24 Ağustos 2015 Pazartesi
Yaz Balkonundan
Yaz mevsiminin en güzel tarafı tüm gün balkonda vakit geçirmektir benim için. Bir de balkonunuz geniş ve zevkli ise bu dünya da sizden şanslısı yoktur. Allaha şükür o şanslı insanlardanım. Geniş ve çiçeklerle dolu bir balkonum var. Ev ararken en büyük kriter benim için güzel bir balkonunun olmasıydı.
Bu yaz da tüm zamanım balkonda geçti. Bahçemde var ama tüm gün gölge olası nedeniyle burayı daha çok tercih ediyorum. Misafirler, ailem , gelen giden hep burada oturduk. Ekim sonuna kadar da sezonu kapatmıyoruz. Yemek yiyoruz, kitap okuyorum, film seyrediyorum - özellikle geceleri- , oturuyoruz, uyuyorum...
Bu yaza dair çok ümitlerim vardı. Bol bol pasta, kurabiye yapacak, daha çok film seyredecek, durmadan taş boyayacaktım. Ama yaz tatilim bitti nedense bir şey yapamadım. Sıcaklar elimizi kolumuzu bağladı. Sabahattin Ali'nin bir sözü ne güzel anlatır bu durumu..
''Hep yapması gereken çok şey olduğunu hissedip, hiçbir şey yapmak istemeyen biriydim.''
Bazen ilham gelip güzel pastalar yaptım.. Taşlarım, baykuşlarım, kitaplarımla. Oturduk beraber, mutlu oldum böylesine basit şeylerden. Bol bol şükrettim.. Kendimi olan bir çok olumsuzluklara , çirkinliklere kapattım balkonumda. It's my life !
19 Ağustos 2015 Çarşamba
KARABURUN GEZİSİ
'' Yolculuğa çıkmak , olağanı, gündelik hayatı geri de bırakıp yeni ve farklı olanın içine doğru gitmektir benim için. Bu yüzden ne zaman yolculuğa çıksam , kafamda , kağıda çizebileceğim güzel resimler ve yazabileceğim güzel cümlelerle geri döneceğimi sanırım.
Bu sözler bir zamanlar okuduğum Ethem Baran kitabı Emanet Gölgeler Defteri' nden ..Ne güzel sözlere , şiirlere, paragraflara rastlarız kitaplarda. Bizi anlatır, demek isteyipte kuramadığımız cümleleri barındırır içinde, hislerimize tercümandır.
Kitaplar kadar hayatımın baş köşesinde seyahat , gezmekte durur , bilen bilir. Kızımla yaptığımız Karaburun seyahatı şimdi ki yazımın konusu. Pırıl pırıl bir deniz, az insan, gürültüden uzak , koşturmasız bir yer arayanlar için ideal Karaburun. Bildiğiniz gibi Karaburun en batı ucumuz. İzmir'den 1,5 saat uzaklıkta. Bizim gibi başka bir şehirden gelenler otogardan servislere binip tekrar ilçeler otogarına gitmeli. Bu sırada İzmir'in bir çok yerini geçiyorsunuz. Büyük şehir işte, bina, insan, araçlar ve kalabalık diye içimden geçirip küçük bir kasaba da yaşadığım için tekrar şükrettim. Bu otogarına gelip Karaburun minibüsüne binip 15 tl ya yolculuk yapıyorsunuz. Burada kalacağınız bir çok otel ve pansiyon var. Biz bir butik otelde kaldık ama bildiğiniz butik otel anlayışını daha yakalayamamış. Gideceğiniz, kalacağınız otellerin müşteri yorumlarını okuyun derim , gerçek oluyor çünkü.
Gelelim buranın harika fotoğraflarına...
15 Ağustos 2015 Cumartesi
Şirin Bir Köy ; PERAST
Kotor gezimiz öncesi uğradığımız ve çok beğendiğimiz bir yer oldu Perast. O kadar sakin, o kadar huzur dolu bir yerdi ki.. Kotor’dan sadece 11 km uzaklıkta. Kotor’dan Herzeg Novi’ye sık aralıklarla giden minübüsler bu kasabadan geçiyorlar.
Perast, Kotor körfezinde kurulmış tarihi bir kasaba. Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. Venedikliler yönetimi altındayken en ihtişamlı dönemini yaşamış. Venedikliler buraya çok görkemli saraylar ve kiliseler inşa etmişler. Tarihi yapıları, Kotor Körfezi ve arka plandaki dağlarıyla bu kasaba harika bir karpostal havasında.
