Eze köyü konumu nedeniyle kartal yuvası olarak adlandırılıyor.
Bu köy öyle güzel ki anlatılmaz yaşanır. Gittiğimiz de hava da çok güzeldi, hatta bir ara yağmur da yağdı. Gökyüzüne bu kadar yakınken yağmur ve bulutlar çok güzel oluyor. Köyler gibisi yok zaten. Sakin, huzurlu sokaklarda gezmek, taş binaları seyretmek, bir de manzara varsa...
Köyün en meşhur yerlerinden biri Chateau de la Chevre d' Or..Yani Altın Keçi Şatosu..Bu isim , köyün hazinelerini çalmak isteyen haydutlara karşı köyün arka sokaklarında yollarını kaybettiren keçilerden geliyor. Bir de İsveç kralı Prens William 1923-1953 yılları arasında bu köydeki Eze Şatosunda kalmış.
Köyün taş sokaklarında gezerken bir kiliseye rastlıyorsunuz. Chapelle des Penitents Blanc köyün aynı zamnda en eski binası. Eskiden köy halkı toplantılarını burada yaparmış. Bir diğeri de Church Notre Dame de L'assomption. İçinde tanrıça İsis'in heykeli bulunuyor.
Böyle güzel bir köyde yarım gününüz rahat harcanır. Fazla koşturmadan , herşeyin tadına vararak gezmek gerekli. Bir de kaktüs bahçesi varki görülmeye değer. 6 euro vererek gezebilirsiniz. Özellikle kaktüs sevenler deniz kızı heykellerini de görerek bu bahçeyi severek gezeceklerdir. Margot isimli deniz kızının atında şöyle yazar :
'' Beni takip et genç adam ve sırlarımı öğren..
Hemen hemen...
1949 yılında ziraat mühendisi Jean Gastaud tarafından tasarlanan Egzotik Bahçe, agav, aloevera, yuka, kaktüslerin onlarca çeşidi ile bezenmiş..Egzotik Bahçe’nin içi heykeltıraş Jean- Philippe Richard tarafından yapılmış, “Yeryüzünün Tanrıçaları” konulu kadın heykelleriyle süslenmiş. Kalenin arka kısmında ünlü Fransız aktörü Francis Blanche’ın de yattığı mezarlığı ve dağlar arasından süzülerek akan otoyolu izleyebilirsiniz. Eze’in tepesinden St-Tropez’i hatta Korsika Adası’nı bile görebilirsiniz.
Elektrik 1929’da, musluk suyu ise 1952’de gelmiş Eze’e. Köyde kışın oturan sadece 60 kişi.
1950-1960’ların film yönetmenlerinin gözdesi. Grace Kelly ve Cary Grant’ın oynadığı, yönetmenliğini Alfred Hitchcock’un yaptığı Kelepçeli Aşık romantik gerilim filmi 1955’de burada çekilmiş.
Eze'den Monaco'ya geçtik biz. Dağlardan aşağıya inerek yol kenarında 100 numaralı otobüsle gittik. Yine 1.5 euro ödedik. Monaco dan Nice ' e yine 100 numaralı otobüsle döndük.
Bu köy bir harika! Keşke bir bahanesi çıksa da böyle bir yere bir süreliğine gidip yerleşsek. Aslında hayalimde böyle Fransanın ve İtalyanın köylerinde süreli olarak yaşamak var. O zaman hayat, hayat olacakmış gibi geliyor. Yaşamak, yazmak, okumak, o bal gibi şarapların eşliğinde güzel hayaller düşlemek, çok mu şey istiyorum sence? Bu sıra hep hayatlarından sıkılıp her şeyini satıp önceki yaşantısını geride bırakıp huzura kavuşanlara dair hikayeler okuyorum, denk geliyorum, bu bir işaret mi acaba diyorum ama sadece okumaya cesaretim var! Annem bunca gurbetten sonra böyle bir şey yapmaya kalksam beni kabak gibi oyar herhalde:):):) Babam da kulağımdan çekip hooop dur bakıym nereye gidiyorsun der, onların anne babaları akrabaları falan ne diyor ben işin en çok o kısmını merak ediyorum aslında:) Neyse, ben o kaktüs bahçesine bayıldım, evimin bahçesinde öyle ufak da olsa bir yer yapmak istiyorum çokça:)
YanıtlaSilSevgiler...
sorma tuğba, kızım bahçecikte seneye okula başlayacak. bizde oraya mı taşınsak
Sildiye düşündük. biliyorsundur belki, orasıda tepe de bahçe içinde evler var. hem kızımın okuluna yakın olacaktı. biz bunu fikir olarak söyledik ama annemler çok ciddiye aldı. 3 gün boyunca gelip gittiler bizi ikna etmek için. bizimkilerde aynı yani :))