8 Şubat 2021 Pazartesi

"Küçük Bir Kasabada Bahar"

                  Siyah beyaz bir film izledim nasıl güzeldi.  Film Wong Kar Wai'nin Aşk Zamanı filmine ilham veren 1948 de çekilen bir Çin filmi. ''Küçük Bir Kasabada Bahar'' ..

Açılış sahnesinde bir kadın koluna taktığı sepetiyle kırlarda yürüyor. Bir taraftan da şöyle diyordu ;

'' Küçük bir kasaba da yaşamak, hiç bir şeyin değişmediği hayatı yaşamak ... Her gün bakkal alışverişini bitirdikten sonra surların yukarısında ki alanda bir süre yürümek hoşuma gider. Şimdiden bir alışkanlığa dönüştü bile. Surlar boyunca yürürken  bu dünyayı arkamda bırakırmışım gibi bir hisse kapılırım. Gözlerim hiç bir şey görmez. Aklım tamamen boşalmıştır. Kolumda ki sebze sepeti ve kocam için tuttuğum ilaçlar olmasa tüm gün eve gitmeyebilirim.''


Kasabada ki yaşamını kabullenen kahramanının mutluluğunu daha ilk dakikadan hissettim filmi izlerken. Eşini evde bırakıp her gün ekmek almak için surların dibinden bakkala giden kadında kendimi gördüm ve belki bu yüzden onu çok sevdim. Herkes evde uyurken ekmek alma bahanesiyle tüm sahili yürümek en sevdiğim şey bu dünya da. Birlikte yapılan yürüyüşlerden çok, kendimle tam anlamıyla baş başa kaldığım, doğanın gücünü içime eklediğim, düşündüğüm düşündüğüm, nefes aldığım, kederlendiğim, umutsuzluğa da düştüğüm, her şeyi oluruna bıraktığım zaman dilimi.


Belki de sıkılınmayacak, tükenilmeyecek bir kasaba da yaşıyorum. Belki de yaşımın getirdiği kabullenişlik bu, yılların geçmesi sonucu bazı şeylerin oturduğu, yolunu bulduğu artık durulduğum için bir çok şeye ihtiyacımın kalmadığı zamanı yaşadığım mekan olduğundan sıkıntı yaşamıyorum. Oysa ki üniversiteyi bitirdiğim zaman bu sıkıntı verici kasabaya gelmek istemiş, tayinim nereye çıkarsa çıksın çekip gitmek istemiştim.
Nuri Bilge Ceylan'ın Kasaba filmini de çok severim. Kahramanı Saffet askerden döneli yıllar olmuş, bir dikiş tutturamamış, yaşadığı bu kasabaya sıkışıp kalmıştır. Şöyle der çevresindekiler;

“Size şunu söylemek istiyorum: Evet, belki ben bir baltaya sap olamayan, sıkıcı ve acınacak durumda biriyim.Tersliğim, uyumsuzluğum canınızı sıkıyor. Galiba hiçbir yeteneğim de yok. Kanımdan başka da verecek bir şeyim.. Gençliğim kimseye gerekli olmayan bir izmarit gibi yok olup gidiyor. Ne bir yuvam, ne dostlarım ne de bir işim var. Gençliğimin en verimli çağında bu kasabaya kısıldım kaldım. Erkekliğim, dinçliğim, kalbim gözümün önünde eriyor. Şunu da söyleyeyim, askere gitme vaktim gelene kadar bu kasabadan kurtulmaktan başka bir şey düşünmedim. Ama o sabah gelip çattığında beni bu kasabaya bağlayan o güne kadar farketmediğim daha derin bağlar olduğunu farkettim. Çiy damlalarıyla kaplı kavaklardan havaya ince bir koku yayılıyordu. Nedense o gün bana bu kavakları çamları çınarları hayatımda sanki ilk kez görüyormuşum gibi geldi. Sabahın bu erken vaktinde sokaklarda serseri mayın gibi dolaşan köpek çetelerinden başka bir şey olmaz. Galiba bu sessiz sabahları köpekleri toprak kokusunu seviyorum. Ama bu kasabada yaşayan insanları ve onların küçük hesaplarını anlamıyorum. Ruhuma yabancı ve boğucu buluyorum. Şimdi söyleyin bana, büyük, ciddi ve herkese gerekli bir işin yapıldığı bir yerlere gitmek istemekte kötü olan ne var, he?”

Küçük bir kasabada bahar değil ama kışı yaşıyoruz şimdi. Saffet'in duyumsadığı kokuları alıyorum bende, bu beni daha çok bağlıyor yaşadığım yere. Daha çok seviyorum havasını, gökyüzünü. Etrafta küçük hesaplar yapan insanlar yok mu, dolu. Ben de ruhuma yabancı buluyorum ve ben de boğuluyorum ama bu kasabamın kendisi değil. İnsan olan her yer böyle..










5 yorum:

  1. Merhabalar.
    Yazınıza konu olan "Küçük Bir Kasabada Bahar" filminin tanıtımı ile birlikte duygu ve düşüncelerinizi de okudum. Ayrıca Nuri Bilge Ceylan'ın "Kasaba" filmi ile ilgili izlenimlerinizi de aktarmışsınız. Ne güzel bir paylaşımdı. Bu tür paylaşımlar beni çok etkiler. Çünkü küçük yerleşim yerleri beni her zaman etkiliyor. Büyük yerleşim yerlerinden gına geldi artık. Ancak, şimdilik buraları da terk edemiyoruz. Şimdilik zorunluluktan dolayı bekliyoruz. Mecburiyet kalkacak bu sefer de bizim yaşımız geçmiş olacak. Kaldığın yer bir cennet bile olsa, orada yaşayan insanların "küçük hesapları" yüzünden cehenneme dönüşüyor ve bu durumdan dolayı bizler de rahatsız oluyoruz.
    Kaleminize ve emeğinize sağlıklar dilerim. Güzel ve keyifli bir paylaşımdı. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim geldiniz okudunuz ve bir şeyler
      yazdığınız için..

      Sil
  2. Deniz havası iyi gelir insana gerçekten, düşünür dinlenir derin bir nefesle... Teşekkürler güzel yazınız için

    YanıtlaSil
  3. Biliyor musun her ne kadar dert yansam da, memleketteyken Ege’yi bırakıp bu küçük şehre dönerken sayıp sövsem de, burada bulduğum dinginliği başka yerde bulmadım. Bazen terk edilmiş bir şehir kadar sessiz, bir kasaba dağların ortasında bir çanakta... Sanki tüm dünyadan uzakta. Burada dinleniyorum. Koşup koşup şu hayatta, burada kaçmak güzel geliyor. 2 senem kaldı. Sonra bakalım ne olacak nereye gideceğim. Bir kasaba kestiriyorum gözüme. İnşallah oraya çıkar tayinim. İstanbul gibi büyük bir şehirde kaybolmaktansa bu Türkiye’nin öbür ucundaki minicik kasabada durmaya razıyım. Sen çok şanslısın. Senin bu şansın beni mutlu ediyor. Orada olduğunu ve hep orada olacağını bilmek güzel. 💕

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanıyor muyum seni, keşke adını da yazsaydın..

      Sil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...