Grasse dünyanın parfüm başkenti sayılır. Grasse’da parfüm endüstrisi oluşana kadar kasaba halkı hayvancılık ve dericilikle geçiniyormuş. Dericilik kasaba halkının hem geçim kaynağı hem de kokudan dolayı en büyük sorunuymuş. Dericilikten vazgeçemeyeceklerine göre kokuya bir çare bulma yoluna gitmişler. Tabakhanelerden gelen kokuyu bastırmak için evlerinde bitkilerden, çiçeklerden ve meyvelerden esans yapmaya başlamışlar. Burada dünya parfüm imalatının %60'ı gerçekleşiyor. Bu yüzden “parfüm başkenti” ünvanını almayı fazlasıyla hak ediyor. Yolunuz bu şehre düşerse parfüm imalathanelerini, parfümlerin şişelendikleri yerleri görebilir; parfümlerin nasıl üretildiğini öğrenebilirsiniz.
Grasse birkaç yüzyıldır çiçek kokuları ve temiz havasıyla turistlerin ilgi odağı olan şehirlerden biri; fakat yolunun şişelere sığmayan güzel kokularla buluşması çok daha eskilere, 16. yüzyıla dayanıyor. Bunun öncesinde de bu küçük şehirde birbirinden güzel eldivenler üretilirmiş. Şehirde önceleri parfümlü eldivenler üretilmeye başlanmış, deri imalatı şehrin yerlilerine istediklerini vermeyince parfüm birden ilk sırayı alıvermiş. Burada imal edilen parfümleri diğerlerinden ayıran ne diye soracak olursanız, grasse'in üzerinde her daim parlayan güneş ve şehrin elverişli iklimi narin çiçeklerin yetiştirilmesine imkan veriyormuş.
17. yüzyıla gelindiğinde, parfüm üreticileri ve eczacılar bu şehre yerleşmeye başlamışlar. 1729 yılında da bu üreticiler varlıklarını resmi olarak ilan etmişler. o gün bugündür grasse bu ünvanını hiçbir şehre kaptırmamış.
Günümüzde kentin kırsal kesiminde ve köylerinde birçok imalathaneye rastlamak mümkün. Bir zamanlar narin çiçekler kullanılarak elde üretilen parfümler de teknolojiden nasiplerini almışlar. Artık üretim makinelerde gerçekleştiriliyor ve parfümler bir takım kimyasal işlemlerden geçiriliyorlar. Şehirden eski fabrikaların bacalarını görebiliyorsunuz; fakat hepsi çoktan terkedilmişler. Onlardan geriye kalan hüzünlü duvarlar ve bir zamanlar damıtılma işlemi için kullanılan kiremit bacalar... Bu eski imalathaneleri gezemeseniz bile, büyük parfüm üreticilerinin ücretsiz turlarına katılabilirsiniz. bu geziler sırasında önce parfümlerin nasıl üretildiğine tanık olma şansı yakalıyorsunuz, daha sonra da içlerinde parfüm tarihinin saklı olduğu küçük müzelerine konuk oluyorsunuz. genellikle son durak ürünlerin satın alınabileceği mağazalar oluyor. uzun lafın kısası, bu küçük şehir yüzyıllardır insanların daha iyi kokmalarını sağlıyor.
( Bu bilgileri ekşisözlükten aldım.)
Buradan yakın bir köy olan Mougins'e gittik. Otobüs bizi köyün aşağılarında bırakınca 2 km tepeye yürüdük. Ama sonuçta sakin, mis gibi havası olan, tertemiz küçük bir köyle karşılaştık. Burada Picasso hayatının 12 yılını geçirmiş.
Her yıl uluslararası Gastronomi Festivali yapılıyormuş burada. Dünyanın en iyi şeflerinin bir araya geldiği ve yemek sanatının sokaklara taştığı bir festival.
Mougins'de 15-20 kadar sanat galerisi var. Ara sokaklarda küçük küçük dükkanlarda karşınıza çıkıyor.
İki güzel yeri gezdikten sonra Cannes'a gittik . Son durağımız Cannes yakında..
not aldım bayan gezenti :)
YanıtlaSilAaa bak işte St Paul de Vence'i göreceğiz diye buraları kaçırmışız.. ;) Bir gün daha kalınabilirmiş demek, bayıldım..
YanıtlaSil