8 Ağustos 2025 Cuma

Gurbette İlk Cuma

                                Evet arkadaşlar gurbetten bildiriyorum. Tam altı gündür ailemden, memleketimden, alıştığım topraklardan uzaktayım. Durun baştan anlatayım. Pazar gecesi Kocaeli'nden Çerkezköy'de kiraladığımız eve geldik. Bir hafta önce tüm eşyaları taşıma şirketiyle buraya göndermiştim. Eşimde bizi almaya gelince haftasonu, evde kalan ufak tefek eşyaları da yüklenerek çıktık yola. Benim sadece fotoğraflardan gördüğüm eve akşamüzeri giriş yaptık. Zaten on gündür annemde dinleniyordum, biraz enerji toplamıştım. Eve ilk girdiğimizde tanıdık görüntüler olunca fotolardan yabancılık çekmedim. 

Tüm eşyalar orta yere atılmış durumdaydı ama dolapları ve yatağı eşim monte etmişti. Hemen işe giriştim tabi ki. Tez canlı olanlar bilir, hiç hiş yapmadan tüm gece onca curcuna içinde oturamazdım. Acil temizlenmesi gereken yerler wc, banyo ve mutfaktı. Ne yazık ki tuvaleti çalışan tüm ustalar kullanmış. Bizim de gece kullanmaya başlayacağımız tuvaletin acil temizlenmesi gerekiyordu ve iki ssat süren dezenfektasyon çalışmalarım sonucu içim rahat etti. 

İlk gece yataklara bir çarşaf atarak yattık erkenden. Zaten hava çok sıcak, camları açtık uyuduk ama diğer taraftan da bir tedirginlik de yok değildi. Sonuçta yabancı bir mahalle.



                Şöyle bir şey var ki bir çok eşyamı eleyip gelmiştim Çerkezköy'e. Ama yine de kolileri aç aç bitmedi. Bir taraftan sil, bir taraftan yerleştir tüm kutuları açmak ve yerleşmek de bir günümüzü aldı. Özellikle mutfak eşyalarını yerleştirmek çok oyalayıcı.
Diğer iki gün boyunca yerleri, kapıları, camları silip durduk. İlk kiracı biz olunca inşaat çöpü çok fazlaydı. 
Bu ev hakkında şunu da söylemek istiyorum; az katlı ev aradığım için şansım çok azdı. Tüm ilçede apartmanlar dizi dizi, her sokak sefer tası gibi evlerle dolu. İki katlı bu evi internette görünce eşim gidip hemen kiraladı. Şehrin çok içinde olsun istemiyordum, biraz daha çıkışta sakin bir yer sayılır.



               Önümde bir apartman boşluğu var umarım satın alıp burayı da doldurmazlar. Ne yazık ki her yer dümdüz ve ağaçsız. Bolca naylon poşetler, çöpler uçuşup duruyor etrafta. İnsanlar bunca çöpün içinde nasıl yaşayabiliyor aklım almıyor. Anladığım bir de bu Çerkezköy'de Anadolunun  bir çok ilinden göç edip hayatını kuranlardan oluşuyor. Erzurum, Samsun, Yozgat mahalleleri varmış. Benim ev de Samsun ahalisinin çok olduğu bir yer. 
Kuru kuru apartmanları, özensiz bahçe ve sokakları gördükçe yüreğime bir pişmanlık çöküyor, benim ne işim var burada diyorum ama geçici bu süre, biraz bir yaşa bakalım diyen mantıklı yanım harekete geçiyor.
Şu çöp olayına da tüm mahalle çocuklarıyla el atacağım hele bir dinleneyim. Öğretmen olunca hep bir şeyleri düzeltme, yenileme, örnek olma, öğretme halinde oluyorsunuz. Bence insanlık görevimi de bu yolla yapıyorum.


                        Perşembe günü buraya yakın bir yerde pazar olduğunu öğrenince çıktım yola. Sora sora pazarı bulmaya çalıştım. Gittiğim yollar böyle işte; her yer inşaat, molozlar, çöpler. Ciddi bir temizlik sorunu var bu ilçenin. Ama tüm Türkiye böyle değil mi? 



           Sonunda pazarı buldum. Ama baştan sona bir turlayınca çok da çeşitli bir pazar olmadığını gördüm. Hayalimde köylü satıcılar, organik ürünler vardı ama nerdee!


                 Yine de pazar fotolarımı çekip eve geri döndüm, uzun zamandır yürümemişim bir taraftan da iyi geldi. Temizlik için sarfettiğim gücümü evde dinlenerek ve kitap okuyarak geçirdim. Hala da dinlenmedeyim. Kütüphaneden aldığım Safiye Erol Ciğerdelen kitabını bitirdim bu hafta.



             Safiye Erol'u ilk Selim İleri'nin şimdi hatırlayamadığım bir kitabında rastlamıştım. Üstadın önerdiği bir yazarsa alıp okumalıyım diye not almışım . Sonra kütüphanede iki kitabını da bulunca büyük sevinçle okumaya başladım.
Gerçekten etkili yazan  kadın romancılardanmış Safiye Erol.. Hatta Taner Ay’ın “Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler” kitabında  Safiye Erol  solcuların onu sağcı kabul etmesi ve sağcıların da aralarındaki görüş farkı nedeniyle eserlerine itibar etmemelerinden dolayı unutulmuş bir yazarmış. Ne acı değil mi?
Almanya'da felsefe eğitimi görmüş, doktorasını da tamamladıktan sonra bir aşk kırgını olarak ülkeye dönmüş 1902 doğumlu yazarın 62 yıllık hayatında yazdığı kitapları merak etmemek hele bu güçlü romanının okuduktan sonra imkansız benim için.
Kitaba adını veren Ciğerdelen Muharebesini ben duymamıştım. Osmanlının bu kalesinde geçen savaşla katman oluşturmuş bir tutku, bir aşkın romanı..



                         Ve son olarak taşınma videomuz huzurlarınızda. Hem küçük bir gezininde hikayesi var içinde. Hadi alın çayları, kahvaltıları geçin ekran başına.
Abone olmayanlar bir tık lütfen. Yorumda yazarsanız iyi olur 😉

 












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gurbette İlk Cuma

                                Evet arkadaşlar gurbetten bildiriyorum. Tam altı gündür ailemden, memleketimden, alıştığım topraklardan uzak...