Neyse sonunda sonbahar geldi gerçekten. Eylülden çok ekimi seviyorum ben. Eylül yaz aylarından biri gibi. Sıcaklık aynı şekilde devam ediyor bu ayda da, en azından gündüzleri. Ama ekim ayında durum iyice değişiyor, yapraklar dökülüp sert rüzgar eşliğinde ordan oraya savrulurken koyu gri gökyüzün altında olup sonbaharı iliklerine kadar hissetmek gibisi yok. Doğanın değişimine bir köyde şahit olmak en güzeli. Ekim de başladıysa işte sonbahar diyorum.
Cuma yazısı uzun zamandır yazmadığımdan birikmiş anlarımı paylaşacağım şimdi. Neredeyse iki haftadır yaptıklarımızı anlatmak istiyorum. Hafta sonu şansımıza güzel olduğundan balkonda kahvaltı yapıp uzun uzun çay keyfi yaptım. Artık sonbahara girdiğimizden hırkamı giyip oturduğum balkonumda elimde sımsıcak çayımla güne başladım.
Mevsime uygun ıspanaklı kek yapıp bahçe de harika saatler geçirdik annemle.
Sezonumuz açıldı artık her cuma pazara çıktığımda bir demet çiçek almadan eve dönülmez.
Okulda zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Köy de 3 yılı doldurdum bile. Dördüncü yıla da başladık şükür. Kış gelmeden güzel havanın tadını her fırsatta çıkarıyoruz.
Karl Ove Knausgaard kitaplarına ben de başladım. Hatta bu hafta 500 sayfalık kitap bitti bile. Norveçte ki yaşamı, insanları zaten merak ediyordum, orada yetişmiş bir yazarın kitabını hiç sıkılmadan bir çırpıda okumuş oldum.
Diğer bitirdiğim kitap Sevinç Çokum'un oldu. Daha önce niye böyle kıymetli bir yazarı okumadım diye hayıflandım. Sevinç Çokum dilimizi en güzel kullanan yazarlardan biri. Öykülerinde ki anlatış oldukça ustaca. Allahtan kütüphanemizde bir çok kitabını gördüm. Ara ara alıp okumayı düşünüyorum.
Bu hafta seyrettiğimiz 2 sezonluk bir diziyi önermek istiyorum. Özellikle seyahati sevenler mizah dolu bu seriyi kaçırmasın. Travels with My Father : Jack Whitehall
Komedyen Jack Whitehall babasıyla belli rotalarda yolculuk yapıyor hatta İstanbul'a bile geliyorlar. Bir taraftan kuşak çatışması da olurken yapılan seyahat çok eğlenceli..
Karl Ove Knausgaard hiç okumamıştım , not alıyorum o zaman
YanıtlaSilŞöyle rahat bir okuma olsun, fazla zorlanmayayım diye kitap ararsanız öneririm. Ben Norveç'ten beslenmiş bir yazarı çok merak ettiğim için başladım birde. İlginç ama dünyanın neresinde olursanız olun insani meseleler hep aynı. Belki yaşam biçimleri farklı ama duygular, beklentiler benzer. Bu kitapla
Silbunu bir kez daha gördüm. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
O koyu gri gökyüzünün ardından bastıran sağanağı, hiç bitmeyecek gibi çakıp yeri göğü inleten şimşekleri, hatta bunları fotoğraflamayı -bir fincan çay eşliğinde elbette- çok severim. Hatta bizim sülalede genel olarak şöyle bir alışkanlık var. İlk şimşekler çakıp gökgürültüsü duyulmaya başlayınca acele yoldan bir çay demlenir, omuzlara bir battaniye alınıp bahçeye yadabalkona çıkılır. Sonra da manzara izlenir. Millet içeri koşarken biz dışarı çıkarız. Sülale derken abartmadım. Anneannem de böyle yapar, annemin dayısı da, kardeşlerim ve ben, halalarım, herkes...:))Sonbaharı severiz vesselam:)
YanıtlaSilAh aynen ben. Yağmur başlayınca ben de bir battaniye sonra balkon. Oturup
Silseyretmek gibisi yok. Bir de gece tam yatarken yağarsa tam
benim havam. Ozamanda pencereyi açrım, serinde olsa gireriz yorgan altına
off o yağmur sesi yok mu valla ninni gibi gelir.
Sonbahar gelince dışarı çıkma olayını çok sevdim.:) Ben de bugün böyle bir şeyi düşündüm. Pencereden dışarısına takıldı gözüm. Sonbahar gelmiş, ağaçlar yapraklarını dökmeye dönmüş ama ben uzun zamandır bahçeye adımımı atmamışım. Neyin koşturmacası bu? Öyle sinir oldum ki. Baharı karşılamak güzel de uğurlamak da güzel bence. Öylesine bakıyorum etrafa ama hiçbir şey görmüyorum çünkü zamanım yok. Ne salaklık!
SilBu hafta sonu dışarıya çıkıp yüzümü güneşe döneceğime söz verdim kendi kendime.
İçimden hiçbir şey gelmiyor. İrlanda gezisini yazacaktım ama bir tülü bitmiyor o yazı. Çünkü herkes ve her şey birbirini tekrar ediyor sanki. Tek tip insan var gibi. Herkes kendini övüyor, tıkların peşinde ölüyor. Fabrikasyon tipler olmayı istemiyorum. Güzel kelimeler yazmak, günlük hayatın insani hallerini kaleme almak ve kelimemle aslında sadece bir ölümlü olduğumu ve her günümü onu hatırlayarak yaşamak istiyorum.
Galiba ben bu devrin insanı değilim :)
Son kanaatım budur :) Ve seni çok öperim
Görebildiğim kadar sizin bahçe de harika özlem. çok şanslısın İstanbulda
Silbuna sahip olduğun için. Hergün fotoğraflasan bıkmam bak. ama uzun zamandır
adım atmadım diyorsun, niye böyle koşturmaca halinde hayatımız ne çok şey kaçırıyoruz
değil mi.hayat daimi tekrar içinde. ne yapabiliriz ki.yazılarına ara verme ne olur, şurda kaç kişiyiz ki.
Ne güzel yazmışsın :). Balkon keyfine bayıldım; çay kitap ıspanaklı kek <3<3. Ispanaklı kekle yaş pasta yapılıyor ya kremalı krem şantili ona bayılıyorum ben <3.
YanıtlaSilBen daha çok film izliyorum bu aralar kitaplardan uzağım yine ama madem mizahı iyi o diziye de bakıyorum hemen :). Teşekkürler öneri için :).
Sonbaharla birlikte evlere kapanmaya başladık ya artık
Sildaha fazla kitap, yazı, sinema, hobi olacak gibi geliyor bana.
Rutine bağlayıp çiçek alma fikrini bir türlü gerçekleştiremedim. Ispanaklı keki ise ilk defa sizin sayenizde öğrenmiş oldum. Sonbahar mevsimi ise en sevdiğim. Sezen Aksu Sonbahar şarkısı ise favorim :)
YanıtlaSilAa bir erkek olarak kendine çiçek alıyor musun, çok şaşırdım buna. Ama
Silbiz bayanların en sevdiği şeyi artık başkasından beklemeyerek kendim gerçekleştiriyorum ya benden mutlusu yok..
Kesinlikle EKim,sonbaharın sultanı.eylülü sevmem benim gibi arafta olmasından.ama ekim'e kadar sonbahar moduna giremiyorum ben de tam anlamıyla.keyifli haftasonları❤️
YanıtlaSilçok teşekkür ederim Sibelcm..
Sil