3 Ocak 2025 Cuma

Yılın İlk Cuması

 

                 Yeni bir yılın ilk günleri..

                 2000 yılını hayal ettiğimde çocuktum, 80li 90lı yıllardı ve 2000 lafı bile öyle fantastik öyle uzak geliyordu ki. Aklımız almıyordu, yaşımı hesaplamaya çalışıyordum 26 olacaktım, milenyum çağında gencecik bir kadın hayali oldukça şaşkınlık yaratıyordu. 

Ah dostlar, iki bin üzerinden 25 yıl geçti bile. Bu yaşım kendi gerçekliğime bile öyle uzak ki. Aklım hala almıyor bunca senenin geçip gitmesine. Umutlarımız var çok şükür, sağlıklıyız, aç ve açıkta değiliz daha ne olsun. Ama içim hep huzursuz ve tatminsiz. Neyse ki inancım imdada yetişiyor, bu dünya önemli olan değil diyor, sabret ve olması gereken gibi ol, ruh huzura erecek sonunda.

Yeni yılda şöyle kararlar alıyorum, kendime bir yol çizdim diyenlerden değilim. Zaten nasılsam ona devam ediyorum, keşke çoğu insan benim gibi olsa da dünya güzelleşir :)

aa belki çok evhamlı olmayı bırakmaya niyet edebilirim ama huylu huyundan vazgeçmiyor artık bununla yaşamaya da alıştım.

              Dünyanın kötülüğü, çirkinliği bize artmış geliyor son zamanlarda, duyduklarımıza gördüklerimize inanamaz hale geldik. Ama bu hafta okuduğum kitapta Cahit Sıtkı şöyle yazmış;

'' Kimselere güvenemezsiniz, anneler Andromaque olmaktan hayli uzaklar, babalarda oğlu Yusuf'un üzerine titreyen Yakup'un muhabbeti yok, kardeşler Kabil'i aratacak kadar hain, evlatlar nankör, dostlar hep Brutus sülalesinden, sevgililer ablaları Leyla'ya hiç benzemiyorlar, asırlardır insanın insanda bulageldiği o canım teselli membası çoktan kurudu, herkes kendi başının çaresine düşmüş. Ve tabi hak gene kuvvette. ( La Fontaine'in kulakları çınlasın) mazlumun ahı gene gök kubbede bir akis bulamayarak çıktığı zayıf göğse siniyor,gene hiç bir ideolojiye itimat etmek mümkün değil....   '' 


                      Yılın ilk kitabı Büyükanne oldu. Halide Nusret Zorlutuna'yı bilmeyeniz yoktur sanırım. Kadın yazarların annesi olarak anılıyor. Romancı Emine Işınsu'nun annesi, Pınar Kür'ün teyzesidir.
Bu romanı da hayal edilen insan ilişkilerine örnek sanki. Bence tüm ilkokul ve ortaokul çocuklarına okutulmalı.

                         Arkadaşlarımla yılın son cumartesi sabahı bululup güzel bir kahvaltı yaptık. Günün ortalarına kadar uzayan, sımsıcak bir şömine başında sohbetli güzel bir gün geçirdik. Birbirimize hediyeler vererek evlerimize döndük.




                    Hafta boyunca ziyaretler yapıldı, bol bol hediyeler geldi gitti. Çok seviyorum bu dönemi. Hem bir çok arkadaşımla görüşmüş oluyoruz, hem süprizler mutluluk veriyor, heyecanlı sımsıcak günler arka arkaya geliyor. 


           Yuvacık  Barajının tepelerinde ev yapıp artık doğayla bütünleşerek yaşamı seçen ve instagramdan tanıştığımız arkadaşlarımızı ziyaret ettik pazar günü. Kafa denkliği öyle güzel bir şey ki, daha önce bir geçmişimiz olmamasına, tanışmamamıza rağmen öyle güzel anlaştık ki. Biz geleceğiz diye sofralar kuruldu, bahçelerinde yetiştirdikleri ile o lezzetler yenildi, yine sohbet muhabbet.  



Pazartesi de bir başka arkadaş grubumuzla bir kafede buluştuk..



