4 Mart 2022 Cuma

Bugün Cuma!

                   Mart ayı geldi, bahar yavaş yavaş müjdeleniyor. Mart ayında doğmuş olsam da sevmiyorum bu ayı çünkü ne kış ne bahar yaşıyorsunuz üstelik öyle de uzun ki. Genelde kış olarak yaşıyoruz mart ayını. Ama nisan öyle mi, gerçek müjde nisanla birlikte geliyor  bence. 
Bir de dünyanın başında ki bunca bela olunca ne tadımız var ne de tuzumuz. Yönetimlerin keyfi uygulamaları yüzünden bunca masum savaşın içine bir anda girdi. Bu ilk değil, ne kadar çağlar da atlasak savaş, kavga, eziyet olacak ne yazık ki. Başımıza ne geliyorsa bu erkek dünyasının genetiğinden midir nedir bilmiyorum yıkmaya, yok etmeye endeksli olmasından. 
Daha bir hafta önce insanlar sokaklarda dolaşıyordu, çocuklar okula gidiyordu, insanlar mutlu ve huzurlu yaşamlarını sürüyordu. Peki şimdi?
                  Aynı şeyleri insanlar Suriye, Irak, Afganistan'da yaşadı. Hocalı katliamının yıl dönümüydü geçenlerde. Avrupanın göbeğinde müslümanlar katledildi. Aynı ülkede olup mahallelerini duvarlar ayıran insanlar bu yüzyılda yaşıyor. 
                   Gelecek günlerde bizim ne olacağımız meçhul. Ekonominin, biten tarımın sonunda her şeyi ithal etmemizin sonuçları yavaş yavaş gerçekleşiyor. Çok umutsuzum, mutsuzum, canım sıkkın. Ama elden bir şey gelmiyor. Yalnızca işimde, yaşamımda doğru düzgün olmaya bakıyorum. Küçük küçük iyilikler, dokunuşlar, farkındalıklar yapmaya çalışıyorum. 
                   Ah şu emeklilik gelse diyordum ya dün gece karşıma şu nine çıktı. Youtube da Green Renaissance kanalını çok seviyorum. Küçük pasajlar halinde dünyanın çeşitli yerlerinden insan manzaraları ve onların yaşama bakış açılarını yayınlıyor. Dün gece seyrettiğim 86 yaşında ki o tatlı ninecik en çok gençlik enerjisi, yaşam arzusunu, umutlarını özlediğini anlatıyordu. Bir an önce emekli olmaya bakmayın çünkü o zaman elinizden bir çok şey alınacaktır diyordu. Bir bakın isterseniz 
  

Geçen hafta sonu havanın güzelliği şubatta hayret ettirecek kadardı. Fırsatı kaçırmayalım dedik ve sahilimizde on bin adımlık bir yürüyüş yaptık eşimle. Gitmeden havuçlu fındıklı kek bile çırpmıştım. Dönünce iki kişi evin temizliğine giriştik, ne yazık ki o güzelim cumartesimizden 2 buçuk saat gitti. Sonrasında temiz bir evde kahve kokusu kadar da güzel bir şey yoktur diyerek keklerimizi kesip kahvemizi demledik. 


                   Kahvemi içtiğim, kitabımı okuduğum ve görüş hizamda o kocaman çam ağacımın olduğu köşemi çok seviyorum. Yeşile ve maviye bakmak gerçekten terapi gibi. 


             Bu hafta Tove Dıtlevsen'in otobiyografik üçlemenin ilk kitabı Çocukluk ve sonrası Gençlik okudum. Çoğumuz çocukluk yıllaarımızı özlemle anar, geçmişe dönmek ister ve bazen de saplanıp kalırız ama bazı insanlar vardır, ne yazık ki bu dünyaya bir sıfır yenik başlarlar. Ailelerinin yanında olmalarına rağmen yeterli sevgi, alaka ve güven duygusundan mahrum büyümek tüm yaşantılarını etkilenirler. 
''Çocukluk tabut gibi uzun ve dar, kendi kendine içinden çıkmak mümkün değil.'' 
der yazar. 
1920li yıllarda Kopenhag'ta doğan yazar işçi bir ailenin çocuğu. Kitabında 5 yaşından 15 yaşına kadar geçen süre de aile içinde ki yerini anlatıyor, annesinden göremediği onay  ve sevgiyi şiire kanalize olup yaralarını sarmaya çalışıyor.


Güzel edebiyatı seviyorum ama son yıllarda kuzey ülke yazarlarının dilimize çevrilişiyle şunu görüyorum ki; dünyada ki acılar ortak. Özellikle kadına şiddet ve taciz her ülke de neredeyse ebeveynlerden başlayarak tüm toplum bireylerine dağılım gösteriyor. Çok önemsediğimiz ve yücelttiğimiz Avrupa ülkelerinde bile insanın benliğine işleyen suçlar ailede başlıyor. Ne yazık ki kimse doğru düzgün yetişemiyor bunca çarpıklıkta.



Bahçeme kocaman bir çukur kazıp artık meyve sebze atıklarımı buraya döküyorum. Televizyonda bir bayanın apartman dairesinde yaşayarak çöplerini ayrıştırmasını ve harika bir çevreci oluşunu seyrettikten sonra bir bahçem varken bunu neden ben yapmıyorum dedim. 



                Hafta içi köyümüze az da olsa kar yağdı, hava çok soğuk hala. Sabah okula geldiğimde çatıları kapatmış kar ve evleri saran sisi görünce mutlu oluyorum. Her  ne kadar baharı özlesem de sisli ve kapalı havalarda güzel. Devridaim yapan bir iklimimiz olduğu için çok şanslıyız.



Sobada mısır bile patlattık !



Sonra da  bir güzel yedik :)



Çarşamba günü kızlarla bir araya geldik, uzun süreden beri görüşmediğimiz için konuşacak çok şey birikmiş. Yedik, içtik, konuştuk,biraz üzüldük, ne olacak bu dünyanın hali diye kederlendik, güldük çokça. Şükürler olsun bu günlerimize ..


         Bulgar göçmeni bir arkadaşımızın getirdiği Marteniçkaları  bağladık, bakalım ilk leyleği ne zaman göreceğiz dedik birbirimize.
Zaman hızla ilerlerken küçük olaylarla mutlu olmak, sımsıcak evlerimize akşam olunca girmek, gece yumuşacık yastıklarımızı başımızı koyup sağlıkla uyumak ve daha binlerce basit şey aslında ne kadar kıymetli. Saçmasapan bir savaşla bunları bir günde kaybedebiliriz. Artık birşeyin garantisi yok şu dünyada, sadece inançlarımıza, ahlakımıza ve içimizde yeşertip canlı tutmaya çalıştığımız umuduza bağlanalım her daim.
Herkese mutlu ve barışçıl cumalar!
























15 yorum:

  1. Çöp ayrıştırmak güzel, arada gazete kağıdı koprıp atarsan iyi olur. Çekirdekli çöpleri atmazsan eğer bir süre sonra gübre olarak kullanabilirsiniz. Martçenika bende de var, leyleği göremesemde mart sonu çiçek açmış bir ağaca bağlanması gerekiyor, dilek dilemeyi unutmayın.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru söylüyorsunuz, kompost olarak hazırlamak için talaş, kağıt vb. koymak da
      gerekiyor. Ara ara toprakla kapatıyorum. en azından çöplerim azaldı. bakalım leyleği ne zaman görüp çıkaracağım. geçen sene martın sonuna doğru gelmişti leylekler..

      Sil
  2. Selam, bende terasta yıllardır sebzelerden yorf tapıyorum. Onca saksıya ancak toprak yetiştiriyorum.Yumurta kabuklarını da ilkbaharda direk saksıya gömüyorum. Bir gün gelecek emekli olacaksınız. Bitmeyen ev işleri ve araya giren pandemi insana hasret kaldığımız güzel günler. Tek olumlu yanı koşturmadan sanki hiç çalışmamış gibi. İş yeri yerine hastane ve doktor ziyaretleri. Bugün arkadaşla sohbet ederken doktora giderken birde torunlar en güzel kıyafetlerimi giyiyorum. Çünkü evden dışarı çıkma nedenim.Çalışma hayatının keyfini çıkarın. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru, bir taraftan bu yönünü de çok düşünüyorum. Sağlık sorunları
      çoğalacak, güç kuvvet gitgide azalacak. bu emekliliği istememin nedeni
      sağlıklıyken gücümüz varken sevdiğim işleri yapabilmek. yoksa tatil günlerini
      iple çekmeyi istemiyorum. daha özgür olmak istiyorum

