Romantik yol her yıl 5 milyon kişinin konaklamalı, 2 milyon kişinin ise günübirlik ziyaret ettiği Almanya’nın en romantik güzergahı. Almanların savaş zamanındaki kötü imajlarını silmek için yarattıkları bir rota olduğu söyleniyor . Biz de Almanya'da Münih'e gidip , şehrin ana garından iki saat uzaklıktaki Füssen kasabasına bir yolculuk yaptık. Burası romantik yolun bitiş noktası aslında. Romantik Yol, aslında Almanya’nın en eski seyahat rotası. Baden Württemberg ile Bavyera eyaletleri topraklarından geçen 350 kilometrelik bir yol ve üzerindeki 27 küçük şehri kapsıyor. Ülkenin en ılıman topraklarında, nehirlerin böldüğü üzüm bağları, Ortaçağ şatoları, küçük kiliseler, kaplıcalar, yemyeşil parklar, görkemli saraylar, mevsime göre zirvesi karla kaplı dağlar arasında dolaşıyorsunuz.
Bizde pek bilinmiyor ama Romantik Yol, her yıl binlerce turist ağırlıyor. Büyük kısmını yabancılar oluşturuyor. Özellikle Amerikalılar ile elbette Japonlar.
Biz havaalanından 27 euroluk bayern bileti aldık . 3 kişi olduğumuzdan çok hesaplıydı, bu biletle tüm gün istediğiniz kadar araca biniyorsunuz çünkü. Daha fazla kişi daha fazla avantaj. Buradan Füssen trenle neredeyse 3 saat sürdü. Ama oldukça zevkli bir yolculuk. Füssen zaten küçük bir kasaba, yürüyerek tam merkezdeki otelimize gittik. Çok temiz, rahat ve sakin bir oteldi. İlgilenenler için burada
Füssen, 4 km doğusundaki Schwangau ile birlikte, Almanya’nın en fazla turist çeken noktasını, II. Ludwig’in iki şatosunun bulunduğu "Königswinkel"i yani Kraliyet Köşesi’ni oluşturuyor. Füssen’de Augsburg piskoposlarının yazlık ikametgahı olan gotik Hohe Schloss’un özellikle 15. yüzyıla ait iç avlusunu görmelisiniz.
Ortaçağda ticaret yolu üzerinde bulunan Füssen, 4 km doğusundaki Schwangau ile birlikte, Almanya’nın en fazla turist çeken noktasını, II. Ludwig’in iki şatosunun bulunduğu "Königswinkel"i yani Kraliyet Köşesi’ni oluşturuyor. Füssen’de Augsburg piskoposlarının yazlık ikametgahı olan gotik Hohe Schloss’un özellikle 15. yüzyıla ait iç avlusunu görmelisiniz.
Dört gölle çevrili SCHWANGAU, "Kraliyet Şatolarının Kasabası" olarak tanınıyor. Dağların eteğindeki, dünyaca ünlü iki kraliyet şatosu Hohenswangau ve Neuschwanstein, 19. yüzyıla ait mimarileri kadar hikayeleriyle de ihtişamlı yapılar. Kral II. Maximilian’ın sarı şatosu Hohenschwangau, Münih’te doğan II. Ludwig ile kardeşi Otto’nun büyüdüğü yer. Şato turunda kraliyet yemek odası, kraliçenin özel odaları, kraliçenin okuma odası, balo salonu gibi bölümlerin yanısıra II. Maximilian’ın odası, Türk Odası da dikkat çekici. Kral, 1832’de Yunanistan Kralı abisini ziyaret etmeye gittiğinde Osmanlı topraklarından geçmiş ve gördüklerinden çok etkilenmiş. Türk odasının duvarlarında Büyükdere, Beylerbeyi, Konstantinople ve Truva yazıları var. II. Ludwig’in odası ise prensin ruh durumunu tam olarak yansıtıyor. Ludwig, ilk kez bu şatoda besteci Richard Wagner’la tanışmış ve onun eserlerini burada dinlemişti. Babası öldükten sonra artık bu şatoda yaşamak istemeyen romantik prens Ludwig, cennete ve dağlara yakın olmak için Neuschwanstein’ı inşa ettirdi. Ludwig, bu romantik ortaçağ şatosunu çok sevdiği dostu Wagner’in onuruna yaptırdı, bir mimarla değil de bir sahne tasarımcısıyla çalıştı ve şatonun Wagner’in yazdığı operalardan sahnelerle süslenmesini istedi.