                    
 Vee 2 ocak itibariyle yeni bir yılda okulun ilk günleri. Sabah gelince bir limonlu çay alınır ve aile grubuna günaydın mesajıyla gönderilir :)




                  Okul çıkışı evden biraz aşağı yürüyüp denizi görmeden yapamıyorum. Hele bu hafta boyunca baharı yaşadık. Durgun, pırıl pırıl bir hava vardı. Deniz kenarına gelip soluklanmak, tüm gün sınıfta dolan zihnimi sakinleştirmek öyle iyi geliyor ki..

                    Çok sade, içimizi ısıtan, her insanın farklı bir hayat, aşk, sevgi anlayışı olduğunu gösteren bir film izledim. Sanırım daha önce de bu filmi izlemiştim, seyrettikçe hatırladım ama bırakmadım. Kadın gencecik, adam yaşlı ve çok sevdiği karısını kaybedeli üç yıl olmasına rağmen hatıralarıyla dolu. İkisini hayat kesiştiriyor. Aralarında ki yaş farkına rağmen bir dostluk başlıyor. Aralarında geçen şu konuşma beni çok düşündürdü;

'' Hayatı sevmeyi bıraktığımda kitaplarımı da okumayı bıraktım. '' diyor yaşlı adam. Sonra kız soruyor;

''Hayatı sevmeyi neden bıraktın? ''

''Hayatın kendisini sevmeyiz aslında.  Mekânları, hayvanları, insanları, hatıraları, yemeği, edebiyatı, müziği seversin. Ve bazen içinde ne kadar sevgi varsa vermene ihtiyacı olan biriyle tanışırsın. Ve o kişiyi kaybedersen diğer her şey de duracak sanırsın. Ama her şey kaldığı yerden devam eder. Giraudoux der ki: ‘Etrafınızda bir sürü kişi olsa da sadece bir kişiyi özleyebilirsiniz.’ Bu insanlar fazlalık gibidirler. Görüşlerinizi gölgelerler, anlamsız bir kalabalıktırlar. Onlar… Onlar istenmeyen dikkat dağınıklığıdır. Sen de kendi başına unutmaya çalışırsın. Ama yalnızlık seni sadece bitirir…”

Filmin adı  Mr. Morgan's Last Love.


               Diğer film dağlarda oğlunu kaybeden babanın arayışı. Bu mevsimde kar kış kıyamet varsa dağları içeren filmleri çok seviyorum.


                 Geceler uzun. Mumlarım, ışıklarım, kahvem ve kurabiyelerim de varsa benden mutlusu yok. Her gece hiç üşenmem müziğimizi de açar kendimizi dinlendiririz. Beyaz ışığı hiç sevmem, mutlaka köşe lambası olacak. Bir film seyredilir, biraz kitap okunur ve gece fazla geç kalmadan yatmaya özen gösteririm.



               
    Bu hafta üç aylara da girmiş bulunuyoruz. Ramazan ayına çok az kaldı. Dün gece Regaib kandiliydi. Bazı yerlerde konuşmalarda İslamda kandil diye bir şey yoktur gibi konuşmalara rastlıyorum. Olmasın çok mu önemli? Yıllardır bu topraklarda buna önem verilmiş, insanlar arasında ki ilişkilere güzel yönde yol vermiş bir adet olsa da bunun engellenmesine karşıyım. Bu gün ve gecelerde insanlar birbirini arıyor soruyor, haftalarca aranmamış insanlara bile bir telefon ediliyor, komşular arasında helvalar birbirine gidiyor geliyor, dualar okunuyor, ölmüşlere Yasinler okunuyor, ramazana çok az kaldı diye seviniliyor, bunlar mı yok islamda? haa hep olmalı zaten bunlar tabi ki ama her daim ne kadar yapıyorsunuz?



                 Tüm hafta boyunca yeniyıl için koşturmuş ben, bu günü de geçemezdim. Zaten üç beş tane kalmış büyüklerimizi okul sonrası hediyelerimi , kandil simitlerini alarak ziyarete gittim. Ah ne varsa büyüklerimizde var. Bir gelen olur diye helvalar kavrulmuş bekleniyor. Çocukluğumun tatlısına bile rastladım , boşnakça papaluza yani kızılcık peltesi. 
              Her cuma Diyanetin sayfasında ki cuma hutbesine bakarım. Bu cuma umuttan bahsedilmiş ve şöyle bir duayla bitirmiş. Ben de böyle sona erdirmek istiyorum yazımı;

               Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...




