Hafta içi bankaya gidip sıra numaramı alıp beklemeye başladım bir köşede. İnsanları izlemeyi çok severim. Bankalara da her türlü insan gelir; oturanı, ayakta duranı, para çekeni .. 8-9 kişi vardı banka içinde ve ortada da koşturan iki küçük çocuk. Haliyle dikkatimi bu çocuklar çekti çünkü girmedikleri köşe, ellerinde ki tükenmez kalemle de çizmedikleri duvar kalmamıştı dakikalar içinde. Acaba nerede bu çocukların annesi diye bakınınca müşteri hizmetlerinde oturup işlem yapan karı kocanın çocukları olduğunu anladım. 25-30 Yaşları arasında ki bu ebeveyn gayet rahat çocuklarını salmışlar işlerini görüyorlardı, üstelik kucaklarında bir bebek daha vardı.
Oradan oraya koşturan ve insanlara zor dakikalar yaşatan bu çocukları büyük sanmayın, her tehlikeye açık 3 ve en fazla 6 yaş çocuklarıydı. Banka içinde ki Atm'lerin arkalarına kadar giriyorlar, tuşlara vura vura ses çıkarıyorlar, kalemle sandalyeleri çiziyor, insanlar da hiç tepkisiz onlara bakıyordu. Ne yazık ki artık kimseye bir şey diyemez olduk, ben zaten içimde ki öğretmen güdümü iyice bastırmaya çalışarak ne olacak bu işin sonu diye gözlemliyordum. Anne baba çocukların çığlıklarına tepkisiz işlerini gördüler, gişeden ayrılırken çalışan ''Allah kolaylık versin, üç çocuk zor olmalı'' dedi. Bunun üzerine baba '' evet evde ellerinden telefonu aldığımız an koşturmaya başlıyorlar, ne kurtarıcı şu telefon '' dedi.
Biz de okullarda velilere aman şu yaş grubunda şu kadar ekran olmalı, daima telefon , tablete maruz kalan çocuklarda şu şu oluyor diye sıralayalım. Ne yazık ki artık her şey almış başını gidiyor. Çocuklarda ki bu başıboşluk, kontrolsüz davranışlar, serseri mayın gibi oradan oraya savrulmaları ne yazık ki bu ekran esareti. Bu yaş çocuklar tabi ki hareketli ve enerjisi boldur, nerede nasıl davranacaklarını da yavaş yavaş öğrendikleri yaşlardır ama yapılan en büyük kötülük evlerde iyice yaygınlaştı; eline verelim tableti kafamız ağrımasın, bi sussunlar otursunlar.
Bunlar bu yaşlarda başlayan denetimsiz internetin zararları ve sonrası da yaşla birlikte çeşitlenip artıyor. Tüm dünya da büyük bir sorun oluşmaya başladı bence. İnternet bağımlılığı, akran zorbalığı, cinsel şiddet, denetimsiz ilişkiler, kumar ve oyun bağımlılığı. Bu olaylara maruz kalıp üzerine tesadüf iki film izledim. Biri diziydi gerçi ama dolaylı da olsa gençlerin sanal yoldan kötülükleri ne de kolay yapabildiklerini gösteren Reservatet dizisi. İskandinav dizisi biraz da Adolescence dizisiyle karşılaştırılıyormuş ama alakası yok bence. 6 Bölümlük dizi fazladan uzatılmış geldi bana, ne olacağını en baştan tahmin ettik ama yine de izlenebilir.
Sonunda eve gelmiştik. İki hafta olmuş, özlemişiz birbirimizi. İleri de daha da uzun olacak ama bu seferde gece gündüz dolu dolu beraber olduk, eh bu da güzel. Annem biz geleceğiz diye boşnak börekleri yapmış, dolmalar, sarmalar her şey baba evinde ne de güzel. Balkonu ömre bedel zaten deniz kıyısında, özlemişiz denizi de kokusunu da . Ama kalabalık, kalabalık, kalabalık!
Sevmiyorum artık bu kadar kalabalık yaşamayı. Balkonda oturduğumuzda sahil boyunca giden gelen arabalardan sesimizi duymaz oluyoruz. Yine de beraber içilen kahvelerin, demlenen çayların, yapılan kahvaltıların tadı bir başka.
Memleketimin gün batımı da başka güzel !
Cumartesi günü bazı arkadaşlarımla sahilde görüştük, deniz kıyısında tüm öğle sonrası oturmak çok iyi geldi. Beraber çaylar içildi, tatlılar yendi, neler yapmışız kaç haftadır anlatıldı, kim ne yapacak sonbaharda planlar aktarıldı.
Boşalttığımız evi de hala boş tutuyoruz. Aslında kiraya vermek istiyorum ama bahçe işlerini seven ve bununla ilgilenmek isteyen insanlar olsun istiyorum. Çok soran var, bazılarına tutuldu diyorum çünkü iyi bakacaklarına inanmıyorum. Şartlarımı kabul eden, doğayı seven hatta müstakil ev isteyen bir insan olana kadar da boş tutacağız.
Sahilde ki eve de gidip bahçeye bakım yaptık. İki hafta olmayınca orada da çoğu bitki büyümüş ve ormana dönmüş. Budama, sulama ve bahçe temizliği derken akşamı getirmişiz.
Eve geldiğimizin ertesi gün dayanamadım aşağı inerek etrafta ki çöpleri topladım. Bitti mi dersiniz ? Hayır.. Ne yazık ki biz yokken yan tarafımız da ki boş arsaya gelip enikonu kamyonla moloz dökmüşler. Görünce şok oldum. Uçuşan naylonları saymıyorum zaten. Ben dışarı bakarken bir kadın da gelip elinde bir torba dolusu çöpü boş arsaya fırlattı. On metre ötede çöp kutusu var halbuki. Gözlerime inanamadım!
Ben böyle kafayı taktıkça daha çok rastlıyorsun diyeceksiniz ama yok öyle değil. Bu çöp bilinçsizliği ulusal sorunumuz. Bakın iddia ediyorum çevre bilinci olmadan hiç bir siyasi meselemizi çözemeyeceğiz.
Bir haftada böylece geldi geçti işte. Okula başlamama bir hafta kaldı ve hem heyecanlı hem de tatilin bitiyor oluşuna üzgünüm. 1 Eylül artık okul zamanı, hayırlısıyla başlarız İnşallah. Son tatil günlerimi de güzel dinlenerek geçirmeyi planlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder