''Hayatım iyice sarpa sarmış, insanlar ve ilişkiler bana çok kalabalık ve yorucu görünmeye başlamıştı bunun üzerine kendimi eve kapatıp okumaya gömüldüm okumak iyi geldi iyi geldikçe daha çok okudum okudukça iyileşir gibi oldum..''
Diye yazmış Meltem Gürle en son okuduğum kitabında. Kırmızı Kazak ve İrlanda Günlükleri siparişini verip aldığım, bir çırpıda okuduğum, bitsin istemediğim kitapları. Altı çizilecek çok satır var, ama şu sıralar durumuma en uyan paragrafı görünce ' işte bu yüzden seviyorum kitap okumayı' dedirten anlar yaşadım. Yıllardır üzerimde ağırlık oluşturmuş meğer ne çok insan varmış, küçük bir sorunda sırtlarını dönüp gittiklerinde üzerimden kalkan o baskıyı hissedince düşündüm ve bir oh çekip kabuğuma çekildim. Kitap okumak hep şifa vermiştir bana, yine öyle yaptım. Okudum, okudum...
Ülkede ki gergin bölünme devam ediyor. Hatta ucu bana kadar dokundu, yıllardır tanışmasak da bu mecralarda birbirimizi takip ettiğimiz, yorum yazarak bir şeyler paylaştığımız insanların beni sildiklerini fark ettim, şaşırdım mı ? Hayır.. İnsanoğlu böyle işte dedim, bir taraftan şikayet ettiği konularda eline geçen fırsatta daha da faşist olabiliyor. Çoğu insan bazı konulara uzak kalmamı bir tercih olarak değil de kendi fikirlerine zıt anlayış olarak görüp yargısız infaz yapıyor. Zira her görüşe saygılı olmak ilkesi yok mudur? Neyse ki çok da anlam yüklemiyorum insanlara. Ama aptal değilim, her şeyin farkındayım, uğurlar ola!
Meltem Gürle'yi blog zamanlarından beri takip ediyormuşum, yeni aydım bu konuya. Yazdığı iki kitabı büyük bir keyifle okudum. Yine bana uyan paragrafları not aldım defterime;
"Kimi dostlar yavaş yavaş gider insanın hayatından. Telefonlar kesilir. Görüşmelerin arası açılır. Bir araya gelindiği zaman küçük anlamsız konuşmalar yapılır. Sonra bir gün ilk kez onun yanında sıkıldığınızı fark edersiniz. Eve döndüğünüzde ağır bir his olur içinizde. Söylenmesi gereken şeyler söylenmediği için değil, söyleyecek bir şey kalmadığı için olur bu."
Kitapta adı geçen Zelig filmini tekrar izledim. Zelig sendromu diye bir şey var, biliyor musunuz? İnsanın bir topluluk içindeyken kendini onlara kabul ettirme çabası gibi bir şey. W.Allen'ın 1980li yıllarda çektiği bu filmde bir belgesel tadında Zelig adında ki adamın ilk olarak içinde bulunduğu bir grupta Mobidick romanını okumadığı halde okumuş gibi gösterip onlardan ayrı düşmemek için şekilden şekile girmesiyle açılış yapıyor. Hatta buna bukalemun sendromu da deniyor, ortama göre renk değiştiren insanlar.. Bu film kitabı geçtiğini görünce tekrar izlemeye karar verdim, yeni bir bakış açısıyla izlemek güzeldi.
Sonrasında daha önce izlemiş olsam da Allen Filmlerini özlediğimi farkedip bir iki tane daha film izledim. İç Dünyalar ( İnterior ) koyu bir aile drama. W.Allen bu filmde Bergman'a göndermeler yapmış, bu da bana çok tatlı geldi.
Bir de güzel bir belgesel izledim. Bir kadın hayatı ve başarısı..
Cuma günü çiçeğimi halama aldım bu sefer. Menekşeleri çok sever. Pazardan alıp ona uğrayıp verdim. Çiçeğin renkleri öyle canlıydı öyle yaşam enerjisi veriyordu ki. Bir taraftan içim neşeyle doldu sonrasında aslında hep içimde yara olan Gazze'de ki kıyım tekrar aklıma geldi, kolum kanadım aşağı indi.
Güzel görüntüler oluşunca hayatımda hemen paylaşıyorum, çünkü bunu herkes görsün, benim gibi mutlu olsun istiyorum. Sonrasında önüme yaşanan olayların görüntüleri düşüyor, sahip olduğum konforlu hayat, güvenlik, huzur ve güzellik yüzünden suçluluk hissediyorum.
