28 Ekim 2022 Cuma

Merhaba Cuma

                       Bugünlerde yoğun bir telaş, yorgunluk içindeyim. Haliyle zihnimde yorgun. Bu senenin bizden aldığı teyzem, kayınvalidem, eniştelerimin yokluğu, acısı her an zihnimin bir köşesinde olanca ağırlığını koruyor. Gündelik işlerle unuttuğum oluyor ama o üzüntü var ya çok acayip bir şey. Hep orada var ve hep rahatsız ediyor. Evin işleri tam gaz devam ediyor bir taraftan. Evin elektrik tesisatına 12 bin tl verdik. Resmen içimize oturdu. Zaten belediyeye verilen paranın haddi hesabı yok. Elektrik bağlanması için bekleyeceğiz, bu da iki hafta kadar sürüyormuş. Su sayacı geldi ama tarlanın bir ucunda bırakıldı, o ve getirilecek ve ev  içi su işleri yapılacak bu cumartesi. Elektrik ustaları hafta sonu işlerini yaparken hep başındaydık ama yine de öyle özensiz davranıyorlar ki çıldırmamak imkansız. Metal eşyalarını yeni parkelerde sürüye sürüye götürmeler, yeni boyanan duvarları simsiyah elleriyle ellemeler, hele bir yerden bir kablo geçirmişler ki mutfak dolap kapağı açılmıyor şu an. Biz de yeni fark ettik.


                    Bağımızda zeytin ağaçları, bir armut ağacı var. Aslında bir armut ağacı daha vardı ama gelen kepçeler kökünden yıktı. Hatta bir kiraz ağacı vardı ama evin olduğu bölgeye denk gelince o da gitti. Annem bir vişne ağacı ekmişti ama o da kurumuş görünüyor. Bir de ceviz ağacı var. Pazardan iki ağaç aldım ve onları ektim bu sefer. Kayısı ve elma ağacı.


                      Cumartesi günü böyle çok çalışınca pazar sabahı kendimi sahile attım. Hafif rüzgar, ılık hava, güneş pırıl pırıl ama yakmıyor yürüdüm durdum. Denizde öyle sakin ve güzeldi ki,,

                   Sonrasında güzel bir kahvaltı balkonda hazırlandı. Bayılıyorum kahvaltı sonrası çay eşliğinde dergi ya da gazete okumaya. 


                      Pazartesiden itibaren sabahları zorunlu kalkış başladı işe gitmek için. Şu iş hayatını da çoğu kez bu yüzden sevmiyorum. Mecburen belli bir saatte kalkıyorsunuz, koşturuyorsunuz. Erken emeklilik çıkarsa emekli olmayı iyice düşünmeye başladım. Gerçi benim normal emekliliğime de bir sene kaldı ama. Yirmi yaşından beri çalışıyoruz, hayatımızın büyük bölümü mecburen dört duvar arasında geçti. En verimli yıllarımızda büyük bir çaba içindeyiz. Şimdi yol yakınken, elli yaşa yaklaşıp son gücümüzün yerinde olduğu dönemde şu mecburi işlerden sıyrılmak, sakinleşmek ve hayatımı rölantiye almak istiyorum. Sabahları o sıcacık yatağımda telaşsız kalkmak istiyorum. 
Gerçi köye gidince havası, yaşamı da çok iyi geliyor. Sekiz sene ne zaman geçmiş şaşıyorum ve iyi ki gelmişim diyorum..
                  

                       Gaspar Noe filmlerini seyretmeye başladım bu hafta. İlk olarak Vortex. Yönetmen filmin başında ''Zihinleri yüreklerinden önce çürüyecek herkese '' diye adamış. Demansı bir çok filme konu olarak buluyoruz son zamanlarda. Yakın zamanda kayınvalidemde de tanık olduğum bu zor hastalık üzerinde çok düşünüyorum artık. Hayatı sorgulama da farklı bir kapı açtı benim için. Filmde bir de Dario  Argento oynuyor, süpriz! Argento filmin başında Edgar Allan Poe'dan bir alıntıyla açılış yapıyor;
''Hayat rüya içinde bir rüyadan ibaret..''   Yaşlı bir çifti görüyoruz filmin başında. Mis gibi bir terasta, çiçekler, saksılarla donatılmış, Paris sesleri duyuluyor etrafta ve yaşlı çift kahve yudumluyor. Ne güzel bir görüntü diyorsunuz, imreniyorsunuz hallerine. Sonra kadraj ikiye ayrılıyor ve film boyunca devam ediyor.  Gerçekler içinizi bumbuz yapıyor sonrasında.. Filmi izlerken bizimde kayınvalidemden dolayı içinde bulunduğumuz o çaresiz ve karanlık günleri yeniden yaşadım. Sonrasında yüreğimde kapkara bir ağırlık ve üzüntü kaldı..
                       Bu hafta boyunca Banu Ablayı hatırladım. Blog dünyasının neşeli, hamarat, en güzel insanı Banu abla. Aramızdan ayrılalı sanırım dört yıl oldu. Bloguna döndüm geçen günlerde. Dünyasına girdim, ne renkli, ne keyifli ve ne sıcaktı. Annesi ve köpeği Bıdık^la geçirdiği o yıllar ne zaman gelip geçmişti. İşte unutuldu gitti bile. Vefat etmeden kısa bir zaman önce iyi ki ziyaret etmiştim. Onu tekrar sizinle beraber hatırlamak istiyorum. Hadi bir gidin bakın bloguna



Okulda bu hafta turşu yapımı vardı..


