23 Kasım 2022 Çarşamba

İnegöl, Oylat ve Domaniç Gezisi

               Ara tatilde aslında karavanla bir yerlere gidip kamp yapacaktık. Domaniç bölgesini çok merak ediyordum. Karavanımızda ısıtma olmadığından serbest yerlerde kalamıyoruz bu kış döneminde ne yazık ki. Elektrik alabileceğimiz kamp yerlerine bağımlıyız soğuk gecelerin olduğu sonbahar ve kış aylarında. Gideceğimiz yerlerde karavan kamp alanları yok. En iyisi oralara gidip otellerde kalmak deyip çıktık yollara.
         Pazar günü sabah erken saatlerde Domaniç ilçesindeydik. Burayı tarihten duymuşluğumuz vardı. Biraz araştırınca şu bilgileri öğrendik. Ertuğrul Gazi'nin annesi ve Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'nin ninesi Hayme Ana eşi Gündüz Alp ile göç etmişler. Fırat nehrini geçerken Gündüz Alp boğuluyor ve Hayme Ana Kayı boyunu toparlayarak bu topraklara geliyorlar. Domaniç'in Çarşamba köyüne gelip yerleşerek sonrasında Ertuğrul Gazi ile bu büyük devletin temelleri atılıyor. 
           Artık Çarşamba köyü Osmanlı göç yolunun başlangıcı olarak kabul ediliyor. Osmanlı Göç yolu Domaniç, Alagöz, Gürgenyayla yolunda devam ediyor ve ekoturizm önemi olan bir rota. Göç yolu 60 km uzunluğunda, Çukurca Göletinde son buluyor. Domaniç ayağında Ebe Çamlığı, Mızık çamı tabiat alanı, Tarihi Bercin kulesi, Ilıcaksu Tarihi kavak ağacı bulunuyor. Domaniç merkezde arabamızı parkederek etrafı gezdik. Fırından yeni çıkmış simitlerimizi aldık. Evden gelmeden önce kahvaltılık şeyler hazırlayıp küçük termosumu da yanımıza almıştık. Meydanda bulunan bir kahveden termosumuzu çayla doldurup Domaniç'e beş dakikalık mesafede bulunan Ilıcaksu Sarıkız mesire alanına gittik.

Çok güzel bir yerle karşılaştık tüm ağaçlar yapraklarını dökmüş olmasına rağmen. Sabah erken saatler olmasından fazla insanda yoktu. Bu küçük gölet kenarında kahvaltımızı yaptık. Sarıkız efsanesini de öğrendik. Güzelliğiyle meşhur beş oğlan kardeşi olan Sarıkız evlenmek istemediğinden çıkan dedikodulardan kurtulmak için bu bölgede bir hocanın yanına getirilir. Burada aylarını bir evde çıkmadan geçiren Sarıkız'ı almaları için ağabeylerini çağırır hoca. Eve geldiklerinde Sarıkız kendisi gibi kırk genç kız ile namaz kılıyordur.  Sırları ortaya çıkan kızlar telaş ile dışarı koşarak suyun başında bulunan kayanın içine girerek kaybolurlar. Bu sularda devamlım kabarcıklar görürsünüz, bunlar da kırk kızın solukları da denir.


                          Buradan Domaniç Palazoğlu Göletine gittik. Kütahya'dan Bursa yönüne gitmek isteyenler Tavşanlı İnegöl yolunu kullanmalı. Bol virajlı ve rakımı yüksek olsa da sonbaharda öyle güzel bir yol ki. Çekme karavanla biraz meşakkatli olurmuş bunu da öğrenmiş olduk. Hemen yol kenarında ki Palazoğlu Göleti doğa harikası bir yer. Kışı ormanda geçiren kurbağalar havaların ısınmasıyla beraber Kocayayla tarafından bu gölete geliyorlar. Bu bölgeye ait bir kurbağa çeşidi de var. Büyük ve iri olan dişi kurbağa, küçük erkek kurbağayı yol boyunca sırtında taşıyor.


                Kamp yapmak serbest ama henüz elektrik yokmuş çevrede. Topuk yaylası olarak da geçiyor bu bölgenin adı. Gölet etrafında keyifli bir yürüyüş yapıp kenarında bir çayla ısındık. Güneş olmasına rağmen rakımdan dolayı soğuktu. Havanın temizliğini ciğerlere çekip bol oksijen depoladık. Akşama doğru İnegöle doğru yola çıktık çünkü konaklamayı burada yapacaktık. 
İnegöl öğretmenevinde üç gece konakladık. Ne yazık ki bir çok öğretmenevi gibi burada da dolu sorunla karşılaştık. Verilen odaya girdiğimizde yoğun bir sigara kokusuyla karşılaştık. Camları 2 gün boyunca açık bırakmamıza rağmen koku işlemişti her yere. Oda olmadığından değiştiremedik. Klozetler kopuk, oda küçük, yorganlar özensizce dolaplara tıkıştırılmış, banyoda sıcak su yarım saat akıttıktan sonra geliyordu. Ah nerede güzelim, tertemiz karavanım diye çok düşündüm..


