24 Aralık 2015 Perşembe

Yağmur Varsa Islan..

                Hafta içi sabah kalkış zilim çalınca birçoklarımız gibi  yataktan çıkmak istemiyorum. Biraz haftasonunu hayal ediyorum çok uyumak için. Neyse ki çok çok erken kalkmıyorum. Saat 7.40  .  Kızımı uyandırıp onu gönderip saat 8.10 evden çıkış. Yürüyerek  köy minibüsüne yetişme. Neredeyse 1,5 km bir yol. Herkes yürümenin zor olacağını söylüyordu ama ben oldukça memnunum. Sabahın ayazı ile karşılaşınca derin bir nefes alıyorum , yürümeye başlıyorum. Bu bana öyle iyi geliyor ki. Virajlı yollardan deniz seviyesinden yükseğe çıkıp uzakta kalan kasabamıza bakıyorum. Bazen her yer sis içinde oluyor, bir şey göremiyorum.
                  Okul sonrası çoğu zaman kendimi  deniz kenarında buluyorum. Denizi görmek, koklamak, martılar, dalgalar, mavinin tonları, bulutlarla bir araya gelmesi öyle güzel ki, içimin sesini belki bastırdığım yerlerden biri.

                      

                      Can Yücel'in bir şiiri vardır,  şöyle der :

                     Bir güzel kahve ısmarla kendine

                   Seni mutlu eden sesi duymak için  "alo "  de
                   Hiç işin olmasa  da öğle üzeri dışarı çık
                   Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın hatta üşü hava soğuksa..

                                          
                                      

               Banklarda otururum  , dediği gibi Can Yücel'in  biraz da üşürüm kıyısında denizin. Ne büyük nimettir diye düşünürüm yaptıklarım için. İçim sevinç dolar. Çirkinlikleri görmeyeceğim derim bugün, arkamda birikmiş arabalardan gözlerimi kaçırarak. Doğanın güzellikleriyle sıkıntılarımı atmaya çalışırım. Yazdıklarım, paylaştıklarım, yaşantım ile dertsiz tasasız görünürüm ama her insan gibi benimde sıkıntılarım var. Yaptıklarım zaten bunalımlarımı bastırmak için. Bu kadar şeyi yapmasam, gezmesem, hobilerim olmasa, hayatın estetik yönünün peşinde olmasam daha çok dibe batarım gibi gelir.


                                      

                       Hemen evimin alt tarafında ki bu bank oturduğum, soluklandığım, etrafa  bakındığım yer. Kaç mevsim gelip geçiyor üzerinden şu ağacın. Önünden  öbek öbek kaç kez bulutlar geçiyor. Zaman ne kadar  tuhaf bir olgu. Mevsimlerle, saatler, günlerle sınırlanmasına rağmen bütünün içinde ne kadar da  yok edici. Durmadan bunları düşünmek, düşünmek..Koşturmacalarımızın farkında olmadığımız zamanları  özlüyorum. Anlamsız gelmediği  zamanları  özlüyorum. Ne değişti? Yıllar geçti ve zamanın nasıl beni yuttuğunu farkettim. Tüm yaptıklarım, işlerim, çabalarım  eridi gitti içinde. Yalom'un  Günübirlik Hayatlar'ını okuyorum şu sıralar. İnsanların bir umut doktor Yalom'a  gelmesi , hayatlarına şahit olmak ağır. Canım daha da sıkılıyor okurken. Kitabın başlangıç yazısı  özetliyor her şeyi .
                    Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius  sözleriyle bitiriyorum yazımı..

                   "Hepimizin ki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın."
           



8 yorum:

  1. Bu mevsimde böyle kitaplar okuma Buketcim. Zaten her şey çok ağır, ruhunu zedeleme.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. off doğru söylüyorsun ama bunlara da özel bir ilgim var :)

      Sil
  2. Günübirlik Hayatlar Yalom'un hastalarının hikayelerinden mi oluşuyor? bu arada hem şiiri hem de Aurelius'un sözünü çok beğendim:) elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet 10 hastasının sorunları ama yine çok güzel
      yazmış yalom.

      Sil
  3. Hepimiz gibi.. herkes birbiri gibi.. İnsan durumlarına dair güzel bir aktarım olmuş Buket. O bankta oturuyorken sen, kendimi bir rüzgar ya da dalga sesi gibi hissettim.. Hayat; heryerde aynı işte :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hepimizin benzer hisleri var doğru. kimimiz iyi seslendiriyor,
      kimimiz içine atıyor, kimimizin umrunda değil. değişik insanlık
      halleri işte momentos

      Sil
  4. Yine çok güzel ve derin bir yazı....
    Basitten karmaşığa doğru taksonomi yaparak yorumumu yazmak istiyorum....
    Özellikle soğuk ve puslu bu kış günlerinde sabahları yataktan kalkmak bana da çok zor geliyor... Cumartesi pazar günleri saat 10'dan önce kalkmam mümkün değil sonra en az bir saat gazeteleri okumak inanılmaz mutluluk verir bana.
    Saat 11'den sonra ev halkı artık yeter kahvaltı edelim isyanına geçince lütfedip kalkarım, ne güzel bir keyiftir bu....
    Evet Buket hanımcığım, ailece sağ ve sağlıklı olduktan sonra diğer sıkıcı veya üzücü konuları nasılsa çözebiliriz umuduyla, tabiatın güzelliği edebiyat ve diğer sanatların desteğiyle güçlü olmaya, hayatı sevmeye emek harcıyoruz hepimiz, sahip olduklarımıza şükrediyoruz....

    "Koşturmacalarımızın farkında olmadığımız zamanları özlüyorum. Anlamsız gelmediği zamanları özlüyorum. Ne değişti? Yıllar geçti ve zamanın nasıl beni yuttuğunu fark ettim. Tüm yaptıklarım, işlerim, çabalarım eridi gitti içinde." cümlenize bayıldım.....

    Yaşlanmak böyle bir şey galiba, çevremizde yaşanan her şeyin farkında olmak, olaylardan etkilenmek, üzülmek, çaresiz kalmak, hep boğazında bir yumrukla yaşamak demek.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kahvaltı öncesi gazeteler iyiymiş:) ben de tam tersi kahvaltı falan bitsin,
      kalksın sofra öyle oturayım birşeyler okuyayım, instagrama
      bakayım çok seviyorum..

      Sil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...