28 Nisan 2011 Perşembe
GEZİDEYİZ
Haftasonu Safranbolu ve Amasra turuna katıldık. Sabahın 6 sında Safranboluya inip rehber eşliğinde gezmeye başladık.İlk kez Pelin'le otobüsle seyahat yaptık, gerçi tüm gece uyuduğundan sorun olmadı.
26 Nisan 2011 Salı
HABLE CON ELLA
Cafe Muller adlı oyun vardır sahnede..
Yanyana oturan iki adam, biri ağlıyordur oyun sırasında. Diğeri ona bakar. Sonra herkes yaşamına döner. Benigno hastanede 4 yıldır bitkisel hayatta olan balerin bir kıza bakan erkek hemşire, Marco matador kıza aşık olan ve bir ilişkiye başlayan adamdır. Matador kadın Lydia ile Marco aşkında bir dengesizlik, bir tamamlanamamışlık vardır. İlişkileri rayına otururken Lydia 'nın ölmesiyle sona erer, bu sona erişin sonunda, eksikliğin nedenini; matador kadının eski aşkından vazgeçememesi olarak gösterir bize Almodovar. Yani ikinci aşk güçsüzdür… esas aşk ise o kadar güçlüdür ki, hastabakıcı adeta kızla hayat bulmaktadır yani aslında "sadece bitkisel hayat yaşayan kız" hayat vermektedir.
Kadınların yönetmeninden ağlayan ve konuşan erkeklere dair bir film. Daha önceki tüm aşırılıklarını kırparak, uzaktan anlattığı hikayede Almodovar yeniden bir büyü yakalamayı başarıyor; alıp götüren müzik, filmin içine sıkışan dans gösterileri, kabul edilemez olanı kabul ettiren büyü. Kısa, siyah beyaz bir film eşliğinde Almodovar izleyicisine aslında gerçek yönetmenlik başarısını da sunuyor; akademinin senaryo oscarını alacağı zaten aşikar olan film o denli içiniz işliyor ki bir tecavüzün hayat kurtarıcı olarak sunulmasına bile karşı çıkamıyorsunuz. Ahlaken kötü bir durumu onaylatıyor bize yönetmen..Geraldine Chaplin'i bir kaç kez selamlayarak, müziği, renkleri, erkek oyuncularının nefes kesen yorumları ile acıyı, tutkuyu, yalnızlığı, dostluğu, hissetmeyi anlatıyor Almodovar ve evet; "Almodovar bu kez erkekleri anlatıyor."
19 Nisan 2011 Salı
15 Nisan 2011 Cuma
PATTI SMITH
Dünyanın her yanında insanlar kaybettikleri bir şeye yeniden sahip olma umudu taşır. Ancak bazen kiminin anılarını küçük pişmanlıklarımızı koyduğumuz çekmeceye yerleştirmek zorundayızdır.Yine de arada sırada, eski bir mendilin katları arasında, bir zamanlar en mutlu öğleden sonralarımızı temsil etmiş bir deniz kabuğuna ya da ufak bir taşa rastlarız. Kör talih duygusunun uçup gittiği bir ferahlama anı yaşarız. Tıpkı, taksilerden oluşan bir labirentin içinde bir arka koltukta unutulan Finnegans Wake 'in düzeltilmiş metninin ,büyülü bir biçimde şaşkın ve minnettar Jaymes Joyce'un ellerine dönüşü gibi..
Yeni bitti Patti Smith'in kitabı Çoluk Çocuk..Zaten otobiyografileri çok severim, çok etkilenirim.Bunda da okuduklarım bende heyecan yarattı, moralimi bozdu, ağlattı, hüzünlendirdi..Patti okulunu bırakıyor, çeşitli işlere girip çıkyor ama olmuyor. Birşey var içinde onu yönlendiren, evini bırakıp Brooklyn'e gidiyor. Burada aç, sefil günleri oluyor. Robert'la tanışıyor ve sanat, bağlılık ve başlangıçlarla dolu bir yolculuğa çıkıyorlar. Patti Smith bir şair ve müzisyene dönüşürken, Robert Mapplethorpe kışkırtıcı tarzını fotoğrafa yönlendiriyor. Kitapta kimi zaman Bob Dylan ile karşılaşıyoruz, kimi zaman Andy Warhol ile..Çoluk çocuk bir aşk hikayesi ile başlayıp bir ağıt olarak devam ediyor..
Patti Smith aynı zamanda resimlerde yapmış biri. 2002 yılında Andy Warhol Müzesinde ‘Strange Messenger: The Art of Patti Smith’ sergisi de düzenlendi.
