28 Ağustos 2020 Cuma

Bugün Cuma!

           Uzun bir aradan sonra cuma yazılarıma başlıyorum, neredeyse bunu da yazmayacaktım tembellikten biraz da keyifsiz olduğumdan. Yavaş yavaş bir haftanın şöyle bir üzerinden geçeyim şimdi. Karavanla geçen günlerden sonra eve gelip normal rutinlerime dönmek çok güzeldi. İnsan evini çok özlüyormuş. Her ne kadar gezmeyi sevsem de son yıllarda daha bir asosyal olmaya başladım, eve kapanıp kendi halimde hayata devam etmeyi daha çok sever oldum. Zaten şu pandemi de geçen 6 ay boyunca hiç mi insan sıkılmaz, insanları özlemez. Eşimle hep bunu konuşuyoruz ; demek emekli olsak oradan oraya yönelen insanlardan olmayacağız, evimizde bizi kimse ellemesin diyoruz. 
           Zaten corona yüzünden bir çok ilişkimiz hala askıda. Görüşürsek bizim bahçe de uzak uzak oturuyoruz. Bahçemde masamı hazırlayıp işlerimi, kitaplarımı alıp bir de radyomu açıp oturmayı çok seviyorum. 



Annemleri bize çağırıp balkonda kahvaltı yapmaya bile daha yeni başladık. Havalar soğuyunca yine herkes eve kapanacak bence bu yüzden bu fırsatı kaçırmamak lazım.



           Anneme uzun zamandır cuma çiçeği almıyordum, bu hafta aldım. Mevsim olarak bizim pazarda ya da çiçekçilerde doğru dürüst çiçek yok ama bunlar da her ne kadar ölmek üzere olsalar da alayım dedim. Annem tabi ki çok sevindi ve hemen salonuna koydu.


          Bu hafta benim için biraz eziyetli geçti. Pazartesi okullar açıldı ve tüm öğretmenler göreve başladı. Çocukların başlaması eylül 21 . Planlamalar, çalışmalar başladı bu zor dönemde neler olacak hepimiz göreceğiz.
Salı günü okul çıkışı kendime bir fesleğen aldım sonra eve gidip kurabiye hamuru yoğurdum hatta. Ama onu yaparken soğuk soğuk terler döküyordum nedense. 3 gündür de boğazımda bir ağrı vardı. Acaba bundan dolayı mı diye düşünmeye başladım. Öyle de kötü bir baş ağrısı başladı ki kafamı yastıktan kaldıramaz olmuştum. O andan itibaren bulantı ve kusma da başlayınca eşimi aceleyle eve çağırdım. 


İkindi gibi acile gidip şikayetlerimi anlattım ve kan tahlili yaptırdı doktor. Sonuç temiz dedi ve beni ilaçsız eve göndermek istedi. Ben de öğretmen olduğumu ertesi gün 30 kişinin içine nasıl gideceğimi ya covid olduysam test yapmayacak mısınız diye sordum ama bu belirtilere yapmadıklarını söylediler. Tamam ateş ve öksürük yok ama yalnızca boğaz ağrısı sonucunda corona olanlarda oluyormuş. Bir de artık evde olduğumuz bir zaman da değil. Okullar açılmak üzere.Bana 2 gün rapor yazdılar ve eve gönderdiler.
Ertesi gece tekrar gittim şikayetler devam ediyor dedim, ısrarla test istedim ama yalnızca göğüs röntgeni çektiler bir de başım ağrıdığından beyin tomografisi. Şükür temizdi sonuç. Ama bana ne oldu bilmiyorum. 
Hala başım ağrıyor ama eski şikayetlerim yok. Valla bu süreçte normal grip, faramjit vb. olsak hep bir paranoya yaşayacağız galiba.
Hala her an kötüleşebilirim diye bekliyorum.


Neyse kendimi olumlamaya yöneltmeye çalışacağım. Facebookta fazla işim olmasa da acaba geçmişte bugün ne olduya bakmayı seviyorum. Mesela bu biberleri İtalya da çekmişim tam 4 yıl önce. Bu hafta hep seyahatteymişiz eskiden. Okullar açılmadan biraz daha gezelim dediğimiz zamanlardan biri,
Okullar açılmak üzere bakalım neler olacak. Bizim okulda zaten 3 öğretmendik, bir arkadaşım tayini çıktı gitti, diğeri izne ayrıldı. Yeni bir arkadaş geldi gidenin yerine. 5 yıldır beraber olduğum ve anlaştığım arkadaşın gitmesi üzdü ama yeni arkadaş tanımış olacağım diyorum. Bu yılın neler getireceğine bakacağız artık, umudum sağlıklı normal yaşantımıza kavuşmamız.
Güzel bir hafta sonu dileğiyle..