Aynı şekilde yüzlerce gencimizin hapiste tutulmasına kalbim dayanmıyor, kendi çocuğum üzerinden empati yaptığımda nefesim iyice sıkışıyor, tüm sahip olduğum hayat enerjisi damarlarımdan çekiliyor.
Sosyal medya dayatmalarından nefret ediyorum, tepkini göster gösterme yönergelerinden, bunca kötülük içinde senin cicili bicili dünyan.. diye başlayıp nefret kusan yorumlardan, herkesin çok bilmişliğinden nefret ediyorum. Ne yapacağımı size sormayacağım, kusura bakmayın.
Benim dünyam bu, istemeyen hiç girmesin!
Çok şükür ki bahçem, tarlam, bitkilerim, kuşlarım var. Ama ne yazık ki burada da huzurum kalmadı. Niye derseniz, bu arsayı alıp minik bir ev yaptığımız 3 sene önceye kadar etrafta fazla ev yokken şimdi yanımız, önümüz inşaat olmaya başladı.
Bizde de hiç şans yok arkadaş!
Geçen yaz yan tarafımızda ki arsya büyük bir ev başlamıştı -ki hala devam ediyor, gürültüsü eksik değildi,. Şimdi ön arsa satılmış ve üzerine 15 tane villa yapılıyor. ( Buraya çığlık çığlık ağlama emojisi koyuyorum )
Benim köy şehir oldu anlayacağınız.
Hafta içi süpriz bir mesaj aldım. Bir arkadaşım kütüphaneden bir kitap almış, okurken içinden küçük resim çıkmış, bu senden mi? diye mesaj attı.
Her okuduğum kitaba minik resim koyuyorum biliyorsunuz.
Bayram sonrası güzel havalarda bahçede ot yolduk devamlı ama bitmedi. Pazar günü de artık bugün dinleyeyim dedim, evden çıkmayalım, bahçeye inelim bütün gün oturalım dedim. Hemen yiyecek bir şeyler pişirdim. Bahçede ki oturma köşemizi düzenledik, kitap, dergilerimizi, çayımızı alıp oturduk tüm gün.
Ortancam yavaş yavaş yapraklanmaya başlamış, ağaçlar yeni filizlerini vermiş, her yer yemyeşil olmuştu. Hava da öyle güzel, sakin ve ıılıktı ki..

Nisan 4 kardeşimin doğum günü.. Tek kardeşim, erkek ve artık o bile 48 yaşında..
Çocukluğunuzun beraber geçtiği, oyun arkadaşınız, sırdaşınız, dayanağınız..
Hala öyle 💜
Pazartesi sabahı saati kurmuştum ama çalmasına beş dakika uyanınca kalkayım hazırlanayım dedim. Giyindim, toplandım, yola çıktım, okulun önüne geldiğimde saate baktım , saat 8.00 gösteriyor. İlk önce anlam veremedim, acaba saatler geri mi alını da haberim yok diye düşündüm. Cep telefon saatine baktım, evet saat 8. NASIL YANİ?
Olayı idrak etmem, başımdan aşağı kaynar suların dökülmesi bir anda oldu. Saat çalmadan baktığımda sadece dakikaya odaklanmış, sabah sersemi uyanma ssatim geldi sanmış, bir saat önceden okula gitmiştim.
Okul açılmış değildi, herkes hala uykudaydı. Dışarıda da deli gibi yağmur yağıyordu. Yapacak bir şey yok deyip bir saat arabada oturdum. Allahtan dergim vardı, onu okudum bir saat. Şöyle bir şey var, her ne kadar aktif instagram ve blog kullansam da belli saatler dışında bunlara girip saatlerimi öldürmem. Bu bir saatlik zamanı telefonla öldürmek benim yapacağım bir şey değil. Hiç aklıma bile gelmedi açıp birşeyler izleyeyim vb.
Sonra okula gitmi vakti geldiğinde arabadan çıktım. Hava birden öyle değişmişti ki anlatamam. Kırk dakika boyunca yağmur aralıksız yağmış, gri bulutlardan güneş gözükmüyordu. Ama bir anda ortam böyle oldu. Nasıl pırıl pırıl, tertemiz bir hava..
Burası benim sabah köşem. Okula girmeden bazen burada oturuyorum, etrafı dinliyorum, derin derin nefes alıp kendime geliyorum.
Tesadüf bu ya E.E. Cummings şiiri karşıma çıktı;
'' teşekkür ederim Sana Tanrım bu en bi şaşırtıcı
gün için: ağaçların sıçrayan yemyeşil cıvıltıları
için
ve gökyüzünün apaçık gerçek düşü için; her bi
şey için..
