap vardı onlar duvara monteli mi? ( yurt sahibine sormalıyım arayıp ) Deprem olduğunda eğer binadan çıkarsa o sokak çok dar ve binalarla çevrili, ya o binalar yıkılmış olup yolu tıkarsa, hadi canını kurtardı ya bir şeyi mi unuttum deyip almaya geri dönerse? Bunlar bitiyor aklıma daha bir yıllık ehliyeti olan arkadaşının onları alıp idmana götürmesi geliyor. Kızım sakın binme desem de bindiğini, bineceğini biliyorum. Hadi al buradan! Ya da şu istanbul'da gece gündüz gezerken manyak birinin saldırısına uğrarsa.
Böyle endişeli olmak normal mi bilmiyorum. Fournier Otopsim kitabında doktora götürdüğü eşini arabada beklediğini, saatler geçmesine rağmen gelmediğini, o binadan her çıkanın ellerinde ki çantalarda aslında karısını kesip bunlara doldurup taşıdıklarını hayal eder ve büyük endişe içine girer. Endişelerin mantığa uygun tarafları olmaz ama olma ihtimalini de barındırır.
Sadece endişe değil, sorumluluk duygumda fazladır. Tabi çok salaş bir ülkede yaşadığınız için yıpranan siz olursunuz. Mesela sokağımızda bulunan dış çöpün kapağını kökünden koparıp atmışlar, içini görüyoruz hep. Bunu gören çöpçüler, komşular görmezlikten geliyor, çare aramıyor. Hadi arayan ben oluyorum belediyeyi. Yine sokakta ki bisiklet tamircisi tüm pisliğiyle apartman altına yayılmış, demir parçaları, plastikler, tekerlekler dağ oluşturmuş etrafa yayılmış, bir ben mi görüyorum ve rahatsız oluyorum bu pisliği? Hadi yine belediyeyi arama işi! Etrafta kedi köpek besleyeceğiz diye yemedikleri tencere tencere yemekleri etrafa dökenlerle tartışan yine ben! Geçen gün karşı apartmanın ikinci katında oturan komşum neredeyse üç metre uzunluğunda ki balkon demirlerine her renk poşet asmış. Büyük ihtimalle kuşlar gelmesin diye yapıyor. İşin ilginç tarafı bu komşu yılda bir geliyor evine. Yapan kişi de oldukça zengin. Eşi pilot hatta, bir kaç evi var. Konuştuğunuzda oldukça düzgün insanlar. Görünce şok oldum, sıra sıra poşetler balkonda dalgalanıyor üstelik tam karşımda. Bina da şehrimizin en lükslerinden. Tam karşısında iki katlı evde 8 çocukla Urfalı bir aile oturuyor. Onlar zaten bahçeli evin tüm güzelliğini katledip kafalarına göre takılıyorlar. Bahçede her türlü atık eşya var. Sebze yetiştirceğiz diye her yere ağ gerdiler. Valla bıktım artık bu sefillikten. Belediye olarak izin olmaması lazım ama...
İnsan olmak hatta insanca yaşamak için çaba sarfediyorum. Çektiğim fotoğrflar kadar güzel değil buralar, ben sadece en kötü alanların güzel yerlerini kareme sokuyorum.
İnsanlar yokken çekiyorum çoğu kareyi. Daha temiz ve daha güzel ortalık. Sabah aydınlanma başladığında iş için yola çıkıyorum. Sonbahar artık her yerde kendini gösteriyor. Sahil kısmında 3 kattan fazla bina yapmak yasaktı 99 depreminden sonra. Bakın bu yeni yapılan bir bina. Nerede kurallar nerede o ders almışlığımız?
Şu küçücük ev ve bahçede gerçekten çok mutluyum. Haftasonu gelsin de oraya gidelim diye can atıyorum. Cuma günü yine ağaç alıp ektik. Odunları yığdığımız bir yer vardı, oradan taşıdık odunları çünkü o alana da bir nar ağacı ekmek istiyorum. Sonbaharda yaprakları sapsarı oluyor, çok seviyorum..Kenarda ceviz ağacı vardı, onu da baya bir kestik. Çünkü çevresinde ki ağaçları yaşatmıyormuş.
Taş sedirime minderleri koyup tüm günümü burada geçirdik. Haftasonu hava sıcaklığı 23 dereceydi.
Bahçemizin bu hafta ki mahsulleri. Yer elması ne kadar çok çıkmış. Hem çiğ olarak da yeniyor hem de yemeği yapılıyor. Videosunu çektim bu haftasonun, hatta yer elmasını pişirdim, son da link veririm seyredersiniz..
Merhabalar.
YanıtlaSilHayırlı cumlar diliyorum.