22 Ağustos 2020 Cumartesi

Uzun Sürmüş Bir Rüya ; Karavanımız Geldi !

                        Merhaba Sevgili blog dünyam,
Neredeyse bir aydır bloğuma giremedim, yazamadım, izlediğim blogları okuyamadım. Çünkü karavanımız oldu ve onunla uzun bir süre gezdik dolaştık. Aslında karavan hayallerimiz yıllardır vardı ve hep emekli olunca alırız, karavanın tam olarak o zaman kullanırız diye düşünüyorduk. Mart ayında evlere kapanınca hayalleri ertelemenin anlamsızlığını daha çabuk kavradık. Hemen fazla da araştırmadan bize yakın bir karavan yapım yerine siparişimizi verdik. Neredeyse  3 ay bekledikten sonra Temmuzun başlarında karavanımızı aldık. 
          Hazırlıklarımızı yapıp yola çıktık temmuzun 14'ünde. Karavanımız oldukça küçük boyutlarda aslında. 3 kişi zor sığıyoruz ama içinde buzdolabı, mutfağı, banyo, tuvaleti, masası, yatağı var. Su deposu 100 litre, üzerinde bulunan güneş panelleriyle elektriğimiz de var. Bildiğiniz küçük bir ev. Bizim ki çekme karavan yani arabanın arkasına monte edilen çeki demirine takılıp gidiyor. 




         Arabayla giderken çok fazla sürat yapamıyorsunuz en fazla 90 ama o da sizi tehlikeye sokuyor. Genelde hızımız 70-80 gibiydi. Fazla uzak yerlere gitmeyelim, kendimizi riske sokmayalım dedik ve yıllar önce şöyle bir görüp geçtiğimiz Foça'ya doğru yolculuk yapmaya karar verdik. İlk mola yerimiz olduğu için ücretli bir kamping seçtik. Eski Foça'ya 9 km uzaklıkta bulunan Kosova Koyuna gittik. Geceliği 100 tl karavanlar için. Eğer 5 geceden fazla kalırsanız fiyat 70 tl ye inince bizde burada 5 gece kaldık. Genelde çadır ve karavan kampı yapanlarla günübirlikçilerin geldiği oldukça büyük bir yer. Size elektrik vermiyor ama su,duş,wc, yemek yapım alanı sunan ilkel şartlarda bir yer. Biz karavana yalnızca su aldığımızdan bu yerleri kullanmadık.



      Denize çok yakın ve zeytin ağaçlarıyla dolu olması tüm olumsuz yönlerini kapattı. Biz de bir zeytin ağacının yanına yanaşarak 5 gece boyunca bu güzel koyda kaldık. Denizi , havası  ile çok güzel bir hafta geçirdik. Geceleri öyle rüzgarlı ve serindi ki üzerimizi hep pikeyle örttük, hiç bunalmadık. Sabah deniz pırıl pırıl oluyordu, serin ve tertemiz deniz de yüzmeyi çok özlemişiz. Gün boyu gelenlerle ortam kalabalıklaşıyordu, her telden insan da geliyor buna artık Türkiye gerçeği deyip alıştık. Hele hafta sonu öyle kalabalık oluyor ki anlatamam. Şu ağacın gölgesine gelip burnumuzun dibinde cümbür cemaat oturanları bile gördük.



Koyun iki tarafında ki tepesine çıkıp fotoğraf çektim. Bu tepelerin alt taraflarında da küçük küçük koylar vardı, kimsenin olmadığı, gelmediği. Öğleden sonra da buraya gelip yüzüyorduk. Ama bu tepeye tırmandığımızda daha sonra da bir çok yerde gördüğümüz kirliliğe şahit olduk ne yazık ki. Buralara gelip içip içip şişeleri kıranlar, çöplerini bırakanlar.. İkinci gidişimde kocaman bir çöp torbası götürüp temizledim kendimce.


Koyda kaldığımız günler boyunca buradan çıkmak istemedik ama bir gece de Foça içine gittik.Öyle çok kalabalıktı ki anlatamam Türkiye de pandemi bitmiş, herkes eski haline dönmüş. Dışarı da ilk yemeğimizi yedik. Sardalyası ile ünlü Foçalı Balıkta gerçekten lezzetli bir akşam yemeği yiyip üzerine meşhur dondurmacıdan dondurmalarımızı alıp bir kaçamak yaptık.


Foça da ki yel değirmenlerini de gezmeyi ihmal etmedik.


