Köyün girişinde ki küçük parkta bizi ahşap oyma heykeller karşıladı. Bunlar Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Polonezköy Muhtarlığı’nın işbirliğiyleTürk ve Polonyalı sanatçıların yaptıkları Leh kültürüne ait ahşap heykellermiş.
Köyü Atatürk, Fransız List,Gustave Flaubert, Pierre Loti ve Papa 23. Jean Roncalli gibi önemlişahsiyetler ziyaret etmişler.
Polonezköyün çam, köknar, meşe, gürgen, kestane ağaçlarıyla kaplı 4.8 km orman içi yürüyüş parkuru var. Özellikle sonbaharda yürümek çok keyifli. Ne yazık ki insan atıkları çok fazla. Etraf çöp dolu.
Burada yaklaşık olarak 5 km yürüyüş yapıyorsunuz. Bitişte betona çıkıyorsunuz bu da kötü tarafı. Sonrasında köyün simgesi olan Zofia Teyze’nin Anı Evine uğradık.
Ev yemyeşil bir bahçenin içinde yer alan tek katlı bir köy evi. Polonezköy'ün canlı tarihi gibi. Bu anı evinde, belge ve fotoğrafların yanısıra, 1915’ten beri bu köye gelen ziyaretçilerin izlenimlerini, yaptıkları resimleri ve yazdıkları şiirleri bu anı defterlerinde görmek mümkün. Bunların orijinalleri bugün Polonya Varşova Müzesi’nde.
Wincenty Rizi, Petersburg Üniversitesi’nde tıp öğrencisiyken vatanperver faaliyetlerinden dolayı Sibirya’ya sürgüne gönderilir. 1881’de Adampol’e gelerek bu evi inşa eder.
Buraya ilk yerleşenlerden İgnacy Kepka’nın kızıyla evlenir. En küçük kızı Zofia, Rizi’lerin evini Polonya geleneklerinin merkezi haline getirir ve Polonya konukseverliğini burada gösterir. Gelenlerin ideolojileri ne olursa olsun, her Polonyalıyı kabul eder. Köyün bir "Polonya köyü" olarak kalması için büyük emek verir. Bu uğurda hiç evlenmez. 1975’te Polonya Cumhuriyeti tarafından Gümüş Liyakat Nişanı verilir. Zofia Rizi’nin ölümünden sonra, 1992’de, Antoni Dohoda ve Leslav Rizi, konuksever teyzelerinin anısına bu evi anı evi olarak düzenlerler.
Bu evden sonra köy meydanındaki Arıcılık Müzesi'nde gezdik. Çünkü Polonezköy doğal ortamda üretilen balıyla da oldukça meşhur. Burada üretilen organik bal, polen, arı sütü, propolis (arıların değişik bitki ve ağaç kabuklarını çiğneyerek elde ettikleri macuna bazı enzimlerini eklemeleriyle ortaya çıkar. Kanser tedavisinde destek olarak kullanılıyor) , balmumu görmeye ve almaya değer.
Köyde bir de Meryem Ana Kilisesi var. Nedense pazar günü kapalıydı. Yapılışı 1845leri gösteriyor. Depremde yıkıldıktan sonra yine yerine yenisi yapılmış ve I.Dünya Savaşı'nda Türk Ordusu kiliseyi karargâh olarak kullanmış. En son 1918’de restore edilen kilisede sürekli din görevlisi olmadığından dini tören için her hafta İstanbul’dan bir görevli geliyor.
Ayrıca Atatürk'ün köyü ziyaretinde gelip kaldığı ev de bulunmakta.
Gezimizin son noktası köyde çok bulunan magal yapabileceğiniz açıkhava lokantalarından biriydi. Sonbahar yapraklarının kapladığı yeşil çimenler üzerinde ki piknik masalarında bir şeyler yedik.
Gelelim burayı değerlendirmeme..Bir köyün içinde dolu arabanın olması, trafiğin oluşmasını , tüm İstanbul'un buraya akın etmesini yakınlğına bağladım. İnsanların şehir gürültüsünden kaçıp rahat bir gün geçirme isteklerini anlayabiliyorum. Ama bu köyde de küçük bir istanbul oluşması, hatta keşmekeşininde buraya kadar gelmesi beni çok şaşırttı. Heryer insan ve araba doluydu. Bir kaos vardı. Avrupa'da da köyler gezdik, bir sürü de turist vardı ama böylesine kirlilik, trafik, çirkinlik görmedik. Ne yazık ki pis bir milletiz. Orman dahil her yerde pet şişeler, torbalar, çöpler..