Bildiğim kadar kıyılar devlete aittir. Yani kamu malıdır. Tasarruf yetkisi de devlete aittir. Ama her nedense ülkemizin tüm kıyıları talan edilmiştir. Bakın siz de , imarla ilgili bir yasaktan bahsederek bu yasağın nasıl delindiğini gösteren ve ispat eden bir fotoğtraf karesini de bizlerle paylaşmışsınız.
Ne bu dünyanın, ne de bu dünya üzerinde yaşayan canlıların adaletli olduğundan bahsedemeyiz. Küresek kraliyetçiler takımı gibi, gücünüz varsa ve güçlü iseniz, adaletin çarkı sizin keyfinize göre döner.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar,
SilDediğiniz gibi deprem öncesi alınan kararlar uygulanmıyor nedense. Sahil kısmında bu kadar çok katlı bina olmayacak dendi ama oluyor işte. yok altında ki dükkanlar kattan sayılmıyor, yok kot farkı deniyor yine de herkes bildiğini okuyor.
Bahçe içimi açtı :)
YanıtlaSilHastalık ve ölüm endişelerini nasıl yendin sevgili Pelin Pembesi? Belki Pelin ve İstanbul ile ilgili endişelerini de aynı yöntemle sağaltabilirsin..?
Aynen aynı metodla yenilebilir ki buna mecburum. Çok saplantılı olmadan bu düşüncelerden kurtulmalıyım
SilAy bir de kısırı çok severim elinize sağlık ve afiyet olsun, yanındaki yoğurt mu??? Ben de dünya üzerinde bir tek ben kısırı yoğurtlu yiyorum sanıyordum :))))
YanıtlaSilAcaba hangisi diye baktım, çünkü yoğurt yoktu :) Toz şeker o, çaya :)
SilMerhaba, başka bir blogdan geldim.Yazdıklarınızı da keyifle okudum. Annelik endişeleriniz de çok tanıdık geldi. Umarım sorunsuzca geçer yavrunuzun üniversite yılları. Segilerimle...
YanıtlaSilNot: Yazınızda üç yerde iyelik eki olan -ki ayrı yazılmış bir yerde de bağlaç olan -de eki.Elimde olmadan kafama takılıyor bunlar, niyetim asla sizi üzmek değil affınızı rica ederek yazıyorum.
Hoşgeldiniz!
SilÇok hızlı yazıp sonradan da kontrol okuması yapmadan yayınlayınca böyle oluyor, haklısınız tabi ki.
çok teşekkür ederim yorumunuza..
Sondaki video ile birlikte harika bir paylaşımdı. Emekle, severek yapılan her iş , sonunda ne güzel ürün veriyor. Mersin Arslanköy Yaylasını, orada yetişen, paylaşılan taze sebzeleri, meyveleri hatırladım.
YanıtlaSilEşinizin, sizin ve tüm emeği olanların ellerine sağlık.
Sevgiyle, bereketle.
Çok teşekkür ederim Makbule Hanım..
Silbizim ülkede yaşamak her yönden endişe verici tabii ama bizler bu ülkede hayatta kalabiliyoruz işte türkler çok güçlü oluyorlar :)
YanıtlaSilSorma gerçekten öyle..
SilHer şey bir yana bahçe mükemmel, elinize sağlık. Orayı harika bir yer yaptınız, ikinizi de tebrik ediyorum. <3
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Momentos, seni de bekleriz..
SilYorum yazmıştım, ulaşmadı mı?
YanıtlaSilSelamlar.
Ancak şimdi okudum yorumları, kusura bakmayın..
SilYine sıcacık bir cuma yazısıydı, içtenliğin ve tabii ki iyiye güzele yönelik çabaların her seferinde gülümsetiyor beni. Emekli olunca belediye başkanlığına aday ol bence, kazanır mısın bilemem, ama sana çok yakışacağı kesin:)
YanıtlaSilHahhaa Buraneros güldürdün beni :) ya güzel işler yapmaya çalışanları barındırırlar mı bu ülkede. zaten uğraşamam insanlarla
SilŞu arkadaş buluşmaları çok güzel oluyor, bugün bende böyle bir buluşmadaydım.
YanıtlaSilHayırlı hafta sonları dilerim,
çok teşekkür ederim
SilThank you for visiting my little humble blog, and leaving such a lovely comment. We seem to have akin spirits, I'm off to read more.
YanıtlaSilHugs,
Jo
Thank you !
Silyaşadıklarınızın hepsini şimdiden ben de hissediyor ve yaşıyorum çünkü kızım üniversite sınavlarına hazırlanıyor ve istanbula gitmek istiyor çok endişeliyim
YanıtlaSilÖyle mi? O da yakında yuvadan uçacak demek. Allah haklarında en güzelini versin. Artık dua etmekten başka elimizden gelen bir şey yok.
Sil