      Sil
  3. Önerdiğin videoyu birazdan izleyeceğim. Şu yazdığın cümle çok dikkatimi çekti.
    ''Çocukluk tabut gibi uzun ve dar, kendi kendine içinden çıkmak mümkün değil.'' Doğru geldi bana.
    Marteniçkayı unuttum bu sene.
    Zor zamanlardan geçiyoruz, bizim de sınavımız buymuş, bu zamanda dünyayı gelmek ve bu günleri izlemek. Her sabah umuda kalkıyoruz yeniden Buketciğim. 🙏 Yapacak bir şeyimiz yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle doğru Momentos, yapacak bir şey yok yine de
      umutlu olmak lazım. Daha kimbilir neler göreceğiz bimiyorum.
      Artık günlük yaşamak istiyorum, içinde bulunduğum gün iyimiyim,
      sağlıkla gezip dolaşıyorum ya daha ne olsun.

      Sil
  4. Merhabalar.
    "Çok umutsuzum, mutsuzum, canım sıkkın." Al benden de o kadar... Sakın, emeklilik türküsü çağırmayın. Devlet sizi resen emekli yapsın.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emekli olmayı özgürce seyahat etmek, baştan sona Türkiyeyi
      gücümüz varken gezmek için çok istiyorum. Şimdilerde çalışanlar 60lı yaşlarda
      emekli olacak , en azından bu yaşta emekli olmayacağım diye çok seviniyorum.
      Allah ömür verirse, sağlık içinde yaşlılığa doğru yelken açmak
      en büyük isteğim. Çalışmak çok zor ama yine de güzel. Yıllarca
      çalışıp bir anda EMEKLİ olunca içine düşeceğim boşluktan da çok korkuyorum.
      Bakalım neler göreceğiz..

      Sil
  5. Çok teşekkür ederim gelip yazıya eşlik ettiniz. Herkes, kalbi
    iyi olan herkes üzüntü içinde, elimizden bir şey gelmemesi daha da
    mutsuz yapıyor. Yaşam sürdükçe güzel şeyler oluyor tabi ki, ama artık
    mutlu olmaya korkuyoruz. Bunca acı yaşayan insanlara karşı kendimizi
    suçlu hissediyoruz.

    YanıtlaSil
  6. Aynı duyguları ben de yaşadım bu hafta,huzursuzluk uykuma kadar sızdı ne istiyorlar insanlardan neden bu kadar acı neyi paylaşamıyorlar ve en nihayetinde paylasmadiklari şey kendilerine mi ait ki bu kadar sahipleniyorlar..
    Dünya zor bir yer olabiliyor zaman zaman her nesil bir zorluk çekecek bunu unutuyoruz..
    Bahsettigin ninecik var ya o youtube kanalını ben de çok seviyorum hatta bugün kar ile yayını ile onun arasında kaldım hadi dedim kar yakında çok anlamsız olacak ona öncelik tanıyıp paylaşayım bari.
    Yine çok güzel dolu dolu bir yayındı nicedir oturup okuamıyordum.
    Öpüyorum çok hep güzel kal.

    YanıtlaSil
  7. sobayı da mısır patlatmayı da özlemişim :)

    zaten var olan 3. dünya savaşının çıkıp çıkmayacağını tartışan bir kesim var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin bir parçası bu soba ve mısır değil mi :)

      Sil
  8. harika bir cuma yazısıydı duygularıma düşüncelerime tercüman olmuşsunuz bayıldım bayıldım keyifli bir haftasonu dilerim ütüm sevgimle birlikte...

    YanıtlaSil
  9. Mart ayına bende ısınamıyorum ama nisan ayını iliklerime kadar seviyorum

    YanıtlaSil
  10. Kim bankdaki kara "Okul" yazar ki :))

    YanıtlaSil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...