2 Eylül 2022 Cuma

Eylülün İlk Cuması

                      Kitap okurken beğendiğim yerlerin altını çizmem, yan taraflarına notlar almam, kitaplarım ilk alındığı gibi tertemizdir. Sayfalarının birinin bile ucundan kıvrılmamış, ön kapakları kırılmamış, kütüphanemde askeri nizamda dizilmiş dururlar. Herkesin huyu farklıdır işte.. Ama okurken kendi işlediğim defterlere not alır, kimi zaman burada kimi zaman instagramda paylaşırım. Paylaştığım her paragraf bir zamanlar okuduğum  bir kitaptandır.

Bugün de bloguma yazımı yazarken bir alıntı yapayım bakalım şansıma ne çıkacak deyip defterimi açtığımda 9-10 sene önce okuduğum İsmet Özel'in Henry Sen Neden Buradasın kitabından;

                 ''Dünyada olmadığını bildiğimiz şeyi niçin dünyada arıyoruz? Yaşadığımız sürece ele geçirmemizin imkansız olduğundan emin olduğumuz şeyin peşini niçin bırakmıyoruz? Bu sorunun cevabını içinize sindirebilen bir kişiyseniz, bir müjde daha vereyim, en büyük ikramiye size isabet etmiştir. Ele geçirmemiz imkansız olan şeyin peşini aradığımız o şeyi bulmaya layık bir kişi durumuna yükselebilmek için bırakmıyoruz. Ömrümüzde hasretini çektiğimiz şeye asla kavuşamayacağız, bu kesin; ama ömrümüzü o şekilde sürdüreceğiz ki her aşamada aramayı göze aldığımız şeyi hak eden biz olacağız.''
                  Ele geçirilmek istenen şey nedir, herkese göre farklı mıdır yoksa mutlak bir olgu mudur?  Bence ne yaparsak yapalım içimizde tatmin olmayan bir arayış var. Dediği gibi yazarın,  bu dünyada ele geçmez ama onun içinde çabalamaktan vazgeçmeyiz.
                 Benim için bir çok dünyevi duygunun gelip geçici olduğunu görmem bir kaç sene önceye rastlar. Şu an dünyanın getirdiği görevleri yapıyorum, umutlar besliyor, hayaller kuruyor, hayattan yine de zevk almaya çalışıyorum. Ama bütün bunların faydasız uğraş olduğunu söyleyen bir iç sesimde var. Asıl olana doğru çabalamam lazım. 
                Artık en tatmin edici duygum ne iş, ne mal mülk ne de eğlence. En yakınlarımla geçirdiğim anlar bu dünyada ki hediyem. Bu yüzden daha fazla annemle babamla vakit geçirmeye çalışıyorum, eşimle ortak hayaller kuruyoruz gün içinde ki tüm zamanın kendimize ait olduğunu ve şunu şunu yaparız beraber diye. Kızımla ne yazık ki bu gençlik dönemi yüzünden uzak kalıyoruz, hep arkadaşları, odası, telefonu öncelikli olan. Buna alışmaya çalışıyorum bir kaç yıldır, çok ağladım, kötü davrandım ona ama artık onun dünyasının da oluştuğunu kabul ettim. Hala çok üzülüyorum buna ama yapacak bir şey yok..
             "Hayat bir yokuş. Tırmandığı sürece doruğa bakan insan kendisini mutlu hissediyor; ama en tepeye vardığında aniden inişin ve ölüm demek olan sonun farkına varıyor. Tırmanış ağır ağır, ama iniş hızlı oluyor. Sizin yaşınızdayken, şen şakraktır insan. Asla gerçekleşmeyecek olsa da bir sürü şey umut eder. Benim yaşımda ise hiçbir şey beklemez olur... ölümden başka."

             Diyor  Guy de Maupassant Güzel Dost'ta.


