17 Aralık 2021 Cuma

Bugün Cuma

              Bir hafta sonuna daha yaklaşmışken geçen günlerde neler yapmışım bir bakalım isterseniz. Farklı bir şeyler yazıp paylaşacak değilim zira yine birbirinin aynı günler yaşadım. Tabi ki buna da şükür. Çünkü kötü bir hastalık ya da olay yaşasak bu basit günlerimizin değerini anlıyoruz ne yazık ki. Ah nerede o günler; yine sağlığım yerinde olsa da hep birbirinin aynı şeyleri yapsam. Şöyle bakkala gitsem, şöyşe şu saatte çayı demlesem, yine aynı saatte yatsam ve tekrar kalksam. Bu duyguyu şimdiden anlıyorum, şükrediyorum birbirine benzer günler yaşadığım için. 
Hele bunca toplu taşıma aracını kullanıp tüm gün hep hasta olan çocuklarla kapalı bir ortamda oturup corona olmadım ya diyorum , daha ne isteyeyim.
Haftanın ilk günlerinde hava harika bir şekilde beni karşılıyordu. Sabah saatlerinin ayazı, duruluğu bir de gökyüzünün muhteşem oyunlarıyla günaydın diyor bana. 
Bu şekilde yürürken içim hep minnet duygusuyla doluyor ve ülke de ne yaşanırsa yaşansın şairin dediği söz aklıma geliyor her seferinde ;
''Yaşamak güzel şey kardeşim!''


                Otogara ulaştığımda hemen minibüse binmiyorum. Eğer hava yağışlı değilse orada ki banka oturup etrafı seyrediyorum. Koşturan insanlar, minibüslere binenler ve inenler, vızır vızır ana yoldan geçen araçlar, sırtlarında yükleriyle uyanamamış öğrenciler, otogar kahvehanesinde oturup çay içen işi gücü olmayan amcalar. Hep o kahvehanelerde oturmak istemişimdir. Ne yaparlar, ne konuşurlar bu amcalar..


                          Karasevdalılar bitti sonunda. Uzun ve zorlu bir okuma ama nasıl güzel bir edebi tat alıyorsunuz ki bunu gerçek kitapkurtları anlayabilir. Kitabı okurken keşke bunu okumuş bir arkadaş grubum olsaydı da içinde işaret edilen bir çok olguyu tartışsaydık diye düşündüm. 



   Okulda klasik bir gün .
                  Sobalar yakılmış, çaylar demlenmiş, çocuklar gelmiş ve ilk saat o bitmeyen enerjileriyle oyuna başlamış.



            Bir gün de seraya gittik. Ben yine evdeki onlarca kaktüse rağmen büyük olanların peşine düştüm ama bu büyük olanlarda en az iki bin lira. Bahçem de hazine tutuyorum demek ki :)



               Diğer günler hava buz gibi olmaya başladı ve gün ışımadan yollara düşmüş gibi olduk. Hava  bulutlu olunca karanlık oluyor tüm yollar.


Yukarı köye çıkınca da mutlaka sis oluyor. Çoğu insan güneşli havayı sever ama ben böyle sisli puslu havalara da bayılıyorum. 



Uzun zamandır ilgilenemediğim bahçem de sonbaharın son zamanları.


Hafta içi okul sonrası çarşı pazar işlerinden sonra koşa koşa eve geldim. Gün geçtikçe evde olmaktan çok hoşlanıyorum. Evde ki işlerimi de bitirdikten sonra  kahve yapıp battaniyemin altına giriyorum. Bizimkiler gelene kadar da çıkmadan ya kitap okuyorum ya da müzik dinliyorum. 




Minik kabaklarımı boyadım bu hafta...




  Bir  hafta böyle geçti işte. Yazımı bitirmeden Ali İmran Süresinden bir ayet paylaşmak istiyorum;

Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar ve Allah’a iman edersiniz…
Dinimizce sınırlarımız ne güzel çekilmiş, özelliklerimiz vurgulanmış. Bunun için çalışmalıyız.


Allah Resûlü (s.a.s)’in mümini tarif ettiği şu hadis-i şerifi ile bitiriyorum:
 “Mümin cana yakındır. İnsanlarla yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur. 


























