27 Ocak 2024 Cumartesi

Sofya Treni İle Gezimize Başlayalım

                 İlk önce geçen yazıma yorum yazarak iyi yolculuk dileyen tüm blog arkadaşlarıma teşekkür ederim. Geçen hafta gezdiğimiz 20. ülkeye yani Bulgaristan'a bir seyahat yaptık. Buraya trenle gidip gelmeye karar verip Sofya İstanbul trenine bilet aldık. Tren biletlerini İstanbul Söğütlüçeşme gişelerinden yolculuğumuza üç hafta kala aldık. İki kişilik yataklı kompartmanlarda adam başı 41 euro vererek aldığımız biletleri Sirkeci istasyonundan da alabiliyorsunuz. Biz Sofya'ya gidiş Plovdiv'den dönüş bileti kestirdik. 

               Marmaray Gebze durağına binerek son durak Halkalı'da indik çünkü tren akşam 9 gibi oradan kalkıyor. Yolculuk gece başladığından yol boyu uyuyorsunuz sadece sabah Bulgaristan içinde giderken etrafı görebiliyorsunuz. Vagonların hepsi yataklı. İçinde iki kat ranza yatak, küçük bir çekmece masa, lavabo, mini buzdolabı var. Her oda içerden kilitlenebiliyor. Buzdolabına iki meyve suyu, çubuk kraker ve çikolata ve iki bardak su koyuyorlar. Bunun dışında istediğiniz yiyecek ve içeceği siz getiriyorsunuz. Size çarşaf ve battaniye de veriliyor. Ama yatak ve yastıklar çok da temiz değildi, çok lekeliydi. 

             Odaya girdiğimizde yatakları yapıp hemen yattık, etrafı seyrede seyrede sabaha kadar uyumuşuz. Ama şöyle de bir şey var; yan odalarda küçük bir konuşmada olsa çok duyuluyor. Gelenlerde bir de çok coşku var; bağıra bağıra konuşmalar, gülmeler, çocukların koridorda koşturması ve ebeveynlerin ses çıkartmaması gidiş-dönüşde de eksik olmadı. 

Gece yarısı saat 1.30 gibi Kapıkule'ye geldik. Yataklardan kalkıp inip pasaport göstermek zorundasınız ki bunlar biraz zahmetli. Bu sırada en az 1 saat beklemeler oluyor. Bulgar sınırında inmedik ama pasaportlar toplandı o sırada yine bekledik. Dönüşte Bulgaristan'dan çıkarken de indik gece yarısı, Türkiye'ye girerken bagajları da indirdik, x-ray'den geçti çantalar. 

             Ertesi gün saat 11 de Bulgaristan'daydık. 

             Sofya Tren maceramızı hemen yükledim, hadi gelin seyredelim :)



19 Ocak 2024 Cuma

Tatil Cuması

 Yuppiiii!!

Tatil başlıyor!!

Bir dönem bitti ve biz tatile çıkıyoruz. İki hafta sömestr tatilimiz kutlu olsun!

Valla ne sevinçliyiz anlatamam. Yoğun geçen bir dönem bitti ve artık dinlenme zamanı. Hem öğrenciler hem öğretmenler hem de veliler açısından eminim oldukça koşturmacalı bir dönem geçti. Sabah erken kalkma, okul yoluna düşme, okulda geçen zaman, sonrası evde dersler, dersler. Herkes açısından yoğun ve yorucu. Biz öğretmenler belki günün yarısında çalışıyoruz ama hiç durmadan çocuklarla olmak oldukça yorucu çünkü devamlı hareket halindesiniz, hem fiziksel hem de zihinsel çalışma var. 

Bu hafta nasıl bakacağız ama aslında kendini tekrar eden günler bunlar. Aman sağlık olsun diyorum, artık doyumsuz olduğum yılları geride bıraktım gibi de geliyor. Bu yıla ait çok fazla isteğim yok, sıcacık evimde afiyetle oturuyorum ya yeter psikolojisindeyim. Belki de umutsuz bir durumdur bu bilmiyorum, hayat şarları temel gereksinimlerin karşılanıyorsa otur susa kadar getirdi belki de. Ne doğru ne yanlış karışmış şu dünya da aman artık ne gereği var büyük hayallere:)



                   Hafta içi karanlıkta yola çıkıp minibüse binip okula gittim. Soba yanarken kabak çekirdeği, kestane pişirdik tüm hafta boyunca. Derslerde kış mevsimini işledik, hava buz gibi olduğunda acaba kar yağar mı diye bekledik hevesle. 


Bu isteğimiz resimlere yansıdı. Etkinlik açısından en keyifli  mevsim kış.


