22 Ağustos 2025 Cuma

Ağustos Cuması

                            Hafta içi bankaya gidip sıra numaramı alıp beklemeye başladım bir köşede. İnsanları izlemeyi çok severim. Bankalara da her türlü insan gelir; oturanı, ayakta duranı, para çekeni .. 8-9 kişi vardı banka içinde ve ortada da koşturan iki küçük çocuk. Haliyle dikkatimi bu çocuklar çekti çünkü girmedikleri köşe, ellerinde ki tükenmez kalemle de çizmedikleri duvar kalmamıştı dakikalar içinde. Acaba nerede bu çocukların annesi diye bakınınca müşteri hizmetlerinde oturup işlem yapan karı kocanın çocukları olduğunu anladım. 25-30 Yaşları arasında ki bu ebeveyn gayet rahat çocuklarını salmışlar işlerini görüyorlardı, üstelik kucaklarında bir bebek daha vardı. 

                         Oradan oraya koşturan ve insanlara zor dakikalar yaşatan bu çocukları büyük sanmayın, her tehlikeye açık 3 ve en fazla 6 yaş çocuklarıydı. Banka içinde ki Atm'lerin arkalarına kadar giriyorlar, tuşlara vura vura ses çıkarıyorlar, kalemle sandalyeleri  çiziyor, insanlar da hiç tepkisiz onlara bakıyordu. Ne yazık ki artık kimseye bir şey diyemez olduk, ben zaten içimde ki öğretmen güdümü iyice bastırmaya çalışarak ne olacak bu işin sonu diye gözlemliyordum. Anne baba çocukların çığlıklarına tepkisiz işlerini gördüler, gişeden ayrılırken çalışan ''Allah kolaylık versin, üç çocuk zor olmalı'' dedi. Bunun üzerine baba '' evet evde ellerinden telefonu aldığımız an koşturmaya başlıyorlar, ne kurtarıcı şu telefon '' dedi. 

Biz de okullarda velilere aman şu yaş grubunda şu kadar ekran olmalı, daima telefon , tablete maruz kalan çocuklarda şu şu oluyor diye sıralayalım. Ne yazık ki artık her şey almış başını gidiyor. Çocuklarda ki bu başıboşluk, kontrolsüz davranışlar, serseri mayın gibi oradan oraya savrulmaları ne yazık ki bu ekran esareti. Bu yaş çocuklar tabi ki hareketli ve enerjisi boldur, nerede nasıl davranacaklarını da yavaş yavaş öğrendikleri yaşlardır ama yapılan en büyük kötülük evlerde iyice yaygınlaştı; eline verelim tableti kafamız ağrımasın, bi sussunlar otursunlar.

                    Bunlar bu yaşlarda başlayan denetimsiz internetin zararları ve sonrası da yaşla birlikte çeşitlenip artıyor. Tüm dünya da büyük bir sorun oluşmaya başladı bence. İnternet bağımlılığı, akran zorbalığı, cinsel şiddet, denetimsiz ilişkiler, kumar ve oyun bağımlılığı. Bu olaylara maruz kalıp üzerine tesadüf iki film izledim. Biri diziydi gerçi ama dolaylı da olsa gençlerin sanal yoldan kötülükleri ne de kolay yapabildiklerini gösteren Reservatet dizisi. İskandinav dizisi biraz da Adolescence dizisiyle karşılaştırılıyormuş ama alakası yok bence. 6 Bölümlük dizi fazladan uzatılmış geldi bana, ne olacağını en baştan tahmin ettik ama yine de izlenebilir.




