6 Ocak 2023 Cuma

Yılın İlk Cuması

                    ''Temelde, bu kadar çok kötü şey olduğu için yazıyorum. Eğer her şey güzel olsaydı, o zaman muhtemelen hiçbir şey yazamazdım. O zaman hiç kimse yazmazdı. İyi bir haldeyken yazamazsın. Ayrıca, eğer her şey güzel olsaydı, yazmak salakça olurdu, çünkü insanın güzel olan bir şeye kendini bırakması gerekir, değil mi? Ondan faydalanması gerekir. Eğer iyi bir ruh halindeyken masanın başına oturursan, o iyi ruh hali kendi kendini imha etmeye başlar. Neden onun kendini imha etmesine izin vereyim ki? Bütün bir hayatı baştan sona iyi bir ruh haliyle yaşadığını ve hiçbir şey yazmadığını hayal edebilirsin. Fakat, dediğim gibi, iyi bir ruh hali ancak kısa bir süre devam ettiği için, dönüp dolaşıp gene yazmaya başlarsın.''

Bayılıyorum Bernhard'ın yazdıklarına. Bazen okumadığım kısımlar çıkıyor karşıma sanki define bulmuş gibi oluyorum. Hayatın zorluklarından, acımasızlığından, anlam arayışından beslenen, farklı bir yaşam anlayışı olan, zor şartlarda yetişmiş , sevgisiz büyümüş biri. Yukarıda ki alıntıyı okuyunca hem haklı buldum hem de yok böyle de kesin çizgiyle ayıramayız yazma nedenlerini . Biz blogçular bile çok kayda değer şeyler olmasa da yazma dürtüyle bir şeyler çiziktiriyor, yazmaya devam ediyoruz. Yazma ihtiyacı insanı motive eden, tedavi eden bir yanıyla önemli bence. Yoksa yıllardır niye yazar ki? 
              Vakit bulsam daha sık yazar, şu dünyaya daha çok çivi çakardım. Yine de cumadan cumaya bir şeyler birikiyor. Hafta boyunca aynı döngü tabi ki, ama olsun ne güzel sağlıkla oluyor bunlar diyorum. Bir iki haftadır süren mide ve sırt ağrılarım yaşam enerjimi etkilese de rutinler iyidir diyorum. Bazen de büyük bir bunaltı geliyor içime, nasıl oldu bunca yıl memuriyetle kilit attın özgürlüğüne diyorum. Herkes gibi o can sıkıntısı her gün beni ele geçiriyor ama bir kaç oyalamaca ile üstesinden gelmeye çalışıyorum.
             Sabahları okula gitmek üzere yola çıktığımda bir kaç haftadır karşı yönden gelen üç çocuk görüyordum. Yaşları tahminen 12, 8 ve 6. Evlerinden uzak okullara gidiyorlar çünkü yol üzerinde aslında onlara yakın okullar var. Her gün karşılaşınca dikkatimi çekti. Bir gün tam yanlarından geçerken ''Good Morning'' dedim. Öyle şaşırdılar ki anlatamam. Ben cevap beklemeden hızlı hızlı yoluma yürüdüm. Onlar arkamdan bakakaldılar. Herhalde kim bu kadın sabah sabah , deli midir nedir diye düşündüler.
Sonra ki günler de aynı şekilde ingilizce selam verdim hep :) Geçen gün hepsi birlikte karşılık verdiler bana; ''Good morning class! '' 


                          Dün durup konuştum çocuklarla. Meğer buraya babalarıyla gelmişler, halaları yanlarındaymış. Anneleri Mardin'de kalmış, galiba boşanmış anne babaları. Kendileri sabahın erken saatlerinde oldukça uzak bir yerde ki okullarına gidiyorlar. En küçüğü anaokuluna gidiyor. Bu çocukların annesiz bir yaşam sürdürmeleri, muhtemelen her işlerini kendi başlarına yapmaları, bu kadar küçük bir yaşta kocaman dünyayı sırtlanmalarını görünce arkalarından uzun uzun baktım, gözleri yaşardı ve sabah sabah kalbimde bir acıyla yoluma devam ettim. Sonra da konforlu yaşamda, sıcak bir ailede büyümüş şanslı çocuklar olduğumuzun geç bilinciyle ne kadar da şımarıkmışım dedim. Ne kadar gereksiz üzüntülerim var, ne kadar çok istiyoruz şu dünya da ...


                       Sıkıntılı günler geçiren bir arkadaşımdan hediye geldi bu hafta. Onun üzüntüsünü öğrenince ben de çok üzüldüm. Burası sanal bir dünya olsa da duygularımız gerçek. Her blog arkadaşım için bunu düşünüyorum, biraz uzak kalsalar bloglardan merak ediyorum acaba neredeler, niye yoklar diye düşünmeden edemiyorum. 