                İnegöl beklediğimizden daha büyük bir ilçe olarak karşımıza çıktı. Geniş ve düz caddeleri, bol ağaçlı, düzgün evleriyle beğenimizi kazandı. Esnaf lokantasına gidip güzel yemekler yiyerek o günün yorgunluğunu attık. Çarşı içinde ki büyük camiye gittik yatsı namazı için. Sonbahar havasını o gece sokaklarda tam anlamıyla hissettik. 
Sonra ki gün İnegöl'e 20 km uzaklıkta ki Oylat kaplıcalarına doğru yola çıktık.


İlk önce Hilmiye köyüne uğradık. Burada ki köy evlerinin arasından Oylat Mağarasına doğru çıktık ama içine girmeden manzarayı seyrettik. Sabah olduğundan kahvaltı yapacağımız bir mekan arıyorduk ama dere kenarı güzel olur diye girdiğimiz yerler çok özensiz, dağınık ve kirli gözüktü gözümüze. Oylat'a doğru yola çıktık tekrar ve yol kenarında bir alabalık tesisi görüp bakalım dedik. İçeride soba da yanıyordu ama ağaçların altında oturalım dedik. Sade ama lezzetli bir kahvaltı yaptık.




Sonrasında otellerin yoğun bulunduğu Oylat Kaplıcalarına gittik. Güzel bir orman rotasıyla bu otellerden ayrılıyorsunuz. Yaklaşık olarak 1.5km bazı yerleri dik yürüyüş yapıyorsunuz orman içinde. Sonbaharla birlikte her yer sarı , turuncu, kahverengi olmuş, çıtır çıtır yaprak sesleriyle yürüyüş çok güzeldi.





                             Oylat İnegöle çok yakın olduğundan biz buradan gidip geldik. Başka bir zaman kaplıcalardan tam yararlanmak için, sularında yıkanmak, doğa da zaman geçirmek için uzun bir kalış yapmak amacıyla gelinebilir. Her mevsimde güzel olduğunu sanıyorum. 

                    

              Akşamına İnegöl'e döndüğümüzde karnımız çok acıkmıştı ve meşhur inegöl köftesini yerinde deneyelim diyerek çarşıda bulunan Hacı Aziz'de köfte, piyaz, manda yoğurdunu sipariş ettik. Gerçekten çok lezzetliymiş. 


Ertesi ve son günümüzde sadece İnegöl içini gezelim ve bu kasabadan keyif alalım dedik. Sabahın erken saatlerinde uyandığımızda gri bir hava vardı, her yer sisli puslu ve soğuktu. Çarşıda ki İshak Paşa Külliyesinin bahçesinde ki dev çınarların altına oturduğumuzda karşıda ki dijital derecede hava sıcaklığını gördüm; 6..
Esnaf yavaş yavaş dükkanlarını açıyor, temizlikler yapılıyor, işlerine giden insanlar yol kenarında yürüyorlardı. Bizim çaylar gelmiş, fırından aldığımız sıcacık simitleri de yemeye başlamıştık.


İshakpaşa Külliyesinin yapımı üç sene sürmüş. Cami, türbeler ve dini kitapların bulunduğu kütüphaneden oluşan geniş bir avlusu var. Öğleye doğru yavaş yavaş güneş çıkıp etrafı ısıttığında bu alanda bulunan kent müzesini gezmeye gittik.



                 Bu kadar güzel olduğunu tahmin etmiyordum müzenin. İnegöl yaşamına ayna geçmişten ayna tutan müzedeiki saat gezmişiz. Yazılarını okuyarak, inceleyerek, hayran hayran geçmişte ki hayata baktığımız bu saatlerden çok memnun kaldık eşimle. Kent müzesinden çıkarak kapalı çarşıya girdik büyük bir hevesle ama tarihi bedesten artık modern mağazalarla dolmuş. 
Tüm günümüzü İnegöl sokaklarında geçirdik. Bazen çay içtik bir kahvehanede bazen yemek yedik, dinlendik. 
Güzel geçen üç gün sonunda eve dönüş yaptık. Gezdiğimiz yerleri kısa kısa videoya çekip yayınladım. İsterseniz bir de buradan seyredin..





















8 yorum:

  1. Ay ne güzel ve keyif verici bir gezi olmuş ya, İnegöl aslında bize de çok uzak değil ama niye gidip gezmiyoruz bilmem.

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir tatil olmuş, içim açıldı :)

    YanıtlaSil
  3. Video kaydın yine çok iyiydi. Ve Öğretmenler Günün Kutlu Olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatıra kalıyor videolar iyi oluyor. Keşke daha önce ki gezilerimi de yükleseydim zamanında.

      Sil
  4. Ben de Bursa'dayım ama Sarıkız Mesire alanını bilmiyordum. Ne güzel bir yazı olmuş ve ne tatlı bi blog. Keyifle okuyacağım diğer yazılarınızı da. Çok sevgiler :)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...