Karadağ'lıların denizden gelen Osmanlı donanmasını engellemek için önüne zincir çektikleri Kotor Körfezine açılan Türk Boğazı önünde iki ada bulunmakta. Bu ada'lardan biri doğal bir ada olan St. George (Sv. Dorde) adası. Diğeri ise insanlar tarafından yapılmış ve üzerinde kilise (Church of Our Lady of the Rocks) olan yapay bir ada..
Kotor Körfezi ve Perast karşısında bulunan St.George diğer adıyla Sv. Dorde Adası ağaçlıklı ve üzerinde Benedikten manastırı bulunmaktadır. Ayrıca 12. yüzyıldan kalma şövalyelerin mezarları olduğuda söylenenler arasında ve turizme kapalı..
Rönesans ve barok dönemi binaları geçmişinin zenginliğini yansıtıyor. Tarihi yapıları bulunan bu küçük kasabanın karşısında bulunan adalardan biri 12. yüzyıldan kalma selvi ağaçları bulunan Svaeti Djorge Manastırı (St. George) doğal bir adadır. Diğeri Gospa od Skrpjela (Our Lady of the Rocks) ise yapay bir adadır. Denizciler adayı Meryem Ana ve çocuk İsa'yı simgeleyen bir kaya üzerine inşa etmişlerdir. Kayalar taşınarak ada oluşturulmuş. Diğer bir rivayete göre ise de seferden başarıyla dönen her denizcinin burada bulunan bir batık üzerine attığı kayalarla oluşturulduğu söyleniyor. Atılan taşlarla oluşan bu ada üzerinde ilk yapı olan kilise 1452 yılında inşa ediliyor. 1632 yılında Sırp Ortodokslar tarafından bugünkü Our Lady of the Rocks kilisesi yapılıyor.
Perast'ın girişinde karşınıza küçük beyaz taşlarla kaplanmış dar bir sahil çıkacak ve masmavi denizi göreceksiniz, şezlong veya şemsiye ücreti ödemeden yüzebileceğiniz bu plajda mutlaka yüzme molası vermelisiniz..
Bu güzel kasabaya daha çok vakit ayırmak hatta burada kalmak isterdim. Budva'nın gürültülü ve kalabalık halini istemeyenler için ...
8 Ağustos 2015 Cumartesi
KOTOR GEZİSİ
Budva gezisi sırasında ekstra turlardan biri de Kotor'du. Her zaman ki gibi turla değilde kendimiz buraya gideriz dedik. Yanlış hatırlamıyorsam Kotor ve yakın bir yerin daha fiyatı 70 euro idi. Bizim otelin hemen arkasında bulunan otobüs istasyonuna gidip Kotor saatlerine ve fiyatına baktık. Her saat neredeyse ulaşım mümkün. Gidiş fiyatı da 3 euro. Böyle turların avantajları yok değil. Sizi hemen otelin kapısından alıyor ve fazla yorulmaya gerek kalmıyor. Ama fiyat farkı çok fazla her zaman.
Biz de ilk olarak Perast kasabasına gidip sonra Kotor'a geçtik. İkisi birbirine çok yakın. Kotor’da dünyanın en büyük fiyordlarından biri var. Sahil boyunca ilerlerken veya denizden giderken inanılmaz manzaralar çıkıyor karşınıza. UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ndeki kente daha girerken büyüleniyorsunuz. Burası Karadağ’ın Adriyatik kıyısındaki en güzel koylarından birinde. Şehrin geçmişi iki bin yıl öncesine uzanıyor. Tarihi boyunca Venedikliler, Osmanlılar, Avusturyalılar ve Fransızlar tarafından yönetilmiş. Denizcileri, tüccarlarıyla ünlü liman şehri, şimdilerde Adriyatik’teki kruvaziyer turlarının önemli duraklarından.
Üç kapılı kenti korumak için dağlara doğru yapılan kalın surların uzunluğu 4,5 kilometre. Dağdan gelen saldırıları kesmek için zig zag şeklinde inşa edilmiş. Kilise, katedral, saray ve çok sayıda ortaçağ binasıyla Dubrovnik’e benziyor. Kent meydanındaki yapıda suçlular cezalandırılıp, teşhir edilirmiş. Bazı yapılar büyük depremde yıkılıp, yeniden yapılmış. Roma, barok, rönesans gibi çok sayıda mimari üslup bir arada görülebiliyor. Kent meydanında Aziz Triphon için 12’inci yüzyılda yapılmış katedral dikkat çekiyor. Saat kulesi ise 6’ıncı yüzyıldan kalma. Katedral kapısının iki yanındaki sütunlarının uzunlukları farklı. Nedeni parasızlık. Aziz Luca Kilisesi’nin tabanında ise şehrin ileri gelenleri ile din adamlarına ait 100’ün üzerinde mezar bulunuyor.