1867’de yapımına başlanan şato, Ludwig’in birçok projesi gibi tamamlanamadı, Wagner öldü, Ludwig ise bu muhteşem mekanda sadece 170 gün geçirebildi. Tabanı 2 milyon parça mozaikle yapılan, Bizans kilisesi tarzındaki taht odası, gotik kilise kulelerine benzetilmeye çalışılan yatağın üst kısmı için 14 ahşap ustasının dört yıl boyunca çalıştığı kralın yatak odası, 100 farklı kuğunun tasvir edildiği oturma odası, Ludwig’in Wagner’in Tannhauser efsanesi üzerine yazdığı operadan esinlenerek şatonun içine yaptırdığı mağara, şatonun 4. katını kaplayan ve Tannhauser’in efsanevi şatosunun bir kopyası olan, tavanı 96 parçadan oluşan Şarkıcılar Salonu şatonun en can alıcı bölümleri. Şatonun uzaktan en güzel görüntüsü, Ludwig’in annesi için inşa ettirdiği demir Marien Köprüsü’nden.
Prens Otto Ludwig Friedrich Wilhelm, 1864’te 18 yaşında kral oldu. Hiç evlenmedi. Sadece kısa bir süre için Avusturya İmparatoriçesi Elizabeth’in (Sisi) kızkardeşiyle nişanlı kaldı ancak erkeklerin dostluğundan daha fazla keyif alıyordu. Hayran olduğu ünlü besteci Richard Wagner’ın Bayrouth opera binasının inşasını finanse etti. Başlangıçta Ludwig tutkulu bir liderdi. Ancak Bavyera’da krallık yönetimi son günlerini yaşıyordu. 1871’de Alman Reich’ının kurulmasından sonra kral olarak hiçbir etkisi kalmamıştı. Ancak şansölye Bismarck Ludwig’e yüksek bir geçim parası veriyordu. Ludwig bundan sonra kendini içkiye, şato planları çizmeye, özel olarak konser ve operalar düzenlemeye verdi. Fransız kültürüne ve "Güneş Kral" Louis XIV’e olan hayranlığı onu Nueschwanstein gibi olağanüstü şatolar inşa ettirmeye yöneltti.
Bir akşam, Ludwig ve doktoru, göl kenarında yürüyüşe çıktıktan kısa bir süre sonra, gölün sığ kısmında boğulmuş olarak bulundular. O akşamın hiçbir tanığı olmadığı gibi, doğru dürüst bir soruşturma da yapılmadı. Kanıtlar yetersiz ve çelişkiliydi, raporlar ve belgeler değiştirildi, yok edildi ya da kayboldu. O yaz, Ludwig’in büyük borçlarının ödenebilmesi için Neuschwanstein Şatosu halka açıldı.
Füssen'den kalelere çıkmak için garın yanından devamlı kalkan otobüsler var. Gidiş - dönüş 4 euro. Buraya geldikten sonra isterseniz yürüyerek isterseniz faytonlarla kaleye çıkabilirsiniz.
Füssen küçük ama çok sevimli bir kasaba. Bir günümüzü ona ayırarak doya doya gezdik. Güzel binaları, sessiz sokakları, küçük kafeleri ile bizi çok mutlu etti.
Füssen'de gezerken her an kendinizi ormanda, bisiklet yollarında bulabilirsiniz. Gerçektende oldukça romantik ve huzur dolu bir güzergah. Sokaklar arasında gezerken hiç acele etmenize gerek yok.
Zaten akşam olunca da herkes evlerine çekiliyor. Gece hayatı diye bir şey yok. Gün boyu sessiz kalan sokaklar iyice ıssızlaşıyor. Bu durum gürültü ve kalabalık şehirlerimizden sonra bana çok iyi geldi. Diğer günler gezdiğimiz yerler daha sonra ki yazımda...