Bu kadar yol gelip bunlarla karşılaşmak beni üzdü. Bir daha gider miyim , hayır. Restoranlar, bakkallar, satıcılarıyla herşey de bir özensizlik, sevimsizlik var. Bırakalım Polonyalılar rahat yaşasın burada..
ay ben de gçrmedim gideyim heman :)
YanıtlaSil:))
SilDeğerlendirmelerine kaltılıyorum. Öylesi bile insanların kendilerini doğanın kucağına (!) atmak için bu eziyeti çekmelerini engellemiyor. Beş bin metrekareye sıkışan 20 milyon'dan söz ediyoruz. Keşke gitmişken, Polonezköy Counry Club hayvan ve piknik parkını da görseydin. Görebileceğin her yerdeki olumsuzluklar burada da olmakla birlikte çeşitli hayvanların cirit attığı bir ortamda yeme ve içmenin güzelliği da başka oluyor.
YanıtlaSilTur rehberi nereye götürdüyse onu gördük hektor. Ama dediğin yeri
Silduymuştum. Sapanca ve maşukiye bize daha yakın. polonezköyden daha fazla
tercih ederim. ya da ağva ve şile çok daha güzel..
Gitmek bir türlü kısmet olmadı. son bayram Polonya gezimden sonra bir fırsat yakalamak farz oldu.
YanıtlaSilAsıl Polonya yı gördükten sonra burası hakkında ne düşünürsünüz kimbilir?
SilDüzeltme: 5 bin kilometrekareye sıkışan 20 milyon olacaktı, düzeltir özür dilerim. Oralar da güzel yerler, il sınırları memleketim olur, sık, sık giderim. Benim görmeni istediğim hayvanlardı. Sapanca ve Maşukiye'de hayvan parkı yok sevgili Buket.
YanıtlaSilteşekkür ederim hektor..
SilMerhaba canım;
YanıtlaSilBuraya hiç gitmedim ama çokça görmek istediğim yerlerden biridir. ormanlık alan muhteşem görünüyor. Ne kadar çok ihtiyacımız var oysaki böyle yerlere, nefes almaya ihtiyacımız var, betondan, renksizlikten uzak doğanın kucağında bir alana ihtiyaç var.
Bu pisliğimiz ahh hep vardı hep, nasıl da üzülüyor insan. Nedense her yerde öyle bizim milletimiz, parklarda, tuvaletlerde, sinemalarda, ormanlık alanlarda, hep ama hep pisiz. Yazık ediyoruz doğaya, insanlığın güzel nimetlerine yazık ediyoruz. Herkes kendini bilse böyle olmayacak ama başkası zaten yapıyor ben de yapayım, bir kişiyle mi çözülecek sanki bunlar diyerek kendimizden atıyoruz topu, gönüllü olarak. Bu yüzden zaman zaman bizim insanımız adam olmaz diyorum. Böyle diyince de üzülüyorum elbet ama sözlerimi hep haklı çıkartıyor gördüğüm davranışlar. Herkes kendi iyiliğini sahiplenseydi dünya daha iyi bir yer olurdu ama biz hep başkalarına göre yaşıyoruz...Ne yazık ki.
Yine de tüm bunlar polonezköyü görme isteğimi engellemiyor. İstanbul'da görmek isteğim çok yer var, umarım bir gün başarabilirim:)
Ben de çok merak ediyordum . Belki beklentim fazlaydı. Gelincede çok mide ağrısı
Silçektim, belki buyüzden çok olumsuz düşndüm. Ama izmite sapanca ve maşukiye daha yakın ve benzer yerler. hem daha güzel. bir kere gördüm yetti bana :)
Polonezköy ziyaretimde asıl görmek istediğim yerler buralardı ama maalesef geç varmıştık ve göremedik. biraz da bizim çekingenliğimizden sanırım çarşı felan olmayınca sokaklara felan öyle çok girip çıkmadık. Turla olması güzel olmuş. Biz ormanda hiç çöpe rastlamadık. Sanırım şikayetlerden dolayı belediye iyi çalışmış :) Bir daha gidersem bu anı evini ve eski evleri görmeyi çok istiyorum. Kısmet :))
YanıtlaSil