Kotor’un sokakları dar. Tarihi görüntüsünün aksine, balkonlarından sarkan renk renk çiçekler, sırtlarında çantalarıyla öğrenciler, kaldırımlarda sohbet eden kent sakinleri, şakalaşan gençleriyle gayet genç ve aktif bir şehir. Tarihi yapıların büyük kısmı okul, ev, otel, restorana dönüştürülmüş.
Sveti Luka Kilisesi, Sveta Ana Kilisesi, Sveta Marija Kilisesi, Gospe od Zdravlja ve 17. yüzyıldan kalma Prens Sarayı ile 19. yüzyıldan kalma Napolyon Tiyatrosu en çok görmeniz gereken yerlerden. Tüm yapılar kesme taştan yapıldıkları için hangisi en güzel, karar vermek zor açıkcası, her biri bir diğerinden daha güzel. Kuleler kilisenin ön cephesine birleşik ve üst kısmı üçgen şeklinde sonlanıyor. Bu üçgenin sonlandığı noktada çanlar yer alıyor. Yaz aylarında Kotor’u ziyaret edebilirseniz 2001 yılından itibaren düzenlenmeye başlayan ve her yıl Ağustos ayının başına denk gelen karnavalı da görme şansınız olacaktır.
Kotor kalesine tırmanmak yapılması gerekenlerden biri. Ama oldukça zor. 1350 basamak olduğu söyleniyor. Biz akşam üstü saat 6 da tırmanmaya başladık ama sıcakta öleceğiz sandık. Yanınızda bol miktarda su olsun. Gerçi yukarılarda içecek satanlar var. Ama en üste tırmandığınız zaten buna değdi diyorsunuz. İşte böyle manzara...
Kotor'a yakın şahane bir yer bir daha ki yazımda.. Görüşmek üzere..
Biz de ilk olarak Perast kasabasına gidip sonra Kotor'a geçtik. İkisi birbirine çok yakın. Kotor’da dünyanın en büyük fiyordlarından biri var. Sahil boyunca ilerlerken veya denizden giderken inanılmaz manzaralar çıkıyor karşınıza. UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ndeki kente daha girerken büyüleniyorsunuz. Burası Karadağ’ın Adriyatik kıyısındaki en güzel koylarından birinde. Şehrin geçmişi iki bin yıl öncesine uzanıyor. Tarihi boyunca Venedikliler, Osmanlılar, Avusturyalılar ve Fransızlar tarafından yönetilmiş. Denizcileri, tüccarlarıyla ünlü liman şehri, şimdilerde Adriyatik’teki kruvaziyer turlarının önemli duraklarından.
Üç kapılı kenti korumak için dağlara doğru yapılan kalın surların uzunluğu 4,5 kilometre. Dağdan gelen saldırıları kesmek için zig zag şeklinde inşa edilmiş. Kilise, katedral, saray ve çok sayıda ortaçağ binasıyla Dubrovnik’e benziyor. Kent meydanındaki yapıda suçlular cezalandırılıp, teşhir edilirmiş. Bazı yapılar büyük depremde yıkılıp, yeniden yapılmış. Roma, barok, rönesans gibi çok sayıda mimari üslup bir arada görülebiliyor. Kent meydanında Aziz Triphon için 12’inci yüzyılda yapılmış katedral dikkat çekiyor. Saat kulesi ise 6’ıncı yüzyıldan kalma. Katedral kapısının iki yanındaki sütunlarının uzunlukları farklı. Nedeni parasızlık. Aziz Luca Kilisesi’nin tabanında ise şehrin ileri gelenleri ile din adamlarına ait 100’ün üzerinde mezar bulunuyor.
Kotor’un sokakları dar. Tarihi görüntüsünün aksine, balkonlarından sarkan renk renk çiçekler, sırtlarında çantalarıyla öğrenciler, kaldırımlarda sohbet eden kent sakinleri, şakalaşan gençleriyle gayet genç ve aktif bir şehir. Tarihi yapıların büyük kısmı okul, ev, otel, restorana dönüştürülmüş.
