21 Şubat 2013 Perşembe
Çölde Çay ve Paul Bowles
Genelde TRT Türk seyretmeyi severim. Geçenler de Kentler ve Gölgeler ' di galiba , Paul Bowles ile ilgili bir program vardı. Baştan sona zevkle seyrettim. Fas'ın Tanca kentini mesken tutmuş Bowles , ünlü eseri Esirgeyen Gökyüzü'nü burada yazıyor. Daha sonra Çölde Çay adıyla filme çekilen eser oldukça güzel.
Afrika seyahatına çıkan Amerikalı bir çiftin bu seyahatta önce başkalarından , sonra da birbirinden kopuşu anlatılıyor. Sadece Türklerin değil dünyadaki bir çok gezgin Çölde Çay filmin çekildiği yerleri görmek yaşadıkları ruhsal çölleşmeyi çözmek, bu coğrafyanın havasını koklamak için Fas'ın bu kentine geliyor. Bir yazarın eserlerini , düşüncesini anlamak için sadece kitaplarını okumak yeterli değil diyen program, o yazarın yaşadığı yeri de görmek , yaşamak gerekir diyor. 50 yılı aşkın bir zaman Paul Bowles Tanca da yaşıyor , eserlerini veriyor hatta besteler yapıyor. Paul Bowles'i New Yorktan Tanca'ya getiren neden çok ilginç. Çünkü o zamana kadar devamlı gezen, kalıcı bir yerleşimi düşünmeyen Bowles şöyle diyor :
'' 1931 yazında Gertrude Stein Güney Fransa'daki evinde iki hafta geçirmem için beni davet etti. İkinci haftanın başlarında buradan nereye gitmeyi planladığımı sordu. Pek bir yer görmediğim için oradan Riveria 'ya gideceğimi söyledim. Herkes oraya gidebilir, senin daha güzel başka bir yere gitmen gerek , neden Tanca'ya gitmiyorsun dedi. Biraz endişeliydim, orası bütçemi aşabilirdi. Saçmalık dedi Gertrude. Ucuz bir yer orası . Ayrıca tam sana göre. Bir hafta sonra bir çok Kuzey Afrika limanına uğrayan Imerithie gemisindeydim. O günden bu yana Gertrude Stein'a minnettarım. Tanca'yı ilk gördüğüm günden bu yana ve bunca senedir Cebelitarık boğazından Endülüs'ün dağlarına bakan bu beyaz şehri pek sevdim..''
Çocukken bile en sevdiği oyun harita da gideceği yerleri işaretlemekti. Hayal ettiği gibi de yaptı. 19 yaşında ailesinden bile izin almadan Avrupaya ilk yolculuğunu yaptı. Bir çok yer gezdi ama tam 50 yıl Tanca da kaldı. O yıllarda Tanca birkaç ülkenin üzerinde söz hakkı olduğu , kurtarılmış bir bölgeydi. Bir çok Avrupalının geldiği bir yerdi. Tanca 'da ömrünün büyük bir kısmını geçiren Bowles arkadaşlarını da bu şehirde ağırlamış . Bu şehirde Bowles yabanıl insanın enerjisin buldu, renkliliğini buldu. Bir batılı olarak geldiği bu yerde kısa zamanda adapte oldu.
O yıllarda yapılan bir röportajda Tancayı şöyle anlatmıştı :
'' O ara sokaklarda dolaşıp durdukça bir de bakarsınız ki son yarım saattir sessizce ağlıyorsunuz ya da en azından ben ağladım. Çünkü bir bağlantı yoktu.Artık hiçbir şeyle bağlantım yoktu. Kendimi bir varoluşçu olarak görüyorum. Benim zihnimin bu yönde çalıştığını sanıyorum. Şimdinin içinde yaşıyorum, gelecek diye bir şey yok. Herşey olacağına varır.''
Ne yazık ki ömrünü Tanca'da harcayan Bowles'i bugün orada hatırlayan, hatırlatan bir şey yok. Bir kentle özdeşleşen yazarı kimse tanımıyor orada. Yalnızca yaşadığı apartmanın önünde mermere yazılmış küçük bir yazı var. Amerikalı yazar paul Bowles burada şu tarihler arasında yaşamıştır diye.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Cuma Gelmiş!
Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Hangimiz karışık duygular içinde şu hayatı sürdürmüyoruz ki? Gün içinde bile inişli çıkışlı ruh halleri, temelde ki m...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...
Nefis bir yazı olmuş. Yazarlar ve şehirleri ... Şimdi çölde çay seyretmek gerek gibi geldi. Programı kaçırdığıma üzüldüm:(
YanıtlaSilÇölde Çay'ı izleyeli çooooook oldu ama unutamadığım bir film olmuştu...
YanıtlaSilBu arada biz de TRT çok izleriz ve Kentler ve Gölgeler kaçırmadıklarımızdan:)
Paul Bowles'a ait şu ana kadar hiç kitap okumadım.İlk fırsatta edinecem ve Çölde Çay fimini de izleyecem.Güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilbende seyrediyorum o prgrami internetten:) cok hos bir yazi filmide cok severim icimi sizlatmadi desem yalan olur onu kimsenin hatirlamdigi cumlesi:(
YanıtlaSilBu yazı bana "yakında bir yolculuk var Tanca!ya" tadı verdi:) Sıra çöle mi geldi Buket:)
YanıtlaSilO değil de sahiden çok beğendiğim filmlerden biridir Çölde Çay.
Du bi.. Şimdi yazarken aklıma Teoman'ın İki Yabancı adlı şarkısı geldi.
Niye mi? Çünkü o şarkı sözünün içinde geçer Çölde Çay... Şöyle...
"yazdan kalma bir günden
ya da çölde çay filminden
bir sahne var aklimda
oyuncular sanki biziz
mutsuzuz ikimiziz
kimi aşklar hic bitmezmiş
bizimkisi bitenlerden
sevmeye yeteneksiziz"
Bi de çölde çay sahiden iyi gider, harareti alır, deyip, konuyu daha fazla dağıtmadan kaçayım:))
Tam Tanca gezisi planladik ustune denk geldi yazin, filmi gitmeden mutlaka izlemeliyim.
YanıtlaSilBuket, senin yazılarına yorum yazarken ne oluyor biliyor musun?
YanıtlaSilHani öğretmen olduğunu biliyorum ya, hep afacanlık yapmak, dersi kaynatmak istiyorum. Öyle kendine has sevimli ciddiyette, çıtır çıtır yazılar yazıyorsunuz ki öğretmenim, yaramaz yorumlar yazmadan duramıyorum:)
Bahsettiğin programı ben de takip ediyorum. Gerçekten başarılı bir yapım. Filme değinmeye gerek yok, her şeyiyle çok güzel. Fazlasıyla mutsuz fazlasıyla estetik. Fırsat olsa ben de Tanca'ya gidebilsem :/
YanıtlaSilKentler ve gölgeler programını ben de çok beğeniyorum, rastlarsam kaçırmam, Fas'in o etkileyici atmosferi hele de 1930'lardaki hali bir yazar için çok ilham verici olsa gerek, ama orada hatirlanmamasi üzücü...
YanıtlaSil