Yeni bir cuma, yeni bir hafta sonu daha gelince hepimiz nasıl da mutlu oluyoruz değil mi? Bugün okul çıkışı yine pazara gideceğim ve bir hafta boyunca tükenen sebze-meyve alışverişini yapacağım. Marketten bunları karşılamayı sevmiyorum zaten cuma günü evimize yakın büyük pazar kuruluyor. Özellikle tatildeyken sabah saat 9 sıralarında henüz kahvaltı bile etmeden, etrafta kimsecikler yokken pazara gitmeye bayılıyorum. Her şey taptaze, fazla ellenmemiş, ortalıkta fazla insan olmadan tanıdığın pazarcı köylülerle kısa kısa sohbet yaparak pazarı dolaşmak gibisi yok.
Bir de benim yıllardır kendisinden çiçek aldığım çiçekçi var. Büyük şehirler de ki gibi fazla çeşit olmuyor ama her mevsime ait çiçekler geliyor ya yetiyor bana. Bir demet kasımpatı 5tl, herkesin elinde çiçeklerle pazardan eve döndüğünü hayal ederim hep, çünkü bu kadar ucuza hiç bir yerde çiçek satan yok ama eve çiçek alma ayrı bir kültür. Sigaraya 3 katı rahatlıkla para veren insanların bir demet çiçek için bu parayı vermeyi gereksiz bulduklarına çok şahit oldum.
Melville Moby Dick ' te böyle diyor özellikle cumartesi , pazar sabahları yataktan kalkmayı uzattığım zamanlarda böyleyim. Gözlerim kapalı etrafı dinlerim, havanın nasıl olduğunu tahmin etmeye çalışır , daha demlenmemiş çayın kokusunun özlemini duyarım.
Geçen cumartesi gözlerimiz böyle kapalıyken hızlı hızlı kapım çaldı, kim olabilir böyle tatil sabahı diye baktığımızda kargocu çocuk bir paket verdi. Siparişim yünlerim gelmişti, hemen açıp sehpaya koyup mutluluk ve heyecan içinde kahvaltı hazırladım. Hala sehpa da duruyorlar, ne yapsam diye hayal kuruyorum. Eve düşmüş bir kutu renk bombası sanki bunlar.
Kahvaltı sonrası bisikletimize atlayıp sahil boyu, ağaçlar altında gezinti yaptık. Hava öyle durgundu ki iyi ki bunu kaçırmadık dedik eşimle. Biraz martıları seyrederek yanımızda getirdiğimiz çayımızı içtik.
Dönüşte yeni kitabıma başladım. Hakkında ayrıca yazacağım ama şehirlerin sokaklarında, bilinmeyen rotalarında gezmeyi seviyorsanız üstelik bazı yazarlarla bunu pekiştirmiş bir kitap istiyorsanız mutlaka okuyun derim.
Bu hafta yeni bir dizi serisine başladık. Doc Martin.. Londra yakınlarında kendi halinde bir kasabaya gelen sıradışı Doktor Martin ve yaşadıkları. Bir Doktor House gibi değil dizi ama özlemini duyduğum deniz kenarında ki harika bir doğaya sahip sakin kasaba hayatı olduğu için zevkle seyrediyorum.
Hafta içi okuldaydım malum. Şükür bu sene de köydeyim. Çıkışlarda kısa geziler yapmayı çok seviyorum. Artık insanlarda bana alıştı, her an birinin bahçesinden çıkabiliyorum. İşte bakın bu hafta bulduklarım..
Sınıfa getirip koyduklarım..
Hafta da iki gün yoga var belediyede. Belediyenin özellikle bayanlar için yaptığı harika programlar var. Ev de oturup boşa zaman geçirenleri hiç anlamıyorum. Yapacak o kadar çok şey var ki hem de bedava. Öğleden sonra 2 de dersim bitiyor, yoga da 3.30 da başlıyor arada ki zaman da ya bir arkadaşımla buluşuyorum ya da kütüphaneye gidip bu zamanı bir şeyler okuyorum.
İyi kötü günler geçiyor ve cumaya ulaşıyoruz ya çok şükrediyorum. Yaptıklarımız belki hep rutin şeyler ama amacım en küçük olaydan, durumdan zevk alıp mutlu olabilmek.
Herkese hayırlı cumalar, mutlu haftasonları..