                         Ah annem.. Gezmeyi, güzel yaşamayı, üretmeyi çok sever. Ama ne yazık ki eşi de hiç evden çıkmaz, seyahat etmez hele şimdi yaş yetmişi de geçti sadece market , pazar için evden çıkıyor. Bunca senedir sadece bir kez onları tatile götürebildim, hatırlıyorum onda da günlerce yalvarmıştım babama. Fırsat buldukça annemi yakın yerlere ben götürürüm. Sahilde yürürken fotoğraf peşinde koşan genç kız kalpli anacığım :) İnstagram ve feysbuk ondan sorulur. Gün içinde dolu gönderi paylaşır, altlarına da içinden ne geliyorsa yazar. Çok seviyorum bu hallerini..


Bu tarz fotolara sinir olanlar çok ama ben çok seviyorum :) 
Evimden yirmi adım aşağıda, deniz kenarında otururlar annemler. Tatilin en güzel tarafı sabah kahvaltılarında birlikte olmamızdı. Kızı, torunu, oğlu gelecek  diye mutfaktan çıkmayan bir bizimki mi acaba? 
Sabah çarşı, belediye işlerini yaptım bu hafta içi sonra saat 10 gibi kahvaltıya annemlere gittim. İşte bu beraberlikler dünyaya bedel. En büyük zenginliğim.


                               Giderken parktan geçtim, çınar ağaçları yapraklarını yavaş yavaş dökmeye başlamış. Hava hala çok sıcak ve aşırı nemli. Yağışlar olacağı söyleniyor, hava kararıyor, bulutlar yoğunlaşıyor ama bizim buralara bir kaç damla düşüp gidiyor. Sonrasında daha da yapış yapış rutubetli bir hava kalıyor. 


Balkonumda otururken bu bulutları görür görmez kahve yapıyorum kendime. Hele fırtına çıkıp gök gürül gürül gürlerse değmeyin keyfime. En sevdiğim havadır. Köye gideceğim günler yakındır, orada da sisli havalara kavuşacağım diye şimdiden mutlu oluyorum.





       Bu hafta içinde kütüphaneden üç kitap aldım. Sadık  Yalsızuçanlar'ın Deli Tomar'ını okumaya başladım ilk. Daha önce yazarın hiç kitabını okumamıştım. Dili güzel, okunması kolay ama sayfalarca delilerin, meczupların hikayelerini okumak sıkıcı geldi. Bu yazılanlar kurgu mu gerçek mi bilmiyorum ama etraftan duyduğumuz hayat hikayeleri genelde. 
Diğer Fatma Barbarosoğlu kitabı daha önce okumadıklarımdandı. Her kitabı gibi bu da güzel ve okunası bir kitap. 
Üçüncü kitap Claudio Morandini Kar, Köpek, Ayak.. Kitabın başlar başlamaz İtalya Alplerinde geçmesi, dağlarda yaşayan yalnız bir adama ait olmasıyla zaten baştan sempatiyle başladım. Güzel, hızlı okunan , fena olmayan bir kitap.


Bahçemde beni mutlu eden bir köşe ..


Bu sıralar seyretmeye başladığım dizi. Güney Kore de bir anda patlama yapmış, tüm dünya da 400 milyon kez seyredilmiş. Otizmli avukat bir kızın hikayesi. Hoş ve kafa dinlemelik bir dizi. 
Bir hafta daha biterken bugün sabah erkenden pazara gittim son kez. Haftaya artık okullar açıldığından erken pazara gitmelerim bitecek ne yazık ki. 
Herkese bu hafta sonunun mutlu ve huzurlu geçmesi dileğiyle.
























20 yorum:

  1. Kaleminize sağlık, güzel bir hafta sonu sizinle olsun....

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar hoş bir yazı olmuş, içim ferahladı okurken. Daim huzurlar diliyor, taşlarına bayılıyorum ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında çok sıkıntılı günler yaşıyorum ama huzur veren şeylere
      odaklanmaya çalışıyorum. Evde her gün bir olay bugünlerde. Yaz tatilim sinir bozukluklarıyla geçti diye esip geçiyorum. off ne olacak bu inişli çıkışlı hallerimiz..

