26 Temmuz 2024 Cuma

Temmuz Cuması

 Sıcak, sarı, turuncu bir yaz..

 Bunaltıcı ve ter dolu..

 Yazı dört gözle bekliyoruz ama gelince de sıcak yüzünden bir yere çıkamıyoruz. Hatta sevdiğim bir çok işi de yapamıyorum. Bağ evine bile gidemedik ne zamandır. Evde bütün gün oturup film seyredip kitap okudum hafta boyunca. Kızımda okulundan gelince evimiz şenlendi. Klasik baba kız atışmaları başladı bile. Evin olağan haline dönmesi keyiflendiriyor beni ama bir yıldır kendi ayakları üzerinde duran evladımızda fazla bir şeyin değişmediğini görmek, gençlerin o vurdumduymazlığı, boşa geçirilen saatler, gerçeküstü hayalleri dinlemek valla ne diyeyim bir taraftan da şiştikçe şişiyorum.

Evde emekli adam sendromu diye de birşey varmış. Eve bağlı kalan emekli erkeklerde rutinler sinir bozucu olabiliyor. Yıllardır farketmediğiniz huylar, özellikler gün yüzüne çıkıyor, bunca yıl neden görememişim derken buluyorsunuz kendinizi. Tv de seyredilen siyasi programlarda artış ve sonrasında ki söylenmelere maruz kalınca bir yerde bardak taşıyor. Evde bırak herkes istediğini yapsına karar veriyorum, elleme şunları diyorum ama en fazla iki gün dayanıyorum. Neden herkes elinde bir telefona bir köşede oturuyor, ruhunuzu emen şu alete niye köle oluyorsunuz, ömür denen şeyi bu kadar kolay mı harcayacaksınız diye başlıyorum söyleve. 

İşte bizim aile de ki yaz halleri :)

Kızımın almanca sınavına çok çalışmasını istiyorum. Bütün gün elinde ki telefonda baktığı saçma videoların yarısı kadar çalışsa yeter diye anne baskısı yapıyorum. Hatta Ceren  den dizi tavsiyesi alarak Viktor Brings'e başladık. Bende beğendim, komik, eğlenceli. Hızlı bir şekilde almanca konuşuyorlar tabi ki. Ara ara kızıma anlıyor musun diye sordukça gözlerini deviriyor :) Ama ne yapayım analık işte..

            Bazi günler zaman ellerimizden bir ipek mendilin kayışı gibi akıp gider diyor ya Mustafa Kutlu. Yaz günleri de bana öyle geliyor, onca sıcak yavaşlığına rağmen.


                    Bütün gün balkonda oturuyorum demiştim. Manzaram böyle. Van Gogh mektuplarında Theo'ya şöyle diyor ya;
''Ah Theo, tonlar ve renkler ne büyük şeyler! Bunları hissetmeyi öğrenemeyen biri ise gerçek yaşamdan ne kadar uzakta!


Size şöyle bir öneri vereyim. Pazardan aldığınız semizotunun kökleri oluyor genelde. Yapraklarını kullanıyoruz ama bu kökleri çöpe atıyoruz. Geçen hafta aldığım semizotunun köklerini bir saksıya ektim. Artık her zaman semiz otum var. Kestikçe çoğalıyor.

Deli ve Dahi filmini seyretmiş miydiniz? Orada şöyle bir konuşma vardı - olan tüm diyologlar çok iyiydi- 

''Burada, kitapların sırtına binip kelimelerin kanatlarıyla dünyanın öbür ucuna uçabiliyorum. Okuduğum zaman kimse beni kovalamıyor, okurken kovalayan benim. Tanrı’nın peşindeyim''.
        Kitapların böyle güzel tasviri vardı. Hiç vazgeçemeyeceğim şey herhalde kitap okumak. Allah bıkkınlık vermesin. Geldiğimden beri yoğun bir kitap okuma halindeyim. Sonat'ın verdiği kitapları tek tek okuyorum.



                  Kingsley  Amis Değişim kitabına başladım ilk elli sayfasında kendimi zorladım ama devam edemedim. Tarihle kurgulanmış kitapları sevemedim, belki bir önyargı oluştu ama kendimi zorlamak da istemediğimden bıraktım.
Allende'yi çok sevenler var biliyorum. Gerçi ben çok okumadım bu ikinci okuduğum kitabı. Japon Sevgili kolay okunan, ayrıntılarla boğulmuş, uzamış da uzamış bir kitap bence. Böyle kitapların aslında kolayca seyredilen filmleri çekiliyor. Bence film olsaymış da oyalanmasa millet. Varsa başka ''ama bunu asıl okumalısın'' diyeceğiniz bir kere daha şans vereceğim.


"Sabahleyin erken kalktım. Bir kır kahvesine gidip oturdum. İnsan sevdiği insana mektup yazmak için bu saatte kalkmalı ve bir kır kahvesine gitmelidir, diyordum."

   Ah Sait Faik! Nasıl sade bir adamsın ama o anlatım derinliği, insana hissettirdikleri. Daha yeni okuyorum sanmayın yazarı. Elbette okudum zamanında ama huzur bulmak için tekrardan aldım elime. Yine masamda yerini aldılar, gelip geçerken bir öykü bir öykü. Ne iyi geliyor..
Derya Sönmez ilk kez okuyorum. Öteki Hayvanlar.. İlk öyküsünü okudum bir düşündüm. Yaz Biter hikayesi illk önce çocuklar ve büyükler dünyasından kesitler içeriyor. Yazar Derya Sönmez zaten bir röportajında ''Hepimiz çocukluğun cennetinden kovulduk '' diyor. Mutluluğun henüz bir ihtimalken bir gün sonlanacağı bilgisiyle kirlendiğini savunuyor. 


