Cuma gelmiş hoş gelmiş, kendisini tatile bağlaması sebebiyle çok severim bu günü. Yorucu, koşturmacalı bir haftanın sonunda evimde oturmaya can atıyorum. Yıllardır köyde öğretmen olmam sebebiyle zaten yavaş bir tempodaydım. Okulun mevcut çalışan sayısı en fazla 5 olmuştu ama bu sene hizmetliyle beraber 3 kişiyiz. Diğer öğretmen arkadaşım geçen sene geldi okula ama bu sene pandemiden sonra tam zamanlı çalışmaya başladık. Okulda zaman hızlıca geçiyor. Sonrasında okul çıkışı sosyalleşmeden de uzak duruyorum. Hafta içi okula gidip eve koşa koşa döndüğüm zaman dilimindeyim. Görüşecek, gidilecek bir çok tanıdığım var ama kış rehaveti midir nedir tam teşhisi koyamadım. kimseyle görüşmek istemiyorum , kendimi bir an önce eve atıp durgun saatler geçirmek istiyorum.
Bu hafta sonu havanın güzelliğini görüp kahvaltı dahi yapmadan yürüyüşe çıktım. Ne kadar erken sahile inersem o kadar az insan oluyor. Serin deniz havasını ciğerlerime çekip yürümenin tadı bir şeyde yok. İncir ağacıma kadar yürüdüm bu sefer çünkü rüzgar yoktu. Yürüyüş keyifliydi..
Eve dönüp kahvaltı sonrası çay içmek.. Balkonumun son yıllarda iyice yeşile boğulması...Ektiğim ağacın tüm balkonumu örtmesi.. Her şey çabayla oluyor arkadaşlar. Yoksa ben de sıra sıra binaların arasında oturuyorum..
Pazartesi iş günü. Sabah erkenden yola çıkınca gökyüzü oyunlarını daha iyi görüyorsunuz. Ama yıllardır alışamadım; uykulu uykulu yürümek, sımsıcak yatağında kendini hayal etmek, az kaldı şurada emekliliğe ne kaldı diye kendimi avutmam ... Biliyorum emeklilik sonrası çok özleyeceğim bu günlerimi. Ama dile kolay 27 yıldır çalışıyor, 15 sene de eğitim eklenince şu dünyada doğduğumuz günden beri bir rahat yüzü görmemişiz. Yılda üç beş günlük tatillerle avutmuşuz kendimizi.
Okulda çocukların enerjisi yoğun. Belli bir yaştan sonra biz okulöncecileri malulen emekli etmeleri lazım. Yıprandık yahu! Her sene sil baştan , yaşları küçük çocuklarla aralıksız çalışma yıprattı. Belki bizden sonra ki nesil ayrıcalık elde ederler ama hiç sanmıyorum.
Çocuklar benim gibi taşları sever oldular. Oyuncaklardan önce taşlarımla oynuyıorlar, çok mutlu oluyorum.
Yağmurlu geçen her gün çocukların hep ''öğretmenim bahçeye çıkalım mı ? '' diye sormaları...
Geleneksel okulda kek yapma günümüz.. Bu sefer limonlu kek yapıldı.
Limonata eşliğinde yenildi..
Okul bahçemize soğan ve marul ekmiştik. Üzerine kar yağıp hava da çok soğuk olduğundan gelişemiyorlardı. Ama çürüme de olmuyordu. Bu hafta içi hava güzel olunca bahçeyle de ilgilendik. Biraz çapalama ve gübreleme yaptık. Çocuklar bu uğraşları çok seviyorlar.
Bu hafta boyunca iki kitap okudum. Stefan Zweig kitaplarından biri olan Hayatın Mucizeleri içinde ki öyküleriyle her zaman ki gibi çok güzeldi.
Diğer okuduğum kitap Anna Burns'un 2018 yılı Man Booker ödüllü kitabı Sütçü. Kitaptan instagramdan takip ettiğim çevirisini yapan Duygu Akın sayesinde haberim oldu ve çok merak ederek aldım. İyi ki de almışım , edebi lezzet arayan gerçek okurların bir çok şey bulabileceği bir kitap. Roman 1970 ler de ki Kuzey İrlanda Belfast bölgesinde yaşanan siyasi-dini olayların gölgesinde gelişiyor. Kitabı okurken Oscar adayı Belfast filmini de izlemem denk düştü.
Aynı ülkede yaşayıp farklı düşüncelere sahip insanların belli yerlerde kümelenmesi ve aralarına duvar örmesi insanlık ayıbı. Ama ne yazık ki bu durum bir çok yerde devam ediyor.
Katolik mahallelerle Protestan mahalleleri ayıran 8 metre yüksekliğinde, uzunluğu 5 kilometre olan “Barış Çizgisi” adlı bu duvarlar hala mevcut. 2013 yılında imzalanan bir anlaşmaya göre 2023’e gelindiğinde duvarların tümü kaldırılmış olacakmış.
Böyle bir ortamda 18 yaşında ki bir kız üzerinden toplumun yapısı, kadınların yüzyıllık çileleri, psikolojik ve fiziki şiddet , farklı düşüncelere karşı tavır alma, düşmanlık gibi bir çok konudan oluşan akışı çevirmen Duygu Akın sayesinde kendi lezzetinden bir şey kaybetmeden okuyorsunuz.
Blogmuş, instagrammış bir çok sanal mecrayı şikayet eden, kullanan, dudak büken, seven insan insan var. Ben hiç bir zaman bunlara esir olmadan, ama bana da çok şey katmasına izin vererek kullandım.. Zamanımın çoğunu ele geçirmesine izin vermiyorum. Burada ki dünyalar sahte, herkesin rol yaptığı yerler olabilir. Bunca şeyden acı çeken insanların kaçış mecraları bunlar, böyle olması normal. Bir de kendiliğinden oluşan bağlar var ki çok şanslıyım , burada şimdiye kadar çok kıymetli insanlarla tanıştım.
İnstagramda da böyle tanıştığım bir arkadaş yaşadığı Hollanda'dan Kocaeli'nde ki evine gelince görüşme ayarladık. Daha önce de iki kez görüşmüştük.Benzer zevkler ve hayat anlayışı olunca ortak alanlarımızın çok olduğunu ve birlikte sohbet etmekten hoşlandığımızı anladık. Harika bir zaman geçirdiğim gün oldu benim için..
Herkes elinden gelenin en iyisini yapmalı bu dünyada. Öğretmen olunca etkileşim de olduğunuz insan fazla oluyor ve az da olsa farkındalık yarabilirim diyorum. Bu dönem velilerimle kitap okuma etkinliği yapmaya başladık. Hemen kitap vermedim, köyün imamından Diyanetten gelen Aile Dergilerini istedim ve bunları ailelere dağıttım. En azından dergide bir iki yazı okusalar ve çocukları onları okurken görseler benim için bu bile yeter.
Benim için güzel bir olay da Kitaphaber sitesinde çıkan ikinci yazım oldu. Bu sefer Alamya'da ki bu rotayı Yazdım
Bir haftayı daha geride bıraktık. Hafta sonumuzun mutlu ve huzurlu olması dileğiyle..