      Sil
  3. Oooo dizi çok ilginç bende denk geliyordum instagramda ama ne anlatıyor bilmiyordum bakacağım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. otizmli avukat bir kızın ilk işi ,babasıyla yaşamı vb. şeyler anlatıyor. otizmli birinin gözünden bakmaya çalışmışlar. olaylar her bölüm birbirinden farklı ama ilişkili de . bir kaç bölüm seyrettim ama devam eder miyim bilmiyorum. bu tarz diziler hep birbirine de benziyor diğer yandan..

      Sil
    2. Ay ben buna başladım fakat bırakıp da işime gücüme dönemiyorum 13. bölüme geldim. :D

      Sil
  4. Anneye babaya uzun ömürler, kitaplarını not aldım, taşlarına da bayılıyorum. Kore dizisi hiç izlemedim bir deneyim bu diziyi izlemeyi, sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de kore dizisi sevmem aslında. yeniyetme ergenler çok seyrediyor ama bir bakayım dedim bir iki bölüm seyrettim. devam etmem sanırım ama..

      Sil
  5. yani asıl olan sevdiklerimizle zaman geçirmek diy mi :) woo dizisi biricik yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen kesin bilirsin bu diziyi :) çok sevimli değil mi? diziden çok film izlemek istiyorum şu sıralar. hatta şu yaz bitse, hava biraz serinlese, geceler uzasa tam benlik. film izleme time.

      Sil
  6. İlk paragraftakiler ben de yapmam:)

    Fakat asıl yazından aldığım keyfin altını çizmek isterim. O kadar sıcak, samimiydi ve içtendi ki cümlelerin ve serzenişlerin ılık ılık aktılar. Kaleminin gücüne sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bitmez benim serzenişler :) hatta buraya fazla yansıtmak istemiyorum bile. şurada keyif aldığımız bir bölge olsun istiyorum yoksa herkesin var dolu derdi. çok olumlu yazınca da polyanna oluyorsun.
      neyse öyle böyle hayat devam işte :)

      Sil
  7. Benim de kitaplar hep pırıl pırıldır. Yalnız bbir kaç sene önce annemin kütüphanesindeki kiyapların içindeki notların hoşuma gittiğini fark ettim. Aralarında notlar saklamaya karar verdim ama pek becerebildiğimi söyleyemeyeceğim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında notlar alan, birşeyler çiziktirenlere de özenmiyor değilim ama ah şu içimde ki düzen tertip canavarı izin vermiyor.

      Sil
  8. Merhabalar.
    Paylaştığınız yazılarınızı destekleyen her fotoğraf çok güzel, bu bir bardak içilen çayın fotoğrafı bile olsa!..
    Beklentiler, umut edilenler, elde edilenler ve edilemeyenler. Bunlar hep insan yaşamının içindeki renklerdir. Dünyada olmadığını bildiğim bir şeyin peşine düşmek biraz ters geliyor. Dünyada olduğunu bildiğimiz şeyleri bile elde edememezken, olmadığını bildiğimiz şeyleri elde etmek zaten mümkün değildir.
    Beklentilerimiz kişilere göre elbette hep farklılık göstermekle birlikte ömrümüzün her devresinde de değişiklik arz eder. Genç iken çok daha değişik şeyler, yaşlandıktan sonra da ölümü bekleyeceğimiz gibi...
    Güzel ve keyifli bir paylaşımdı. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel şeyler yazmışsınız Recep Bey, çok da haklısınız. Görmeyi sevdiğim şeyleri de paylaşmayı seviyorum .

      Sil
  9. merhaba, geçiyordum uğradım, yine buram buram huzur kokuyor bloğun. anneye selamlar :)

    YanıtlaSil
  10. Buketcim gerçekten çok şanslı ve zenginsin anneni yüzyüze tanımasam bile (henüz) çok seviyorum senin aracılığınla onun o güzel ve dolu dolu enerjisini hissediyorum. Maşallah çok güzel nice zamanlar geçirin... sevgi v selamlarımla.. :)

    YanıtlaSil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...