22 Eylül 2023 Cuma

Eylül Cuması

                Oslo 31 August filminden geçen  repliğe bayılırım, hatırladım geçen gün buldum tekrar okudum. Filmi seyretmediyseniz mutlaka seyredin, keyiflidir.

Evlenip çocuk yapmak istiyorum. 

Dünyayı dolaşmak, bir ev almak...

Romantik tatillere gitmek,
Gün boyu sadece dondurma yemek istiyorum.

Başka ülkelerde yaşamak.
İdeal kiloma inip orada kalmak.
Harika bir roman yazmak.
Eski arkadaşlarla haberleşmek.

Bir ağaç dikmek istiyorum.
Nefis bir akşam yemeği hazırlamak.
Kendimi başarılı hissetmek.

Buz banyosu yapmak, Yunuslarla yüzmek.
Gerçek bir doğum günü partisi vermek.

Yüz yaşına kadar yaşamak.
Ölene dek evli kalmak.
Bir şişede coşkulu bir mesaj yollayıp, aynı derecede ilginç bir cevap almak.

Tüm korkularımın üstesinden gelmek.
Bütün gün bulutları izleyerek yatmak.

Antikalarla dolu eski bir ev almak.
Bir maratonu sonuna dek koşmak.
Harika bir kitap okuyup, güzel
cümleleri hayatım boyunca hatırlamak.

Hislerimi yansıtan harika resimler yapmak.
Bir duvarı sevdiğim resimlerle
ve sözcüklerle kaplamak.

Sevdiğim dizilerin tüm sezonlarına sahip olmak.
Önemli bir konuya dikkat çekip,
insanların beni dinlemesini sağlamak.

Paraşütle atlamak, helikopter kullanmak,
Çırılçıplak yüzmek.

Her gün aradığım türden iyi işi bulmak.
Gece açık havada uyumak.
Besseggen dağına tırmanmak,
Bir filmde ya da ulusal tiyatroda rol almak.

Piyangoda milyon kazanmak.
Faydalı işler yapmak.

ve sevilmek istiyorum...


                                     Minik kuşum yuvadan uçmak üzerre. Kızım 6 yaşındayken bu blogu açtım, yıllarca yazdım, Pelin blogta büyüdü sayılır. Özellikle çocukken sık sık onu anlatıyordum, yaptıklarmızı çokca paylaşıyordum, sonrasında büyüdü genç kız oldu ona dair yazılarım azaldı. Büyüdükçe benden bağımsızlaşmaya, kopmaya başladı. Özellikle liseden itibaren bu kopuş hızlandı ve bu benim için sancılı oldu her ne kadar bu sürecin normal olduğunu bilsem bile.
Kopuş dediğim kendi sevdiklerini artık bizsiz yapmak istemesiydi. Daha çok özgür olmak istiyor, onu kontrol altında tutmamdan nefret ediyordu ki hala da böyle. Ah biz anneler! Ne kadar öngörülü, eğitimli olsak da duygularımızın önüne geçemiyoruz. Yani benim gibiler böyle belki de. Küçükken daha kolaydı hayatını yönetmek, şimdi onun alanına saygı göstermem gerek, ayakları üzerinde durması için artık kollarını serbest bırakmam gerek. Tamam biliyorum böyle olması lazım ama kafamda her türlü paranoya fikirle bunu yapmaya çalışmakta ne zormuş.
Artık evden ayrılmanın zamanı geldi çünkü başka bir şehre üniversiteye gidecek. Onsuz gecelerimiz, günlerimiz olacak artık off kalbim sıkışıyor ama böyle olması lazım.
Cumartesi günü üniversite okuyacağı şehre doğru yola çıktık. Tüm gün yurt aradık. Hiç bir şey tam istediğiniz gibi olmuyor tabi, bulduk yine de. Ne yazık ki yurt, apart işleri de sektör olmuş, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.



                           Yurt aramalarına ara verdiğimizde ailece güzel saatler geçirdik, sohbetimize umutlarımız eşlik etti. İstanbul'un deli kalabalığını gençler seviyor, kızımda heyecanlı. Ama bizden geçmiş, istediği kadar güzel olsun  bu şehir bunca kalabalık beni boğuyor. Akşama kadar ayaklarımıza kara sular indi, işlerimizi kısmen halledip eve döndük. Allahtan Kocaeli yakın, uzak diyarlarda bu işler çok daha zor. 


                   Sonrasında pazartesiyle birlikte işe devam. Okul günleri güzel geçiyor, yeni kitaplar geldi sınıfa. Çocuklara her gün mutlaka bir kitap okuyorum. Okurken mutlaka sorular soruyorum, kitap hakkında konuşuyoruz. Bu kitapta ki bir ayrıntıyı çok sevdim. Baba algısı! Bakınız şuna.


Benim çocuklarla güzel havanın keyfini çıkarıyoruz okulda...