Gelelim seyrettiğim filmlere. Arrete Avec Tes Mensonges ya da Lie With Me bir yazarın öyküsü. Yazar ya da kitap temalı olunca hemen filmlere atlıyorum. Ama beklentimi karşılamadı, konu son yıllarda neredeyse her yerde karşımıza çıkan eşcinsel hayatlar. 
Spoorloos 1988 yılında çekilen bir film. Kubrick'in bu film için yönetmen George Sluizer'i arayarak izlediği en ürkütücü film olduğunu söylemiş. 




                      Harold Fryn'ın Beklenmedik Yolculuğu insana umut veren, içimizi ısıtan bir film. Okuduğum kitaplarda da yaşlılar ile ilgili olunca bu filmde üzerine eklenince iyice kalbim dağlandı. İnsan yaşarsa ve yaşlılığa ulaşırsa nasıl bir aşamaya geleceğini gördükçe çaresizleşiyor. Her yaşın bir güzelliği var edebiyatı yapamıyorum yaşlılık için. Ne yazık ki çok acınası bir dönem. Sağlıklı olsan bile çoğu zaman yalnız kaldığın, hayat ışıltının yavaş yavaş söndüğü bir dönem..

Notes on A Scandal Blanchett'in seyretmediğim filmiydi. Bunda da eşcinsel bir öykü var ama oyunculuklar müthiş. Judi Dench hele muhteşemdi. 


                      Belgeselleri çok seviyorum hele bir de böyle dağ, tepe, doğa içinde olanlara bayılıyorum. Touching The Void son seyrettiğim. 6344 metrelik Siula Grande'ye tırmanmak isteyen iki genç dağcının 1985'te gerçekleştirdiği tırmanışta başlarına gelenleri soluksuz izledim. B u belgeseli çok faydalandığım blog olan İyi ki Filmler Var dan gördüm.


                        Son olarak izlediğim iki filmden de bahsetmek isterim. The Last Hangman babasından gelen bir mesleği Cellatlığı sürdüren  bir adamın hikayesi. İngiltere’nin nam salmış celladı Albert Pierrepoint’in gerçek yaşam hikayesine dayanan filmde oynayan Timoty Spall'ın performansı harika.
                     My Sweet Pepper Land Irak'ta geçen Saddam'dan sonra asayişi sağlamaya çalışan bir komiserin hikayesi. Filmde bol bol Türkiye'ye gönderme de var.

Bol film seyretmeli bir hafta oldu, bu sıcakta haftaya da böyle olacak sanırım. 
Yeni videomu yükledim Kazbegi dağları muhteşemdi.

Burada ki arkadaşlar haydi sizi de abone olmaya bekliyorum :)




Mutlu haftasonları herkese!



























13 yorum:

  1. Video yine süperdi, gayretin alkışlık kesinlikle, emeklerine sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. Çok tatlısın Buket:) Birçoğumuzun evinde aynı şeyler yaşanıyordur bence:) Şu telefon konusunda dediklerine sonuna kadar katılıyorum.
    Semizotu fikri çok iyi. Denemeliyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanız tabi ki her türlü sorun oluyor ailelerimizde. Anlatsam ooo
      ama daha çok güzel şeylere odaklanmak istiyorum. Bu sabah
      bile bak bağırdım çağırdım ya zaten evli ve çocuklu olup kafası düzgün olan
      var mıdır:)

      Sil
    2. Yazıyı okurken aklımdan geçenlerin yazılmışını görünce, konuya dahil olmaktan kendimi alıkoyamadım.
      İkinize de sevgiler. :)

      Sil
    3. Teşekkür ederiz Ekmekçikız :)

      Sil
  3. Emekli erkek zor maalesef erkekler kendilerini oyalayacak konu bulmakta zorlanıyorlar:)

    YanıtlaSil
  4. Kökleri olan her şeyi saksıda yetiştirebiliriz, semizotu da çok iyi fikir. :)
    Şu aralar benim de günlerim kitap okumak ve film izlemekle geçiyor. Sana iki film önereyim; Mr. & Mme Adelman (netflixte varmış), Wicked Little Letters (Küçük Muzır Mektuplar) beğeneceğini düşünüyorum. :)
    Sevgiler canım. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aa hemen bakacağım izlemedim çünkü. Tavsiyeler çok iyi oluyor çünkü.
      yoksa aramakla da boşa zaman geçiyor. teşekkür ederim.

      Sil
  5. Yine harika bir yazı olmuş su gibi aktı, kitaplar filmler not alındı ve vakit ayırabildiğin için sana çok imrendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün gün evde olunca başka şey yapmıyoruz, ev işleri bitince hemen
      oturuyoruz çünkü..

      Sil
  6. bıktık yaa sıcaktan gitse de kurtulsak :)

    YanıtlaSil

Cuma Bitiyor

                                     '' Nerede miyiz? Buradayız ya işte, her zaman olduğumuz yerde - her birimiz doğduğumuz andan öl...