21 yorum:

  1. Fotoğraflarınız içimi ısıttı . Mutlu hafta sonları diliyorum şimdiden.

    YanıtlaSil
  2. Yemin ederim adım "düşman ayağa bakar"a çıkacak ama napiim, çoraplar yine çoook tatlı :))) pembe tilki mi ne o?! Noel baba kabaklar da şahane! Allahım ya her eve bir okul öncesi öğretmeni lazım aslında hayatın rengini koruyabilmek için.
    Javier Marias elimde var ama yığının en altında duruyor, dur becerebilirsem bu hafta okuyayım, ben de isterim tartışmak. İspanyolca yazan yazarların farklı bir rengi oluyor, dilden kaynaklı sanırım, hop içine alıyor, için kahve gibi kabarıyor, ama tam durması gereken noktada duruyor.. Öyle hissediyorum nedense.
    Son hadis hakkında düşünüyordum ben de bu hafta, denk geldi. Bir kadın var, oldukça yaşlı. Kimi kimsesi yok diye, ben böyle biraz hassas davranıyorum, gidip geliyorum işte alışverişidir, sohbetidir vs. İçimden gelerek yapıyorum görev olarak değil. Fakat son zamanlarda bu kadıncağızın huyu çok bozuk ve beni de kırıyor aslında, nedense "bu nedenle yalnız kalmış işte" diyesim geldi kadına, utandım böyle düşününce ama, galiba bazı insanların yalnızlığı onların kendi suçu.... Şimdi uzak da duramıyorum ama görev gibi gelmeye başladı :/ Gönlümü alsa da düzelse bu düşüncem.. Yoksa zorlanacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nereden gördün tilkilerimi :)
      daha önce javier marias okumuş muydun? ben ilk kitabını okur okumaz
      hemen diğerlerini de almalıyım dedim. fırsat buldukça tümünü edineceğim.
      bu okuduğum, sanırım 5. kitabı. okumadığım bir tane daha var elimde.
      insanı, insan ilişkilerini, olayları öyle bilindik yazıyor ki
      bunu ben de düşündüm zamanında ve bunu böyle düşünen bir insan da
      varmış ve ne güzel dile getirmiş diyorsun. Bernhard gibi
      etrafında hiç böyle insan olmayan ama ihtiyaç duyulan dost
      gibi. yani bana böyle geliyor en azından.

      Sil
  3. Taslardan orulu duvariniza bayildim dogal ve keyifli bir kose olmus. Uzun zaman sonra yasadigim yerde de puslu bir hava var. Mutlu cumalar, keyifle gecsin..

    YanıtlaSil
  4. Merhabalar.
    Dünden beri gelip gidiyorum ve sayfanızı, Nasreddin hocanın Arapça mektup okuma fıkrasındaki gibi evirip çevirdim ama bir türlü okuyamadım. Şimdi bu durumu fıkradaki yerine koymuş olsaydık: Mektubu okuması için hocaya uzatan mektup sahibi hocanın mektubu okuyamayacağını anlar. Hoca mektubu Arapça olduğu için okuyamadığı gerekçesiyle sahibine uzatır. Mektubun sahibi de hocaya, "benden utanmıyorsan başındaki kavuktan da mı utanmıyorsun" der. Hoca da "madem iş kavuktadır, al şu kavuğu da mektubu bir zahmet sen oku" der.
    Ama sizin yazınız Arapça değil özbeöz Türkçe'dir. Peki, benim sizin yazınızı neden okuyamadığımı merak ediyorsunuz herhalde? Maalesef, şu anda kullandığım notebook bilgisayarımda bir arıza var. Kendi kendine donuyor, kapanıyor, sürekli aç kap yapmak zorunda kalıyorum. Blog sayfası okurken, blog yazarken, yorum yazarken çok zorluklar çekiyorum. Arızasının nedenini de biliyorum ancak, benim tamir edebileceğim bir yerde değildir arıza. Tamirciler de bu eski model makinanın tamiri için çok para istiyorlar, yani tamirine değmez. İşte ben de öyle bilgisayarımı ite kaka kullanıyorum. Notebook, laptop vs olarak adlandırdığımız bu bilgisayar cihazlarındaki donanımlar çok küçük alanlara sığdırılmak zorunda kaldıkları için ısınma problemleri masaüstlerine göre oldukça fazladır. Ana kartın üzerinde bulunan kuzey köprüsü arızalıdır. Kuzey köprüsünün görevini de şu şekilde açıklayabiliriz. Bilgisayarın performansını ilgilendiren Ram ; işlemci ( cpu ) ve Ekran kartı ile Pcı-Express slotları arasında iletişim görevini üstlenmişlerdir. Cpu – İşlemcide işlenen bilgileri , Ram’den alıp vermeye ve işlenen bilgileri ekrana göndermek için Ekran kartına bilgileri göndermek için kontrol sağlar ve gerekli yerlerden bilgi akışını kontrol eden çipset’dir.