               Bu hafta  iki güzel kitap okudum. Beşir Ayvazoğlu'nu severim. Bu kitabını okumamıştım, kütüphane de bulunca hemen aldım. Enis Batur zaten en beğendiğim yazarlardan. Gölyazı kenarında kurulan yazar evi günlerini kendine has uslübuyla anlatmış, her zaman ki  gibi bayıldım.

               Live to 100 belgeselini seyrettiyseniz bilirsiniz uzun yaşamanın sırlarından biri sevdiklerinle vakit geçirmek, onlarla görüşmek, sohbet etmek, dertleşmek. Bu hafta canım Sonat'la ve bir arkadaşımla uzun uzun oturduk.
Okul çıkışında bir gün de kuzenlerle pastalı börekli ev oturması yaptık, çok iyi geldi bunlar bana.


Roy Andersson filmleri seyrettiniz mi hiç? Ben İnsanları Seyreden Güvercin, Sonsuzluğa Dair, İkinci Kattan Şarkılar filmlerini seyretmiştim. Bu sefer de A swedish Love Story seyrettim. Yönetmenin kendine has bir dili var, fil onun ilk filmi 1970 yılında çeklimiş. 


                  Bu hafta çok tatlı bir süpriz posta geldi bana. Sevgili Alkım'ı bilenler, hatırlayanlar var mı blog dünyasında. Yıllar önce blog arkadaşlığımız instagramda da devam ediyor. Ne yazık ki artık bloguna devam etmiyor. Aslında Nezleli Karga'da öyle güzel yazıyordu ki onun devam etmemesiyle çok severek okuduğum bir blog daha sona erdi. Yeni bir öykü kitabı çıkararak imzalayarak bana göndermiş, nasıl duygulandım. Onca tanıdığı insan arasında beni de özerkleştirdiği için çok mutlu oldum.



                                  Alkım yıllar önce TRT'ye bloglarla ilgili 6 bölümlük belgesel yapmıştı. Çok   çok güzel bir belgesel, siz blogçularında seveceğine eminim.
                    Bir cuma daha gelmiş, haftasonu tatiline girmek üzereyken herkese iyi dileklerimi gönderiyorum!





























16 yorum:

  1. Merhabalar.
    Her Cuma yazınızı takip edip okuyamıyorum ama, arada sırada da olsa Cuma yazılarınızı okumak nasip oluyor. Önce yuvadan uçmak üzere olan minik kuşunuzun zihni ve bahtı açık olsun. Anladığım kadarıyla üniversiteye gidecek ve onun için İstanbul'da yurt aramışsınız. Günümüz çocuklarının işi gerçekten çok zor. Hele de şu içinde bulunduğumuz ekonomik krizlerin karşımıza çıkardığı zorluk ve engeller de cabası. Allah yar ve yardımcınız olsun. Cumanız hayırlı ve mübarek olsun. Selam ve saygılarımla birlikte sağlıcakla ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey, evet kızım istanbulda bir üniversite kazandı. Devletin bir yurdu da çıktı, aylık fiyatı çok makul ama öyle ters bir yerde ki kalması imkansız. Biz de özel yurtlara baktık ki onlarda fiyat olarak tam on katı. üstelik yemek ya da kahvaltı yok. çocuklar kaderlerine terk edilmiş. ben de Ankarada okurken özel yurtta kalmıştım, yemek derdim yoktu, çok güvenli ve temizdi. şimdi baktıklarımız sırf ticarethane mantığına dönüşmüş. hadi biz karıkoca çalışan olarak altından kalkarız ama bunca genç nasıl okuyacak kimsenin umrunda değil.
      Neyse sorunları aşacağız inşallah. yorumunuz için çok teşekkür ederim..

      Sil
    2. Gençlerimize gerçekten çok üzülmekle birlikte ülkemizi bu hale getirenlere de kendi nam-ı hesabıma lanetler yağdırıyorum.

      Sil
  2. Filmlerini de kitaplarını da nor aldım sağol arkadaşım.

    YanıtlaSil
  3. Pelin için her şey yolunda gidecek merak etme.. :) Sizlerden aldığı öğretilerle gurur duyacağınız bir şey ortaya koyacak, yeter ki korkmadan desteğini sürdür. :)
    Filmleri hemen not aldım.. Alkım' ın programına bakacağım.
    Çok teşekkürler.. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah momentos, kaygılarım çok fazla. Bugünler de rüyalarım hep yurtlarda, istanbulda :) ilk zamanlarda böyle olması normal tabi ki.
      istambul tercihimizden önce izmir tercihi vardı , onu sildirdim çünkü okul izmirin göbeğindeydi. dolu kurgularım vardı , eğer silmeseydik o olacaktı.
      her şey kısmet işte. off zormuş bu ebeveynlik!