8 yorum:

  1. Yine çok tatlı ve çok uzun-birkaç postluk kadar- postunu zevkle okudum Buket. Ben de uzun yazacağım hakkını vererek madem.
    Akranız seninle ve ben de hep milenyumdaki yaşımı hayal etmiştim çocukken. Öyle uzak öyle uzaktı ki, dediğin gibi nasıl geldi ve üzerinden 25 yıl geçti inanılır gibi değil. Şükür bugünümüze ama vakit azcık yavaş aksa bundan sonra.
    Sizin bu tatlı grubunuz, sofralarınız, hediyeleriniz ve dahi paketleri neşe veriyor bana da :) Bin yıl daha sağlıkla devam etsin inşallah..
    Fİlmi merat ettim, bakacağım, o yazdığın cümleleri sahibinden dinlemek isterim. Yalnızlık Allah'a mahsus ama kimi zaman da şahane değil mi bir başınalık..
    Sanal arkadaşlıkların gerçeğe dönmesine bayılıyorum. Çoook arkadaşım var böyle, hem blogdan hem instagramdan tanışıp, çok çok yakın olduğum dostlarım var ve çok kıymetliler. Seninle de görüşelim inşallah, telefonda niyet ettiğimiz gibi..
    Kutlanacak hiçbir günü kaçırmak istemiyorum. Dini, milli, evrensel hiç farketmeden, hakkını vererek, özen göstererek kutlamak çok güzel. Kandillerde helva yapan, getiren pek yok İstanbul'da ama olsun, havası bile ayrı bugünlerin..
    Duaya da çok amin, Rabbim her işimizi kolay kılsın..
    Çok sevgiler, mutlu yıllar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazılar hafta da bire dönüşünce yazılacak şeyler çoğalıyor. Biraz da onu bunu
      çekerek abartıyorum belki de. Ama ayrıntıları, sade şeyleri de görmeyi, üzerinde
      düşünmeyi, sonra da paylaşmayı seviyorum. Anlatacak hep bir şeylerim
      vardır. Gençken ve çocukken çok suskundum aslında ama yaş aldıkça dile vuruyor galiba:)
      Bir gün buluşup tanışacağımız arkadaşlardan birisin, yaza doğru olur bence. Hele bir de bu sene emekli olursam daha fazla vaktim olacak galiba. Bak o zaman
      ben bile gelirim istanbula :)

      Sil
  2. Your photos are all so lovely and the gifts shown so beautifully wrapped. Looks like you are surrounded by very creative friends and sounds like you have had many special moments over the past week. Thank you for stopping by my little corner of the blog world. All the best.

    YanıtlaSil
  3. Üç ayların gelmesi ayrı bir heyecan insanlar için. Önceden dediğin gibi lokmalar dökülürdü, helvalar yapılırdı. Şu an bunlar kalmadı, neden bilmiyorum insanlar diğer insanlardan kendini çekti bunu çok bariz bie şekilde gözlemleyebiliyorum.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok azaldı bu tür ritüeller, buna da çok üzülüyorum. Çünkü
      çocuklarımız bunları görmeden büyüyor. Her ne kadar ben dikkat etsem de
      bunları diğer insanlar hiç önemsemiyor. Dediğin gibi ne komşuluk kaldı
      ne akraba ilişkileri.

      Sil
  4. Yalnız sofra çok güzel duruyor :D O sofrada olmak isterdim şahsen :D
    Ama şu limonlu çaydan bir bardak alabilirim :D
    1011 takipçiniz oldum 2025 herkes için güzel olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz!
      instagram ve youtube' a da beklerim. Sofralarımız çok
      keyiflidir, çok özeniyoruz arkadaşlarla. Bir bu eğlencemiz var ama
      o da olsun :)

      Sil

Yılın İlk Cuması

                   Yeni bir yılın ilk günleri..                  2000 yılını hayal ettiğimde çocuktum, 80li 90lı yıllardı ve 2000 lafı bile ...