    Konuyu biraz fazla genişlettik ama, inşAllah başınızı ağrıtmamışımdır. Şimdi hazır bilgisayar çalışır durumda iken, gelelim sizin Cuma yazınıza. Siz de biliyorsunuz ki, her Cuma yazınızı takip etmek ve paylaşımınıza katkıda bulunmak istiyorum.

    Bir öğretmen olmanız hasebiyle, toplu taşıma araçlarını kullanıp tüm gün bunca hasta çocuklarla birlikte kapalı bir ortamda hastalanmadan ders işlediğinize şükrediyorsunuz. Gerçekten öğretmenlerimiz için bu durum, tıpkı sağlıklıçıların yaptığından farksız ve çok büyük bir fedakarlık gerektiren bir durum olarak değerlendirilmelidir.

    "... ülke de ne yaşanırsa yaşansın şairin dediği söz aklıma geliyor her seferinde ;
    ''Yaşamak güzel şey kardeşim!'' diyorsunuz. Ve yaşamanın diğer güzelliklerini de paylaşıyorsunuz.

    Yine çok keyifli ve güzel bir Cuma paylaşımı okudum. Bu sefer ki yorum bir hayli uzun oldu. Hakkınızı helal ediniz.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM DEĞERLİ YORUMUNUZ İÇİN.

      Sil
  5. Draga mea,
    Sarbatoarea Craciunului trebuie sa fie sentiment in primul rand! Simtire si recunostinta !
    De fapt toate zilele sunt o sarbatoare a vietii.
    Frumoasa petrecere a timpului cu copiii, apoi putina relaxare, cu muzica in fundal sau o carte placuta, o ceasca fierbinte, e binevenita!
    Cele mai calde salutari,
    Mia

    YanıtlaSil
  6. Bugünlerimizi de aramayalım da varsın günler aynı geçsin. Bahçe bakımsız da çok güzel, evin sıcaklığı da öyle, kabaklara diyecek lafım yok zaten, çok şirinler, ağzınızın tadı bozulmasın. Çok sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. sağlığımızın kıymetini kaybetmeden bilebilsek keşke... sisli havaları ben de çok severdim, ama eskide kaldı o günler... :)

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar.
    Cumalarınzı okuyorum. Kaleminize ve emeğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  9. Moral ve enerji depoluyorum desem, ilk satırlar ve çoğu yazındaki pek çok satır bana böyle hissettiriyor Buketcim teşekkür ederim. Minik kabak boyamalarına bayıldım, sende gözlemcisin, bende çok severim izlemeyi, kahve sohbetlerine bir gün katılırsın umarım, güzel bir hafta dilerim... :)

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar.
    Arızalı bilgisayarımın derdine düşünce sizin bu güzel Cuma aktivitenize hiç değinemedim. Buraya gelip bu paylaşıyı okumak ve yapılan güzel şeylerden haberdar olmak ve paylaşarak sevinci, mutluluğu artırmak, acı ve üzüntüleri de azaltmaktır bizimkisi. Ama ne yazık ki, kimin paylaşımını okursam okuyum. Daha o paylaşılan güzel şeylerin takdirinden evvel hemen kendi derdimize düşüp, kendimizden örnekler vermeye başlıyoruz. Çoğu zaman öyle olmuyor mu Allah Aşkına! Aslında bu blogculuğun ilkeleriyle bağdaşmaz. Çok gerekmedikçe hemen kendimizden örneklere girmemiz gerekir diye düşünüyorum.

    Şimdi sizin bu Cuma gününde yaptığınız aktivitelere sırasıyla değinelim. Bir Cuma sabahına daha kavuşmanın, her günün birbirine benzemesine rağmen, bunun şükredilmesi gereken güzel bir yanı olduğundan, o günün her şeye rağmen insana bir yaşama sevinci ve hayata tutunma fırsatı verdiğinden tabi ki şükürle bahsediyorsunuz. İşte bu çok iyi bir haber.

    Otagara ulaştığınızda hemen minibüse binmeyerek oradaki bir banka oturarak çevrenizi izliyor ve insanların yaşamak için koşturmalarına şahit oluyorsunuz. Okuyarak bitirdiğiniz bir kitabın eleştirisini yapabilmek için aynı kitabı okumuş bir paydaş arıyorsunuz. İşte bu çok önemli. Aynı kitabı okuyup bitiren iki ayrı insanın okudukları kitap üzerine kitapta işaret edilen olguları karşılıklı tartışmak ne güzel bir aktivitedir.

    Sizin okulunuzda ısınma neden soba ile sağlanıyor. Orada doğal gaz yok mudur? Ya da benim bildiğim tüm okullar artık kömürlü de olsa merkezi sistem kalorifer marifetiyle ısıtılmaktadır. Sobalar yakılmış, çaylar demlenmiş, çocuklar oyunlarına başlamış. Ne güzel ve ne sıcak bir ortam. Şu ortamda öğretmenlik yapılmaz da ne yapılır yani?..

    Gitiiğiniz serada yetiştirilen kaktüsleri de gördüm. Her ne kadar saksı çiçekleriyle pek fazla ilgilenmesem de yine de onlar tabiatın eşsiz birer mucizeleridir.

    Daha önce de bir paylaşımla ele aldığım kalıcı saat uygulamalarının azizliği sizi de etkiliyor. Sabahın köründe ya da akşamın alaca karanlıklarında soğuk havalarda tekrar yollara düşmenin verdiği sıkıntıyı bir çile olarak değerlendirmezsek, katlanmaktan başka bir şey gelmiyor elden. Sisli ve puslu havaları sevdiğinizden bahsetmişsiniz. Doğrusu böyle havalar bende aynı etkiyi yaratmaz. Manzara olarak etkilenirim ama, sevmediğimi söylemem gerekir.

    Sobahardaki bahçenizin son durumu ile ilgili görsel paylaşınız da çok güzel görünüyordu. Keşke herkesin böyle imreneceği bir bahçesi olsa.

    Hafta içi okul sonrası çarşı pazar işlerinden sonra ki ev keyfinize de diyecek yok doğrusu. İmrene imrene bi kaldım.

    O süslediğiniz kabakları biliyorum. Biz ona süs kabağı halk ağzıyla "sülakabağı" deriz. Elinize, emeğinize sağlık çok güzel olmuşlar.

    Ali İmran suresinden seçtiğiniz ayetin numarasını bulmuş ve tekrar Kur'an'dan bakmıştım.
    Çok isabetli işte insanlık budur diyebileceğimiz çok güzel bir ayet seçtiğinizi de söyleyebilirim.
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz Recep Bey,
      Cumadan cumaya yazmak istemiyorum aslında. Kafamda hep yazacak, paylaşacak konular dönüp duruyor ama vakit yetmiyor bunları düzenleyip yazmaya. Kısmet olur 2-3 sene sonraya emekli olursam şu blogları rahat rahat hem okuyup hem yazacağım.
      ayrıntılı bir şekilde yazdıklarımı ele almışsınız, kıymet vermişsinz. ellerinize sağlık.
      Köyümüzde doğalgaz yok daha ama aşağıda ki kasabamızda var. ama sobayla
      öyle mutluyum ki anlatamam. hiç şikayetçi değilim.
      Selamlar benden..

      Sil
    2. Merhabalar.
      Sayın öğretmenim, sobayla mutlu olmamak için zaten hiçbir neden yoktur. Biz de memlekete gittiğimiz de (eşimle birlikte) müstakil bahçeli evde ısınmak için soba yakarız. Sobanın tadına doyum olmaz. Hani orası bir okul binası ya, onun için kalorifer yok mu diye sormuştum. Elbette soba gibisi var mı? Onun keyfine diyecek yoktur.

      Zaten blog faaliyetinde haftada bireden fazla yazı yazmayacaksınız. Haftada bir blog yazıp paylaşmak en idealidir. Siz de yazı yazma gününüzü Cuma olarak seçmişsiniz, bu da çok güzel bir seçim. Sizin blog sayfanız on numaradır. Siz yazın, ama haftada bir defa yazın. Bu hepimiz için en iyisidir.

      Görev yaptığınız köyü çok sevdim. Keşke imkanımız olsa, böyle insanlarını hiç tanımadığımız bir köyde yaşamayı çok arzu ediyoruz. Ama eşim de ben de yaşlandık. Üç güne bir hastanelere gidip gelmek zorunda kaldığımız için, zaruretten dolayı Ankara'da beton yığınları arasında yaşamak zorundayız.

      Sağlıcakla ve esen kalın. Yarın Cuma'dır. Hayırlı Cumalar dileriz. (Eşim ve ben)

      Sil
    3. Teşekkür ederim Recep Bey, ben de eşinize selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

      Sil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...