      Sil
  4. Selam güzel tatlı kızımıza başarılar dilerim. İnşallah gönlünüze göre yurt olsun. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim güzel dilekler için :)

      Sil
  5. Sen var ya, annelerin bi tanelerindensin. O kadar hoştu ki cümlelerin, o kadar içten, farkında ve sıcak... İtirafların, duygularını ve kaygılarını bastırıp çocuğunun farkında olarak ve anlayarak yoluna gitmen muhteşem. Örneksin emin ol, altını bir kez daha çizerim ki çocuğun kadar öğrencilerin de çok şanslı... Ve ayrıca iyi ki buradasın ve bizimlesin, seni yazılarından da olsa tanımak şahane bir şey:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy buraneros kanatlarım çıkmak üzere :)
      ne güzel şeyler yazmışsın, kaygılarım çok fazla hatta yüz yüze olsak saatlerce paranoya fikirlerimden bahsedebilirim:) ama ne yapayım hep böyleydim çocuk konusunda. lise sondayken pelin yalovada bir liseye yazdırmıştım. okul servisine falan da vermedik çünkü kendi başına gidip gelmesini istiyordum minibüslerle. neredeyse 40 dakika süren yolculuk ve sabah tıka basa işçilerle doluyordu. çok kaygılarım vardı ama onun bağımsızda olması gerektiğini biliyordum. yine de minibüs şoförlerinin başkanına gidip bakın sabahları kız öğrencileri de alıyorsunuz, aman ha size emanet diye adama bir saat konuştum. ara ara gidip kendimi gösterdim şoförlere :)
      şimdi de yurt ararken sorularımla insanları nasıl bezdirdiğimi tahmin edersin :)

      Sil
  6. Buketcim hayırlı olsun. Demek sonunda istediği oldu. Maalesef her şey fahiş fiyat İstanbulda. Sizin oradan buraya arabayla 1 saattte geliniyor en azından köprüyü geçerek. TAbii köprü de fahiş bir fiyat. Melisa'nın yarım dönemi Göktürkte geçecek , Dün toplu ulaşımı kullanıp gidelim ona yol gösterelim dedik. tam 2,5 saatte, 5 vesaitle gidildi, dönüş de aynıydı. Metro, metrobüs ve otobüs. Otobüs kullanılan yerlerde trafik olmadan bu şekilde. Herkes o kadar normal karşılıyor ki bu kadar çok vesait kullanmayı ve saatleri yolda boşa geçirmeyi. O yüzden devletin yurdu çıktıysa bence onu kaçırmadan değerlendirin, yerine bakmayın. Sizin beklediğiniz gibi kolay değil burada yaşamak. Biz bile bu şehrin içinde yaşarken , normalleşmiş anormalleşmelere ağzımız açık bakıyoruz. Çocukluğumuzda gençliğimizde hiç birşey böyle değildi. KEşke daha fazla devlet yurt yapsaydı da özel yurtlarla uğraşmasaydık. Maalesef yanlış bir ekonomi politikasından dolayı , mazotun, ve akabinde tüm masrafların artması , her şeye yansıdı. ben de çok isterdim kızımın bir yurtta kalmasını. ama biz de iki kişi çalışmamıza rağmen bunu sağlayamıyoruz. Bu durum en çok da İstanbul'da hissediliyor. Ayrıca herkes İStanbul'dan kaçıyor , İzmir başta olmak üzere başka illere yerleşiyorlar. İstediğiniz özellikli üniversite olmasaydı, İzmir'i tercih etseydiniz daha rahat olurdu. Orada hayat hem daha rahat, hem biraz daha ucuz. Halam uzun zamandır orada yerleşik, Kuzenlerim de orada okudu. İStanbul aldığı göçten dolayı yaşanacak vaziyette değil artık. Sonra sohbetini de yaparız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet canım çok haklısın, bakalım girdik bir yola hayırlısıyla okuyup bitirseler şu çocuklarımız. sizin de çok meşakatliymiş yol. ne yapacaksınız peki, bir çare buldunuz mu?

      Sil
    2. Yok Buketcim, maalesef alternatif bir çare yok. Sadece metro biraz daha yakınlaşırsa bize daha önce metroya binecek. O da Aralık da olacak. Genel olarak kiminle konuşsam, üniversiteli gençler ve aileler herkes İStanbul'da üniverseteye gidecekse bunu göze almak gerekiyordu diyor :)

      Sil
  7. Ne zaman canım sıkılsa, evde olup üzerime bir battaniye çekip kitap okumayı, kahve içmeyi, uyumayı istesem, huzuru arasam bu bloğa geldiğimi fark ettim, yıllardır böyle bir his bu okumalarıma eşlik ediyor. İyi ki hala yazıyorsunuz, sevgilerimle.
    Deniz
    denizinsarkisi.blogspot.com

    YanıtlaSil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...