12 Aralık 2019 Perşembe

Hayatın Rengi

                     '' Hayatımızın rengini neler belirliyor? ''  diye soruyor Akasya ve Mandolin kitabında Mustafa Kutlu. '' Eskiden olsaydı; kuş sesi, ezan sesi, kağnı gıcırtısı,yağmurda toprak kokusu, yeşilin her tonda görüntüsü falan derdik.Bütün bunların algılanabildiği,rahmet olarak kavranabildiği, sakin ve durgun bir hayatımız vardı.'' diyerek de devam ediyor yazısına. 
                 Soruyu ilk okuduğumda kendi hayatımın rengini merak ettim bir anda. Daha önce düşünmediğim bir konuydu ve ilk okumayla beni alıp tüm yaşamımı gözden geçirmeme neden oldu. Maruz kaldığımız zorunlu durumlar tüm çevremizi kaplamış durumda. Evlerimizin içine çekilsek de dışarıdan gelen gürültü seli, ekranları açtığımızda odamıza dolan simsiyah bulut, yolda yürürken gökyüzünün mavisini görmemizi engelleyen binaların gri yüzü, karşılaşılan her insanın yüzünde ki nursuz kara suratlar.. 


                  Mustafa Kutlu da benim gibi modern zamanların insanı değil her ne kadar hayatlarımız her anlamda kolaylaşmış olsa da. Geçmişe, toprağa, şükreden insanların olduğu tamahkar insanların yaşadığı zamanlara özlem duyuyor. Neden bu soruyu sorduğuna da şöyle cevap veriyor;
         ''Belki nerede durduğumuza, kimin değirmenine su taşıdığımızı, şu fani alemde neyi tutup, neyi bıraktığımızı anlamak için.
 Günümüzde hayata rengini veren binlerce , milyonlarca şey içinden seçip çıkarılabilecek manalı bir şey.Başka şeyler. Hadi bakalım..'' 
              Hayatımıza egemen olan renkler koyulaştıkça zaman hızlı akıyor. Tadımız kaçıyor, hiç bir şeye yetişememe hali oluşuyor, yapabildiklerimiz de bizi tatmin etmiyor. Derin bir çaresizlik kök salıyor içimize. 
             '' Hız başka bir sembol olarak hayatın rengini tayin ediyor. Her şey gittikçe hızlanmaktadır. Yüz metre koşucuları sekiz saniyenin altına iner, sürat arabalarının tekerleri yerden kesilir;m araba uçak, uçak uzay aracı olur. Uzay aracı göz açıp kapamadan gözden kaybolur. Hayatın rengi yok. Galiba biz de yokuz..''

9 yorum:

  1. Aslında biz varız. Mutasavvıfların biz hiçiz dediğine bakmayın o bir ironi oyunudur. Varız ki bizden kulluk bilinci oluşturmamız isteniyor. İnsanı kamil olmak. Modern hayat re yazık ki rahatlık ve konfor üzerine kurgulanmış. Yanlış yolda ilerliyor. Oysa dünyada rahatlık yok ki!? Esas olan huzuru yakalamak. İnsanda sürekli iyilik yapma duygu, düşünce ve eylemi varoldukça ateşte de olsa. zindanda olsa onu yüceleştiren ve sonsuz huzura kavuşturan bir nüve bir ışık vardır. İman ve ümit. Huzurla selam vesselam.

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel bir yazı olmuş 😊 kaleminize sağlık 😊

    YanıtlaSil
  3. Selam.
    Böyle yazarları çok seviyorum. Mustafa Kutlu ismini çok duydum lakin okumak bir türlü fırsat olmadı.
    Ne güzel demiş ve demişsiniz. Aslında teknoloji ilerledikçe o kadar çok şeyi de ruhumuzdan götürüyor ki...bazı değeelerin an-ları da anlamını yitiriyor......
    Selam olsun gönlü güzel insanlara.

    YanıtlaSil
  4. Yazı okumaya başladığım da bugün okuduğum kitabı anımsattı bana. Erich Scheurmann Göğü Delen Adam. Kesinlikle tavsiye ederim. Hayatın var olan rengini nasıl yok ettiğimizi anlatıyor.

    YanıtlaSil
  5. mavi pembe beyaz benim hayatımın ve ruhumun rengiiii :)

    YanıtlaSil
  6. okuyunca garip bir hüzün çöktü içime. :/ mustafa kutlu hiç okumadım ama çok seven bir arkadaşım var hep de tavsiye eder.

    YanıtlaSil
  7. Pelin Pembesi,
    ''Belki nerede durduğumuza, kimin değirmenine su taşıdığımızı, şu fani alemde neyi tutup, neyi bıraktığımızı anlamak için." demiş ya yazar,

    Biliyor musun, tam bunları düşünüp ölçtüğüm zaman dilimi içindeyim.

    YanıtlaSil
  8. Doğru! Milyonlarca ses var artık modernleşen dünyada! Bize düşen seslerin uyumuyla güzel bir ses verebilmek! Güzel sesler çoğaldığında dünya daha güzel bir yer olur!

    YanıtlaSil
  9. okuma grubumla uzun hilkayeyi okuduk daha yeni. öğrencilerim bayıldı. cidden bu çağın insanı değil mustafa kutlu. ama insan okudukça anlıyor., aslında bu çağın insanı mutsuz. aradığı o kitaplardaki samimiyet. sevgiler

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...