                 Uzun zamandır film izlemiyordum, bir yerden not almışım Mass filmini açtım. Tek mekanda, bol diyaloglu filmleri severim. Ağır tempoda olsa da yine ebeveynlik, yine ergen şiddeti, yine ekran bağımlılığı. Nasıl denk geldiyse bu olanları günlerdir düşünüyorum. Hem bir anne hem de bir eğitimci olarak. Başta kendi kızım oyun bağımlısı bir nevi. Çocukluluğundan itibaren tüm özeni, alakayı ve eğitimi vermemize rağmen böyle olması çok canımı sıkıyor. Çok kez bilir kişilerle de görüştüm ama bu tarz eğilimler dna'larına yazılmış sanki. Evde örnek alacağı bir model yok, lise ortalarına kadar sınırlı internet kullanımı oldu, sonrasında artık zaten ipler koptu ve durmadan sızlansam da beni dinlemiyor bile şu anda. 
Zamanını ekranda geçirenleri, oyun oynayanları, her daim elinde telefon olup işini gücünü etkileyecek kadar kullananları aşırı eleştirdiğim için sanki bu.
Neyse dönelim günlük işlere güçlere. Geçen hafta sonu eşim işten çıktığı gibi yola düştük. Kocaeli'ne doğru annemlerle ilk gurbet buluşmamızı yapacağımız için heyecan içindeydik.


                      Sonunda eve gelmiştik. İki hafta olmuş, özlemişiz birbirimizi. İleri de daha da uzun olacak ama bu seferde gece gündüz dolu dolu beraber olduk, eh bu da güzel. Annem biz geleceğiz diye boşnak börekleri yapmış, dolmalar, sarmalar her şey baba evinde ne de güzel. Balkonu ömre bedel zaten deniz kıyısında, özlemişiz denizi de kokusunu da . Ama kalabalık, kalabalık, kalabalık! 

Sevmiyorum artık bu kadar kalabalık yaşamayı. Balkonda oturduğumuzda sahil boyunca giden gelen arabalardan sesimizi duymaz oluyoruz. Yine de beraber içilen kahvelerin, demlenen çayların, yapılan kahvaltıların tadı bir başka.



                                               Memleketimin gün batımı da başka güzel !

           Cumartesi günü bazı arkadaşlarımla sahilde görüştük, deniz kıyısında tüm öğle sonrası oturmak çok iyi geldi. Beraber çaylar içildi, tatlılar yendi, neler yapmışız kaç haftadır anlatıldı, kim ne yapacak sonbaharda planlar aktarıldı. 



                                 Bağ evimize de gidip bakmak gerekiyordu. İki hafta boyunca gidip sulama yapmayınca durumun içler acısı olduğunu tahmin ediyordum. Artık ilgilenme imkanımda olmayacak bundan sonra, ne yazık ki bahçemi kaderine terk edeceğim. Hem içeri de bulunan buzdolabının da fişini çekeceğiz ve artık ne zaman gelirsek kalır mıyız, kalmaz mıyız bilmiyorum çünkü annemler onlarda kalmamızı istiyorlar. 
Bahçeye gidince çok üzüldüm, zaten yağmur yağmadığından toprak çöl gibi olmuş. Domates fideleri kurumuş gitmiş, ortancalarım hele sanki o güne kadar hiç bakılmamış gibi kurumuşlar.


                       İki tane kabak olmuş çok şükür. Üç beş domates de kuru dalların ucunda duruyordu. Asmam da baya üzüm vardı bu sene ama onlar da çok cılız ve çürük çoğu. Portakallar oluşmuş bakalım çürümeden yetişecekler mi kışa. Yine de olan sebzeleri fotoğrafladım şöyle..




                       Boşalttığımız evi de hala boş tutuyoruz. Aslında kiraya vermek istiyorum ama bahçe işlerini seven ve bununla ilgilenmek isteyen insanlar olsun istiyorum. Çok soran var, bazılarına tutuldu diyorum çünkü iyi bakacaklarına inanmıyorum. Şartlarımı kabul eden, doğayı seven hatta müstakil ev isteyen bir insan olana kadar da boş tutacağız.