Sınıfta yaptığımız çalışmaları çok seviyorum. Sene başında kalem tutmayı bilmeyen parmaklar artık çok güzel resimler yapıyorlar, bir şeyler tasarlıyorlar.
Beslenme çantasından çıkan süprizlere o minik kalpleri mutlulukla doluyor. Toplantılarımızda ailemizde ki küçük süprizleri anlatmıştım. Ah anneler, ah kadınlar! Veli Toplantılarına yüzde 95 kadınlar gelir, hep kadınlar dert yanar, işlerinin çokluğu, babaların ilgisizliği, çok yorgun olduklarını anlatırlar. Artık yarı yaşım olan bu genç annelere dert ortağı olmaya çalışıp yol göstermeye çalışırım. Anneler çocuklarına çok fedakarlıkta bulunuyor, bu gerçek. Ama babanın ailede ki rolü, hele erkek çocuklar üzerinde ki etkisi öyle büyük ki. Sınıfta her an buna şahit oluyorum. Çocuklar bilinçli gelip bana bir şey anlatmıyorlar ama özellikle oyunlarında bunu çok yansıtıyorlar. Geçen gün erkek öğrencim direksiyonuyla oynarken serçe parmaklarıyla tutmaya çalıştı direksiyonu. Sonra da yanında ki arkadaşına;
''Babam hep böyle sürer arabayı '' dedi.Ne ilginç değil mi, çocuklar her anımızı gözlemliyor, her lafımız ruhlarına etki ediyor. Bu bilinçle çocuk yetiştirmeye çalışsak zaten 1den 2den fazla çocuk yapamazdık sanırım, sorumluluk çok fazla aslında.
Sınıfta diğer odadayken öğrencilerim koltuğumu böyle yapıp beni çağırdılar. Öğretmenim sana süpriz yaptık diye 😍
Geçen gün karşıma çıktı. Tam 10 yıl önce böyle bir foto paylaşmışım. Bakar mısınız ben hep aynıymışım :) Hep börtü böcek peşinde 💚
Vee haftanın süprizi. Bu fotoları bu sabah okula geldiğimde çektim. Dün gece kar yağmış ve hava öyle soğuk ki anlatamam. Minibüsle köyü şöyle bir turlayıp okula girdim. Güneş açmıştı ama tekrar bulutlar yoğunlaşıp kar yapmaya başladı. Tarihe bir not düşelim bugün 11Nisan !
Senin bu uzun yazıların ve fotoğrafların içimi açıyor. Bahçe hak getire bizim buralarda, olanları da kırpıp yıldız yapmıyorlar ama yıkıp iğrenç bloklar yapıyorlar. Güzelim ağaçlar da gidiyor o arada, balkonlar dersen düdük gibi, üzerine bir saksı konacak balkon korkuluğu yok, her şey profil ve plexiglas. Bizim eve de dadanacaklar diye ödüm kopuyor, ferahfeza evleri alıp 1+1 teklif ediyorlar. Antalya resmen bir inşaat çılgınlığına kapıldı.
YanıtlaSilMeltem Gürle'ne gelmiş sonunda gözün aydın, keyifli okumaların olsun
Evet geldi kitaplarım, hafta boyunca okudum Meltem Gürle'yi. Hatta bloguna da
Silbaktım, eski yazılarını okudum baya. Zaten kitapta ki çoğu yazı buradan.
Çok iyi geldi, özlenen edebiyat sevgisi ve bilgisi leb-i derya olan arkadaş gibi.
Sohbet ederi gibi okudum hatta bugün bitti kitaplar.
Woody Allen'i iptal ettiler ya, bence saçmalık, bayılıyorum filmlerine ve mizahına... Ama bunu söyleyince vay sen pedofiliyi destekliyorsun, yahu ne alakası var.
YanıtlaSilUfak resim seninkilerden miymiş gerçekten! Şu işe bak :)
Kafa dinlemeye kaçıyoruz, herkes aynı yere koşunca kafa kalmıyor insanda hakikaten.... Dur bakalım belki çevre dostu bir mimariyle gelirler... İyi haftasonları
Sanatçılara özel yaşamlarına göre baksaydık oo çoğunu elerdik herhalde. Zaten
Silçoğu ekstrem insanlar. Ama filmler, kitaplar, resimler vb. yapana göre
değerlendirmemek gerekir. W.Allen filmlerini ara ara izlemeyi seviyorum, her 10
yılda bir aslında zaman olsa da bir çok kült filmi tekrar izlesem. Hatta bir çok klasik kitabı da tekrar okumak isterdim.
