Liv Ulmann 'ı bilir misiniz ?
Bergman'ı tanıyan herkesin kesinlikle tanıdığı kadın aktrist, oyuncu.. Bergman sevgimden sonra Liv Ulmann sevgimde oluştu. Bergman'ın çoğu filminde başrol oynattığı bu kadın hakkında bilgim, kitap fuarında sahaflarda elime geçen eski bir kitapla başladı. Bir çırpıda okuduğum bu kitap Değişim.. Liv Ulmann kendisinin yazdığı, hayatından sırlar verdiği, Bergman'la ilişkisinden de parçalar sunduğu okunası bir kitap..Liv Ullmann’ın “Değişim” kitabı Bergman’la çalışmak ve yaşamak üzerine önemli
ipuçları vermekte. Türkçesi 1988 Haziran’ında AFA’nın “Kadın” dizisi içinde
çıkmış..
Bergman'ı düşünüyorum. Uzak değil, 2007 de en sevdiği ada da öldü. Beş kadın, dokuz çocuk: Eserinde olduğu gibi hayatında da kaygı, kuşku, acı vardı. 1965’te ağır bir zatürree
geçirdiği için dört yıl süreyle Stockholm Tiyatrosu’ndan uzak kaldı. O yaz
çevirdiği “Persona” hayatına altı ay boyu Liv Ullmann’ı da soktu. Liv Ullmann
Bergman’ın kadınlarının tek İsveçli olmayanıydı..
'' Hiçbir stüdyo onunki kadar sessiz değildir... Ingmar ile film çevirmek her şeyin
gerçek gibi göründüğü uzun mutluluklar zinciridir. Onun hayalindeki kadın tek
bir parçadan yaratılmış olmalıydı, oysa ben biraz dikkatsiz davrandığı an
kırılıp parçalanan bir kadındım..''
Liv Ulmann , tipik bir kuzey kadını. Norveç'in soğukluğunu azda olsa yüzünde barındıran fakat aslında muhteşem
sıcaklığını daha fazla hissettiren Ullmann...Liv kitabında kızından da çok bahsediyor. Ondan ayrıldığı dönemler de çektiği vicdan azabından, beraberken yaptıklarından..Kızı Linn...Liv'in kızı Linn, edebiyatı güçlü bir yazar. Ülkemizde, Can Yayınları'nın Türkçe'ye çevirdiği "Sen Uyumadan Önce" ve "Stella Düşerken" adlı iki romanı var..
''Ingmar, ara sıra çoğunlukla da ilk çekim gününde bir ayağına mavi, öteki ayağına
sarı çorap giyer. Hepimiz bunun işimizi rastgetireceğine inanırız. Ingmar yalnız
başına yemek yiyor. Yemeği katı yumurta, çilek reçelli bir parça ekmek ve bir
kâse yoğurttan oluşuyor. Stüdyoda küçük bir masanın üzerinde kraker, çikolata ve
soda da bulunuruyoruz.”
“Ingmar annesinden söz ediyor. Çocukluğunda yanlış
bir iş yapma korkusundan. Bir kez pantolonunu ıslattığında annesi ona kız
kardeşinin kırmızı giysisini giydirerek sokağa çıkarmış.”
“Bir zamanlar
Norveç’e gezmeye gittiğimde Ingmar, beni havaalanında karşılamıştı. Otomobile
bindiğimizde ‘Annem öldü bugün’ demişti. Annesi, üçüncü kez kalp krizi geçirmiş.
Hastane Ingmar’ı aramak istemişse de annesi ‘Onun çok işi var. Rahat bırakın’
demiş. En sonunda hemşire Ingmar’ı aradığında artık çok geç olmuş. Ingmar,
yatağının kenarına ulaştığında annesi ölmüş. Kadının tırnakları kırmızı
ojeliymiş, bir önceki gün özenle boyamış. Ingmar, ‘artık kimsem yok’ diye
ağlıyordu. Bütünüyle savunmasızdı. Ondan asla ayrılamayacağımı biliyordum. Bir
anlamda hiçbir zaman ayrılamadım da.”
Kitabını bitirdikten sonra eşimle seyretmediğimiz bir filmini izledik. Ne yazık ki Höstsonaten ya da Güz Sonatı'nı ancak yeni seyretme fırsatım oldu. Yine Bergman'ın insan ilişkilerini irdeleyen dünyasına girdim.
Kendi çocuklarıyla (9 tane ) hiç ilgilenemediğini, hatta bazı çocuklarının birbirlerinin varlığından bile haberlerinin olmadığını söyleyen Bergman'ın, anne-kız yabancılaşması üzerine nefeskesen filmi. Annesiyle bağ kuramayan küçük kız büyüyünce, aslında yaşamaya yabancılaştığının ve o zamana kadar hep yaşar gibi yaptığının farkına varır. Filmin önemli bir ayrıntısı da, büyüyen küçük kızın kocasıyla da bir bağ geliştirememesi, eş olmaktan çok eş rolü oynamasıdır. Kendi çocuğu muhtemelen tek bağ kurabildiği insandır, öldükten sonra da onun varlığıyla yaşamaya çalışır.
"bence, insan muazzam bir yaratılış..tasavvur edilemez .
en yüksektekinden en aşağıya, herşey insanın içindedir.
insan tanrı’nın bir görüntüsüdür,
ve tanrı herşeyi kapsar.
insanoğlu yaratıldığında, iblislerde yaratıldı
ve aynı zamanda azizler, peygamberler, sanatçılar, ve de inançsızlar.
herşey yan yana varolur.
her an değişen büyük bir model gibi.
aynı şekilde, sayısız gerçeklik olmalı.
sadece bizim körelmiş duyularımızla algıladıklarımız değil aynı zamanda içiçe geçmiş bir gerçeklikler kargaşası var.
sınırlara inanmamız sadece korku ve ukalalılıktan.
hiçbir sınır yoktur.
ne düşüncelere ne de duygulara.
sınırları koyan korku ve endişedir."
eva' nın diyalogu...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Cuma Gelmiş!
Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Hangimiz karışık duygular içinde şu hayatı sürdürmüyoruz ki? Gün içinde bile inişli çıkışlı ruh halleri, temelde ki m...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...
Çok faydalı bir yazı olmuş bu.Teşekkürler..
YanıtlaSilsahi eskiden kadın kitapları vardı.. bu kitap bende va .. aslında o dizinin büyük kısmı var.. .. basıldığı zaman alınmış ve okumuşlardan hem de..
YanıtlaSilbirden düşündüm.. şimdi kadın dizisi olmaması mı daha iyi.. yoksa olması mı diye..
yabancısı olsam buraların derdim ki.. " demek ki artık kadını bilinçlendirmek için kitap basılmasına gerek kalmadı ".. ama öyle olmadığını biliyorum..
üzücü..
fil ilginçmiş..
sanırım ben izlemedim..
hemen edinmeli ve izlemeli..
keyifle kalınız..
atalet..
Ne guzel kitap tanitmissin Buket :) Bergman filmini de en kisa zamanda bulup izleyecegim. Tesekkurler paylasimin icin :)
YanıtlaSilben de izleyeceğim :)
YanıtlaSilSevgili Buket benimde en sevdiğim flmlerdendir güz sonatı...bergmanı ilk yaban çilekleri ile izledim ve bütün filmlerini...Bu kitap ile senin sayende haberdar oldum
YanıtlaSilteşekkürler..