Sahilde ki eve de gidip bahçeye bakım yaptık. İki hafta olmayınca orada da çoğu bitki büyümüş ve ormana dönmüş. Budama, sulama ve bahçe temizliği derken akşamı getirmişiz.



                      Pazar gecesi eve döndük yani Çerkezköy'e. Yanımda yine kaktüs, sardunya getirdim. Çünkü burada ki evin pencere kenarında baya bir boşluk vardı ve burasını bitkiyle doldurmalıydım. Özellikle sukulentler dayanıklı oluyor, cam önüne bir güzel dizdim. Boş yola bakacağıma canım çiçeklerime bakar çayımı içerim. 

Eve geldiğimizin ertesi gün dayanamadım aşağı inerek etrafta ki çöpleri topladım. Bitti mi dersiniz ? Hayır.. Ne yazık ki biz yokken yan tarafımız da ki boş arsaya gelip enikonu kamyonla moloz dökmüşler. Görünce şok oldum. Uçuşan naylonları saymıyorum zaten. Ben dışarı bakarken bir kadın da gelip elinde bir torba dolusu çöpü boş arsaya fırlattı. On metre ötede çöp kutusu var halbuki. Gözlerime inanamadım!

Ben böyle kafayı taktıkça daha çok rastlıyorsun diyeceksiniz ama yok öyle değil. Bu çöp bilinçsizliği ulusal sorunumuz. Bakın iddia ediyorum çevre bilinci olmadan hiç bir siyasi meselemizi çözemeyeceğiz.


                        Bu resimler bizim evin yanı değil, yanlış anlaşılma olmasın. Ama bu fotoları da merkeze doğru yaptığım yürüyüşlerde çektim. Bildiğiniz şehrin göbeği. Büyük bir çöp sorunu  var buralarda. Ben oturduğum evin etrafını adam etmeye çalışıyorum , hadi hayırlısı.


              4 yıl önce bugün bu fotoyu paylaşmışım, yine derdim aynı ama mekan farklı. Kuzey Ege'de bir sahil kasabasında bu sefer.





                           İki aydır evde oturuyordum, yürümeyi bırakmıştım. Buraya geldiğimden beri sabahları çıkıp sokaklarda yürüyüş yapıyorum. Hem yeni şeyler görme heyecanı hem de farklı bir kent havası insanı motive ediyor gerçekten. Yürümenin Felsefesi'nde ne diyordu yazar;

“Bir yazar şöyle diyordu; “hareket etmezsen acı üzerinde birikir!” Biriktirmek de hiç öyle insan harcı değil! Paylaşmak, bölüşmek, dindirmek varken neden çoğaltmak? Çoğalacaksa insan huzur ile çoğalmalı.”

Hareket etmek, yürümek nasıl güzel !
Aslında temiz olsa yollar, caddeler geniş ve öyle ferah ki. 


Kızımla bir kafede kahve keyfi. 



Bu hafta iki Paul Auster kitabı okudum. Aslında zamanında ikisini de okumuştum ama kütüphanede görünce tekrar P.Auster okuyup zihnimi dağıtmak istedim. Bana Karl Ove gibi geliyor, sinir olduğum çok nokta var ama ara ara okumak iyi geliyor. 
İkinci kitap tam bitmedi ama hafta içi kütüphaneye iadeye götüreceğim. Bakalım hangi kitap kendini aldıracak?


Biraz mutlu olayım mı istiyorum pazara giderim. Şu renklerin güzelliği !
Arada umut veren insanlar ile karşılaşmasam hiç çekilmeyecek şu dünya. Pazar dönüşü evler arasında yürürken küçük bir boş arsaya pırasa ekmiş ve onları sulayan amca gördüm. Hemen selam verir, hikayesini öğrenmeye çalışırım. Ne kadar güzel dizi dizi ekmişsniz diyerek sohbete başladık. Samsun Alaçam'lı olduğunu, orada aslında hayvancılık yaptıklarını ama artık giderler yüzünden baş edemediklerini anlattı. Bu yüzden kalkıp buralara gelmişler. İnşaatçılık yapıyorlarmış oğullarıyla. Ev de yapmışlar kendilerine. 