                                 Perşembe günü okul sonrasını kendime ayırarak keyifli saatler geçirdim. İlk olarak ilçemizin yakınında bulunan beldeye yürüyerek gittim. Neredeyse bir saati aşan bir yürüyüş oldu. Tek başıma yaptığım yürüyüşleri çok seviyorum. Yanınınzda biri olduğunda mutlaka konuşma gerekiyor, kendinize odaklanamıyorsunuz, hele size eşlik eden insan devamlı sızlanan, şikayetçi biriyse yandınız. Yürüyerek kafanızı boşaltacağınızı sanarken negatif enerjiyle dolmuş oluyorsunuz boş yere. 
                                   Sahil boyunca uzun yürüyüş öyle iyi geldi ki. Kendimi güzel bir çay ve gözlemeyle şımarttım. Masalar denize çok yakındı ve fazla insan yoktu. Dalga sesleri eşliğinde ki keyfimi siz düşünün..


                          Geçen hafta aldığım kitapları geri vererek yenilerini aldım kütüphaneden. Atilla Atalay almıştım ama bir iki öyküsünü okuduktan sonra bıraktım. Gülmece türünü sevmiyorum, anladım. Cortazar ilk okudum ama çok da beğenmedim. 
                     Yarın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bayramımız şimdiden kutlu olsun. Herkese mutlu haftasonları dilerim ..





























 

15 yorum:

  1. Ev alma "usta" ol demek ki, ben bunu öğrendim... Kolay gelsin, az kaldı, bu dertler geçsin cennet gibi olacak eminim!
    İnsanımız ne hızlı tükeniyor :( Halbuki 50 nedir emekli olmak için, daha tam tecrübesinden yararlanılacak yaşlar yeni başlıyor. Ama çok tanıdığım var böyle 50 olsa da emekli olsam çok yoruldum diyen ve tembel insanlar değilsiniz, aksine, fazlsıyla çalışıp tükenmiş insanlarsınız... Çok üzücü. Bu kadar yıpratmasalar insanı, insan 70'ine dek çalışır aslında, gücü yeter... Ama işte...
    Alzheimer konusunda okuyamıyorum ve izleyemiyorum, maalesef dedemden bildiğim ve beni korkutan bir hastalık. Babam bir defa demişti ki, aslında olana değil çevresine daha zor, olan çünkü ilk zamanlar bir depresyon ve anksiyete yaşasa da, sonra salıyor hiç umuru değil :)) O zaman gülmüştüm, doğru.. Ama işte tanıdığın birinin hiç tanımadığın birine günbegün dönüşmesini izlemek korkunç bir şey... Umarım yakalanmayız (diş sağlığına önem verelim, dişetlerindeki bir bakteriyle ilişkilendirildi son yıllarda).

    YanıtlaSil
  2. Ben de geçen gün andım Banu'yu anneciğini ve Bıdık'ı. Kanaviçe tatlı evleri ile bakışıyorum şu an, taşınınca mutfağa asayım bak, duvara asacak bir şey arıyordum

    Can da izinde ve sürekli ustaların başında ama arkasını dönse birşeyler baştan savma gidiyor. Dün bir saat içeriyi temizledik, sigara içip izmaritleri yere atmışlar. Daha kullanamadan parkeler haşat. Yazık yaa. Dişimizden tırnağımızdan biriktirip bir ev sahibi olalım diyoruz uğraştığımız saçmalıklara bak. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aa sen mi almıştın o elişlerini. Ne güzel! Ben ona gittiğimde yaptığı kanaviçeleri göstermişti, hatta Banu abla ben satın alayım senden hatıra olsun demiştm. O da onlar satıldı demişti. belki de sendekiler bunlar. ah Banu abla.. en son yaşadığı evin önünden geçiyoruz ne zaman izmite gitsek . hep anıyorum..
      ustalardan öyle gına geldi ki anlatamam. hatta yaptıkları yanlışları çektiğim bir video yayınladım bugün. O sigaralar bizim evin hatta bahçenin her yerinde. yalnız onlar değil ne bulurlarsa atmışlar her yere. günlerce temizliyoruz hala bitmedi.

      Sil
  3. Evi yapmakla ilgili işler sizi kimi zaman yoruyor kimi zaman üzüyor, ancak sonunda hepsi geçecek gidecek ve keyif almaya başlayacaksınız, o günlerin hatırına sabır en iyisi. :)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten böyle aslında. Geçip gidecek ve sabretmek önemli biliyorum ama çok da yorulduk. Ustaların biri gidiyor biri geliyor. sıfırdan ev yaptırmak gerçekten çok zormuş. inşallah unutacağız bu zahmetli günleri.

      Sil
  4. Ben de çok severdim Banu hanımı, arada bakarım hep bloguna, Allah rahmet eylesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle mi? Çok sevindim onu unutmayan benim gibi birilerinin olmasına. Allah rahmet eylesin...

      Sil
  5. Ustalarla uğraşmak zor. Malesef hiç düşünmeden, özenmeden çalışıyorlar. Onlarla uğraşmanın derdine eşim çoğu işi kendi yapar oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah sormayın. bir de her gelen öncekini eleştiriyor, yaptığı işi beğenmiyor. onlara laf anlatmaktan bıktık ama bitecek inşallh bu işler..

      Sil
  6. Usta diye birşey yok gibi, kimse hiçbirşeyin ustası falan değil. Modern çağın dayatmasında hepimiz her işin ustası olmaya yönlendiriliyoruz resmen.

    YanıtlaSil
  7. Allah rahmet eylesin üzülüyor insan gerçekten

    YanıtlaSil
  8. şimdilerdeki sıkıntı ve yorgunluk işin sonunda koskoca bir oh çekmekle sonlanıyor ha gayret :)

    YanıtlaSil
  9. doğadaki eviniz açısından çok şanslısınız yaa :) gaspar ile akrabalar bağlantısı da doğru işte sanat bize hayatı anlatıyor yaa :)

    YanıtlaSil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...