13 Nisan 2011 Çarşamba
11 Nisan 2011 Pazartesi
BUGÜN
Bugün iş çıkışı çok yorgun olduğumdan akşama kadar battaniye altındaydım.Biraz dergi bakmak istiyordum ama o da olmadı.Daha ilk sayfada uyumuşum. Saat 3 te Pelini okuldan almaya gidiyorum.İyice etrafa yayılmışken giyinip gitmek eziyet..Okul çıkışı ders yapmaya başladık. Ben tabi ki yine battaniye içindeyim. Sonuç : Uyumuşum :)
Sonra kapı çaldı ve bir arkadaşım geldi. Ben yine yatıyorum. Fazla kalmadı ve gitti. Asıl meseleye geleyim. İşte böyle cama dönük yatarken gözüm gökyüzüne takıldı. Bulutları görünce fırladım, makinamı aldım ve dışarı çıktım. Sahil evime çok yakın zaten. Koşa koşa çekim yapmaya gittim.Sanat aşkı bu olsa gerek :)
Ve bugün bizim buralar...
Sonra kapı çaldı ve bir arkadaşım geldi. Ben yine yatıyorum. Fazla kalmadı ve gitti. Asıl meseleye geleyim. İşte böyle cama dönük yatarken gözüm gökyüzüne takıldı. Bulutları görünce fırladım, makinamı aldım ve dışarı çıktım. Sahil evime çok yakın zaten. Koşa koşa çekim yapmaya gittim.Sanat aşkı bu olsa gerek :)
Ve bugün bizim buralar...
6 Nisan 2011 Çarşamba
BEN PODE....
Yine çektiğim fotoğrafları sevdiğim müziklerle birleştirerek yaptığım video çalışmam.
yer : bizim sahil
mankenim : çok sevdiğim bir arkadaşım
şarkı : Azam Ali
Daha önce de Pelinin fotoğraflarından 2 video yapmıştım, bakmak isteyenler blogumda bulabilir..
5 Nisan 2011 Salı
KOLYELER
Seramik kolyeler yapmıştım. Eee göstermeden olmaz... Biraz boncukla birleştirince eh güzel oldu sayılır:))
2 Nisan 2011 Cumartesi
İKİ KİTAP
Aldığım kitaplardan iki tane daha okudum. Ferit Edgü'nün bir çırpıda okunan kitabı Eylülün Gölgesinde Bir yazdı ...Yalnızlığın, dostluk özleminin ,iyi insan özlemini anlatan güzel,su gibi akıp giden bir kitap.
Yazacaktım, biliyorum, bir gün yazacaktım, tüm olanaklarımla ve olanaksızlıklarımla.
Ama yazabilmek için bunları aşmam gerekiyordu.
Aşamadım.
Aştığımı sandığımda yanılmış olduğumu gördüm.
Düşleyen bir yazardım. O sıralar. Düşleyen ve düzleyen.
Ancak düzenlediğinde yazan. Yazabilen.”
Yazacaktım, biliyorum, bir gün yazacaktım, tüm olanaklarımla ve olanaksızlıklarımla.
Ama yazabilmek için bunları aşmam gerekiyordu.
Aşamadım.
Aştığımı sandığımda yanılmış olduğumu gördüm.
Düşleyen bir yazardım. O sıralar. Düşleyen ve düzleyen.
Ancak düzenlediğinde yazan. Yazabilen.”
Diğer kitap Çöl Masalları.. Tayfun Pirselimoğlu'nun okuduğum ikinci kitabı..Yönetmen olduğu gibi ressam aynı zamanda.Zaten kitap kapağı ve içindeki resimleri yapanda o..Zengin hayalgücü etkileyici anlatımıyla birleşince ortaya çıkan güzel bir kitap.Bence ilk okuduğum kitap Malihulya'dan daha güzeldi..Biraz da kitaptan..
''Hatırlamak, bir boşluğa el sallamaktan başka nedir ki? siz ona bağırdığınızda sesiniz o boş ülkede kaybolup gider. size döndüğünü sandığınızda artık kendi sesiniz değildir. orası insanların cehennem kardeşliğini paylaştığı bir yerdir. Lanetli anların biriktikleri bir yer. Sınırlarından geçtiğiniz anda hemen pişman olduğunuz karanlık bir ülke.''
'' Allah'ım hayat niçin hep iki seçenek ve onlardan birini rahatça seçememe güçsüzlüğü ile sınırlı? Kaderimin her gitmek istediğim yönün tersine beni çekmeye, o yöne dönünce de gerisin geriye itiştirmesi neden? Kaderimiz konusunda bunca güçsüz olmamızın hikmeti ne?''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Cuma Geldi
Merhaba cumaseverler! Merhaba dört gözle haftasonu tatilini bekleyen emekçi kardeşlerim! Şaka bir yana hızlıca geçen günler sonunda cuma gel...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...