Bu soğuk havada sıcacık bi yazı olmuş yine, manzaralara bayıldım. Kitapları not aldım, alınacaklar listeme eklendiler. Bazen kasvet basıyor içimizi, ülkenin hali dert oluyor ama güzel günlerin yakında geleceğine inanıyorum, özgürce düşüncelerini söyleyen gençler bizim geleceğimiz ve önümüz bahar. Sevgilerimle.
YanıtlaSilCuma günleri alın çayları, girin bir battaniye altına açın benim blogu :)
SilSen de daha sık yazsan aslında ne iyi olur..
bu aralar aksattım, blog hep aklımda, aslında taslaklar da var ama bir türlü odaklanamadım, bu hafta gelir bence :)
SilTazecik pırasalar ne güzelmiş, maşallah. Fotoğrafların harika. Havalar bu ara iyice ters köşe yaptı. Kar yok ama geceleri aşırı soğuk oluyor Nisan'ın ortasında. Çığlık çığlığa ağlama sakın. İnşaat gürültüsü çekmek zordur ama bence evin daha da değer kazanıyor diye teselli et kendini. Moralini bozma.
YanıtlaSilAcayip soğuk var bugünlerde, bağ bahçe işleri yarım kaldı bizim. Yarın
Siltekrar bağevine gideceğiz, çok soğuk olmazsa işlere devam. Yoksa
yakacağız sobayı oturacağız artık..
Karayel esiyordu bugün ve dondurdu bizi. Size kar da getirmiş, burada yağacak yer bulamadı bence. :))
YanıtlaSilUzun ve dolu dolu bir yazıydı, can sıkıcı konulardaki üzüntülerini anlıyorum, ama insanoğlu böyle işte, her yerde birbirinin canını sıkacak şeyler yapmayı biliyor, bunu iş sayıyor, maalesef. :(
Sadece haftada bir yazınca bir çok şey birikiyor. Eskiden ara ara da yazardım ama
Silson yıllarda cumadan cumaya evrildi. Hiç yoktan iyidir yine de diyorum..
Hayırlı Cumalar :)
YanıtlaSilSofra harika görünüyor :)
Teşekkürler , size de..
SilTeşekkürler
SilSevgili Buket, yazdıkların fotograflar ayrı ayri yüreğime dokundu. Son zamanlarda yaşanan kaosta tek bir kişiyi takipten çıktım inanılmaz saçma ve vicdansız şeyler paylaşmıştı görmek istemedim zaten tanıdığım yazıştığım bir de değildi. Onun dışında nefret dilinden hiç hoşlanmıyorum ve iyi bir şeyin bu neftet diliyle anlatılacağına da inanmıyorum. Çok kızıyorum, öfkeleniyorum ama elimden gelenler belli diyorum. İnsanların egolarını besleme şekilleri çok acayip ve maalesef çirkin. Hiç canını sıkma derim, ay bahçe için üzüldüm, çok emek verdiniz oraya da aman ya, sevgiler...
YanıtlaSilçok teşekkür ederim yorumun için. İnstagram dünyası bir değişik, keyifli
Silşeyler görmek için takip ediyorum bir çok hesabı. ama insanlar
orada bile parmak sallama hakkını görüyor size, hesap sorma hakkını da.
Buket'cim ne değişken bir hava yaşamışsınız siz de. Biz de bahar geldi diye sevinirken bir sabah gözümüzü lapa lapa yağan kara açtık. Soğuktu geçen hafta Ankara. Ama bugün sanki biraz güneş gülümsemeye başladı yine. En çok dallarında donan baharlara, meyvalara üzülüyorum ben. Doğa bizden intikam alıyor gibi hissediyorum böyle oldukça. Güzel yüreğini hiç sıkma Buket'cim. Sen her zaman yaptığın gibi, dünyayı gördüğün haliyle yazmaya devam et buradan. Paylaştığın her fotoğraf, her kitap, her film ulaşacağı adresi buluyor. Eminim benim gibi çok kişiyi de mutlu ediyor. Sevgiler canım. Az kaldı kavuşmaya...
YanıtlaSilNe güzel şeyler yazmışsın. Canım sıkılmasa da bu tür şeylere kırgınlık yaşıyorum, insana dair inancım tükeniyor. Zaten başta verdiğim bol tolerans kolayca tükenir bir çok insanda.
SilSizin Ankara haberlerini gördük nasıl kar yağmış. Bizim köye de yağdı bu hafta ama yavaş yavaş hava ısınmaya başladı. Bugün de açık bir hava vardı ama serindi. Acele etmeyelim gerçi sonra da bir anda bunaltıcı havalar başlıyor.
çok selamlar !