Tatlısın:)
YanıtlaSilBir tatlı huzur vermeye geldiiiimm :)
SilNe güzel dolu dolu bir hafta :).
YanıtlaSilYünlerin çok güzelmiş, benim de içim açıldı ama arka plandaki yastıkları unutmamak lazım onlar da çok tatlı duruyor :).
Sınıfa getirdiğin o kozalaklar, kabaklar vs öyle güzel sonbahar teması taşıyor ki bayıldım <3<3<3.
Onları da örüp örüp evin her köşesine koyuyorum. Eskiden babanem
Silböyleydi, çok öeredi hatta ölene kadar ördü diyebilirim. Boş
oturanlara anlam veremiyorum, inanırmısın altyazılı bir şeyler
seyrederken bile örerim. o sırada bile boş değilim :)
Plastik/yapma çiçeklere para veren o kadar kişi var ki, hem toz hemde görsel kirlilik yaratıyorlar. Gerçek çiçek alma kültürü için sizi tebrik ederim, kendi evime geçince bende uygulamak isterim. Flönöz kitabımı internet kitap alışverimde karşılamadıkları için iptal etmek durumunda kaldım, henüz okumadım. Flanörler ilgimi çekerdi sıra flanözlere geldi.
YanıtlaSilDemin netflix önerilerini yazdım bende. drag serisini bir bölüm
Silseyrettim ama tarzım değil devamı olmayacak. Diğerlerine
hafta sonu bakacağım. bunları bloguna yazdım ama yorum kısmında sorun mu var olmuyor bir türlü.
Hayatı detaylandıranları seviyorum :))
YanıtlaSilMutlu haftasonları.
ÇOOK teşekkür ederim :)
SilMerhabalar.
YanıtlaSilBloglar ziyaret edilir ve paylaşılan yazılar okunur. Herkes okuduğundan kendine göre bir şeyler bulur ve onu cımbızla oradan çıkarır ve ön plana getirir. İşte şu anda benim yapacağım da düşüncemi doğrulayacak cinsten bir okuma, beğeni ve itiraf tarzı bir katkı olacak.
Ben bu yazınız üzerine çiçekler konusuna değinmek istiyorum. Yazınızda ne güzel açıklamışsınız: "...herkesin elinde çiçeklerle pazardan eve döndüğünü hayal ederim hep, çünkü bu kadar ucuza hiç bir yerde çiçek satan yok ama eve çiçek alma ayrı bir kültür. Sigaraya 3 katı rahatlıkla para veren insanların bir demet çiçek için bu parayı vermeyi gereksiz bulduklarına çok şahit oldum..."
Ne kadar güzel anlatmışsınız çiçek olayını. İşte şimdi sıkı durun; sigara içmiyorum ama, 5,00 TL verip eve bir demet çiçek götürmüş kul değilim. Eşim de çok sever çiçekleri. Kadın olup da çiçek sevmeyen var mıdır ki zaten? İşte sizin dediğiniz "ayrı bir kültür" var ya, işte o biz erkeklerin çoğunda yok! İçki ya da sigaraya, ya da daha gereksiz şeylere onlarca parayı harcarız, ama bir demet çiçeğe 5,00 TL verip eve götürmeyiz. Götürmemekle birlikte "aman üç günlük ömrü olan bu çiçekler neye yarıyor ki, boş yere para verip alıyoruz." gibi savunmalarımız bile oluyor. İşte itiraf ediyorum. Böyle düşünenlerden biri de benim. Emin olun, inanın bir demet çiçeği alıp eve götürmek istiyorum ama, ayağım bir türlü o çiçekçilere gitmiyor. Ömrü hayatımda bir iki kere aldım, onu da eşim mutlu olsun, memnu olsun diye. O, her zaman benden, eve eli çiçekli dönmemi ister. Her gün çiçekle eve gitsem, "paralarımızı bu mübareklere niye harcıyorsun?" demez, demeyeceğine de eminim.
Çiçek kültüründe toplum olarak çok büyük bir eksiğimiz var. Bir anket yapılsa, benim gibi çiçek kültüründen mahrum çok kişi çıkacağından eminim. Ha şunu da söyleyim, dışarıda eli çiçekli gençler görüyorum. Onların bir çoğu da çiçek kültürüne sahip olduklarından değil de elleri mahkum olduklarından elleri çiçeklidir. Gerçekten çiçeği seven ve onunla gönülleri fethedeceğine inanan, gerçek çiçek kültürü sahibi olanlar müstesnadır. Onlara lafımız yoktur. Ancak, herkes de benim gibi açık yüreklilikle çiçek konusunda itirafçı olamaz!