                                 Evlerinin karşısında ki bu yer boş. Ektiği yerler nasıl tertemiz. Hatta iki ağaç ekmiş yolun kenarına, şimdi de incir veriyor. Dolu boş yer var, daha ekseniz dedim. Konu komşu ekiyor diye belediyeye şikayet etmiş, belediyenin yeri olduğundan gelip söktürmüşler. Fesuphanallah!
Memlekette onca şikayet edilecek konu var milletin yaptığına bakın. İnsanlar bunca molozu dökeni, gürültü yapanı şikayet etmez, üreten güzelleştiren bu amcayı şikayet eder.
Ah nasıl üzüldüm bu duyduklarıma. Pazar yolum burası, görüşürüz dedim, ayrıldım yanından.. 

Bir haftada böylece geldi geçti işte. Okula başlamama bir hafta kaldı ve hem heyecanlı hem de tatilin bitiyor oluşuna üzgünüm. 1 Eylül artık okul zamanı, hayırlısıyla başlarız İnşallah. Son tatil günlerimi de güzel dinlenerek geçirmeyi planlıyorum.
Bu hafta da herkese mutlu Tatiller !

















13 yorum:

  1. Merhabalar.
    İşte bizim ülke böyledir diyeceğimiz bir örnek daha. Yer belediyenin de olsa, mevcut imar uygulamasına göre imkansızlık sebebiyle plan uygulanmadığı için boş kalmış bir alanı vatandaş ağaç dikerek ne güzel değerlendirmiş. Ancak komşuların karnı almamış ve haset oldukları için amcayı belediyeye şikayet etmişler. Ama bina boşluklarına dökülen molozlar için kimse kılını kıpırdatmamış. Ne diyelim. Ülkemizde artık ve tezatlıklara şaşırmıyoruz, alıştık!
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey hoş geldiniz!
      Amcanın yaptığı doğru değil belki ama çevreyi güzelleştirmiş sonunda. Bu kadar pisliğe kılını kıpırdatmayanlar nasıl da yetkilileri aramaya başlıyor valla pes!
      Yorum olmayan önerinizi okudum ve bundan sonra yapmaya çalışacağım. Gösterdiğiniz yol için çok teşekkürler..

      Sil
  2. Ne yazık ki insanımız vurdum duymaz bu konularda, evimin karşısı çöp kutusu var ama yediklerinin içtiklerinin çöpünü bahçeye yada kaldırıma atarlar, sokak kapısını açınca çöplerin bahçeye dolmasına hasta oluyorum. Pazar resminde kambe biberi görünce sevindim, bende pazartesi bakayım pazara tarhanaya salçası güzel renk veriyor. Kaktüslerini hava bozduğunda bence içeri al, sabah ayazı sert olur buraların.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kambe biberi mi deniyor bak bilmiyordum. Ayaz dediğin gibi olacak gibi çünkü akşamları da balkonda otururken serin esmeye başladı son zamanlarda. Kaktüsler
      dayanamayabilir evet. Sardunya hele hiç yaşamaz değil mi?

      Sil
    2. Sardunya asla bırakma hep içeri alırız biz.

