yapıyorum. Şu sıralar elimde hesap makinesi euro hesabı yaparak, harita da mesafeleri ölçerek bir takım planlar içindeyim. Sonra maliyete bir bakıyorum tüm yıl biriktirdiğimiz elimizden gitmiş durumda. Ama seyahat tutkunları bilir, gözünüz bir şey görmez herşeyi bir anda harcarsınız.
Bu hafta iş güç, ramazan , arkadaşlarla vakit geçirme derken çok süratli geçti yine. Hafta içinde iki kitap okudum.
Senai Demirci harika yazıyor. Maneviyatımıza öyle güzel sesleniyor ki, her kitabını başucu yapmak istiyorum. Bu kitabında infaktan bahsediyordu. Yalnızca malımızı mülkümüzü infak etmeyi anlatmıyor. Altı çizilecek bir çok cümle vardı:
'' Televizyonu karartın, bilgisayarı kapatın, koltuğunuzu terkedin, kızının / oğlunun gözlerinin içine bırakın gözlerinizi, çok sevdiği masal kitabını okuyun. Çocuğuna kendini verişin ruhundan infakındır.
Keyfini kaçırdın, huzurunu azalttın, sevincine hüzün bulaştırdın, hayatının akışını durdurdun, bir hastayı ziyaret ettin. Teselli verişin,acıların yanında duruşun, çaresizliği hatırlayışın yaşamından infakındır.''
Bazı filmler vardır çok şey bulursunuz onlarda, içinize işler bitse de etkisi oturduğunuz koltuktan kaldırmayacak kadar ağır olur. Canımı sıkan, böyle de yaşamlar var şu dünya da dedirten Uberto Pasolini'nin yazıp yönettiği Still Life ( Durgun Hayat ) böyle bir film. Bu haftanın filmi ilan ediyorum kendisini.Filmin kahramanı John May durgun hayatında hep aynı ritüelleri olan bir adam. İşine hep aynı yoldan gidip geliyor, aynı yemekleri yiyor, görünüşü bile oldukça durağan. Sosyal hizmetli olan May kimsesiz insanları öldükten sonra büyük bir titizlikle araştırmasını yapıyor, her ölenin kişiliğine göre ölüm konuşmasını yazıp son törenlerini yapıyor. Sıradan bir adamın kendine has dünyasını yansıtan bu filmi çok beğendim.
Bu hafta iyice canlanan bahçeme bakıp hayran olmaktan kendimi alamadım. Her şey öyle güzel ki. Yaseminim iyice bahçe kapısını sardı, tüm mahalleyi mis gibi kokusuyla sarıyor, gala çiçeklerim kendiliğinden çıktılar ve bahçemi sardılar. Zambaklar ( ananemin yadigarları ) açmaya başladı, ortancalar henüz tomurcuk halinde. Kaktüsler bir köşede sessiz sakin oturuyorlar, sardunyalar renk renk. Nasıl şükretmeyeyim diyorum her seferinde. Komşum gelip geçenlerin konuşmalarına kulak veriyormuş. Üç tane teyze geçiyordu ; '' bu sokaktan geçerken kendimi başka bir dünya da hissediyorum '' demiş biri , nasıl sevindim.
Kötü şeyler olmuyor mu , oluyor tabi ki. Geçen gün bahçemde atılmış koca bir poşet çöp buldum. Bunu yapanlarda var ..
Bu hafta içinde arkadaşlarımızla iki iftar toplantımız oldu. Arkadaşlarımdan Esmanur yine harika pastasıyla geldi. Onun pastaları bizi her seferinde sarıp sarmalıyor gibi hissediyorum. Seneye tayinlerinin çıkıp gitme durumları var ve biz buna çok üzülüyoruz.
İkinci iftar yemeğimizde Filiz'in doğumgünü vardı. Benim liseden beri arkadaşım, neredeyse 30 yıllık. Ona da harika bir pasta yaptı Esmanur. Kahve,pasta ve sohbet.. Daha ne olsun ki.