'' Montale, 1950 de ziyaret ettiği Strasbourg hayvanat bahçesinde , şehirde kalakaldıkları için koruma altına alınmış leyleklere ayrılan bölmelere açıklama levhaları iliştirildiğini aktarır. Göç için pek zayıf, yuvasından düşmüş, bir meczup tarafından yaralanmış, hastalanmış... Sonra da Alsace 'da ve Rhein bölgesinde neredeyse kutsandığına değinir leyleğin. İnsanlar , kolay yuva yapabilsinler diye evlerinin çatılarına tahta araba tekerlekleri yerleştirirler, leylekler onları oluşturacakları yuvanın temeli sayarlarmış. Serçelerle paylaşıyor yuvasını leylek, her yıl aynı noktaya dönüyor ve yuvasını sahiplenen bir hemcinsi olmuşsa , ikisinden birinin ölümüyle sonuçlanacak kıyasıya bir kavga başlıyor.''
Denizin üzerinde ki tahta iskelede okumuştum bunları bir yaz günü. Özledik bile yazı. Ama kışı da doya doya yaşamak istiyorum bir taraftan. Bir akşam üstü kitabımı alıp sahile gitmiş masaya oturmuştum. İskelenin ucunda genç kızlar koşturup duruyorlardı. Masayı süsleyip fotoğraflar çekip gülüşüyorlardı. Okuduğum kitap çok sevdiğim Enis Batur Rakım Sıfır kitabından . Hemen buraya yazma ihtiyacı duydum. Çünkü leylekleri seven, koruyan , kutsal bilenlerin yaşadığı Alsace bölgesini kısmen de olsa gezme imkanı bulmuştum. Leylekleri seven bir köy halkı düşünün.İlkbaharla köye gelen leylekleri kutsalmışcasına koruyan , seven köylüler. Tertemiz sokaklarda, evlerde leyleklere dair herşeye rastlıyorsunuz. Burada gezerken bile hep bizim insanımızı, sokaklarımızı düşünmüştüm. Niye bunu bile yapamıyoruz. Bozgunculuk, çirkinlik , vurdumduymazlık içinde nasıl da yaşıyoruz. Bu paragraf beni Alsace gezime geri götürüp hayallere daldırmıştı. Özlem duydum oralara. Bir bacam olsun isterdim üzerinde yuva olan, çocukluğumda bıraktığım leylekler olsa üzerinde...
Öyle çok seviyorlar ki leylekleri kapı tokmakları bile bakın nasıl..
Bir paragraf yazı ile yakında olsa geçmişe dönmek, hatırlamak, özlem duymak ne güzel.
Günlerimizi küçük ama güzel ayrıntıların doldurduğunu farkına varalım ya da bu ayrıntıları biz yaratalım..Güzel haftasonlarına..
Biz daha Alsace Bölgesi'ne gitmedik. Enis Batur'u çok severim. Yazdıklarını okumak için de emek vermek gerekir. Nedense hep öyle hissederim onun için. Öyle kafası dağınık okur istemez karşısında. Her daim dikkatli olacaksın. Leylekleri bilmiyordum. Şimdi sen söyleyince kafama not ettim. Daha unutmam. Gidince daha dikkatli bakacağım kapı kollarına, gizli ipuçlarına :)
YanıtlaSilÖperim
Leylekleri ben de seviyorum canım. Hele burada daha yakından ve daha çok görme imkanı buldum. Elektrik direklerinin çoğu yuvaları olmuş diyebilirim. Bazıları öyle kocaman ki ürkütüyor. Acaba diyorum dibime kadar gelse nasıl hissederim? Kapı tokmaklarına bayıldım. Anılar hep iyi ki var dedirtiyorsun bana yazdıklarınla. Kitabını okuduğun yer de şahane:)
YanıtlaSilSevgiler canım
Buket hanımcığım,
YanıtlaSilbu ikinci defa oldu, yazdığım yorumu bloğunuzda göremedim. Sanırım ulaşmadı size. Sevgiler.
gelen yorumları yayınlıyorum ama ben başka göremedim. yalnızca
Silbu vardı. sevgiler :)