1768 de Fransız amiri Louis Antoine de Bougainville, Pasifik Okyanusunda sonradan kendi adıyla anılacak olan bu çiçeği keşfetmiştir. Sahip olduğu çarpıcı renkleri ve sırnaşık karakteriyle uygun iklimde doğayı coşturan bir çiçektir. Akdeniz ülkelerinin ortak bitkisi olan bu ağaçsı çiçeğe de biz de özellikle Bodrum olmak üzere, Ege ve güney sahillerinde de rastlanır.
Begonvili bizim edebiyatımızda ilk kim anmıştır bilmem.Örneğin Halikarnas Balıkçısı öncesinde kimseler varmıydı. Edebiyatımızın kırlarla, çiçeklerle en çok konuşan şairlerinden biri olan İlhan Berk'e sormak gerekir belki de..
Bizde '' Gelin Duvağı '' diye anılır. Güney Amerika ülkelerinde '' Kardinal Çiçeği '' diye bilinir.
Daha yaz gelmedi , niye söz ettim begonvilden derseniz bu bilgileri okuduğum kitaptan öğrendim. Şu sıralar Murathan Mungan'ın 227 sayfa isimli kitabını okuyorum ama daha başlardayım.
Bundan önce Ferit Edgü okudum bir çırpıda.. Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı ...Ferit Edgü'nün ilk iki romanına benzemiyor. Bu kitap yalnızlığın romanı,dostluk özleminin, iyi insan özleminin romanı. Ferit Edgü , kitapta Çakır'ı anlatırken su yolunda kırılan testileri anlatırken hepimizin yalnızlığını , hepimizin dostluk özlemini dile getiriyor.Yalnızlığa, dostluğa, iyiliğe denk düşenbir anlatımla, şiirli, duygulu anlatımla yapıyor. Hani Sait Faik '' Yazmasam çıldıracaktım '' diyor ya, Ferit edgü de bu insanları yazmadan edemezdi..
Biraz daldan dala atlayacağım.Dün kızımla Miyazaki filmi seyrettik. Ruhların Kaçışı ...Kızım kimi zaman koltuk tepesinde , kimi zaman sehpanın altında oldu heyecanla. Öyle düzgün düzgün oturup film seyrettiğini sanmayın..Bazende utanıp yastık arkasına saklandı..
Hayao Miyazaki’nin, “Bir zamanlar 10 yaşında olmuş ve bir gün 10 yaşında olacaklar için” diyerek anlattığı ‘Ruhların Kaçışı’nı serbest bir ‘Alice Harikalar Diyarında’ uyarlaması olarak düşünmek mümkün.
Daha sonra ben de Jane Austen Kitap Kulubü'nü seyrettim.
Jane Austen Kitap Kulübü, ünlü ABD’li kadın senarist Robin Swicord’un (en son Bir Geyşa’nın Anıları’nı kaleme almıştı) ilk uzun metrajlı filmi… Biri onursal üç Oscar sahibi, İstanbul doğumlu efsane yönetmen Elia Kazan’ın (2003 yılında yaşamını yitiren Kazan’ın komünistleri ispiyonladığı için lanetlendiğini unutmayalım) gelini olan Robin Swicord, tabiî ki asıl işini unutmadı ve filmin senaryosunu da yazdı. Jane Austen Kitap Kulübü, yazar Karen Joy Fowler'ın 2004 yılında yayımlanan aynı adlı kitabından uyarlandı. Filmin yapımcıları John Calley ve Diana Napper... Müzikler Aaron Zigman imzasını taşıyor, görüntü yönetmenliğini ise John Toon üstlendi.
Kaliforniya’da yaşayan hali vakti yerinde beş kadın ve bir erkek, 41 yaşında yaşama veda eden ünlü yazar Jane Austen adına kitap kulübü kurarlar. Kulüp üyeleri, hayatı boyunca hiç evlenmeyen, romantizmin büyük anıtı Jane Austen’i ve onun eserlerini altı ay boyunca yeniden hatmeder. Bu sadece yaralarını göstermekten aciz büyüklerin oynayabileceği bir aşk oyunu gibidir. Onlar, Austen’in kitaplarını hem günümüzle harmanlarlar hem de kendi ilişkilerine adapte ederler.
Her biri içinde bulunduğu kişisel çıkmazla boğuştuğu sırada bir araya gelen ve Jane Austen romanlarına sardıran kadınları anlatıyor film..Büyük bir keyifle seyredilecek filmdir.
Son söze geleyim artık. Çarşamba sabahı benim için bir dönüm noktası. Neden derseniz ilk kez uçağa bineceğim. Şimdiye kadar bunu hayal etmek dahi istemiyordum. Uçak fobim aşırı vardı ( hala da var) Ama nasıl oldu bilmiyorum, yenmeye karar verdim. Fobilerin çaresi korkulanın üzerine gitmekmiş ( psikiyatristim dedi) ben de gezmeyi, seyahatı seven biri olarak kabul ettim. Okulumuzun Comenius Projesi dahilinde Madrid'e gidiyoruz. Bakalım ne olacak, hala aşırı korkuyorum, zanax güvencem :)
Ya benim için başlangıç olacak ya da son ...