Selam ve saygılarımla.
Hoşgeldiniz Recep Bey,
SilNe kadar açık yüreklilikle itiraf etmişsiniz hem de bir erkek olarak. Dediğiniz gibi toplumumuzda yaygın bir alışkanlık değil. Ben de eşimden umudumu kestim yıllardır
evimize çiçek ben alıyorum artık. Kendim için değil, tüm ev halkı için
bir güzellik, olumlu bir hava oluşsun, negatif enerji gitsin diye daha çok.
yani ben böyle düşünüyorum. Bizim millette niye bu alışkanlık yok bilmiyorum
ama ayrı bir kültür deyişim bu yüzden. Avrupa seyahatlerimizde çok
rastladık, her yaştan insanın elinde hep demet demet çiçekler
her yerde gördük. Onlar neden alır bilmiyorum ama hoşuma gidiyor.
Bizde dediğiniz gibi daha çok genç erkeklerde. onlarda evlenince
zaten bu özelliklerini bir anda kaybediyorlar.
Benim eve alışım mutlu olduğumdan, çoğu bayan da sever bunu ama
bayanlarda da çiçek alma alışkanlığı yok, bizde daha çok
eşlerden bir beklenti şeklinde var bu sevgi.
Ne iyi geldiniz sayfama, yorumunuz içinde çok teşekkür ederim..
Ohh şükür dedim ben de, ne güzel her anın farkına vararak geçirilen günler...
YanıtlaSilBöyle yazılar okudukça çok mutlu oluyorum.. Boş oturmak iyi değil hep bir şekilde işlenmek lazım..
Yünlerin güzelliği <3
Pazarlıkları afiyetle yiyin inşallah :)
Kocaman sevgilerimle
Birbirimizin yazılarını, paylaşımlarını okumak bana da çok iyi geliyor, iyi ki blog yazan arkadaşlarım hala var diyorum. İnstagramın büyüsüne kapılıp
Silburaları ihmal etmeyelim istiyorum. Blogların yeri ayrı benim için , bir de
yorum yazılınca ayrı seviniyorum . Öpüyorum ..
Buket dr Martin’ i ben de seviyorum eskiden her bölümünü izlemiştim , sen eski bölümleri mi izliyorsun yoksa yeniden çekildi mi?
YanıtlaSilDizi izlemeyi kışın seviyorum , akşama doğru ancak oturabiliyorum alıyorum elime örgümü şanslıysam 1 bölümü kesintisiz izleyebiliyorum , oturduğumu farkeden kızlar türlü şaklabanlıklarla defalarca yerimden kaldırsalar da ...
Ben de The Crown’ a başladım sardı epey...
İşte böyle , yaşamın rutini güzeldir !
Mutlu hafta sonları dilerim💓
Aa kalplerimiz karşılıklıymış, ben de sana instagramdan yazacaktım. Bloguna uzun zamandır neden yazmıyorsun diye soracaktım. Çok özledim yazılarını.
SilBiz en baştan dr. martine başladık, dolu da sezon olmuş. Çok heyecanlı,
inişli çıkışlı bir dizi değil ama o manzaralar, ingiliz soğukluğu
bile yorulmuş bedenlerimize çok iyi geliyor her akşam. Bakalım
nereye kadar seyrederiz bilmiyorum, araya belgeseller de sokuyoruz.
Renk renk yünlerde gözüm kaldı annemin sözü var atkı için 😊 ne güzel içten bir yazı olmuş böyle kaleminize sağlık 😊
YanıtlaSilNekadar dogru dediginiz. Sigaraya para vereceklerine mis gibi çiçekleri alsalar.Bahane çok aslında. Fotoğralar cok güzel çıkmış.
YanıtlaSilSevgiler
Sahane bir hafta olmus Buket.Cicek konusunda kesinlikle katiliyorum,vazo cicegi cok ayri bir zevk gercekten.Beni hep cok mutlu ediyor evde bir dolu canli cicek olsa da.Sevgiler:)
YanıtlaSil