Morgan Freeman'ın belgesel dizisine başlayıp ( The Story of Us with Morgan Freeman) art arda dünyanın farklı yerlerinden farklı insanların hayatlarına şahit olunca moralim günlerdir bozuk duruma geçmişti. Yeni Zelanda da yapılan terör saldırısının kan dondurucu video oyunları kıvamında ki detaylarını da görünce ruhum temizlenmemek üzere kirlendi. Belgeselin ilk bölümünde Kuzey Kore esir kampında doğan bir adamın ağzından çocukluk zamanlarını öğreniyoruz ilk olarak. Ailesinin suçu nedeniyle kampta olan çocuğun hapishane koşulları ve insanlara yaptıkları insanlık dışı uygulamalar sonucu duygularının körelmesini görüyorsunuz. Üzerine yapılan baskıyla ailesini ihbar edip kurşunlanmalarına sebep oluyor. İdamlarını seyredip bir şey hissetmedim diyor yıllar sonra yaşadıklarını anlatırken.
Bir diğeri de Afganistan'da doğan biri.. Savaş başlayınca anne babasının onu kardeşiyle beraber sığınağa indirip yalnız bıraktığını, çatışma bitince çıktıklarını ve etrafın cesetlerle dolu olduğunu anlatıyor. Sonrasında ailesini hiç bulamıyor,kardeşiyle kendisini imam, mollaların aldığını,onlarla yaşamaya başladığını , 5 yaşında ki kız kardeşine haftalarca tecavüz ettiklerini anlatıyor.
Bu tür kötülüklerin yazılması, çizilmesi hatta ekrandan izlenmesine karşıyım. Şunları yazarken bile inandıklarıma ters düşüyorum ama blogumda çoğunlukla paylaştıklarım pembe çerçeveli olunca eleştiriye de uğradığımdan ( böylesine kötü dünyada lay laylom yapmak suçum ) ve her türlü kötülüğün yüreğime, ruhuma ağır darbe indirdiğinden bir iki şey yazmak istedim. Dünyanın nasıl böyle kötü olabildiğine kafa yoruyorum insanın acımasızlığını çözmeye çalışıyorum ama birtürlü anlam veremiyorum .
Bir de Süleyman Seyfi Öğün'ün şu satırlarını paylaşmak isterim ve bir düşünün derim :
''Terörist eylemini yapmakla kalmadı; kaskındaki kamera mârifetiyle bunu anı anına, en ince ayrıntılarıyla “sosyal medya”dan naklen yayınladı. Birileri de bunu hızla dolaşıma soktu. Medya otoriteleri, bu görüntüleri yasaklayıncaya kadar olan oldu ve bu görüntüler başka ağlar üzerinden büyük bir çoğunluğun mobil telefonlarına veyâ bilgisayarlarına düştü. Bunu çok sorunlu bulduğumu söylemeliyim. Bu kanlı eylemden haberdâr olup, görüntüleri “sonuna kadar” izleyenler; her ne kadar sonunda “Aman Allah’ım”, “Bu ne vahşet böyle?” nidâlarıyla konuşsalar da bu vahşetin “seyircisi” konumuna düşerek eylemcinin gâyesine vâsıl olmasına yardımcı oldular. Bu görüntüleri kendi ağları üzerinden servis edenler, eşlerine, dostlarına gönderen, dâhil oldukları ağ üzerinden yayanlar, en hafifinden eylemciye “yataklık” etmiş oldular. Kendime soruyorum: Acaba kaç kişi, kendilerine kazâen ulaşsa da bu görüntüleri izlemeden silme olgunluğunu gösterdi? Terör bize “bir şeyler” göstermek istiyor. Bunu da , içinde yaşadığımız ve parçası olduğumuz “görsellik” çağında , doğrusu bîhakkın başarıyor. Kuryeleri de bizler olabiliyoruz. ''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Cuma Gelmiş!
Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Hangimiz karışık duygular içinde şu hayatı sürdürmüyoruz ki? Gün içinde bile inişli çıkışlı ruh halleri, temelde ki m...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...
insanlık nasıl ne zaman ne ara bu kadar yoldan çıktı ve neden böyle oldu...Allah sonumuzu hayır etsin..
YanıtlaSilevet çok üzülüyorum olanlara :(
SilAdın pembe ama goruyorum ki blog aleminde bu taze acıya tek değinen kisi sen olmussun, insanlik olmemiş demekki, hassasiyetin icime umut katti. Tesekkur ederim
YanıtlaSilne yazık ki biz müslümanlarda bile yapılanlara bir tepki
Silyok. çok ilginç başka zamanlarda olanlara profiller bile şekil
değiştirdi, ses buldu. böylesine kötü bir durumda ne kadar
rahat hayatımıza devam ediyoruz
duymadıydım bi bakıyim :) morgan amca seviyom, the magic of belle isle adlı filmini sürekli izliyom yaa :)
YanıtlaSil