Haziranın ortasına geldik, bugün okullar kapanıyor, karneler dağıtılıyor. Geçen iki hafta yaza yakışan yoğunlukta geldi geçti bile. Okulda zaman yazın daha çabuk geçiyor, bahçeye daha çok çıktık, etkinlikler tam gaz devam etti. Köyde olunca bağdan bahçeden kiraz, erikler geldi. Hatta yan bahçede ki kirazları kendimiz topladık, ertesi gün yaptığımız kek üzerine süsledik.
Sadettin Ökten "İnsanın gökyüzüne bakacak vakti olmalı. Edemedim, yetiştiremedim, yapamadım bu hiç bitmez. Hiçbir devirde de bitmemiştir. İnsan dağlara bakmalı, hilkate bakmalı, kendisiyle yalnız kalmalı. Yokluk öyle başlıyor. Varlık zor, varlık çok ağır." der ya ..
Yaza başlangıçla etrafımızda ki bu uyanışı, yüceliği göremezsek ne ayıp bize.
Bahçem coştu arkadaşlar!
Yaseminler çılgın gibi kokuyor, ortanca ve zambaklar açmaya başladılar. Şu turuncu zambakların adının portakal zambağı olduğunu sevgili Zeugma nın yazısından öğrendim . ( bu arada Zeugma'nın yorumları kapalı, bana mı öyle gözüküyor )
Annem cennet zambağı da deniyor demişti.
Geçen gün yağmur yağınca tüm bitkiler yıkandı, paklandı ne güzel oldu her yer. Yıllar önce Büyükada sokaklarında gezerken bahçe kapılarında yasemini görünce '' ah bir gün benimde böyle yaseminlerim olacak'' diye içimden geçirmiş, olmasını çok istemiştim. Şükürler olsun ki gerçekleşti dileğim.
Geçen yıl iki kök saksıya çilek ekmiş, sonra da fazla ilgilenmemiştim. Sonra yaz, kış geldi geçti. Hatta kışın üzerini kar örttü ama hiç bir şey olmadan yaza tekrar ortaya çıktılar, hem de daha da çoğalmış olarak.
Uyku çiçeği.. Gölgeyi ve serinliği çok sever..
Bu hafta içinde iki kitap okudum. Önce ki yazımda uzun uzun bahsettim Sessizliğin Yanıtı'ndan.
Diğer okuduğum Güzellik Hırsızları'da fena değildi ama bu tarz kitaplar bana
sinema filmi gibi gelir. Okumaktan çok seyredeyim de vakit kaybı olmasın isterim.
Şu coşan kaktüsüme bakın. Bu sene her yeri çiçek doldu..
Geçen hafta sonu Babalar Günü pastası yaptım hem eşime, hem babama. Meğer Babalar Günü bu haftaymış ama aslında uydurulmuş bu günlerden hiç hazetmem. Eskiden kutlamazdım , sonra etraftan yansıyan görüntülere için için hüzünlenen ebeveynlerimizi görünce aman bizde kutlayalıma döndük.
Bu hafta içinde kızımın lise mezuniyeti oldu. Burada yazmaya başladığımda Pelin 6 yaşındaydı. Hatta eski yazılarıma dönüp ilk yazmaya başladığım yılda ki Pelin'in fotoğrafını buldum. Nasıl geçti bu yıllar, ne yorulduk, ne çabaladık şu hayatta. Bu ben değilim sanki, hiç bir şey anlamadım kızımın bebekliliği, çocukluluğu derken işte artık o bir genç kız.
Dediğim gibi lise de bitti ama ben de bittim. Çocuk yetiştirmenin ne demek olduğunu anne babalar bilir. Çatışmadığımız bir gün olmadı, endişelenmediğim, sinirlenmediğim bir gün olmadı. Çok defa krizlere girdim çıktım ve bu yaşa geldik. Bundan sonrası çok mu değişecek sanki? Çocuklar büyüdükçe endişe artıyor, Hatta sizden koptukça endişeniz daha da çoğalıyor. Verebileceğimiz her şeyi verdik, bundan sonrası ona kaldı. İnşallh yazgısı iyi olur diye düşünüyorum.
Bu hafta sonu hayatında dönemeç noktası olacak bir sınava girecek, umarım Allah hayırlısını verir. Tüm çocuklarımızın yolu açık olsun, hayallerini gerçekleştirsin.