                  Yeni yıl günü pasta yaptım ama çok zorlandım. Bu tarz pasta yapanlar meğer ne uğraşıyorlarmış. Ki onların daha da güzel ve usta işi. Yine de sonuç değdi uğraşımıza çünkü tüm aile yeni evimizde buluşup yedik. 




                Haftasonu serin, mis gibi berrak bir hava vardı. Evde herkesi bırakarak sabahın erken saatlerinde deniz kenarına yürüyüşe gittim. Tek başınıza yürürken de yalnız olamıyorsunuz . Kafanızda ki sesler fırsat bulup daha kalabalık yapıyor sizi. Etrafın sessizliğinde iç sesiniz daha çok çıkıyor. Şu kafalarımızı nasıl sakinleştireceğiz bilmem.
Çocukken babamın kardeşimle beni yüzmeye getirdiği yerde yürüyorum. Tam 40 sene önce bu beton yolun olduğu yerlerde büyük kayalar vardı. Gelip havlularımızı serip denize girerdik. Ne kadar kalırdık, niye annem olmazdı hatırlamıyorum, babama sormalıyım bunu. Çok kalmadığımızdan eminim çünkü babam gittiği yerde yarım saatten fazla kalmaz ki hala öyle.



                Bu hafta iki güzel kitap bitirdim. İkisi de hediye. Özellikle Haldun Aydıngün'ün yazdığı kitapla yıllarca dağlara tırmanan kendisini tanımış oldum. Diğer kitap yazarların otobüs yolculuğu hakkında yazdıkları yazılar. Bazı yazılar gerçek öyküler sanırım bazıları da kurmaca. Gerçek öyküler olsaydı keşke, daha iyi oluyor çünkü yazarların kendi yaşamlarından kesitleri okumak.


                      Fidancılık kursum devam ederken başka bir kursa daha başladım. Gördüğünüz gibi ilk işimi yapmaya çalışıyorum. Gerek belediyenin olsun gerek sivil kuruluşlar olsun sırf insanlar bir şeyler üretsin, öğrensin diye ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Tabi ki çoğunluk kadınlar bu kurslarda.  Okul çıkışı bir günde olsa gidip bir şeyler yapmaya başladık. 
Bu hafta da böyle güzelce geçti bitti bile. Ocak ayına girdik, sonbahar bitti, kışın ortasına geldik. Sağlık ve huzurla geçen hafta sonumuz olsun dileğiyle!




















8 yorum:

  1. Demek uzun zamandir iyi bir halindeyim yazmadigima göre:) Berhardin yazdiklarindan kendime pay cikardim. Bu sükür yazilarin iyi geliyor insana. Yeni yilda güzellikler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nerelerdesin Akşamsefası?? o güzel yazıların uzundur yok. Bayan susi ne yapıyor, ona gidiyor musun hala, yeni yılda gitmişsindir büyük ihtimalle ama ayrıntıları çok merak ediyorum. arayı çok açtın, yeniden başlasan yazmaya.

      Sil
  2. Thomas Bernhard okumadım hiç paragrafı çok sevdim. Kütüphaneden kitaplarına bakacağım. Yazar ismi doğru değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kolay okunan ve hemen beğenilen bir yazar değil, şimdiden uyarayım :)

      Sil
  3. Haldun Aydıngün'ün Doğada Yaşam Notları'nı gazetede yayınlandığı zamanlar okurdum, sonra kitabı da almıştım. Hatta bir seferinde sisli bir pazar sabahı Kilyos'tan yola çıkıp orman yolunda geçerek uzun bir yürüyüş yapmıştık.

    Çocuklarla ilgili hikaye, ancak bir öğretmenin dikkati ve anlayışıyla ortaya çıkacak nitelikte. Gerçekten bazı hayatlar çok daha zorlu koşullarda başlıyor.

    YanıtlaSil
  4. Çocukları okuyunca içim acıdı gerçekten, ne zordur şu hayatta annesiz olmak kim bilir...

    Kurs başarınıza hayran kaldım bu arada. :)

    YanıtlaSil
  5. Merhabalar.
    Bu Cuma paylaştığınız diğer konulara hiç girmeden sadece yazınızın başlangıcında belittiğiniz konu üzerine bakın Fuzuli ne demiş aynen size aktarıyorum: " Gönlünde bir derdi bulunmayan, ciğeri yaralı olmayan insanın şiirinde tat vardır zannetme. Zevk ve safa, huzur ve rahatlık şiire zevk vermez. Asıl ıstırabın doğurduğu şiir müessir olur. "

    Siz de aynen Fuzuli'yi doğrular gibi; "Eğer her şey güzel olsaydı, o zaman muhtemelen hiçbir şey yazamazdım." Ne kadar doğru değil mi? Aynen katılıyorum. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  6. Iyi seneler Buket'cim.Umarim iyi hallerde,bolca yazariz bu sene:)

    YanıtlaSil

Nisan Cuması

                        '' Dün bildik bir rüzgar esiyordu. Daha önce karşılaştığım bir rüzgar. Dışarıda mevsimsiz bir ilkbahar. Kara...