“Benim bütün filmlerim birer rüyadır. Ben çocuk yaştayken mutluydum, çünkü rüyalarda yaşıyordum. Tek başımaydım ve kukla tiyatroları sahneler ve kuklalar yapardım . Bazen yaşananları, gerçek olanlarla rüyaları, birbirine karıştırırdım ve bu durum annem ve babamla başımı belaya sokardı. İlk filmimi izledikten sonra çok heyecanlanmıştım ve üç gün boyunca ateşler içinde yatakta yatmıştım.”
Şu sıralar enfes Bergman belgeselleri seyrediyorum. Zaten onun filmlerini seyretmenin tam zamanı. Bir şala sarılarak , dışarda gri bir gökyüzü ve ekranda onun filmleri. Çoğu filmini seyrettim ama tekrar seyretmeye de niyetim var.Bundan önce belgesellerini seyrederek büyük ustanın hayatına yol alıyorum üstüste 4 gecedir.
Bergman'ın babası çocukluğunda bir yaramazlık yaptıklarında yere yatırır ve halı dövme sopasıyla dövermiş. Papaz babasının derin duygularına yön veren bir unsur olduğu kesin. Seyrettiğim ikinci belgesel eşi Liv Ulmann'ın anlatımından oluşuyor. 1965’te 47 yaşındayken, 27’sindeki Liv Ulmann ile tanıştığında kadınlarda ‘annesini’ arıyordu Bergman. Ulmann ise babasını... Çocuk yaşta kaybettiği ‘kahverengi deri ceketli’ babasını... O da, sık sık kahverengi deri ceket giyen Bergman’da gidermeye çalıştı bu özlemini. Çocukluktan getirdikleri ‘boşluk ve yalnızlık’ duygularını birbirlerinde azaltmaya çalıştılar ama olmadı. Tanışmalarına vesile olan film ‘Persona’nın (1966) Farö adasındaki çekimleri sırasında tutkulu bir yakınlaşma başladı aralarında. Adada, birlikte yaptıkları uzun bir yürüyüşün sonrasında denize bakan taşlı gri bir bayıra oturup soluklanırken Ulmann’ın elini tutup “Dün gece bir düş gördüm. Senle ben, acılar içinde birbirimize bağlanmıştık,” dedi Bergman. Tam da böyle bir ilişkileri oldu, beş yıl süren.
Bergman en baştan beri Liv'den etkilendi :
''Onu kameranın yanında otururken gördüğümde ve bana baktığında, derinlerde beni aklından geçirdiğini biliyordum.
Düşündüm ki: Eğer gerçekten değerli olduğumu düşünüyorsa...bu aşktır.'' der .
Bu belgeselde İlişkilerini açıkça ortaya koymuş Liv. İki sanatçının özeline girmek, ne kadar sancılı ve acı dolu bir yaşam sürmüş olduklarına tanık etmek çok değişik bir duygu. Belgeselde Liv'in ağzından Bergman'ı tanımak çok heyaecan vericiydi benim için. Konuşmalarını ara ara not ettim ..
''Başlangıçta olduğu gibi onun hatalarını artık görmezden gelmiyordum.
Ama anlayışım ve ona olan saygım büyüdü. Hayranlığım kayboldu. Saçlarının gri olduğunu fark ettim. Benden çok daha yaşlıydı. Bilge ve merak uyandırıcıydı. Kibirli ve egoistti. Ve benim için aşk olan bu sürprizi keşfettim.''
Diğer belgesel de Bergman kendisi anlatıyor hayatını. Nasıl zevkle izledim bilemezsiniz. Çok sevdiğim , yıllarca bıkmadan tekrar tekrar filmlerini izleyeceğim yönetmenin son yıllarında yaptığı bu belgesel çok kıymetli benim için.
''Başlangıçta olduğu gibi onun hatalarını artık görmezden gelmiyordum.
Ama anlayışım ve ona olan saygım büyüdü. Hayranlığım kayboldu. Saçlarının gri olduğunu fark ettim. Benden çok daha yaşlıydı. Bilge ve merak uyandırıcıydı. Kibirli ve egoistti. Ve benim için aşk olan bu sürprizi keşfettim.''
Diğer belgesel de Bergman kendisi anlatıyor hayatını. Nasıl zevkle izledim bilemezsiniz. Çok sevdiğim , yıllarca bıkmadan tekrar tekrar filmlerini izleyeceğim yönetmenin son yıllarında yaptığı bu belgesel çok kıymetli benim için.
Benim gibi Bergman severler için belgesellerin linkini veriyorum.
Evet :)
YanıtlaSilSinema dünyasını pek yakından takip etmeyen, pek bilgisi olmayan ama film izlemekten keyif duyan biri olarak henüz haberim olmamıştı kendisinden. Sayende hakkında birkaç yazı okuyup az da olsa bilgilendim. Filmlerini ve belgeselini merak ettim. Not alıyorum, tanımak istediğim birisi oldu kendisi şu andan itibaren.
YanıtlaSilTeşekkürler paylaşıp haberdar ettiğin için..