Geçen gün ziyaret ettiğim birinde , akrabalarından birinin daha 30 yaşında olmasına rağmen kanser olduğunu, ilkokula giden oğlunun devamlı annesini sorduğunu öğrendiğimde yanımda bulunanlarla beraber çok üzüldüm. Beş dakika sonra insanlar aslında olması gerekene dönmüş, ''benim çocuğum şöyle böyle '' demeye başlamıştı. Üzerimde öğrenmiş olduğum bu haberin ağırlığı ve acısıyla devam edemedim konuya. Eve geldiğimde bile tanımadığım bu kişiye üzüntüm kat ve kat arttı. İşte böyleyim, herşey insanlar için deyip kabullenememek sorunum. Birde herşey üst üste denk gelir ya, cuma günü kanser tedavisi gören bir arkadaşımı kaybettik. Cumartesi gencecik bir insanı uğurladık. Bugünler de canım çok sıkkın..
Üstelik elime aldığım S. F. Abasıyanık kitabında ''Mahalle Kahvesi'' nde şöyle yazıyordu :
'' İnsanların hepsi kötüdür. Yaşamak boştur. Sevmek aptallıktır...Şudur budur .Peki bunlarla nasıl eğlenilir ? Düşünün bakın. Her şeyin kolayını bulacaksınız . Ben en zorunu buldum. Ölüme çareyi ! Ölmeyecekmiş gibi düşünüyorum, oluyor. Bir tecrübe edin.
Demek ki bütün bu kötü düşüncelerden sonra taptaze, kahkahalı, mesut bir dünyaya varıyorsun. Demek yalnız hareket noktanda bedbinsin. Öyle ise mesele yok. Sen yine o eski adamsın. Kaygısız , şensin. Hayır! Kötüden iyiye doğru seyahatımın sonunda kahveyi bırakıyor, yine ölümler, harpler, pahalılıklar, istikbal kaygıları ile sokaklardayımdır, üzülmeyin !
Sonra aldığım filmlerden birini seyredeyim dedim ..Bela Tarr beni iyice mahvetti :(
Bela Tarr' ın 1990- 1994 yılları arasında çekmiş olduğu 450 dakikalık Satantango filmiydi izlediğim. Bu kadar uzun filmi üç günde izledim tabi ki. Sıkılmadan , uzun sekanslarına rağmen sıkılmadan bu siyah-beyaz-gri filmini sıkılmadan izledim. Zaten ruh halimin renkleri bunlar, zaten dışarıda da aynen filmdeki gibi aralıksız yağmur yağıyor, haftasonumda böylesine ağır ve gri geçerken sıkılmadım. Bela Tarr Torino Atı 'ndaki gibi durağan , yoğun bir atmosferde işlemiş konuyu..
'' İki saat farklı zamanı gösteriyor. İkisi de yanlış, elbette. Şuradaki çok yavaş. Öteki ise zamanı söylemek yerine umutsuz durumumuza dikkat çekiyor. Fırtınadaki kuru dallar gibiyiz. Kendimizi savunamıyoruz.''
Bir de elinde ölmüş kedisiyle gezen bir kız var. Zulmettiği, işkence ederek öldürdüğü kedisiyle..
Bela Tarr dünya üzerindeki kötülüğü , zulmü, işkenceyi kız üzerinden bize gösterir. Kedisine yaptığı eziyeti koltuklarımızda seyrederiz uzun uzun. Elimizden bir şey gelmez, tıpkı dünyada olanları seyredip bir şey yapamamak gibi..
''Bir ekim sabahı, kavrulan toprağı serinleten, yolları bataklığa çeviren ve kasabayı dünyadan koparan uzun güz yağmurlarının ilk damlaları çiftliğin batı yakasına düştü. Bu yüzden bataklık araçlar için don olana kadar geçilemez oldu ve şehirle bağlantı koptu. Futaki çan sesleriyle uyanmıştı. En yakın kilise güneybatıda, sekiz kilometre uzaklıktaki eski Hochmeiss alanındaydı ancak çanı yoktu ve kulesi savaşta çökmüştü…
Mennybe menni? Lazalmodni? (Cennete mi? Kabuslara mı?)''
Son verirken yazıma şu sevdiğim bir alıntıyı paylaşmak isterim. Esen Tezel, Simone de Beauvoir Kitabı Tüm insanlar ölümlüdür’ ü anlatırken,
Bir gün hayatla vedalaşma düşüncesi her ne kadar ürkütücü görünse de dünyaya sinek gibi yapışıp kalma fikri çok daha ürkütücü. Oysa biz ölümlüler, kendi küçük ve uyduruk amaçlarımızı gerçekleştirmek için uğraşıp didiniyoruz , kendi mikro evrenlerimizde mutluluklar ve mutsuzluklar yaratıyoruz,biz gittikten sonra dünyada izimiz kalsın diye Regine “vari endişelere kapılıyoruz , insanlık tarihinin küçücük bir diliminde bizim de şenliğe katıldığımızı kanıtlama telaşına düşüyoruz . Güneş bizim için bir süre daha doğup batacak, görsek görsek bir savaş ya da bir devrim görürüz , bazı sevdiklerimizi kaybederken bir gün birilerinin de bizi kaybedeceklerini düşünürüz, yaşadığımız her anın eşsiz olduğuna inanmak isteriz. Bütün çabamız, ölümsüzlük yanılsamasının küçük bir modelini kendi dünyamızda kurma ve bundan aldığımız güçle yaşama yönünde . Çünkü içten içe , gönül rahatlığıyla biliriz ki ucunda ölüm var.
Üfff..ben de böyle acılara takılıp kalıyorum çoğu zaman .öyle hemen normalleşemiyorum...
YanıtlaSilah sorma, hala moralim kötü..üstelik yine bir film seyrettim ve beni
YanıtlaSilmahvetti. yakında yazarım .ama bir şeyler yapmam lazım, böyle olamayacak:(
yazıyı okumadım, film hakkında hiçbir şey bilmek istemiyorum çünkü, uzun zamandır listemde olan ama bir türlü cesaret edip de başına oturamadığım bir filmdir, süresinden mütevellit. ne öneriyorsun Buket? :)
YanıtlaSilBela Tarr 'ın başka filmlerini seyrettin mi bilmiyorum.
Silama eğer bu yönetmeni biliyorsan, onun telaşsız, ağırdan derdini
içinize işleyerek anlatmasını eğer seviyorsan başla derim.
birçok kişinin sıkılacağı bir film ama ben zaten böyle filmleri seviyorum.
oldukça nihilist, karanlık ve nesnel bir post olmuş:) çok sevdim...
YanıtlaSilruh halim :)
YanıtlaSilMerhaba Buket, bloguma bi bakabilir misin acaba? Sana bi sürprizim var:)
YanıtlaSilhttp://www.sinemazingo.com/satantango-seytanin-tangosu-1994 yazıyı ilk buradan okuduk, lütfen dikkat,
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
Sil