Sonra ki günleri  Gümüldür tarafına gidelim dedik. Hatta bayram yaklaşıyordu ve başka bir kampinge gidip bayram yoğunluğunu sakin bir yerde geçirelim diye düşünüyorduk. Gümüldür'de ki kampingi arayınca bize gecelik 230 tl çıkarınca çok şaşırdık. Sanki otel fiyatı. Bizde Gümüldür'e yakın Doğanbey beldesine gelerek uzun bir sahil şeridi boyunca bulunan belediyenin bir plajında konaklamaya başladık.



              zaman süresince daha doğrusu 29 temmuzda kızımın doğumgünü vardı. Artık 16 yaşını dolduran bir genç haklı olarak arkadaşlarıyla kutlamak istiyor ama her sene de zamanın yaz sezonu olması nedeniyle bu isteği gerçekleşmiyor. Bu sene de biz yollardaydık. Bir de yazın doğmanın dezavantajı dışarıdan pasta almanın zorluğu. Hava öyle sıcak oluyor ki her sene, tüm pastalar berbat duruma geçiyor. Biz de bu sene sevdiği şeyleri yiyelim dedik ve 2. kez dışarı da yemek yedik. Sonrasında üzerine kocaman külahlarda dondurma yedik.


Doğanbey bildiğiniz bir yazlıkçı beldesi. Ama burayı severek tam 10 gün kaldık. Denize ve su kaynağına  yakınlığı, yerel pazarları, sakinliği ve güvenliğiyle çok rahat zaman geçirdik.


On günün sonunda buradan ayrılıp Sığacık Urla tarafına doğru yola çıktık.


Konaklayacak yer olarak kendimize Urla Çeşme Altı Güvendik balıkçı barınağını seçtik. Oldukça büyük bir yer olan bu yerde sahil boyu tekneler var. Arka taraf belediyenin bedava boş alanı. Genelde teknesine gelenlerin araçları oluyor ya da çarşıya gezmeye gelenlerin.


Urla Çeşmeler Altı tarafı küçük bir yer ama çok şirin. Fazla insan yok. Denize girecek yeri bile çok sınırlı.


Sığacık tarafında Ekmeksiz Plajı keşfettiğimiz güzel  yerlerden biri.


          Urla tarafında insanların en çok tercih ettiği ve oldukça kalabalık yer olan Kum Denizi Plajı. Karşı tarafta Karantina Adası. Belediyenin işlettiği ücretsiz bir plaj ve Urla İskeleden biz yürüyerek gittik.


Urla İskele küçük bir yer ama sandalları, sevimli kafeleriyle bir günlük gezip vakit geçirebileceğiniz yerlerden biri .



Urla Merkez sahil kesiminden 8-9 km içeride. Eğer aracınız yoksa devamlı minibüsler işliyor. Sıra sıra el işi tezgahları, küçük dükkanları, Eski Urla sokağı, kafeleri, restoranları ile sevimli bir kasaba.


Meşhur kafesi Leone Paris'ten gelme gibi. Her şeyi çok lezzetliydi.Orada bir şeyler yedik, içtik bir de karavana ertesi gün için paket yaptırdık.


Urla eski şehir içinde restore olmayı bekleyen bir çok bina bulunuyor.


    Sokaklarda uzun uzun gezme sonucu yorulunca bir kahve içimlik yer ; Baristocrat..


Sonra da  dönüp dolaşıp geldiğimiz yer, karavanımızın önü :)


Burada içilen gün sonu kahveleri her şeye bedel..


Geri dönüş yoluna geçtiğimiz zaman Eruh'ta öğretmenlik yapan ama Manisa Kırkağaç'lı olan arkadaşlarımızın yanlarına uğradık. Onlar da hayallerine bir başlangıç yapıp arsa alıp üzerine bir konteyner koyup bağ evi haline getirmeye çalışıyorlar. Daha yeni öğretmenler, yolları uzun ve en başta bu hayallerini gerçekleştirmeye çalıştıkları için şanslılar bence. Biz o yaşlarda bu kadar ne istediğimizi bilmiyorduk sonuçta. Geldiğimiz sabah canım arkadaşım bizi karşıladı ve bağa götürdü. Hasret giderip Manisanın o bereketli toprağına basmak, havasını solumak çok iyi geldi.


Küçük bir kasaba olan Gelenbe'yi bile gezdik dolaştık.


Kırkağaç kavunları aldık.


Salça yapan teyzelerin bahçesine girdik, herkes o kadar gönlü bol ki anlatamam. Kimle karşılaşsak ellerimizi kollarımızı doldurmak istedi.


             Sonrasında sırtımıza minik evimize yüklenip eve geldik. Bu süre içinde koca 1 ay geçmiş. Eve gelip çamaşır yıkamak, yerleşmekte zaman aldı. Daha yeni oturup hemen kısa kısa yazmak istedim aslında her şey çok ayrıntılı.  
Ara ara youtube da videolar paylaşacağım karavan gezilerimizle ilgili. Hatta ilk videomuz burada
Abone olmanızı bekliyorum :)














Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...