İnstagramda takip ettiğim bir bayan devamlı kuşları gözlemliyor ve fotolarını çekip paylaşıyor. Çevremizde aslında o kadar çok çeşit kuş var ki. Onun sayesinde farkındalığım arttı hatta kuşları iyice sever oldum. Okulda hep birlikte kızılgerdan kuşlarının görsellerine baktık, haklarında ki bilgileri paylaştık ve resimlerini yaptık. Ayraç olarak bastırdım bende. Öğrencilerin yaptığı bu ayraçları 25 tl den satıyoruz. ( isteyen olursa yazsın) Kazandığımızı yine okulda harcayacağız.
Bize boyadığımız kalemleri hediye eden sevgili Özlem e çok teşekkür ederiz..



Okul için sabah yola çıktığımda gökyüzü muhteşemdi perşembe sabahı.




                          Okul sonrası evde kahvemi yapıp hemen kitabımı alıyorum. Öyle seviyorum ki bu saatlerimi. Satın aldığım kitaplardan Evsiz Adamın Güncesi güzel bir anlatımdı. Fransa'da ev kirasını ödeyemeyen ya da ödemeyi gereksiz bulan bazı insanlar tüm eşyalarını satıp sokaklarda yaşamayı seçiyormuş. Bu derece her şeyi bırakmak , eşyadan kurtulup özgürleşmek değişik bir mentalite. 
Paul Auster'in yeni kitabını merak ediyordum. Onu da okuyup bitirdim. Ama Auster bana plaza yazarı gibi geliyor artık. New York'un tuzu kurularından. Onca kitabını okudum, bir de Eşi Siri'nin tek kitabını. Ve niye böyle gölge kaldığına anlam veremedim.


Annemin akrabalar günü vardı, tüm akrabalar buluştuk annemin evinde..



                   Geldik bugün karne gününe. Öğrencilerimize karneleri verdik. Bu akşam bizde uzun bir aradan sonra ( en son 2020 şubat ayında Moskova'ya gitmiştik) yurt dışı tatiline çıkıyoruz. 20. ülkemize giderken instagramda olanlara anında hikayeler çekmeyi planlıyorum. Seviyorum arkadaşlar paylaşmayı ne yapayım :) İnstagrama beklerim, hatta anında videolar yapıp youtube'A bile koymayı düşünüyorum. Hadi beklerim!
                   Herkese mutlu, sağlıklı ve keyif dolu tatiller dilerim!





12 Ocak 2024 Cuma

Cuma Geldi

                Merhabalar!

                Uzun bir hastalık sonrası enerjim yavaş yavaş yerine geldi. Gündelik koşturmalarımı yavaşlattığım bir hafta oldu benim için. Neredeyse üç haftadır insanlarla sosyalleşmem kesilmiş durumda. Okulda tabi ki veli, öğrenci ilişkileri sürüyor ama iş sonrası iyice dinlenmek için hemen eve dönmeyi tercih ettim. Öğretmen olmanın en güzel yanı günün yarısından sonra zaman size ait. Eve dönüp kitap okumalarımı çok yaptığım bir hafta oldu. Hasta olduğum ilk hafta baş ağrım çok olduğundan bir satır dahi okuyamadım. Sonrasında kütüphaneden aldığım bu dört kitabı bitirdim.




                       Sonrasında yeni yılın ilk günlerinde kendime hediye vereyim dedim ve kütüphane de bulamadığım, okumak istediğim kitapları sipariş verdim. Gelen kitaplardan il okuduğum Jon Fosse Melankoli oldu. Büyük bir merakla kitaba başladım çünkü bu kitap 2023 nobel ödülünü kazanmıştı. Kuzey bölgelerinin yazarlarını beğeniyle okuyorum zaten. Kitabı ilk başladığımda kahramanı Hertervig'in psikolojik durumunu yansıtmada ki başarısından dolayı çok sevdim. Ama sonra ki sayfalarda ki o deli sanrılarını okumak beni çok sıktı. Neredeyse 160 sayfa aynı şeyler dönüyor duruyor, sizi deli ediyor belki de bu başarı. Sonra ki bölümlerde düşen tempomu buldum ama şimdi düşünüyorum da nobellik mi, değil bence..


Okulda çalışmalara devam..


Haftasonu uzun bir aradan sonra bağa gittik. Sanki bahar gelmiş, bitkiler büyümüş ve her yer yemyeşildi. Ektiğim bir çok ürün büyümüştü çok şaşırdım.


                       Karnabaharlar baş vermiş, adaçayı, nane, lahana nasıl çoğalmış inanamadım.




                Bu hafta boyunca Wim Wenders filmleri seyrettim, Aki gibi insan manzaraları sunuyor bize. Dünyanın neresinde olursanız olun o emekçi insanların çilesi, yabancıya duyulan öfke, insanı ötekileştirme her yerde var ne yazık ki. 


Haftasonu kısa bir video çektim bağda. Bağ bahçe işlerini seven varsa buyrun kanalıma.


Bu hafta da benden bu kadar. Herkese iyi haftalar, mutlu cumalar!






Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...