      Sil
  3. fotiler keyif verdi yine :) reservatet en sevdiğim dizi türlerinden :) son dizi yazılarımda bunlardan bir dolu var :) bizim türk çocukları böyle işte, avrupalı çocuklar normal insan bizimkiler değil :)

    YanıtlaSil
  4. Güzel bakınca, güzellikleri de görüyor insan. İçindeki o eğitimci sabrını, bakışını kaybetmeden yaşama becerine hayranım. Diziyi de filmi de izlemedim. Bakayım bir ara ben de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çabalıyorum Sonat işte bir sabır kaldı elde o da giderse ben de
      artık bilmiyorum ne olacak. Çok olumsuz şeyler var etrafımızda, morali
      bozacak çok şey oluyor. Yaşama çabamız daim olsun hepimizin :)

      Sil
  5. Maalesef şimdilerde yeni ana babalar diyeyim, öyle çocuklarına ''Aman dur yavrum, yapma, bekle biraz, sessiz ol ''vb gibi şeyleri pek öğretmiyorlar. Bence kuralsız ve disiplinsiz çocuk yetiştirmek ilerde başkalarının hakkını saymayan bireylerin davranış sebeplerinden olabilir.
    Çöp konusu benimde en takıntılı olduğum konulardan. Büyükşehirde ana arter yollardan birinde yaşıyorum , bu civar temiz, çöpler toplanıyor. Fakat biraz yürüyeyim arka mahallelerde aynı çöp sorunu duruyor. Bu pisliğimiz aileden mi eğitim öğretim sisteminden mi bilemiyorum. Yine eskilere göre daha iyi ,hak yemiyeyim,en azından BüyükŞehirler ve bazı şehirler belediyeleri temizliğe önem verince halkı da kirletemiyor. Ama çoğunluk evin içini süpürür , süpürdüğünü sokağa atar:/ Emeğinize sağlık temizlik çalışmanız için, en azından sizin gibi öğretmenlerin varlığı çocuklar için şans ve umut.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru söylüyorsunuz ana yerlerde temizlik daha iyi. Biraz yan mahallelere girince çöpler almış başını gitmiş oluyor. Okullarda devamlı çevre bilinci oluşsun diye çalışmalar yapılıyor. Yıllardır buna şahidim ama çocuk eve dönünce, mahallesine çıkınca bunu yapan insanlar görmeyince bu eğitim pekişmiyor ne yazık ki..

      Sil
  6. Evladından toprağına bahsettiğiniz tüm memleket ve insanlık meseleleri kayıtsız kalındıkça çığ gibi büyüyor. Hoş umursasak ne oluyor ki diyerek bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılıkla geldiğimiz nokta çok acı. O yılan içimize evlatlarımızın elindeki ekranlardan geleceğimize sinsi sinsi girmekte kısık ateşte farketmeden pişen ıstakozlar gibi de değil göz göre göre kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz.. Sizin gibi farkındalık sahibi duyarlı eğitimciler ise bir değil onlarca çocuğumuzun kalbine dünya bilincini ekolojiyi sürdürülebilir yaşamın tohumlarını ekiyor işte benim umudum da elime aldığım bir yabancının çöpü atarken sen mi kurtaracaksın bu ülkeyi diyene evet ben kurtaracağım diyebilmemin sebebi de sizin gibi kalbi güzel insanların varlığı ile bu bağlı varoluşta beraber hareket ettiğim insanlar olduğunu bilmek.. İyi ki varsınız öğretmenim huzurlu keyifli sağlık ve kolaylıkla geçen bir yeni dönem olsun💐

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Endişelerim o kadar çok ve elimden gelen o kadar az ki. Yine de
      elimden ne gelirse yapmaya çalışıyorum. Okulda zaten her daim örnek olmaya, eğitmeye çalışıyoruz öğrencisi ayrı velisi ayrı. Benim yaş grubum 5-6 yaş. Ara ara ilkokul çocuklarıyla da çalışıyorum. Keyifle ve umutla yapıyorum keşke bu duyarlılığım bir 15-20 sene önce de olsaydı diyorum çünkü yaş olarak enerjimizin çok olduğu dönemler. O zamanda çok şey yaptık ama daha iyi olurdu sanırım..

      Sil

Cuma Geldi

Sabahattin Kudret'in ne güzeldir şu şiiri; Bir sabah ellerin cebinde çık evinden Ceketin iskemleye asılı kalsın Bekliye dursun dostun Ka...