Sveti Luka Kilisesi, Sveta Ana Kilisesi, Sveta Marija Kilisesi, Gospe od Zdravlja ve 17. yüzyıldan kalma Prens Sarayı ile 19. yüzyıldan kalma Napolyon Tiyatrosu en çok görmeniz gereken yerlerden. Tüm yapılar kesme taştan yapıldıkları için hangisi en güzel, karar vermek zor açıkcası, her biri bir diğerinden daha güzel. Kuleler kilisenin ön cephesine birleşik ve üst kısmı üçgen şeklinde sonlanıyor. Bu üçgenin sonlandığı noktada çanlar yer alıyor. Yaz aylarında Kotor’u ziyaret edebilirseniz 2001 yılından itibaren düzenlenmeye başlayan ve her yıl Ağustos ayının başına denk gelen karnavalı da görme şansınız olacaktır.
Kotor kalesine tırmanmak yapılması gerekenlerden biri. Ama oldukça zor. 1350 basamak olduğu söyleniyor. Biz akşam üstü saat 6 da tırmanmaya başladık ama sıcakta öleceğiz sandık. Yanınızda bol miktarda su olsun. Gerçi yukarılarda içecek satanlar var. Ama en üste tırmandığınız zaten buna değdi diyorsunuz. İşte böyle manzara...
Kotor'a yakın şahane bir yer bir daha ki yazımda.. Görüşmek üzere..
1 Ağustos 2015 Cumartesi
Budva Gezisinden
Ölü Canlar'da Gogol ne güzel demiş :
''Dünyayı dolaşmak, değişik insanlarla konuşmak canlı bir kitap okumaya benzer, ikinci bir ilim sayılır. Göremediğin şeyleri görür; yeni, hiç tanımadığın insanlarla karşılaşırsın. Yabancılarla konuşmak da çok değerli şeyler kazandırır insana.''
Budva gezimizin diğer ayrıntılarını anlatmak istiyorum şimdi de. Podgorica'dan yaklaşık olarak 1,5 saat kadar bir yolculukla buraya geliniyor. Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri olan küçük ülke Karadağ Yugoslavya parçalandıktan sonra uzun süre Sırbistan ile birlikte Yugoslavya olarak, sonra da Sırbistan-Karadağ adıyla kalmış ancak 2006’da yapılan halk oylamasında sonuç %55 oranında ayrılma yönünde olmuş ve aynı yıl bağımsızlığını ilan etmiş.
Budva kasabası 3.500 yıllık tarihiyle bölgenin en eski yerleşim yerlerinden birisi. Kasabanın tarihi merkezi Roma, özellikle de Venedik tarzı mimariye sahip. Karadağ gezisi yapanlar için en cazip yer. Bizim Kuşadası, Marmaris gibi tatil beldelerimize benziyor. Hem çok kalabalık hem de her şey turistlik. Temmuz ayında gidenler aşırı sıcaklara dikkat etsinler.
Budva, Avrupa sosyetesinin ve son dönemde de Rusların gözdesi bir yer. Nüfusu 10,000 olan bu kasabaya nasıl oluyorsa Madonna, Rolling Stones gibi isimler geliyor. Rolling Stones konserine 35.000’e yakın insan geldiği söyleniyor ki Karadağ devletinin bu kadar nüfusu yok. Kent, Adriyatik sahillerinin hatta Balkanların en eski yerleşimlerinden biri olarak da önem taşıyor. Bir zamanlar Osmanlı sadırılarından korunmak için inşa edilen surlardan içeriye beş farklı kapıdan girebilirsiniz.Kapılardan birinden içeri girer girmez bambaşka bir güzellik sizi bekliyor. Daracık sokaklar, muhteşem mimariye sahip binalarla süslü. Surların birçok noktasında gözetleme kuleleri yer alıyor.
''Dünyayı dolaşmak, değişik insanlarla konuşmak canlı bir kitap okumaya benzer, ikinci bir ilim sayılır. Göremediğin şeyleri görür; yeni, hiç tanımadığın insanlarla karşılaşırsın. Yabancılarla konuşmak da çok değerli şeyler kazandırır insana.''
Budva gezimizin diğer ayrıntılarını anlatmak istiyorum şimdi de. Podgorica'dan yaklaşık olarak 1,5 saat kadar bir yolculukla buraya geliniyor. Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri olan küçük ülke Karadağ Yugoslavya parçalandıktan sonra uzun süre Sırbistan ile birlikte Yugoslavya olarak, sonra da Sırbistan-Karadağ adıyla kalmış ancak 2006’da yapılan halk oylamasında sonuç %55 oranında ayrılma yönünde olmuş ve aynı yıl bağımsızlığını ilan etmiş.
Budva kasabası 3.500 yıllık tarihiyle bölgenin en eski yerleşim yerlerinden birisi. Kasabanın tarihi merkezi Roma, özellikle de Venedik tarzı mimariye sahip. Karadağ gezisi yapanlar için en cazip yer. Bizim Kuşadası, Marmaris gibi tatil beldelerimize benziyor. Hem çok kalabalık hem de her şey turistlik. Temmuz ayında gidenler aşırı sıcaklara dikkat etsinler.
Budva, Avrupa sosyetesinin ve son dönemde de Rusların gözdesi bir yer. Nüfusu 10,000 olan bu kasabaya nasıl oluyorsa Madonna, Rolling Stones gibi isimler geliyor. Rolling Stones konserine 35.000’e yakın insan geldiği söyleniyor ki Karadağ devletinin bu kadar nüfusu yok. Kent, Adriyatik sahillerinin hatta Balkanların en eski yerleşimlerinden biri olarak da önem taşıyor. Bir zamanlar Osmanlı sadırılarından korunmak için inşa edilen surlardan içeriye beş farklı kapıdan girebilirsiniz.Kapılardan birinden içeri girer girmez bambaşka bir güzellik sizi bekliyor. Daracık sokaklar, muhteşem mimariye sahip binalarla süslü. Surların birçok noktasında gözetleme kuleleri yer alıyor.
Her şehir de ünlü bir heykel olur. İşte bu da Budva 'da bulunan ünlü Danseden kız heykeli . Burada fotoğraf çektirmek ve kızın göğsünü ellemek turistlerce yapılanan işlerden biri. Tam kalenin karşısında ki yeriyle zaten çok fotojenik.Bir efsaneye göre Budva’da boğulan bir kızın heykeli olduğu söylenmektedir. Kimilerine göreyse sadece sıradan bir heykel. Heykele dokunmanın uğur getireceği yolunda söylentiler arasında.
Budva'nın merkezinde yer alan Oldtown.. Aslında bir ada üstüne kurulu ve zamanla bir kanal oluşarak yarımada halini almış. Araştırmalara göre Old Town 2500 yıllık bir yermiş . Old Town’u çevreleyen duvarların büyük bir kısmı hala görülebilir ve turistik halindedir. 1667 ve 1979 yıllarında meydana gelen depremlerden etkilenmiş. Fakat sonrasında günümüzdeki haline getirilmiş.. Günümüzde Old Town dar sokakları, meydanları, Orta Çağ’dan kalma duvar ve kuleleri ile bir labirent görünümü sunmakta. Budva gezilecek yerler listesindeki hemen hemen tüm önemli yapılar burada yer almaktadır.
Marina insanların gezdiği , bir çok restoranın ve kafenin olduğu yer. Yürüyüş, yemek ve yüzme gibi aktivite seçenekleri sunan marina birçok yat ve bota ev sahipliği de yapmaktadır. Ayrıca yaz aylarında Sveti Nikola Adası’na gitmek isterseniz buradan bota binebilirsiniz.
Church of St John the Baptist: Budva’nın en eski kiliselerinden biri. Yapı üç kısımdan oluşmaktadır ; çan kulesi, kilise ve piskoposluk binası. Tarih içerisinde mimari değişiklikler yaşayan Church of St John the Baptist içerisinde şehrin tarihini gösteren figür ve resimler de görülebiliyor.
Citadella ise Budva Kalesi..Budva’nın en yüksek noktasında bulunmaktadır. Yüzyıllar içerisinde genişletilip değiştirilen hisar günümüzde görsel önemini korumaktadır. 1836’da inşa edilmiştir. Giriş ücreti 2 Euro’dur. Burada bulunan restoranda çok keyifli bir yemek yiyebilirsiniz. Sonra da oldtown içinde gezip güzel kafelerde oturabilirsiniz..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Cuma Geldi
Merhaba cumaseverler! Merhaba dört gözle haftasonu tatilini bekleyen emekçi kardeşlerim! Şaka bir yana hızlıca geçen günler sonunda cuma gel...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...